“Sabah 08.30 Akşam 18.00” Konsepti Z Kuşağı İçin Geçerli Değil

İnsan kaynağı odaklı iş hayatında Z kuşağının beklentilerine dikkat çeken Doç.

İnsan kaynağı odaklı iş hayatında Z kuşağının beklentilerine dikkat çeken Doç. Dr. Mine Afacan Fındıklı, "Sabah 08.30 akşam 18.00 konsepti Z jenerasyonu için geçerli değil. İşletmeler ve yöneticiler olarak onlara ayak uydurmak zorundayız. Güncel uygulamalarla çalışma saatleri esnetilmeli" dedi.

Beykent Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF), insan kaynağı odaklı süreçlere yönelik farkındalık oluşturmak amacıyla "İnsan Kaynakları Yönetimi Çalışmalarında Güncel ve Kritik Tartışmalar" konulu sempozyum düzenlendi. Çok sayıda eğitimcinin ve öğrencinin katıldığı etkinlikte konuşan Beykent Üniversitesi İİBF Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mine Afacan Fındıklı, güncel uygulamalar ışığında gençlerin heyecanlarını yok etmeden, onları destekleyerek, onlara keyifli iş ortamı ve daha esnek alanlar oluşturarak performanslarının artırılması gerektiğini kaydetti.

"Z kuşağına ayak uydurmak zorundayız"

İşletme alanında en değerli kaynağın insan olduğunu belirten Doç Dr. Fındıklı, "Son dönemde insan kaynakları yönetimi uygulamalarıyla ilgili "Y jenerasyonu" ve ardından gelecek olan "Z jenerasyonu" için öngördüğümüz bir takım güncel uygulamalar var. Bunların en başında esnek çalışma saatleri geliyor. Bunlar, işletmeler açısından gençlerimizi daha efektif, performanslarını daha yüksek hale getirecek ve yerden, zamandan, mekandan bizi uzaklaştıracak güzel uygulamalar. Sabah 08.30 akşam 18.00 konsepti belki X jenerasyonu için geçerliydi ama artık yeni jenerasyonun daha farklı değerleri, hayata dair bakış açıları ve işe yönelik anlam arama çabaları var. Bunun için de işletmeler ve yöneticiler olarak onlara ayak uydurmak zorundayız. Dolayısıyla heyecanlarını yok etmeden, onları destekleyerek, onlara keyifli iş ortamı ve belki de daha esnek alanlar oluşturarak performanslarını artırmalıyız" dedi.

Y ve Z jenerasyonu akademik bilgilerle iş hayatına ne kadar hazırlanıyor

Doç. Dr. Mine Afacan Fındıklı, çalışanlar olarak işletmelerde kimliklerin geri bırakılmadığını dile getirerek, "Pek çok rolümüz var. Bir üniversitede öğretim üyesi olarak ben; bir anne, evlat ve eş durumundayım. Halbuki rollerimiz çok farklı. Bunların her birini kurumun dışında, içeri girerken kapıda bırakmamızın imkanı yok. Bu farkındalıkla yeni modeller üretmek çabasındayız. Yine 3. konumuz bu sebeple esnek çalışma sözleşmeleriydi. Bu esnek çalışma saatlerinden biraz daha farklı olarak bireye yönelik, tamamen sizin ihtiyaçlarınıza uygun sözleşmelerin ortaya konmasıyla ilgili. Bu biraz daha Türkiye açısından zaman alacak bir uygulama ama önemli. Öte yandan, şu an hali hazırda üniversitelerimizin vermiş olduğu eğitimlerde çok fazla teknik akademik bilgiyle iç içeyiz. Şu anki Y ve Z jenerasyonu bu kadar dolu dolu verdiğimiz bilgilerle ne kadar iş hayatına hazırlanıyor? Bu sebeple onları biraz daha psikolojik ve sosyal açıdan geliştirecek farklı uygulamalar ve yeni eğitim metotları bulmak durumundayız" diye konuştu.

"İşsizlik sorunu gençler ve üniversitelerle birebir bağlantılı değil"

İşsizlik sorununun sadece gençlerin eksikliği ve üniversitelerin vermiş olduğu eğitimle birebir bağlantılı olmadığının altını çizen Doç Dr. Fınfıklı, "Ülkemizdeki eğitim sistemine bağlı olarak üniversite sayısının artması, nicelik ve nitelik sorunuyla alakalı. Aynı zamanda planlı bir şekilde eğitim stratejilerini belirlemek lazım. Dört yıllık üniversite hayatında sadece teknik bilgilerle donanmak sizi iş hayatına çok fazla hazırlamıyor. Bu dönemlerde mutlaka yaz aylarında çalışmaları, staj yapmaları, insanlarla iletişim kuracak her türlü ortamı değerlendirmeleri, üniversitelerimizde hali hazırda sürdürdüğümüz sertifika programlarını mutlaka takip etmeleri, bu gibi ortamlara gelerek uzmanlarla birebir iletişim kurmaları ve kendi kaynaklarını zenginleştirmeleri gerekiyor. Yalnızca üniversite, bireyi iş hayatına yönelik olgunlaştıracak, onu kuvvetli kılacak bilgileri vermeye yeterli değil. Bununla beraber insanın kendini geliştirmesi, sürekli olarak görmesi, deneyimlemesi ve sosyal olarak etkileşim içinde olması çok önemli" şeklinde konuştu.

"Bilgi başarılı olmak için tek başına yeterli değil"

Temel olarak işletmelerin ilk işe alış süreçlerinde beklentilerinin farklı olmadığını söyleyen Fındıklı, "Önemli olan bireyin işe adanmış olması, gözlerinin o iş için parlaması, kuvvetli olması, merak ediyor olması, takım ruhuna sahip olması ve aynı zamanda işe yönelik yetkinliklere ve bilgiye sahip olması. Ama sadece gerekli bilgiye sahip olmak sizin başarılı bir iş adamı ya da çalışan olmanız için tek aranan faktör değil. İletişim yeteneklerinizin kuvvetli olması, sorunlara yönelik çeşitli alternatifler üretebiliyor olmanız, bir takım içinde sorumluluk alabiliyor olmanız gerekiyor" dedi.

Kaynak: IHA

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

EĞİTİM Haberleri