Sarıyer Belediyesi ve Ülke Politikaları Vakfı ortaklığında Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nde ‘Ekonomi Politikaları 2018 Göstergeleri ve Geleceği Sempozyumu’ düzenlendi. Eski Maliye Bakanı ve CHP İzmir Milletvekili Zekeriya Temizel’in moderatörlüğünde gerçekleşen sempozyuma; CHP Parti Meclisi Üyesi ve İzmir Milletvekili Doç. Dr. Selin Sayek Böke, Bilkent Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Erinç Yeldan ve Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kamil Yılmaz konuşmacı olarak katıldı. Etkinlikte ülke ekonomisindeki acı tablo bir kez daha gözler önüne serildi. İktidarın ekonomi politikalarını eleştiren uzmanlar, olumsuz tablonun değişmesi için yeni bir ekonomik düzenin şart olduğu vurguladı. Hükümetin sınıfsal bir ekonomik anlayış benimsediğinin altını çizen Doç. Dr. Selin Sayek Böke yaratılan algının yaşanılan gerçeklikten çok farklı olduğunu belirtti. Yeni bir halkçı ekonomik düzene ihtiyaç olduğunu söyleyen Böke, “Türk Lirası’nın kuruş kuruş değer kaybettiği bir dönemden geçiyoruz” dedi.
SERMAYE YABANCILARIN ELİNE GEÇTİ
Programın açılış konuşmasını yapan Ülke Politikaları Vakfı Başkanı Hüseyin Karataş, “Ekonomik savaşlar önceden ülke bazlı oluyordu daha sonra bu krizler tüm dünyayı etkilemeye başladı. Global krizler modası aslında 1997 Asya kriziyle başladı. Sonuç olarak mevcut bankaların sermayesinin yüzde 80’i yabancıların ellerine geçmişti. Dolayısıyla kur dengeleri değişti” dedi. Konuşmasında şeker fabrikalarının satılmasına değinen Karataş, “Ekonomi kötü olunca mütekabiliyeti kaldırırsınız, ülke topraklarını satarsınız. Bir kişiye satılan toprak 30 dönüm iken biz onu 300 dönüme çıkardık. Biz bazı ülkelerden 1 dönüm bile arazi alamazken onlar bizim ülkemizden 300 dönüm toprak alabilir hale geldi. Peki biz kendimizi sağlama almak için ne yaptık. Vergi kıyağı yaptık, gayrimenkullerimizi sattık bu da yetmedi Atatürk’ün kurduğu şeker fabrikalarını sattık” dedi.
SAVAŞ SÖYLEMLERİ EKONOMİYİ ALT ÜST EDİYOR
Sarıyer Belediye Başkan Yardımcısı İsmail Erdem ise ülkedeki bozuk ekonomik düzenden en çok vatandaşın etkilendiğini söyleyerek, Sarıyer Belediyesi olarak bu adaletsizliği gidermek adına çalışmalar yaptıklarını belirtti. Erdem, “Ülkemiz her anlamda zor ve kaygı verici günlerden geçiyor. Hemen yanı başımızda gittikçe yükselen savaş söylemleri ekonomimizi alt üst ediyor, şeker fabrikalarımız satılıyor. Bu üzücü tablo elbette ki bizi de derinden yaralıyor. Yerel yönetimler olarak bu olumsuzlukları birebir görüyor ve yaşıyoruz. Ekonomide oluşan bu olumsuz tablonun en yakından tanığı yerel yönetimlerdir” dedi.
TOPLUMDA KAYGI OLUŞTU
Sempozyumun moderatörlüğünü üstlenen Eski Maliye Bakanı ve CHP İzmir Milletvekili Zekeriya Temizel, ekonomik sorunların toplumda yarın ne olacak kaygısı oluşturduğunu belirtti. Temizel, “Türkiye 24 Ocak kararlarından beri neoliberal ekonomi politikalarını uygulamaya çalıştı. Bu politikalar Ak Parti hükümeti zamanında amacına ulaştı. Amacı kamuyu tamamen ekonomiden çekmekti. Siz toplumun hakkı olan değerleri devletin garantisiyle servet aktarımını yaparsanız bu konu tartışmaya açıktır” dedi.
BU OLGU DEĞİŞMELİ
Ekonomi politikalarının ülkenin durumunu ciddi şekilde etkilediğini vurgulayan Temizel, “Türkiye bu noktaya büyük bir hızla geldi. Neoliberal politikaların ülkemizi getirdiği durum bu. Türkiye en son suyun özelleştirilmesi noktasına geldi. Türkiye’de ulusal varlıklar borçla birilerine devredildi. Yarın bu borçlar ödenmeyince başka birilerine devredilecek. Biz dünyada en fazla faiz ödeyen ülkeyiz. Gelir vermek yerine borç vermeyi seçen bir ülkeyiz. Amerika birleri konuşuyor bizim ülkemizde bütün ekonomik dengeler değişiyor. Bu olgunun değiştirilmesi gerek” ifadelerini kullandı.
SİYASİ KURUMLARDA REFORM ŞART
Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kamil Yılmaz, bu kötü gidişi değiştirmenin tek yolunun siyasi kurumları reform etmek olduğunu belirterek, “Biz ne yazık ki uzun vadede yüksek büyüme hızını koruyamıyoruz. 2001 krizi yüksek kamu borçlarının neden olduğu bir krizdi. Biz bunu denetleyemedik. Ciddi boyutta kurumsal sorunlarımız var. Kısa vadeli düşündüğümüz sürece bu sorunları yaşamaya devam edeceğiz. 80 sonrasında gelen anayasa ne yazık ki denetleme mekanizmalarını ortadan kaldırdı” ifadelerini kullandı.
BELİRSİZLİK ORTADAN KALKMALI
Siyasi belirsizliğin ortadan kaldırılması gerektiğini savunan Yılmaz, “Enflasyonu düşürdük ama biz hala yüksek enflasyonlu bir ülkeyiz. Merkez Bankası’nın bağımsız olarak görevini yapamadığı durumlarda, siyasetçilerin Merkez Bankası’na ne yapmasını gerektiği söylediği durumlarda karşımıza çıkan tablo budur. Bu gidiş yanlış bir gidiş. Bizim yapmamız gereken siyasi partiler yasasının değişmesi. Bunu yaptığımızda parti üyeleri kötü yönetenlere hesap sorabilecek. Siyasi belirsizliğin artması benim geleceğe umutla bakmamı engelliyor. Yapmamız gereken tansiyonu düşürmek ve daha fazla demokrasiden yana olmak” dedi.
DEMOKRASİ YORGUNLUĞU OLUŞTU
1980’den sonra tüm dünyaya bir demokrasi yorgunluğu oluştuğunu belirterek sözlerine başlayan Bilkent Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Erinç Yeldan, “ Uluslararası küresel sermaye 1980’lerden sonra birtakım ekonomik işlevlerini bir kenara bıraktı. Türkiye’de bu kavrama katıldı ve demokratik kurumların geri bırakılmasına bir tepki göstermedi. İnsan hakları demokrasi gibi kavramların ekonomik kalkınmanın önünde bir engel olduğunun düşünüldüğü bir dönemden geçiyoruz. Bu benim tespitim” ifadelerini kullandı.
EKONOMİK DURGUNLUK YAŞIYORUZ
Prof. Dr. Yeldan, “2006 yılından sonra ekonomik açıdan durgunluk yaşayan bir ülkeyiz. Resmi veri budur. 2006 yılından bu yana inşaat sektörüne yaptığımız yatırım neredeyse 500 milyar dolar. Yani Türkiye konut inşaatına yarım milyar dolar yatırmış bir ülke. 2010 yılında Türkiye Çin ile birlikte en hızlı büyüyen ülkeydi. Fakat bu büyüme saman alevi gibiydi. Türkiye ne zamanki dış borç kullanıyor milli gelir artıyor. Diğer türlü milli gelirde bir kriz kaçınılmaz olacaktır” dedi.
ÇARE SİYASETİ YENİLEŞTİRMEK
CHP Parti Meclisi Üyesi ve İzmir Milletvekili Doç. Dr. Selin Sayek Böke, çarenin siyaseti yenileştirmekten geçtiğini belirten söylemlere katıldığını belirterek, “Her şeyden önce çare mevcut. Türkiye’nin var olan potansiyelini bilen bizler eğer bu mücadeleye devam ediyorsak umudun var olduğunu bildiğimiz için devam ediyoruz. Ama o değişimi siyasi partilerden beklemek yanlıştır. Bu değişim ancak toplum tarafından yapılabilir. Neyle mücadele etmemiz gerektiğini gerçeklikle tespit etmezsek umut gerçeğe dönüşemez. Mücadele edeceğimiz şey gerçekten zor ve karanlık. Dokunduğum her insan ekonomik olarak dertli. Ortada çözülmesi gereken bir sorun var ve sorunu çözmeyesi gereken siyasiler bilerek bu sorunu çözmüyorsa o zaman bu sorunu çözecek siyasetçileri o koltuğa oturma gücümüz olmalı” dedi.
ALGI YARATILMAYA ÇALIŞILIYOR
Bugün yaşadığımızdan farklı bir algı yaratılmaya çalışıldığını söyleyen Böke, “Bugün yaşıyor olduğumuz ekonomik sorunlar post gerçeklik dönemiyle çok örtüşüyor. Bir gerçek var bir yandan da bir algı yaratılmaya çalışılıyor ve bunlar asla birbirine benzemiyor. Milyonlarca asgari ücrete ve çok yakın rakamlara mahkum edilen emekçi var. Bugün ülkeye giren yabacı yatırım 10 milyar dolar civarında ama 2006 – 2008 yılları arasında bu 20 milyar dolar civarındaydı. Ama merkez bankası başkanı çıkıp istikrarlı olduğumuzu söylüyor. Türk lirasının kuruş kuruş dakikalar içerisinde eridiği bir dönemden geçiyoruz” dedi.
SINIFSAL SİYASET YAPILIYOR
“Bir siyasi tercihin sonucunda ortaya çıkan ekonomik sıkıntılarla karşı karşıyayız” diyen Doç. Dr. Böke, “Biz tarifiyle karşımıza çıkan insanlar bugün çok somut bir şekilde sınıfsal siyaset yapıyor. Çok açık bir sınıf siyaseti yürütülüyor. O zaman bunun karşısına aynı sınıf bilinciyle bir siyasete ve ekonomik programa ihtiyacımız var. Biz eskiden edinmiş birikimle bu siyasi durumu tarif edebiliriz. Bugünün kaybedenleri bugün yapılan sınıfsal siyasetin dışında kalan o yüzde 99’luk kısımdır” ifadelerini kullandı.
YENİ BİR HALKÇI EKONOMİK DÜZENE İHTİYAÇ VAR
Böke konuşmasının devamında şu ifadelere yer verdi: “Birincisi ciddi eşitsizlikler yaşanıyor. Adaleti ekonomik eşitsizlikten dert yanan vatandaşın çağrısı olarak da algılamalıyız. Çünkü kazananlar rantçı sermaye ve yandaşlar. Bunu anlatabilirsek eğer adalet duygusuna aç olan insanların bu değişime ortak olacağı aşikar. Bugün içerinde yaşadığımız adaletsiz durumun bu yapısal durum değişmezde değişmeyeceğini herkese anlatmamız gerekiyor. Yeni bir halkçı ekonomik düzene ihtiyacımız var.”
BORÇLA ESARETE TESLİM OLDUK
Ayrıştıran siyasette uzaklaştığını net olan bir siyaset ortaya konulması gerektiğini savunan Böke konuşmasını şöyle devam etti: “Ekonominin düzelmesi için önce vatandaşın borçtan kurtulmasını gerektiğini belirten Selin Sayek Böle konuşmasını şöyle sonlandırdı: “Toplumsal barış dediğimiz şey çocuklarımızın farklı görüşler içinde yetişmekten geçtiğini unutmamalıyız. Demokratik değerlere olan saldırı çok farklı bir yerde. Bugün insanlar elde ettikleri gelirle yaşayabilecek düzende değil de borçla esarete teslim oldularsa sınırlandırılmış bir dünyaya sıkıştırılmış oluyorlar. Ekonominin düzelmesi için vatandaş borçtan kurtulmalı. Yoksa kurumsal erozyondan kurtulamayız. Bugün vatandaşı borç sarmalından kurtaracak üretim reformundan geçilmesi gerekiyor.”
Kaynak: Sarıyer Belediyesi