Kadınların sosyal ve kültürel alanda daha fazla görünmesi için kadın haklarına, çalışma koşullarına ve anneliğe dikkat çeken Sarıyer Belediyesi, “Sağlıkta Kadın Hakları” paneli düzenledi. Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nde gerçekleşen etkinlikte bir araya gelen alanında deneyimli isimler Uzman hemşire Eylem Karakaya, Mor Dayanışma Derneği’nden Cemile Baklacı ve Avukat Tuba Torun, sağlıkta kadın hakları ve yasaları konuştu.
SADECE KADIN OLDUĞUMUZ İÇİN HİZMET ALAMIYORUZ
Uzun yıllardır kadın sağlığı konusunda çalışmalarını sürdüren Uzman Hemşire Eylem Karakaya, sağlık alanında kadınların ne tür ayrımcılığa maruz kaldığını anlattı. Kadınların yaşamdaki öneminden bahseden Karakaya, “Bugün kadınla ilgili güzel şeylerden bahsedilecek ama yarın ne olacak bilemiyoruz” dedi. Sağlık alanında kadına eşit davranılmadığını söyleyen Hemşire Eylem Karakaya şöyle konuştu:“Hizmet alırken sadece kadın olduğumuz için sorunlar yaşıyoruz.Hatta bazı kadınlar daha fazla ayrımcılık yaşıyor. Ülkemizde çok sayıda mülteci kadın var. Güneydoğu’da Türkçe bilmediği için hizmet alırken zorlanan kadınlar var. Evli ve bekâr kadınlar arasında da eşitsizlik var.”
CİNSİYETÇİ POLİTİKAYLA SAĞLIĞIMIZI ETKİLİYOR
Kadınlarınerkeklere oranla daha uzun yaşadığını söyleyen Eylem Karakaya, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların kadın bedeninde yayılma hızının daha yüksek olduğuna dikkat çekti. Devletin uygulayacağı doğru politikalar sayesinde kadın sağlığının iyileşeceğini söyleyen Karakaya, “Ataerkil toplum ve devletin cinsiyetçi politikası sayesinde sağlığımız daha da zayıflıyor. Doğum kontrolünün kısıtlanması, kürtajın yasaklanması, çocuk sayısı ve doğum şekli bunların hepsi birer tehdit” dedi.
KAZANILAN HAKLARIMIZI KAYBEDİYORUZ
Avukat Tuba Torun ise kadınların sağlıktaki hakları konusunda bilgilendirme yaptı. Cinsel istismarın ve şiddetin artmasının iki nedeni olduğunu söyleyen Av. Torun, şöyle konuştu: “Birincisi hukuki yetersizlik diğeri de siyasi sorunlardır. Hak dediğimiz şey soyuttur. Sağlığı koruyan şey kafada olup bitenlerdir. Kadın cinayetleri kadının direkt yaşam hakkına kasteden şeydir.”Kadınların haklarını almak için büyük uğraş verdiklerini ancak gelinen noktada kazanılan hakların fiili anlamda kaybedildiğini belirten Avukat Tuba Torun, “Belirli haftaya kadar kadının isteğiyle kürtaj yapılsabile bu eşinin onayıyla oluyor. Çok büyük bir kayıp. Kürtaj yasaklandığı için kadınlar eski yöntemlerle gebeliklerini sonlandırıyor. Kadınlar haklarını kazanmak için çok uğraş verdi ve biz onu kaybettik” şeklinde konuştu. Ülkemizde kadınların %48.3’ünün sosyal güvencesi olmadığını söyleyen Avukat Torun, eşleriyle boşanma sürecinde olan kadınların korunma süreci boyunca sosyal güvenceden yararlanabileceği bilgisini de verdi.
ROLLERİMİZ SONUCUNDA SORUN YAŞIYORUZ
8 Mart’ı kadınların var olmak için yıllardır vermiş olduğu mücadeleler günü olarak tanımlayan Mor Dayanışma Aktivist Cemile Baklacı, kadın ve erkeğin büründüğü rollere dikkat çekti. Ortak problemimiz, kadın olduğumuz için yaşadığımız sorunlardır” diyen Cemile Bakla, “Kadın ve erkeğe biçilen roller var. Bu roller sonucunda sorun yaşıyoruz. Her defasında bize sen kadınsın, sen erkeksin böyle olmalısın denildiği için bu şekilde oluyor. Bunlar değişmediği sürece de problemlerin içinden çıkamayacağız. Psikolojik anlamda bu bizi sağlıksız bireyler haline getiriyor” diye konuştu.
ÜZERİMİZDE HÜKÜM KURULUYOR
Kadınların depresyona girme eğiliminin erkeklere göre daha fazla olduğunu söyleyen Cemile Bakla, bunun kadınlara yüklenen sorumluluklardan kaynaklandığını söyledi. Baklacı sözlerine şöyle devam etti: “Bize verilen sorumlulukların altında eziliyoruz. Bu yüzden depresyon hayatımızın uzun bir dönemine yayılıyor. Bizler çocuk doğurmak zorunda bırakılıyoruz. Çocuk doğurmazsan yarım kadınsın ve en az 3 çocuk doğuracaksın deniliyor. O kadar ağır bir yük ki. Bizimle ilgili her şeyde söz hakları var. Doğum şeklimiz, kahkaha atışımız, oturma şeklimiz her şeyde bir hüküm kuruluyor. Bizim psikolojimiz ve fiziksel sağlığımız tehdit altında. Yaşam biçimimiz de değiştiriliyor. Bizler evliliğe ve çocuk bakmaya odaklı olarak yetiştiriliyoruz. Çocukluğumuzda bile oyuncaklarımız hep bunlarla ilgili olmuştur.”
Kaynak: Sarıyer Belediyesi