Suat Özçağdaş: “21 Yıllık AKP İktidarında Eğitim Sistemi İktidarın İdeolojik Hedefleri İçin Araç Haline Getirilmiştir”

Suat Özçağdaş: “21 Yıllık AKP İktidarında Eğitim Sistemi İktidarın İdeolojik Hedefleri İçin Araç Haline Getirilmiştir”

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Milli Eğitim Gölge Bakanı Suat Özçağdaş, 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla bir basın toplantısı düzenledi. Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, "21 yıllık AKP iktidarında eğitim sistemi bilerek ve isteyerek siyasallaştırılmış, dinselleştirilmiş ve iktidarın ideolojik hedefleri için araç haline getirilmiştir." dedi.

Genel Başkan Yardımcısı Özçağdaş, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında şu değerlendirmelerde bulundu:

Değerli basın mensupları, televizyonlarının başında, sosyal medya kanallarında bizleri dinleyen kıymetli vatandaşlarımız;

Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü. 24 Kasım 1928, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün “Millet Mektepleri'nin Başöğretmenliği”ni kabul ettiği gündür. Mustafa Kemal Atatürk Kurtuluş Savaşı esnasında bile yaptığı Maarif Kongresi ile eğitime ve öğretmenlere verdiği önemi ortaya koymuş bir liderdir. “Öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır” diyerek öğretmenlik mesleğinin ne kadar önemli olduğunu vurgulamıştır. Ülkemizi geleceğe taşıyacak kuşakların iyi eğitimli ve donanımlı olması gerekmektedir. Bu nedenle eğitim alanı, ülkemizin geleceğinin inşasının temelidir.

Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü olmasına rağmen hak ettikleri değeri görmeyen, toplumsal saygınlıkları yok edilen öğretmenler, son derece mutsuz ve ümitsizlerdir. Bu nedenle sınıflarında ders başında olması gereken öğretmenler, bugün okullarında değil, alanlarda iş bırakma eylemi yapmaktadırlar. Tüm öğretmenlerimizin yanında olduğumuzu ifade ederek, bu kutsal mesleği zor şartlarda yapmaya devam eden bütün öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutladığımı belirtmek istiyorum.

Değerli Basın Mensupları;

21 yıllık AKP iktidarında eğitim sistemi bilerek ve isteyerek siyasallaştırılmış, dinselleştirilmiş ve iktidarın ideolojik hedefleri için araç haline getirilmiştir. Bu süreçte, var olan sorunlara yenileri eklenmiştir. 21 yılda 9 Milli Eğitim Bakanı değişti. Bakanların ortalama ömrü iki buçuk yıl olmuştur. Her yeni bakan döneminde bir öncekinin yaptıkları yerle bir edilmiştir.

Milli Eğitim Bakanlığının tecrübeli ve nitelikli kadroları yok edilmiştir. Eğitimin niteliği her geçen gün azalmıştır. Piyasacı eğitim anlayışı sisteme hâkim olmuştur. Kamusal ve parasız eğitimden uzaklaşılmıştır. Nitelikli eğitim satın alınır hale gelmiştir. Mevcut politikalar ile var olan sorunların çözülemeyeceği tüm toplumumuz tarafından görülmüştür. Recep Tayyip Erdoğan’ın, “eğitim alanında başarısız olduk” sözleri de bir itiraf olarak hafızalarımıza kazınmıştır. Ülkeyi 21 yıldır yönetenlerin bile kabul ettiği başarısızlık geleceğimizi önemli ölçüde etkilemektedir. Eğitim bir ülkenin gelişmesi, çağdaş, muasır medeniyetlere ulaşmasında en doğru yoldur.

Şimdi, AKP’nin eğitim sistemimizi 21 yılda ne hale getirdiğini birlikte değerlendirelim.

Öncelikle, eğitimin olmazsa olmazı bütçe konusunu ele alalım.

Eğitim bütçesi 2016’dan bu yana GSYH içerisinde ve Merkezi Yönetim Bütçesi içerisinde giderek azalmıştır.

2016 yılında %19,24 olan eğitim bütçesinin payı, 2023’te %14,56’ya gerilemiştir. 2002’de GSYH’nın %3,1’i eğitime ayrılırken, öğrenci-öğretmen-üniversite sayısı artmasına rağmen 2023’te bu oran sadece %3,9 olarak OECD ortalamalarının altında kalmıştır. Eğitime ayrılan bütçenin gerçek analizi budur. Rakamsal artışlar değil, oransal artışlar eğitime ayrılan bütçenin gerçekte ne kadar olduğunu ortaya koymaktadır.

Bunun yanı sıra, 2002 yılından günümüze eğitim yatırımlarına ayrılan kaynak yarı yarıya azaldı. 2002’de eğitim yatırımlarına %17.18 pay ayrılırken geldiğimiz noktada bu oran %9.15’e düştü. Eğitim bireyler arasındaki ekonomik ve sınıfsal eşitsizliğin en aza indirilmesini sağlar. Ancak eşitliğin sağlanması için eğitime yeteri kadar kaynak aktarılması gerekir. Bu aktarılan yatırım bütçesinin fırsat eşitliğini sağlayamayacağı ortadadır.

MEB’in bütçesi personel bütçesine döndü.

Bütçedeki harcamaların %81’i doğrudan personel maaşları için harcanmaktadır. Görüldüğü gibi eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması için gerekli olan yatırım ve donatım için bütçe kalmamaktadır.

Ailelerin eğitim harcaması artmaktadır.

Eğitim harcamasının gayrisafi yurtiçi hasıla içindeki payı 2018 yılında %5,8 iken 2021 yılında %4,8 olmuştur. Devlet eğitim harcamasının gayrisafi yurtiçi hasıla içindeki payı ise 2018 yılında %4,3 iken, 2021 yılında %3,4 olarak gerçekleşmiştir. Ailelerin 2020 yılında %20 olan harcamaları, %22’ye çıkmıştır. Bu veri, OECD ortalamasının çok altında kalmıştır. Grafikte görüldüğü gibi eğitim giderleri ailelerin üzerine yüklenmiştir.

Değerli basın mensupları,

Eğitim sistemimizin en önemli sorunlarından birisi de çocuklarımızın okullaşamamasıdır.

Bazı eğitim düzeylerinde okullaşma oranı 2002 yılının bile gerisinde kalmıştır. 4+4+4 eğitim modelinin uygulanmasıyla birlikte ilkokul ve ortaokul düzeyindeki okullaşma oranı 2012’nin altında kalmıştır.

MEB’in yayımladığı 2022-2023 yılı okullaşma istatistiklerine göre; 4+4+4 eğitim modelinin uygulanmaya başlamasından bu yana; İlkokul düzeyinde okullaşma oranı %98,9’dan %93,85’e, ortaokul düzeyinde ise %93,1’den %91,21’e gerilemiştir. Ortaöğretim düzeyinde ise okullaşma oranı %67,37’den %91,7’ye, yükseköğretim düzeyinde ise %35,51’den, %46,02’ye yükselmiştir.

Önceki Milli Eğitim Bakanı tüm eğitim kademelerinde okullaşma oranlarının yüzde 99’un üzerine çıktığını açıklamıştır. Ancak, MEB’in yayınladığı istatistikler önceki MEB Bakanını yalanlamaktadır. Mevcut MEB Bakanı da koltuğuna oturduktan sonra karma eğitimin sonlandırılabileceğini ifade etmiş. Buna da kızların okullaşma oranlarının düşük olduğunu gerekçe göstermiştir. Ancak, yine MEB’in yayınladığı veriler, mevcut Bakanı da yalanlamaktadır.Kız ve erkek öğrenciler arasındaki okullaşma oranlarında ciddi farklar bulunmamaktadır. Böylece, Milli Eğitim Bakanı’nın karma eğitimle ilgili ortaya attığı iddiaların bir gerçekliği olmadığı ortaya çıkmıştır. Okullaşma oranlarıyla ilgili her iki Bakan’ın da söylemleri devlet ciddiyetinden uzaktır. AKP’nin eğitim alanına bakışının ne kadar sığ olduğu, bu konuda yaşanan çelişkiler ile kanıtlanmıştır.

2002 yılından günümüze 18.432 köy okulu kapatılmıştır. MEB verilerine baktığımızda, 2002 eğitim öğretim yılında köylerde 32.401 okul, 3.275.579 öğrenci bulunmaktaydı. 21 yılın ardından 2023 yılında köylerdeki okul sayısı 13.969’a öğrenci sayısı ise 623.902’ye gerilemiştir. AKP iktidarları boyunca 18.432 köy okulu kapatılmıştır.

Köy okullarının kapatılması sonucunda tarım ve hayvancılık sekteye uğramış, köyler boşalmış, üretim azalmış ve kentlerin nüfusu artmıştır.

İmam-Hatipler Milli Eğitim Bakanlığının ayrıcalıklı okulları oldu.

2002 yılında 450 olan imam-hatip lisesi sayısı 1.714’e, 71 bin olan öğrenci sayısı ise 476.739’a yükselmiştir. Okul sayısı yüzde 280, öğrenci sayısı ise yüzde 570 oranında artmıştır.

4+4+4 eğitim modelinin uygulanmaya başlanması ile İmam Hatip Ortaokulları yeniden açılmıştır. 2012-2013 eğitim öğretim yılında 1099 okul açılmış ve bu okullara 94.467 öğrencinin kaydı yapılmıştır. 2023 yılına geldiğimizde okul sayısı 3.432’ye öğrenci sayısı ise 69.499’a yükselmiştir. Okul sayısı 2012-23 eğitim öğretim yılından bu yana yüzde 212, öğrenci sayısı ise yüzde 632 oranında artmıştır.

İmam-Hatip okullarının sayısı plansız ve programsız bir şekilde artırılmış. Eğitim sistemi içerisinde kapladığı alan genişletilmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı en fazla yatırımı bu okullara yapmıştır. Diğer okullardaki öğrenciler açısından dezavantajlı bir durum ortaya çıkmıştır.

AKP’nin eğitim politikaları özel okul sayısında olağanüstü bir artışa sebep olmuştur.

4+4+4 süreci öncesi 4.664 olan Özel Öğretim Kurumu sayısı 14 bin 281’e, 535.788 olan öğrenci sayısı ise 1.670.729’a yükselmiştir. Okullardaki artış oranı %206 olarak gerçekleşmiştir. Öğrenci sayısı ise %211 oranında artmıştır.

Devlet okullarındaki niteliğin düşmesi nedeniyle aileler tüm imkanlarını zorlayarak çocuklarını özel okullara yönlendirmeye başlamıştır.

Görüldüğü gibi eğitimin sorunları her geçen gün artıyor. Bir başka sorun alanı da taşımalı eğitim olarak karşımıza çıkıyor.

Milyonlarca öğrenci taşınıyor.

Köy okullarının kapatılması, okullar arasındaki nitelik farkının artması gibi sebeplerden dolayı milyonlarca öğrencimiz okula ulaşmak için her gün saatlerini yollarda geçirmek zorunda kalıyor. 2014-15 eğitim öğretim yılında 15.397 okul taşınırken 2022-2023 eğitim öğretim yılında 18.291 okul taşınır olmuştur. Her gün 1.2 milyon öğrencimiz taşımalı eğitim kapsamındaki okullara gitmek zorunda bırakılmıştır. Bunun yanı sıra, özel servislerle çocuklarımızın milyonlarcası da taşımalı eğitim kapsamına girmiştir.

Yatılı okullar tek tek kapatılıyor.

Yatılı okullar özellikle kırsal bölgelerde yaşayan dezavantajlı çocuklarımıza fırsat eşitliği sağlayan eğitim kurumlarıdır. Cumhuriyetin kuruluş felsefesini yansıtan okullardır. Maddi yoksunluk içerisindeki aileler, okula ulaşamayan çocuklarını bu okullara yönlendirmektedir. Yatılı okullar birçok bilim insanı yetiştirerek ülkemize önemli katkılar sunmuştur. Köylerdeki Kardelenlerin umudu olmuştur. Ancak, AKP’nin iktidara gelmesi ile yatılı okullar tek tek kapatılmaya başlanmıştır. Yatılı okullar kapatılırken, Aladağ’da, Karaman’da olduğu gibi çocuklarımız tarikat ve cemaatlerin yurtlarına gitmek zorunda bırakılmıştır. AKP, bu alanı tarikat ve cemaatlere terk etmiştir.

2002 yılından bu yana yatılı okulların sayısı 521’den 263’e, öğrenci sayısı ise 278.448’den 49.393’e gerilemiştir.

Açık öğretim

Örgün eğitimden kopuşlar artıyor. Açık öğretim ortaokul ve liselerinin sayıları 4+4+4 eğitim modelinin uygulanması sonrasında artış eğilimine girmiştir.

2012 yılında genel ortaöğretimde 680 bin olan öğrenci sayısı, 2023 yılında 1 milyon 839 bine yükselmiştir. Açık ortaokul ve açık lise toplamı 2012 yılında 1 milyon 548 bin iken 2023 yılında 2 milyon 55 bine yükselmiştir. Milli Eğitim Bakanı, bütçe görüşmeleri esnasında, geçtiğimiz yıl yaklaşık 450 bin çocuğumuzun örgün eğitimden açık öğretime geçiş yaptığını itiraf etmiştir. 4+4+4 düzenlemesi sonrası, örgün eğitimden açık öğretime geçişler kolaylaştırılmış, hatta Milli Eğitim Bakanlığı tarafından teşvik edilmiştir. Örgün eğitim yaş çağında olan çocuklarımız, okuldan koparılarak, evlerine hapsedilmiştir.

Yükseköğretim

Zorunlu eğitim düzeyindeki sorunların neredeyse tamamı yüksek öğretime de yansımıştır;

21 yıllık AKP iktidarının “her ile birkaç üniversite” politikası sonucunda binası olmayan apartman dairelerine sıkışmış üniversiteler ortaya çıkmış, toplam üniversite sayısı 207’ye ulaşmıştır. Planlama eksikliği nedeniyle binası olmayan, öğretim üyesi bulunmayan çadır üniversiteleri yaratılmıştır. Dünya sıralamasında ilk 1000’e giren üniversite sayımız her geçen gün azalmıştır.

YÖK-Üniversite bütçesine baktığımızda, GSYH içerisindeki payı 2002 yılında %0,71 iken 2024 yılında bu oran % 0,84’ye yükselmiştir. Üniversite ve öğrenci sayısı ciddi oranda artmış olsa da aynı artış bütçede yeterince gerçekleşmemiştir. 2016 yılında YÖK ve üniversitelerin bütçesi %4,16 iken 2024 yılına geldiğimizde %3,38’e gerilemiştir. 2016 yılından bu yana YÖK ve üniversitelerin bütçesi neredeyse %19 azalmıştır. Yükseköğretim düzeyinde yaşanan nitelik sorununun esas nedeni bütçe eksikliğidir.

Bu ülkede genç nüfus artmakta bununla da övünmekteyiz. Bu nüfusun yükseköğrenime devam ediyor olmasından da gurur duymaktayız. 2022-2023 eğitim öğretim yılında toplam 6.860.192 öğrencinin 6.122.138’i devlet üniversitelerinde, 727.423’ü vakıf üniversitelerinde, 10.631’i vakıf meslek yüksekokullarında öğrenim görmektedir. Bakanlığın açıklamalarına YURTKUR’a bağlı 808 yurt, bu yurtların ise 874 bin 693 kapasitesi bulunmaktadır. Yükseköğretime kayıtlı öğrencilerin 4 milyon 24 bin 506’sı örgün eğitim kapsamındadır. Örgün eğitim kapsamındaki öğrencilerin yurt ihtiyacı olduğu varsayılsa bile, bu öğrencilerin sadece %21,7’sine barınma hizmeti sağlanabilmektedir.

Son günlerde KYK yurtlarında yaşanan skandallar ortadadır. Yükseköğretim düzeyindeki öğrencilerimizin barınma, beslenme, ulaşım gibi sorunları 21 yılda çözülememiştir. Çocuklarımız, açlığa ve yoksulluğa mahkûm edilmiştir. Öte yandan, son günlerde yaşanan asansör faciaları, KYK yurtlarına yeteri kadar bütçe aktarılmadığını ve liyakatli, alanında uzman olan kişilerin iş başına getirilmediğini ortaya koymuştur.

Ayrıca, KYK yurtlarının kapasitesi yeterince artırılamazken, devletin kaynakları tarikat ve cemaatlerin arka bahçesi olan vakıf ve derneklere, ulufe gibi dağıtılmıştır. Mevzuatta yapılan çeşitli değişikliklerle kamu taşınmazları bu vakıf ve derneklere peşkeş çekilmiştir. Bununla da yetinilmemiş, öğrencilerin vakıf ve derneklerin yurtlarına gitmesi için bu kurumlara barınma ve beslenme desteği sağlanmıştır. Bu politikaların sonucunda, sözde vakıf ve derneklerin yurtlarının sayısı 3.514’e ulaşmıştır. AKP yurt konusunda da kamunun yapması gereken hizmetleri ideolojisine yakın gördüğü vakıf ve derneklere devretmiştir. 

Deprem Bölgesinde eğitim-öğretim tam anlamıyla başlayamadı.

Depreme hazırlıklı olmak gerektiğini; 7 Ağustos1999 Depremi gösterdi, olmadı. 1999 Düzce depremi gösterdi, olmadı. 2011 Van depremi gösterdi, olmadı. 30 Ekim 2020 İzmir Seferihisar depremi gösterdi, olmadı.

6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremi göstermekle kalmadı, okullarımızın depreme dayanıklı olmadığını ortaya koydu. Depremin üzerinden 10 ay geçmesine rağmen bölgedeki konteyner okullar bile hala kurulamadı. Milli Eğitim Bakanı çeşitli zamanlarda yaptığı açıklamalarda deprem bölgesinde eğitimin sorunsuz başlayacağını belirtmiş olsa da birçok sorunun tespitlerimiz arasındadır. Millî Eğitim Bakanlığı Şubat ayından bu yana, bölgedeki okulların durumu ile ilgili sağlıklı bir veri paylaşmamıştır. Öğretmenler ve öğrencilerin barınma, beslenme ve ulaşım gibi sorunları çözülememiştir. Yıkılan, ağır hasar alan ya da kullanılamaz duruma gelen okulların yerine yenileri yapılamamıştır. Bölgedeki birçok okulda ikili eğitim devam etmektedir. Öğrencilere servis sağlanamamış, sıcak yemek verilememiştir. Özel okullardaki eğitim çalışanlarımız işsiz kalmış ve mağduriyetleri giderilmemiştir.

21 yıllık AKP iktidarı ile yandaş sendikacılık dönemi başlamıştır.

2002 yılında 18 bin üyesi olan BİR EĞİTİM SENDİKASINA tanınan ayrıcalıklar ile bu sendikanın üye sayısı 400 bini geçmiştir. Eğitim sistemi bu sendikanın kontrolüne terk edilmiş, diğer sendikalar ve paydaşlar yok sayılmıştır. MEB merkez-taşra teşkilatlarına ve okullara yönetici atamaları bu eğitim sendikasının referansı ile yapılır hale gelmiştir.

Öğretmenlerin Sorunları

21 yıllık AKP iktidarı döneminde öğretmenlik mesleğinin saygınlığı yok edilmiştir. Öğretmenler ücretli, sözleşmeli, öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen şeklinde 5 farklı şekilde istihdam edilmeye başlanmıştır. Sosyal ve mali durumları 2002 yılını aratır hale gelmiştir. AKP’nin öğretmen politikalarının tamamı öğretmenlerin toplumdaki saygınlığının azalmasına neden olmuştur. 2002 yılında 540 lira maaş alan bir öğretmen, kazancının dörtte birini kiraya ayırırken, 2023 yılında öğretmenler, kirasını tek başına ödeyemeyecek hale gelmiştir. Bu nedenle, bazı öğretmenler çözümü ailelerinin yanına taşınarak bulmaya çalışmaktadır. 25 yıl görev yapmış bir öğretmen 24.653 lira maaş almaktadır. Öğretmenlerin tamamı yoksulluk sınırının altında ücret almaktadır. Ayrıca, öğretmenlerin öğretim yılına hazırlık ödeneği 2002 yılında yaklaşık bir asgari ücrete denk gelirken, 2023 yılında ise asgari ücretin sadece %12’sine düşmüştür.

Eğitim-İş’in yaptığı araştırmaya göre öğretmenlerin %94.6’sı aldığı maaşının yeterli olmadığını, %83.3’ü toplumdaki saygınlığının azaldığını, %84’ü çocuklarının ihtiyacını karşılayamadığını, %50.7’si daha fazla para kazanacakları bir iş bulmaları halinde mesleği bırakabileceğini, %50.3’ü gelirlerindeki yetersizlik nedeniyle psikolojik sorunlar yaşadığını, %75.6’sı gelecekten ümitli olmadığını ve yüzde %54.2’si birinci derece yakınlarından yardım aldıklarını belirtmişlerdir.

Öğretmenlik Meslek Kanunu ile öğretmenlik mesleği basamaklara ayrılmış, aynı işi yapan öğretmenlere farklı ücretler tanımlanmıştır. Öğretmenler odasındaki çalışma barışı ve iklimi bozulmuştur. 

Ayrıca, ücretli öğretmenler asgari ücretin altında bir maaşla çalıştırılmaktadır. Öğretmen ihtiyacı her yıl 80 bin görevlendirilen yaklaşık 80 bin ücretli öğretmenle kapatılmaktadır. Kadrolu atama yapılması gerekirken, ücretli öğretmenlik sistemi ile öğretmenlerimiz açlığa ve yoksulluğa mahkûm edilmiştir. Ücretli öğretmenlerimiz en fazla 10 bin 600 lira maaş alabilmektedir. Birçoğu da sadece 7-8 bin lira maaşla çalışmaktadır.

Şimdi sizlerle Recep Tayyip Erdoğan’ın 2002 yılında iktidar olmadan önceki söylemlerini paylaşmak istiyorum. Recep Tayyip Erdoğan Gaziantep’te yaptığı bir konuşmada: “Yahu bir sürü bölüm öğretmenimiz boşta geziyor. Resim öğretmeni matematiğe, Müzik öğretmeni Beden Eğitimi dersine giriyor niye öğretmen ihtiyacı var. Ama bakın ki işe bunlar bir de sınavla öğretmen alıyor. O zaman niye okutuyorsun bu öğrencileri yazık değil mi? Öğretmen almıyorum de. Bu evlatlarım okumasın boşuna. Ama biz iktidar olunca inşallah boşta öğretmen adayı olmayacak." demiştir.  

Ancak, 2002 yılında 68 bin olan ataması yapılmayan öğretmen sayısı 2023 yılında 1 milyonu aşmıştır. Görüldüğü gibi atama konusunda da AKP iktidarı sınıfta kalmıştır.

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Kamuya işe alımlarda, görevin getirdiği zorunluluklar dışında mülakatı kaldırarak, gençlerimizin sınavlardaki başarı sıralamasına göre yapacağız" ifadelerini kullanmıştı.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, katıldığı programda öğretmenlikte mülakatın kaldırılmayacağını ancak içeriğinin değişeceğini söyledi.

Böylece ne oldu? 21 yıllık AKP döneminde geçmişte yapılan mülakatlarda hak, hukuk, adalet ve liyakatin gözetilmediğini itiraf etti. Artık eskisi gibi yapmayacağız, bundan sonra “mülakatları mülakat gibi yapacağız” dedi.

Mülakat yapmanızı istemiyoruz sayın Bakan! Bir kez olsun sözünüzde durmanızı bekliyoruz! Mülakat ile parti teşkilatlarınıza sırtını dayamayan halk çocuklarının hakkını gasp etmenize izin vermeyeceğiz, mücadele edeceğiz! Bunu bilin!

Pişkinlik, mülakat kalkacak diye seçimi kazanıp ardından hiçbir şey olmamış gibi mülakat getirmektir. Geçmişten bugüne yaptığınız mülakatların ne olduğunu böylece itiraf etmektir.

Sorumsuzluk, tasarruf tedbiri olarak, muhalefetin sıkıştırması ile daha bir önceki dönemde, seçim öncesi diye zoraki koyduğunuz okul öncesi çocuklarının öğününü kaldırmaktır!

Vicdansızlık, öğretmenlere kadro vermek yerine asgari ücretin altında maaşlarla ücretli öğretmen olarak emeklerini sömürmektir!

İşbilmezlik, aynı işi yapan öğretmenleri farklı özlük hakları ve unvanlarla çalıştırmaktır! 

İnsafsızlık, 24 Kasım’da öğretmenlerimize bir nebze nefes versin diye muhalefet tarafından önerilen bir maaş ikramiye teklifini reddetmektir!

Bu iktidar, ahlaki olarak, vicdani olarak, insani olarak ve siyasi olarak çökmüştür!

Öğretmenlerin, akademisyenlerin, eğitim emekçilerinin, ailelerin ve en önemlisi ülkemizin geleceği olan çocuklarımızın sorunlarını çözebilecek bir akla, vicdana ve niyete sahip değildir!

Cumhuriyet Halk Partisi,

Öğretmenlerimizin ve eğitim emekçilerinin tüm sorunlarının çözümünü önce dile getirecek, mücadelesini verecek ve iktidar olduğunda çözecek bir iddia ile yeni dönemde Milli Eğitim Bakanlığı’nı adım adım izlemeye devam edecektir.

Cumhuriyet Halk Partisi İktidarında;

1.      Öğretmenlerin tüm özlük haklarını içeren bir meslek kanunu yapılacaktır.

2.      Uzman-başöğretmenlik sistemi kaldırılacak, unvan vermeden, ayrıştırmadan 10 yılını doldurana uzman öğretmenlikteki mali hakları, 20 yılını doldurana ise başöğretmenlikte elde ettiği mali hakları verilecektir.

3.      Öğretmenlerin tekrar eski saygınlığına kavuşmaları sağlanacaktır. Eğitimin siyasallaşması engellenecek ve öğretmenler üzerindeki anti demokratik uygulamalara son verilecektir. Öğretmenlere özgür çalışma ortamları hazırlanacaktır.

4.      Kamuda ücretli, sözleşmeli öğretmenlik ayrımına son verilecek öğretmenlerin tamamı kadroya geçirilecektir.

5.      Liyakat ilkesi Milli Eğitimde yeniden tesis edilecek, bütün yönetici atamaları bu ilkeye göre yapılacaktır.

6.      Öğretmen Üniversiteleri kurularak öğretmen yetiştirme sistemi tamamen değiştirilecektir.

7.      Öğretmenlerin görev ve yetkilerinin devredildiği vakıf ve derneklerle yapılan bir kısım protokoller iptal edilerek, okullarda öğretmenler tek yetkili kılınacaktır.

8.      Tüm öğretmenlere 24 Kasım Öğretmenler Gününde bir maaş ikramiye verilecektir.

9.      Öğretmenlerin insanca yaşayabilmeleri için, aylıkları ve ek ders ücretleri günün koşullarına uygun hale getirilecek, ek ders ücretleri maaş içine alınarak emekli aylıklarına yansıtılması sağlanacaktır. Tüm öğretmenlerin yoksulluk sınırı üzerinde maaş almaları sağlanacaktır.

10.  Eğitim öğretime hazırlık ödeneği bir maaş tutarında ve tüm eğitim iş görenlerine verilecektir.

11.  Öğretmenlerin tamamına ücretsiz internet ve ulaşım hizmeti sağlanacaktır.

12.   Birleştirilmiş sınıflı eğitim sonlandırılacak, köy okulları yeniden açılacak. Ataması yapılmayan bir milyon öğretmenden 180 bininin 2 yıl içerisinde ataması yapılacaktır.

13.  İLKSAN yeniden yapılandırılacaktır.

14.  İhtiyaç duyan öğretmenlere TOKİ aracılığı ile yapılacak. “Öğretmen Konutları” ile öğretmenlerin uygun şartlarda ev sahibi olması sağlanacaktır.

Değerli Basın Mensupları;

Eğitimdir ki, bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder!, diyor büyük Atatürk!

Ne önemli, ne değerli bir saptama!

Savaş şartlarında bile Maarif Kongresi düzenleyen bir büyük vizyon!

Dünya’yı kasıp kavuran bir savaştan çıkıp, bu topraklarda bir vatan kurma iradesini gösteren kuvvacıların büyük yürüyüşü!

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde yanmış, yıkılmış bir ülkeden çağdaş medeniyetlerin üzerine çıkma hedefi olan büyük bir vizyonun ülkemizin dört bir yanında ortaya koyduğu seferberlik, emsalsiz vatanseverlik ve kahramanlıklar!

O ideal ki!

Allah gani gani rahmet eylesin, 31 yaşında Milli Eğitim Bakanı olan Mustafa Necati Bey’in, “Yarınki vatanın bütün ikbal ve saadeti, senin bugün içinde belki mahrumiyetle didiştiğin mektebinin ve etrafında cıvıldayan yavrularının, yani doğrudan doğruya senin omuzlarına yüklenmiş bekliyor.” sözleri ile dile getirdiği bir büyük ülkü!

Mustafa Necati’ler, Hasan Ali Yücel’ler, İsmail Hakkı Tonguç’lar ve onların yetiştirdiği onbinlerce aydınlanma emekçisi!

Geçmişten bugüne ülkemizin geleceği için fedakarca emek vermiş, ömrünü etrafında cıvıldayan yavrularına hasretmiş tüm öğretmenlerimize şükranlarımı sunuyorum. Hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, aramızda olanlara sağlıklı ve uzun ömürler diliyorum.

Görevde olan, zor şartlarda yaşamaya mecbur edilmiş öğretmenlerimize sabır, güç ve dayanıklılık diliyorum. Dayanışma duygularımızı paylaşıyorum!

Atanamayan öğretmenlere, sözleşmeli ya da ücretli öğretmen olarak emeği sömürülenlere, siyasi baskılar ve kayırmalar ile hak ettikleri görevlere gelemeyenlere, yıllarını bu ülke için vermiş ücretli emektar öğretmenlerimize, deprem bölgesinde yaşayan ama atanamadığı ama okulu olmadığı için çocuklarından uzak kalmış görev bekleyen öğretmenlerimize buradayız, her koşulda sizlerin hakları için mücadele edeceğiz, Cumhuriyet Halk Partisi her zaman yanınızda olacak diyorum.

Umutsuz durumlar yoktur umutsuz insanlar vardır, ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim, diyen büyük Atatürk’ün yolunda ilerlemeye devam edeceğiz. Cumhuriyet’in en kıymetli neferleri fedakâr öğretmenlerimize atfedilmiş bu önemli günü en içten dileklerimle kutluyorum.

Hepinize saygılarımı sunuyorum!






Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.