Tüm dünyayı etkileyen COVID-19 salgını, neden olduğu fiziksel ve ekonomik zararların yanı sıra milyonlarca insanın psikolojisini de olumsuz yönde etkiledi. Pandemi sonrası psikolojik sorunlara ilişkin değerlendirmelerde bulunan Dr. Itır Toksöz Bullens, ofis hayatına geçişte adaptasyon sorunu yaşanabileceğini fakat bazı kişilerin de ofis hayatına dönmekten mutlu olacağını söyledi.
Yeni tip koronavirüs (COVID-19) fizyolojik problemlerin yanı sıra psikolojik ve davranışsal sorunlara da sebep oluyor. Küresel salgının bireyin psikolojisi üzerindeki etkilerini anlatan Doğuş Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Itır Toksöz Bullens, uluslararası basına da yansıdığı üzere dünyanın her yerinde benzer problemlerin yaşandığını belirterek, "Kendi ülkeleri içindeki pandeminin parametreleri uygun geldiği zaman çeşitli ülkeler çeşitli etaplarda normalize oluyorlar. Ülkemiz de ne mutlu ki bu düzeye geliyor. Dolayısıyla bir süre sonra biz de normal bir düzene geçmiş olacağız. Fakat, bir süredir insanlar evlerinden çalışmak zorunda kalıyorlar. Bu süreç, trafik ve trafikte geçirilen süre gibi noktalarda şehri bir parça rahatlatmış olsa da bireylerin üzerinde büyük bir stres meydana getirdi. Hem teknolojiye aşina olmayan bireylerin teknoloji sayesinde çalışmaya yönelmeleri zorunlu oldu. Hem de ev ortamında birden fazla çalışan kişi olabilir. Bu kişilerin koordinasyonu ve çocuklu ailelerde çocukların eğitimlerine devam etmesi, evden sürekli olarak internet bağlantısı ile eğitim gören veya çalışmak zorunda olan farklı sayıdaki bireyler arasında paylaştırılması ciddi sorunlara neden oldu" dedi.
İş hayatında normaliteyi yakalayamayacağız
Pek çok kişinin ofiste çalışma hayatına dönmekten mutlu olacağına değinen Itır Toksöz Bullens, "Ancak burada gözetmemiz gereken birtakım düşünceler de var. Döndüğümüz zaman aslında normalleşmeden bahsediyoruz ama belki de iş hayatında daha önce içinde bulunduğumuz normaliteyi yakalayamayacağız. Çünkü, henüz kesin bir tedavi geliştirilmiş değil, herkes tedbirlerle ilerliyor. Bu yüzden de iş yerleri, okullar, toplu taşımada alınan tedbirlerin ne ölçüde yaygınlaştırılabileceği, bunların kişilere nasıl salık verileceği çok önemli bir konu haline geliyor. Evdeki çalışma ortamından çıkıp ofis hayatına alışmanın da ayrı bir stresi olabilir. Burada da adaptasyon sorunu yaşayabiliriz" diye konuştu.
Sağlık otoritelerinin sözünü dinlemeliyiz
"Hepimiz kendi varlığımızdan, sağlığımızdan, sevdiklerimizin sağlığından endişe eder hale geldik" diyen Dr. Toksöz Bullens, "Toplumsal olarak böyle bir travmanın içinden geçiyoruz. Burada önemli olan, hepimizin birbirimizi anlayabilecek, empati kurabilecek bir durumumuz var. Hepimiz aynı sorunlarla muhatap oluyoruz. Evden çalışan veya kısmi olarak çalışan birtakım kişiler, rehavete uğramış olabilir ama aslında hem özel sektörde ve kamu sektöründe hem de yurt dışında gördüğümüz genel geçer ortak bir nokta var ki, çalışma saatleri neredeyse ortadan kalkmış durumda. Akşam saatlerinden tutun da hafta sonuna kadar insanlar yeni teknolojilere alışarak işleri bitirebilmek için çeşitli alanlarda insanüstü bir çabayla da çalıştılar. O yüzden ofise dönmek bazı insanları rahatlatabilir. Ama dediğimiz gibi iş yerlerinin bu konuda alacakları tedbirler çok önemli; dezenfektanlardan sosyal mesafeye kadar çalışanları nasıl rahatlatacaklar? Sağlık Bakanlığı, bilim kurulu, Dünya Sağlık Örgütü gibi alanında yetkin olan otoritelerin sözlerini dinlemeliyiz. Ellerimizi sık sık yıkayacağız, maske kullanmaya önem vereceğiz, sosyal mesafeye dikkat edeceğiz, herhangi bir şekilde hastalık belirtisi gördüğümüz zaman mutlaka sağlık otoritelerine başvuracağız. Bilimsel çalışmalar şunu gösteriyor ki, bunlara dikkat edildiği takdirde hem kişisel sağlığımızı hem de toplum sağlığını çok yüksek oranlarda koruyabiliyoruz" şeklinde konuştu.
Kaynak: IHA