Ön Türk Akademisi’yle ortaklaşa düzenlenen sempozyumda Türkler’in kökeni üzerine araştırma yapan çok sayıda akademisyen ve konuk katıldı. İlki geçtiğimiz yıl düzenlenen sempozyumda araştırmacılar Anadolu ve çevresindeki coğrafyalarda yayılan Türk halkları ile etkilediği kültürler üzerine bildirilerini sundu.
ÖN TÜRK TARİHİ ÇALIŞMALARINI SUNDULAR
Sempozyumun birinci oturumunda yazar- tarih araştırmacısı Rıza Zelyut “Türk Tarihine Bakış”, Prof.Dr.Hilmi Özden “Anadolu Çevresinde Kafkasya ve Balkan Albanları Bağlantıları”, Prof.Dr.İlhami Durmuş “Sümer-Türk Soy Birliği Üzerine Bazı Değerlendirmeler” konulu bildirilerini sundu. Prof.Dr.Ekrem Memiş “Hurri-Urartu Bağlantısı Üzerine Bazı Düşünceler” konulu tebliğini gerçekleştirdi. Memiş, Hurri-Urartu medeniyetlerinin Doğu Anadolu coğrafyasında yaşadıklarını ifade ederek “Coğrafi konumu itibariyla bu bölge Mezopotamya, İran, Kafkasya, Orta Anadolu bozkırları arasında bir aracı bölge durumundadır. Bu nedenle Doğu Anadolu yüksek yaylası adı geçen bölgeler arasında bir köprü görevi üstlenmiş ve eşi az görülür medeniyetlere sahne olmuştur. 1950’li yıllara kadar Doğu Anadolu yüksek yaylasındaki tarih öncesi medeniyetleri hakkında neredeyse hiçbir şey bilinmiyordu. Batı Avrupa’daki mağaralarda keşfedilen boyalı kaya resimleri yüzünden insanlık tarihinin en eski sanat kalıntı merkezlerinin buralarda olduğu sanılıyordu. Buna karşılık Anadolu ve özellikle de bir kavşak noktası olan Doğu Anadolu yüksek yaylasında ise neredeyse eski taş devri kültürlerinin hiç yaşanmadığı düşünülüyordu. Oysaki Türk bilim adamlarının ağırlıklı olarak 1960’lı yıllardan itibaren gerçekleştirdikleri sistemli araştırmalar sonrasında Doğu Anadolu yüksek yaylasının paleolitik çağlardan itibaren yoğun bir yerleşime sahne olduğu bugün artık kesin olarak açıklığa kavuşmuştur.” dedi.
AMAZONLAR GİZEMİNİ SÜRDÜRÜYOR
Tarihçi-araştırmacı Sibel Zeren “Amazonlar, Asil İskit Kızları” isimli sunumunda dünyada halen popülerliğini koruyan Amazonlar konusunun halen gizemle ve bilinmezliklerle dolu olduğuna işaret ederek “Cevat Şakir Kabaağaçlı ‘unutmamalı ki Anadolu ve Ege kadınları Amazonlar’ın torunlarıdır’ der. İsviçreli Hukuk Profesörü, Antik Çağ ve Antik Çağ Eserleri Uzmanı Johann Jakop Bachofen 1861 yılında Amazonlar’ın eski dünyada var olduğunu ve insanlığın kadın soyunun egemenliği altında başladığını, daha sonra ataerkil düzene geçildiğini belirtir. Eski çağların bilinen dünyasında Grek Roma öncesi Türk toplumlarda ana yanlılık hakimdi ve soy kız çocuktan yürüyordu. Kadın inanç önderleri vardı ve kadınlar üstün durumdaydılar. Bu Asya’ya özgü bir sistemdi. Dünyada yitirilen mutluluk anaların egemenliğinde yaşanmış ataerkilliğin doruğa çıkmasıyla barış bir anlamda yeryüzünden silinmişti.” diye konuştu. Dr.Begümşen Ergenekon “Turova’da Efsane ve Gerçekler” isimli sunumunda Turova’nın Hitit kayıtlarına göre Wilusa adıyla bilinen geç Tunç çağı kenti olduğunu ifade ederek Turova Anadolu uygarlığını tanıttı. Sempozyum Prof.Dr.Necati Demir, “İskitler ve Alper Tunga” başlıklı sunumunda İskitler veya yayıldıkları doğu bölgelerindeki isimleri ile Sakalar’ın yeni buluntularla yeniden gözden geçirilmesi gerektiğine değinerek “Sakalar’ın dili, kültürü, sanatı, gelenek- görenekleri ve toplum yapısıyla Türk milletinin bir parçası olduğu açıktır.” dedi. Sempozyum Ön Türk Akademisi Kurucu Başkanı Vedat Köşe’nin kapanış konuşmasıyla sona erdi. (28.03.2023)
Tarih : 28.03.2023 Haber Fotoğrafları