Uzm. Dr. Saliha Güler, "Sağlık, sadece hastalık ve sakatlık halinin olmayışı değil, kişinin bedenen, ruhen ve sosyal yönden de tam bir iyilik halinde olması durumudur .Bu tanımda da açıkça belirtildiği üzere ruh sağlığı, sağlığın ayrılmaz bir parçasıdır" dedi.
Covid-19 salgını ile mücadele ettiğimiz günlerde beden sağlığımız kadar ruh sağlığımızın da yerinde olması gerektiğini söyleyen Pendik Medipol Üniversite Hastanesi Ruh ve Sinir Hastalıkları bölümünden Uzm. Dr. Saliha Güler, bu dönemde ruh sağlığımızı güçlendirmenin yollarını anlattı. Ruh sağlığı olmadan sağlıklı bir bünyenin de olmayacağını akran Uzm. Dr. Saliha Güler, "Covid-19 salgını süresince fiziksel sağlığımızı tehdit altında hissetmemiz bizim ruh sağlığımızın bozulmasına, hastalığa yakalanma korkusu yaşamamıza, çevremizde olan bitenleri çarpıtarak algılamamıza, sosyal çevremize karşı güvensizlik yaşamamıza ya da sosyal çevremizden uzakta olmamız nedeniyle üzüntü yaşamamıza neden olmaktadır" dedi.
Ruh sağlığını güçlendirme
Ruh sağlığı hakkında bilgiler veren Uzm .Dr. Saliha Güler sözlerine şöyle devam etti: "Korona virüsün neden olduğu Covid-19 salgını ile karşı karşıya olduğumuz bu dönemde hastalanmamak, sağlıklı kalmak en büyük isteğimiz. Bu nedenle Covid-19 salgınının bulaşma yolları ve ona karşı almamız gereken önlemlerle meşgulüz. Yani fiziksel sağlığımızın tehdit altında olduğunu biliyoruz. Salgın tehdidi bizim kendimizi baskı altında hissetmemize, yoğun stres yaşamamıza neden olmaktadır. Bu salgın durumunda fiziksel sağlığımızı tehdit altında hissetmemiz bizim ruh sağlığımızın bozulmasına, hastalığa yakalanma korkusu yaşamamıza, çevremizde olan bitenleri çarpıtarak algılamamıza, sosyal çevremize karşı güvensizlik yaşamamıza ya da sosyal çevremizden uzakta olmamız nedeniyle üzüntü yaşamamıza neden olmaktadır'.
'Ruh sağlığı olmadan sağlık olmaz'
Ruh sağlığı olmadan sağlığın olmayacağını vurgulayan Dr. Güler, "Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), sağlığı şu şekilde tanımlamaktadır: Sağlık, sadece hastalık ve sakatlık halinin olmayışı değil, kişinin bedenen, ruhen ve sosyal yönden de tam bir iyilik halinde olması durumudur .Bu tanımda da açıkça belirtildiği üzere ruh sağlığı, sağlığın ayrılmaz bir parçasıdır. Ruh sağlığını yalnızca ruhsal bir hastalığın olup olmaması olarak değerlendirmemek gerekir. Ruh sağlığı, Dünya Sağlık Örgütü tarafından şöyle tanımlanmaktadır: Bireyin kendi yeteneklerinin farkına vardığı, yaşamın normal gerginlikleriyle başa çıkabildiği, üretken ve verimli bir şekilde çalışabildiği ve içinde yaşadığı topluma katkıda bulunabildiği bir iyilik halidir.Hali hazırda belirtilmiş olduğu üzere, ruh sağlığı hastalığın olmamasından ziyade uyum başarısı anlamına gelmektedir" şeklinde konuştu.
Dr. Güler sözlerine şöyle devam etti: "Ruhsal olarak sağlıklı olmak; bireyin kendisiyle, çevresindeki insanlarla ve toplumla barışık olması, dengeli ve uyumlu davranış ve duygular geliştirebilmesi, hayata bağlı hissedebilmesi, günlük yaşamın stresiyle başa çıkabilmesi, kendisiyle ve geleceği ile ilgili olumlu düşünebilmesi,gelişmeye ve yeniliğe açık bir kişi olabilmesidir . Ruhsal olarak yaşanan duygu ve davranışların ne zaman sağlıklı olduğu, ne zaman sağlıksız olduğu ya da hastalık belirtisi olup olmadığının sınırlarını tam olarak belirlemek her zaman mümkün olmayabilir'.
Ruh sağlığının normal ölçülerde olup olmadığını belirleyen özelliklere değinen Dr. Güler, "Bunlar;
kişi,yaşamının her döneminde kendisiyle, çevresiyle ve toplumla barışık olabilmeli, sevgi ve saygıya dayalı ilişkiler geliştirebilmelidir. İçinde yaşadığı toplumdaki yerini, rolünü bilmelidir. Nereye kadar özgür, nereye kadar özerk olduğunu doğru değerlendirebilmelidir. Toplum içinde birey olarak hakları olduğu kadar sorumluluklarını da bilmelidir. Kendi yeteneklerinin farkında olabilmeli, gerçekte başarabileceği uğraşılardan kaçınmamalıdır. Yaşama dair amaçları ve beklentileri olabilmeli, bunlar için çalışabilmeli, umut edebilmelidir. Başarısız olduğunda, bir hayal kırıklığına uğradığında pes etmemeli, tükenmemelidir. Yeniden başlamasını bilmelidir. Bireyin kendisine ait değer yargıları, inançları ve ahlaki normları olmalıdır. Bunlar toplumla uyumlu olmalı, kişi başkalarının inanç ve düşüncelerine kendininkiler kadar saygı duyabilmelidir. İnsan ilişkilerinin temeline sevgiyi koyabilmelidir" diye konuştu.
Ruh sağlığını korumak için alınması gereken önlemler neler?
Ruh sağlığını korumak için alınması gereken önlemler hakkında açıklamalar yapan Dr. Güler, "Uyku düzeni; aynı saatte yatıp aynı saatte kalkmayıalışkanlık haline getirmeli. Uyku öncesi egzersiz yapılmamalı, yatak odası oda sıcaklığında olmalı, nemli, çok sıcak ya da çok soğuk olmamalı. Beslenme; sağlıklı ve dengeli beslenmeli, öğünler sebze ve meyve ağırlıklı olmalı, mümkünse doymuş yağ ve rafine karbonhidrat içeriği yüksek yiyeceklerden kaçınılmalı.İletişim halinde olma; zor zamanlarda aile, arkadaşlar ve toplumla bağlantılarımızı sürdürmenin alternatif yollarını bulmalı, endişelerimizi, nasıl hissettiğimizi, duygularımızı, düşüncelerimizi ailemizle ve arkadaşlarımızla sık sık paylaşmalı.Egzersiz yapma; fiziksel aktivite, kaygıyı, stresi ve depresyonu azaltır. Düzenli egzersiz ayrıca bağışıklık sistemini güçlendirir" ifadelerini kullandı.
Dr. Güler sözlerini şöyle devam etti: "Stres yönetimi; stresli olduğumuzu fark edebilmek önemlidir. Stresli olduğumuzu hissettiğimizde nefes egzersizleri ve gevşeme egzersizleri yapılabilir. Gün içinde birkaç kez ve her seferinde en az beş tam nefes şeklinde alınan diyafram nefeslerinin vücuda alınan oksijenin kan ve hücreleri güçlendirdiği; stres sırasında hücrelerde sıkışıp kalan kirli havayı temizlediği; astım, uykusuzluk, enerji düşüklüğü, yüksek tansiyon, kaygı, kalp hastalıkları ve migren gibi sorunlara iyi geldiği gösterilmiştir. Aşamalı kas gevşetme egzersizlerinde ise her bir kas grubunu, gerginliği iyice hissedene kadar (ancak ağrı duymayacak şekilde) gerdiğinizden emin olup, beş saniye boyunca germeyi sürdürmeli; ardından aynı kas grubunu gevşetip on saniye boyunca bu gevşeme halini hissetmek gereklidir. Bunu aynı kas için iki kez tekrarlamak gereklidir. Kasın gergin ve gevşemiş hali arasındaki fark hissedilmeye çalışılır'.
Alkol ve madde kullanımından kaçınılmasını gerektiğini belirten Dr. Güler, "Alkol bedenin bütün hücrelerini, en çok da beyin hücrelerini etkiler. Beyin hücrelerini etkileyerek bellek bozukluğu, uyku bozukluğu, dürtü kontrolünde zafiyet gibi birçok soruna neden olmaktadır. Öte yandan ilk yıkıldığı yer olan karaciğer hücrelerinde de bazı değişikliklere yol açarak kan lipid seviyesinin artmasına neden olmaktadır. Sindirim sistemi hücrelerine olan olumsuz etkileri ile vitamin ve besin değeri olan maddelerin emilimine engel olmaktadır. Madde kullanımı beyinde kimyasal değişimler yaparak keyifsizlik, hiçbir şeyden zevk almama, boşluk hissi, ilgi kaybı, sinirlilik, iştah değişiklikleri, uyku sorunları, kilo kaybı ya da aşırı kilo alınımı, yorgunluk ve suçluluk duyguları, dikkat dağınıklığı, unutkanlık, ölüm ve intiharla ilgili düşüncelere neden olabilir" dedi.
Kaynak: IHA