Tuncay Dağlı: Belediyeler kendin pişir kendin ye havasında..!
Kent Yaşam Gazetesi Haber Müdürü Tuncay Dağlı, Sarıyer’in etkin yerel gazetelerinden Sarıyer Posta’nın imtiyaz sahibi Levent Pehlivanoğlu ile bir araya gelip, mesleki sorunları ve yerel yönetimlerin medyaya yaklaşımını konuştu..
Gazetecilik mesleğinin içinde bulunduğu zorlukların yanısıra, yerel medyanın adeta bir ekonomik buhran yaşadığı günümüzde, güncel mesleki sorunlar ile yerel yönetimlerim medyaya bakışını konuşmak üzere bir araya gelen Kent Yaşam Gazetesi Haber Müdürü Tuncay Dağlı ile Sarıyer’in etkin gazetelerinden Sarıyer Posta’nın sahibi Levent Pehlivanoğlu yerel yöneticilerin, gazetecilere vefasız davranmasından yakındı.
Tecrübeli gazeteci-yazar Tuncay Dağlı, İstanbul’daki birçok belediye başkan ve başkana basın danışmanlığı yapan kişinin, gazeteciyi anlamadığı gibi, içinde bulunulan sorunlara da kayıtsız kaldığını ifade edip, “Belediyeler yerel medya ile çalışmaktansa kendileri gazete, dergi yayınlayıp, kendileri pişirip kendileri yiyor” dedi.
Sarıyer Posta gazetesi sahibi Levent Pehlivanoğlu da Sarıyer’deki belediye yönetiminin seçim öncesi verdiği sözleri unutup, Başkan Şükrü Genç’in kendisini destekleyen gazete ve gazetecileri unuttuğunu ileri sürdü.
Sarıyer Posta Gazetesi’nden Yavuz Topal’ın gerçekleştirdiği röportajda gazeteci yazar Tuncay Dağlı şunları söyledi:
“BİR YEREL YÖNETİCİNİN NEYİ, NİÇİN YAPIP YAPMADIĞINI BİLİRİZ”
“Bir gazete sahibi ekonomik anlamda sorunlarını çözmüş olması gerekir ki, vatandaşı bilgilendirmek amacıyla gazetesini çıkarabilsin ve bunun için de bilgili ve tecrübeli personel istihdam edebilsin.
Doruları yazan, halkın aydınlatan tarafsız bir gazetenin, o bölgenin medyası olarak halk tarafından olduğu kadar siyasetçi, sivil toplum örgütleri ve yerel yöneticiler tarafından da sahiplenilmesi gerekir. Çünkü yerel basın, orada yaşayanların hem gözü hem kulağıdır.
Yöneticinin, siyasetçinin, esnafın, vatandaşın, öğrencinin bir sıkıntısı olursa, ilçenin altyapısında, sosyal çalışmalarında bir eksiklik varsa, bu gazete yoluyla duyurulur ve yetkililerin dikkati çekilir.
Son dönemin bağımlılık yapan alışkanlığı sosyal medyada da haberler, duyurular yapılıyor. Ancak bunlar tıpkı suya yazılmış yazı gibi anında kayboluyor. Kimse kimseyi dikkate almadığı gibi, biri, diğerine “trol”, diğeri de karşısındakine “yandaş” diyor. Ortada bir kargaşa, karışıklık ve bunların getirdiği dikkate alınmazlık var.
“HALKLA İLETİŞİM “KENDİN PİŞİR KENDİN YE” İŞİNE DÖNDÜ”
Günümüzde eline bir akıllı telefon alan gazeteciliğe soyunmuş durumda. Herkes gazeteci ama kimse kimseyi önemsemiyor. Hal böyle olunca aksayan hizmeti dile getirdiğinde gerçek gazetecinin yazdığı da önemsenmiyor, dikkate alınmıyor. Gazeteci bir sorunu gündeme taşıdığında, ‘Bakın gazete yazmış, demekki dikkatimizden kaçan bir şey var. Hemen gereken yapılsın’ diyen de olmuyor. Özellikle yerel yöneticiler, ‘Ben bağımsız bir gazetenin eleştirileriyle, yazdıklarıyla uğraşacağıma, kendi gazetemi, dergimi kendim yayınlarım, sesimi istediğim şekilde duyururum’ düşüncesiyle hareket etmeye, olaya tek pencereden bakmaya başladı. Kendin pişir kendin ye havasında iş yapıyorlar.
Bu nedenle de gerçek gazetecilerin çalışma olanakları ve çalışma şartları giderek yok oluyor. Ayrıca ekonomik imkanları azalıyor. Gazetelerin kapılarına kilit vuruluyor. Az önce bahsettiğim dikkate alınmama konusu ortaya çıkınca, gazetecilik yapılsa ne olur, yapılmasa ne olur.
Olay ‘senin medyan, benim medyam, senin gazetecin, benim gazetecim’ şekline bürünüyor. Bu yüzden herhangi bir bilgi alışverişi olmuyor ve doğrunun, yanlışın ne olduğunu kimse bilmiyor. İletişimde köprü görevi yapan gerçek gazeteciler yok sayıldığında, herkes nehrin bir yakasında durur, herkes birbirine bağırır fakat aradaki nehrin gürültüsü o seslerin birbirine ulaşmasını engeller.
“GAZETECİLERİ DE YÖNETİCİLERİ DE ÇOK İYİ TANIYORUZ”
Gazetecilik başlı başına sorumluluk isteyen bir meslektir. Halka, mesleğe, devlete, millete, yasalara karşı sorumluluk ister. Gazetecilik yapan kişilerin bilgili ve donanımlı olması gerekir. Mutlaka üniversite okumuş olması gerekmez ancak kendini geliştirmiş olmalı. ‘Benim işim gücüm yok. Gazete çıkarayım ve arkama birini alayım. Siyasetçiyse onu destekleyeyim, o da bana maddi imkan sağlasın’ diyenden gazeteci olmaz.
Biz gazeteciler birbirimizi, olduğu kadar yerel yöneticileri de çok iyi tanır, biliriz, neyi, niçin yapıp yapmadığını anlarız.
İnsanın aklından geçen düşünceyle, ağzından çıkan söz aynı olmalı. Yapacağım dediğini yapmalı, yapmayacağım dediğini yapmamalı. Kıvırmamalı, köprüyü geçtikten sonra kendisini taşıyanlara arkasına dönüp, uzaklaşmamalı. Her şey siyaset değildir. Genç gazetecilerin yetişmesi, kalitesinin artması, gazetecilik çizgisinin yükselmesi ve bunların toplum adına görev yapması için maddi, manevi desteklenmesi gerekir.
Eğitimden, sosyal yaşamlarına kadar gazetecilerin ayrı tutulup, kollanması ve gözetilmesi, yanlış yapıyorsa uyarılması, hatta meslekten ihraç edilmesi gerekir. Bunun için de mesleki kuruluşların aktif ve işi bilen yöneticilerden oluşması gerekir.
“GAZETECİLİK DİK DURMA MESELESİDİR”
Gazetecilik mesleğine 37 yılını vermiş, bugüne kadar gazetecilik meslek kitapları dahil olmak üzere 18 kitabı yayınlanmış biriyim. Hangi basın kuruluşunda çalışırsam çalışayım her zaman genç meslektaşlarımın kendini geliştirmesi, mesleki atılımlarda bulunması için onlara destek oldum, bilgimi ve tecrübemi paylaştım.
Bunun yanında her zaman için doğrudan yana, haktan hukuktan yana olmaları için, yalandan yanlıştan uzak kalmaları için hem uyarıp, hem de örnek olmaya çalıştım.
Gazetecilik dik durma meselesidir. Her koşulda dik duran, menfaat uğruna, çıkar uğruna hacıyatmaz gibi her yöne eğilenlerden ne gazeteci olur, ne de ondan memlekete fayda gelir.
Yaklaşık beş yıldır haber müdürlüğünü yaptığım İstanbul’un haftalık haber gazetesi Kent Yaşam’da da bu düşünce ve fikirler doğrultusunda çalışıp, arkadaşlarıma yoldaşlık ediyorum. İçimiz neyse dışımız da o, düşüncemiz neyse yazdığımız da o. Kıvırmadan, eğilmeden, bükülmeden, üç kuruşa tamah edip, kadir kıymet bilmezlere eyvallah etmeden gazetecilik yapmaya çalışıyoruz.
Ne mesleğimizin etik kurallarından, ne memleket sevdamızdan, ne de Cumhuriyete ve Büyük Önderimiz Atatürk’e bağlılığımızdan ödün vermeyiz. Gazeteciliği de kendilerini örnek aldığımız dürüst ve aydın ağabeylerimizin yolundan yürüyerek devam ettirme kararındayız. Yolumuzdan dönmeye de hiç niyetimiz yok. İyiden yana, doğrudan yana, hak ve hukuktan yana olan herkesin başımızın üzerinde yeri var. Ömrümüz yettiğince, elimiz tuttuğunca kalemimiz doğruları yazmaya devam edecektir..”
“SARIYER BELEDİYESİ’NDE YAŞADIĞIMIZ OLAY BİZİ ÜZDÜ”
Bu arada geçtiğimiz günlerde yaşadığımız bir olayı da burada anlatmak istiyorum. Gazetemiz Kent Yaşam’ın Cumhuriyet Bayramı özel sayısından bir önceki sayısını, İstanbul’un büyük kesimine olduğu gibi Sarıyer’de dağıttık.
Gazete bıraktığımız yerlerden biri de Sarıyer Belediyesi’nin hizmet binasının giriş katındaki gazeteliklerdir. Bu gazeteliklerin yaptırılarak buraya yerleştirilmesini de ben şahsen Belediye Başkanı Şükrü Genç’ten rica etmiştim. Dağınıklık olmaması için yerel gazetelerin buralara bırakılmasını, isteyen vatandaşların buradan alıp okumasını önerince kendileri kabul etti ve yardımcısına talimat vererek yaptırttı.
Hatta bana ”örneği varsa resmini gönder, ona göre yaptırsınlar” dedi. Ben de Kağıthane Belediye binasının girişinde bulunan gazeteliğin fotoğrafını çekip, başkan yardımcısına ilettim ve aynısından birkaç tane yaptırılıp, belediye binasının giriş katına koydurdu. Bu sayede yerel gazetelerin yanısıra belediye yayını kitapçıklar ve broşürler de aynı yere koyulup, halkın alması sağlandı.
“DANIŞMA GÖREVLİSİ GAZETELERİ ATIK KUTUSUNA ATTI”
Bir süredir olduğu gibi geçtiğimiz hafta da diğer gazeteler gibi bizim gazetemizden de 15-20 adet kadarını o gazeteliklere bıraktık. Fakat birkaç dakika sonra tesadüfen gazetelerimizin koyduğumuz yerde olmadığı gördük.
Kapıdaki güvenlik görevlisine gazetelerin akıbetini sorduğumda “bilmiyorum” dedi. Bunun üzerine çevrede araştırma yapınca gazetelerin tomarla atık kağıt kutusuna atıldığını gördüm. Bunu kimin yaptığını soruşturdum ve danışmadaki bayan görevlilerden biri gazeteleri kendisinin atık kağıt kutusuna attığını, bunu da vatandaşın şikayeti üzerine yaptığını söyledi.
Ben buna bir anlam veremedim. Vatandaş bizim gazetemizi neden şikayet etsin? Arka sayfasında İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Kemerburgaz Kent Ormanı açılışı duyuru ilanının tam sayfa olarak yayınlandığı, iç sayfalarının yüzde doksanında CHP’li belediyeler ve siyasetçilerle ilgili haberlerin bulunduğu bir gazetenin, CHP’li Sarıyer Belediyesi’nin danışma görevlisi tarafından çöpe atılmasını yadırgadım ve çok üzüldüm.
“KONUYU BAŞKAN YARDIMCISINA VE BASIN DANIŞMANINA İLETTİM”
Gazetelerin atık kutusu içindeki fotoğraflarını çekip, Belediye Başkan Yardımcısı Hüseyin Coşkun’a ilettim ve konuyu anlatıp, tepkimi dile getirdim. Coşkun “sorarım” dedi. Ne yaptı bilmiyorum.
Bir süredir, Cumhuriyet Bayramı kutlaması dahil olmak üzere gazetemize hiçbir ilan vermeyen ve buna da “artık dijital medyaya ağırlık vereceğiz” diye bir açıklama getiren Sarıyer Belediyesi’nin Basın Danışmanı Cengiz Kahraman’a olayı aktardığımda onun verdiği cevap ise beni hayrete düşürdü. Kahraman, “Biz, sizin gazetenizi dağıtmak zorunda değiliz. İçinde ne var ne yok bilmiyoruz. Gidin gazetenizi sokakta dağıtın. Buraya koymayın” dedi.
Gazeteci kökenli olup, geçmişte ulusal medyada görev yapan, hatta bir zamanlar kendisi de yerel gazete yayınlayan Cengiz Kahraman’ın gazeteciliğe bu şekilde yaklaşmasını ayıplıyorum.
“BU YAKLAŞIMI SOSYAL DEMOKRAT ANLAYIŞA YAKIŞTIRAMADIM”
Biz gazetemizi belediye dağıtsın diye oradaki gazeteliğe bırakmıyoruz. Gazetemizi oraya gelen vatandaş ücretsiz olarak alsın, okusun, hem Sarıyer’le hem de İstanbul’un diğer ilçeleriyle ilgili olay ve konulardan bilgi sahibi olsun diye bırakıyoruz. Bir yandan demokrasiyi, özgür basını, fikir özgürlüğünü savunup, diğer yandan “içinde ne var ne yok bilmiyoruz, gazetenizi buraya getirmeyin” demeyi, sosyal demokrat bir belediye yönetiminde basın danışmanlığı yapan birine yakıştıramadım.
Her basın toplantısında gazetecilere, “bizleri eleştirin, iyiyi de doğruyu da yazın ya da bize söyleyin ki yolumuz aydınlansın, işimizi olması gerektiği gibi yapalım” diyen Belediye Başkanı Şükrü Genç’in de bu söylediklerimi okuduğunda üzüleceğini biliyorum. Çünkü kendisinin hiçbir zaman böyle bir davranışa göz yumacağını sanmıyorum. Konuyla ilgili gerekeni yapacağından da hiç kuşkum yoktur.
Ancak her ne olursa olsun biz gazeteciliği doğru, dürüst ve ilkeli bir şekilde yapmaktan geri durmayacağız. Yaşadığımız münferit olayların da kurumları değil kişileri bağladığının bilincindeyiz. Vatandaşlarımızı gücümüz yettiğince aydınlatmaya ve bilgilendirmeye devam edeceğiz.”
Sarıyer Posta gazetesi sahibi Levent Pehlivanoğlu ise yerel medya ile yerel yönetim arasındaki ilişkilerle ilgili düşüncelerini şu şekilde ifade etti:
“BAYRAM TEBRİĞİNİNİN ÜCRETİNİ ALMAKTA BİLE ZORLANIYORUZ”
“Sarıyer’de yaklaşık 12 yıldır gazete çıkarıyorum. Şuanda basılı gazetemiz, dijital gazetemiz ve bunlara bağlı sosyal medya hesaplarımız ile yerel belediye, STK, kamu kurumları ve vatandaşın sesi oluyoruz. Fakat destek konusunda verdiğimizin beşte birini bile alamıyoruz. Peki neden? Ülke olarak içinde bulunduğumuz zor ekonomik koşullar öne sürülüyor. Destek vermeyenler ise bizden destek istemeye devam ediyor. Bunun yanında da eleştiri getirdiğimiz bir durum söz konusu olduğunda da ‘Böyle haber mi olur?’ deniliyor. Başarılı çalışmaları halka anlattıktan sonra ayakta kalabilmek için destek istediğimizde de bütçelerinin olmadığını söylüyorlar.
Sarıyer ve Türkiye genelinde birçok yerel gazetenin resmi kurumlara borcu var. Ekonomik anlamda özellikle yerel basın olarak zorlanıyoruz. Gazeteciliğin gereği olarak iyileri överken kötüleri eleştiriyoruz. Fakat altını bir kez daha çizmek istiyorum. Basın desteklenmeli. Diğer ilçelerde gazetelere verilen desteğin yarısı Sarıyer’de verilmiyor. Yerel yöneticiler, siyasetçiler desteklemiyor. Bazı ilçe başkanları verdikleri kutlama ilanlarının ücretini 5 yıl önceki fiyat üzerinden ödüyor ya da ödemeyi teklif ediyor. Ancak 5 yıl önceki rakamlar ile şuanki rakamlar aynı değil. Alım gücü düştü, her şeye zam geldi. Bunu sadece basın üzerinden okumayalım. Yaşamın içerisinde olan her şey çok daha pahalı oldu. Gelir aynı ancak gider arttı. Açıkçası gider artınca gelirin pek bir önemi de kalmıyor.
“MASRAFSIZ SOSYAL MEDYAYA YÖNELİP GAZETELERE SIRTLARINI DÖNDÜLAR”
Bu arada ortaya bizim açımızdan bir başka sorun daha çıktı ki o da; özellikle yerel siyasetçiler ve yöneticiler de dahil olmak üzere pek çok kişi tanıtım ve propaganda faaliyetlerini sosyal medya üzerinden yürütüyor. Peki ben şimdi soruyorum; sosyal medyada bayram tebriğini, fotoğrafını yayınlıyorsunuz da gerçekleştirdiğiniz etkinliğin, faaliyetin detaylarını kim yazıyor? Anlatmak istediklerinizi vatandaşa kim aktarıyor? Bunların hepsini yerel basın yapıyor. Yani Sarıyer’deki bazı siyasetçileri anlamak mümkün değil.
Bu kişiler açıkçası yerel basının önemini kavramış değiller. Tabi bunun da belli nedenleri var. Öncelikle basını önemsemiyorlar. Bir süre önce Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç’in, belediyenin bir faaliyetiyle ilgili haber yapılmadığına dair sitemi olmuştu. Buradan açıklıyorum; belediye program ve etkinlikleriyle ilgili duyuru ve davetler bizlere yeteri kadar servis edilmiyor. Yani haberimiz olmuyor ki takip edip, haber yapalım. Belki de basın bürosu gazeteciler olmayınca daha rahat çalışıyor, eleştirilmekten, görülmemesi gerekenlerin görülmesinden korktuğu için gazeteciyi davet etmiyor, orasını Başkanın kendisi sorması lazım.
Ayrıca yerel yönetimin ilgili birim yöneticileriyle yerel basın mensuplarının en az ayda bir kere bir araya gelip durum değerlendirmesi yapması gerekir. Bunun yapılmaması ilişkileri karşılıklı olarak erozyona uğratıyor. Belediye çok iyi işler yapıyor olabilir, fakat kendisini yeteri kadar anlatamıyor. Bunun yapılabilmesi için hem duyuru ve davetlerin iyi yapılması hem de medya kuruluşlarının desteklenmesi gerekiyor.
“BAŞKAN ŞÜKRÜ GENÇ YEREL BASINI UNUTTU”
Bu arada Başkanımız Şükrü Genç’e buradan hem hatırlatmak hem de sitem etmek istiyorum. Yaklaşık üç yıl önce gazetecilerin ve muhtarların katılımıyla yapılan bir toplantıda önümüzdeki süreçte ne kadar sıklıkla bir araya gelineceğine ilişkin değerlendirmelerde bulunmuştuk. Ardından da ayda bir kez belediye yönetimi ile basın mensuplarının bir araya gelmesi konusunda hemfikir olunmuştu. Peki şimdi soruyorum; aradan geçen yıllara rağmen bu toplantı kaç kez yapıldı? Hiç..!
Diğer bir husus ise danışman konusu. Bir siyasetçinin veya yöneticinin danışmanı işi iyi bilirse danışmanlığını yaptığı kişi ya da kuruluş ona danışır, yol, yordam göstermesi için “nasıl yapacağız?” denilir.
Sarıyer Belediyesi Basın Danışmanı’nın Sarıyer Posta gazetesinin nerede olduğunu bildiğini zannetmiyorum. Fakat ben onun nerede yaşadığını, neler yaptığını çok iyi biliyorum. Basın danışmanının görevi sadece Şükrü Genç’in haberlerinin birkaç radyo ve ulusal basında çıkmasını sağlamak mı? Ya da ulusal basında reklam-haberler çıkarttırıp, iş yapıyor görünmek mi?
Her platformda dile getirdiğim gibi bir kez daha söylüyorum. Basın danışmanı yerel basını kendisine rakip görüyor. Biz rakip değil, Sarıyer’e hizmet eden gazetecileriz. Bu kişi yokken burada biz vardık. Biz yolcu değil, hancıyız. Ölene kadar da Sarıyerliyiz, Sarıyer’de yaşayacağız.
Tabi herkesin düşüncesi farklı olabilir. Ben bunları Sarıyer Posta Gazetesi’nin sahibi olarak söylüyorum.
“SARIYER BELEDİYESİ YEREL MEDYAYI KULLANIP HALKA ULAŞMIYOR”
Basınla ve toplumla sağlıklı diyalog ve iletişim konusunda Şükrü Genç, bu dönem altın çağını yaşamalıydı. Fakat bu gerçekleşmedi, gerçekleşeceğini düşünmüyorum. Çünkü kendini yeteri kadar anlatamıyor, hizmet anlamında ne yaptığı, ne ürettiği, ne gibi projeleri hayata geçirdiği konusunda halka bilgi aktarımı eksik kalıyor. Bu yüzden de gerçekleştirilen sosyal, kültürel faaliyetler başta olmak üzere içinde halkın olması gereken etkinlikler de halk olmuyor. İnsanlar başkanın olduğu açılışlarda, kültürel etkinliklerde kalabalıkları görüyor ama kimse kusura bakmasın onların yüzde doksanı belediye personeli. Vatandaş gelmiyor, getirilemiyor, arada bir kopukluk var.
Bu iş belediyenin web sitesine iki fotoğraf çekip, birkaç satır haber koymakla olmaz. Olayın ruhunu yansıtmak, gerekirse eleştirmek, iyiye iyi kötüye kötü diyebilen basın mensuplarıyla ortak çalışma yürütmek gerekir. Bu arada seçimde rakibe göre çok fazla oy alınmış olabilir, oy almak başka şey, halka gitmek, halka her alanda buluşmak, halkı çekebilmek başka şey.. Arada köprü kuramazsanız bugün sana oy veren yarın başkasına verir.
Ve Sarıyer’de basınla ilişkiler konusunda çok enteresan şeyler yaşanıyor. Bir gazete önceki dönem belediyeyi ve Belediye Başkanını olumsuz yönde eleştirirken, bu dönem övüyor. Diğer bir gazete överken şimdi eleştiriyor. Bu olayı yalnızca gazetecinin olaya ya da kişiye bakış açısının değişmesi olarak açıklayamayız. Vardır bir nedeni..!
“TARAFSIZ OBJEKTİF GAZETELERİN KOLLANMASI GEREKİR”
Bu arada çok önemli bir şeyin altını çizmek istiyorum Sarıyer Posta gazetesi kurulduğundan bu yana hiçbir zaman kişi ya da kuruluşlara kişisel menfaat için tehdit, şantaj yapmamıştır. Aba altından sopa gösterip “yazarım haaa!” diyerek, menfaat sağlayıcı kirli işlere bulaşmamıştır. Bunu yapanları da kınamış ve meslektaş olarak görmemiştir.
Biz habercilik yapıyoruz. Yanlışı eleştiriyor, doğruyu övüyoruz. Gazetemizin geçmişteki sayılarını incelediğinizde görürsünüz, Sarıyer Posta kadar ilçedeki eksiklikleri yazan ve eleştiren kim var?
Fakat yapılan iyi çalışmaları da halka anlatıyoruz. ‘Sarıyer Posta yazdıysa doğrudur’ imajını 12 yıldır koruyoruz, korumaya da devam edeceğiz. Bu bir ekip işidir. Çalışma arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum. Tabi ben de bu ekibin kaptanı olarak işlerimizi en iyi şekilde idare etmeye çalışıyorum.
Tabi bunları söylerken özeleştiri de yapmalıyız. Sarıyer’deki yerel basının kendi içerisinde de bazı sorunları var. Kişilerin farklı görüşleri tabiki olabilir. Ancak objektif, tarafsız, halkı bilgilendirme adına gazetecilik yapanların da korunup, kollanması gerekir.
“GAZETECİLER GÜNÜ’NÜ BİLE KUTLAMADILAR”
Geçtiğimiz günlerde Dünya Gazeteciler Günü kutlandı. Sarıyer’de iki muhtarın dışında kimse bizi arayıp tebrik etmedi. En azından hal hatır sormadı. Sarıyer’de siyasetçi, bürokrat, yönetici, işadamı olan herkese sitemim şudur; irili ufaklı özel günleri atlamayan sizler, gazetecilik yapanların iki özel günü var. Bunu neden görmezden geldiniz? Demekki ya biz kendimizi saydıramadık ya da siz neyin ne olduğunu bilmiyorsunuz.”
HABERE YORUM KAT