İTÜ İşletme Fakültesi İşletme Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. İ. Öner Günçavdı, globalleşmenin ülkelerin iktisadi yapısı üzerinde çok ciddi etkileri olduğunu söyledi. Globalleşen dünyada Türk ekonomisini değerlendirirken de "Tarımda yapısal dönüşüme ve sanayileşmeye ihtiyacımız var" dedi.
Yeditepe Üniversitesi Üzeyir Garih Konferans Salonu'nda "Ekonomik Sorunlar ve Çözüm Yolları" başlıklı çalıştay gerçekleştirildi. Ekonomist ve akademisyenlerin bir araya geldiği çalıştayda, Türkiye'deki finansal piyasalar ve finansal piyasaları etkileyen ekonomik sorunlar, "Kurumsal Yönetişim ve Ekonomik Kalkınma', "Makro Ekonomik Görünüm', "İstihdam ve Gelişme', "Gayrimenkul Sektörü ve Sorunları', "Para ve Maliye Politikaları', "Finansal ve Ekonomik Büyüme', "Tarım Ekonomisi ve Tarım Politikaları" ve "Teknolojik Gelişmeler" gibi başlıklar altında incelendi.
ÜLKELER GLOBALLEŞME YARIŞINDA
İTÜ İşletme Fakültesi İşletme Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. İ. Öner Günçavdı globalleşmenin ülkelerin iktisadi yapısı üzerinde çok ciddi etkileri olduğunu söyledi. Globalleşmenin ekonomik boyutuna değinen Günçaydı "Bizim gibi ülkeler için bu kavram çok önemli, çünkü globalleşmenin iktisadi yapınız üzerinde çok ciddi etkisi oluyor. Ülkeler globalleşip dünyaya entegre olmak için ciddi bir rekabet içine girmişlerdir. Ama değer yaratmaya gelince aynı performansı gösterememişlerdir. Globalleşen bu ülkeler değer yaratıp büyümek için kendi içlerine yönelmişlerdir. Hem globalleşiyorsunuz hem de değer yaratmak ve büyümek için içerideki iktisadi faaliyetlere kendinizi mahkum ediyorsunuz bu bir paradokstur" dedi.
"TARIMDA SANAYİLEŞMEYE İHTİYACIMIZ VAR"
Prof. Dr. Günçavdı, Türkiye'nin en önemli sorunlarından birinin tarımda verimliliğin bir türlü arttırılamaması olduğunun altını çizerek "Türkiye tarımı yeteri kadar sanayileşemedi. Bu da belli bir bilince sahip orta sınıfın gelişmesine imkân sağlayamadı" ifadelerini kullandı.
VERİMLİLİK BAŞARININ ANAHTARIDIR
Çalıştaya katılan Merkez Bankası eski başkanı Durmuş Yılmaz, ekonomik sorun ve çözüm yolları başlıklı çalıştayda yaptığı konuşmada, "Verimlilik diğer bir ifadeyle üretkenlik ekonomik büyüme, kalkınma, kalıcı refah artışı, rekabet gücü, işsizliğin ve yoksulluğun azaltılması gibi ekonomik ve sosyal alanlarda başarının anahtarıdır" dedi.
Yılmaz, "100 yıl öncesine göre daha iyi durumdayız. İnsanların çalışma saatlerinde önemli düşüşler oldu. Buna rağmen dünyanın önemli bir bölümü tüketim çağının çok uzağındadır. Dünya nüfusunun çok az bir bölümü aşırı tüketim hastalığına yakalanmış olsa bile önemli bir kesim hala açlık sınırının altında yaşamaktadır. Gelişmiş, gelişmekte olan ve gelişmemiş toplumların hala devam eden en önemli sorunu gelir yaratıcı, işsizliği azaltıcı, büyüme ve adil paylaşım sorunudur. Emekleriyle üretime katkı veren işçilerin işlerini kaybetme endişesi gelecek kaygılarının artmasına dolayısıyla teknoloji aleyhtarı olmalarına neden olmuştur" diye konuştu.
"BİLGİ EKONOMİSİNE GEÇMEK GEREKİYOR"
Verimliliğin uzun vadede ortaya çıkacağını aktaran Yılmaz, "Verimlilik diğer bir ifadeyle üretkenlik ekonomik büyüme, kalkınma, kalıcı refah artışı, rekabet gücü, işsizliğin ve yoksulluğun azaltılması gibi ekonomik ve sosyal alanlarda başarının anahtarıdır. Mevcut beşeri ve fiziki kaynaklarıyla en fazla üretim yapabilen ekonomiler yüksek verimliliğe sahip ekonomiler olmaktadır. Yüksek katma değer üreten bilgi ekonomisine geçmek gerekiyor. Verimlilik uzun vadede ortaya çıkan bir süreçtir."
"REKABETTE BAŞARI KOMŞULARLA BARIŞA BAĞLI"
Yeditepe Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Veysel Ulusoy ise ülkelerin rekabet gücünün komşularla ilişkilerinin güçlü olmasına ve komşularla yaptığı ticaretin arttırılmasına bağlı olduğunu vurguladı. "Rekabeti geliştirecek en önemli faktör komşularla barıştır, uluslararası iktisattır, uluslararası ticarettir" diyen Ulusoy, "Uluslararası ticarette, bir ülkeye en büyük fayda refah artırımı dolayısıyla komşulardan gelir, ulaştırma maliyetlerini düşürür" ifadelerini kullandı.
İstanbul Medipol Üniversitesi İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi Doç. Dr. Aysel Gündoğdu da, ekonomik dalgalanmayla birlikte kurumlarla kişilerin kredi kartı ve kredi borçlarını ödemekte zorluk çektiklerini söyledi. Doç. Dr. Gündoğdu, BDDK'nın son yayımladığı verilere göre 680 bin kişi tüketici kredisini ödemekte sıkıntı yaşıyor, yasal takibe girmiş durumda. 660 bin kişi ise kredi kartı borcunu ödeyemiyor, yasal süreç başlamış" diye konuştu.
"İŞLETMELERİN KREDİ ÇEKME İŞTAHI"
İç talebin yeniden canlanması için yapılandırmaya ihtiyaç olduğunu belirten Doç. Dr. Gündoğdu, "Ekonomik büyümeyle birlikte istihdamın da artması gerekiyor. Ticari işletmelerin henüz kredi alma konusunda iştahları oluşmuş değil. Asıl amacımız işletmelerin yeniden üretime başlamalarını teşvik ederek istihdamı sağlamak olmalıdır. Böylece bireyler de kredi ve kredi kartı borçlarını ödeyebilecek duruma gelecektir" dedi.
"TASSARRUF ORANLARINI ARTIRMALILAR"
Bireysel kredi çekerken çok gevşeme olmamasını tavsiye eden Doç. Dr. Gündoğdu, "BDDK'nın taksit sayısını artırması doğru değil bu kişileri tüketime sevk edecektir. Bireylerin ve kurumların tasarruf oranlarını artırması lazım. Tasarruf etmek için elde edilen gelirin bir kısmını baştan ayırmak gerekiyor. Yarın veya artarsa tasarruf ederiz anlayışı son derece yanlıştır, tüketim toplumuyuz ve bu durum tasarruf etmemizi engelliyor" diye konuştu.
Kaynak: DHA