CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, TBMM’de düzenlendiği basın toplantısında Srebrenitsa katliamının 29. Yıldönümüne değindi. CHP’li Emir, Avrupa'nın orta yerinde, herkesin gözü önünde Birleşmiş Milletler güçlerinin denetiminde bir katliam yapıldığını ifade etti. TBMM Genel Kurulu’nda Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun olduğuna değinen CHP’li Emir, şunları ifade etti:
“Bu kanuna dönük açık bir muhalefetimiz var. Bu kanunun eğitimdeki kaosu çözmek bir yana, daha büyük sorunlar yaratacağı apaçık ortada. Özellikle Milli Eğitim Bakanı'nın ve onu oraya atayan Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'yi kendi ideolojik saplantılarına uygun bir eğitim modeliyle gençlerimizi kendi dünyalarına göre yetiştirme anlayışı çerçevesinde bu yasayı getirdiklerini biliyoruz. Atanmayan 1 milyon öğretmen varken, görevleri en azından seçimden önce verdikleri sözü tutup 100 bin öğretmen atamakken ve sözlerini tutup mülakatı kaldıracakken, tam tersine Milli Eğitim Akademisi adı altında bir akademi kuruyorlar, ‘Öğretmen adaylarını biz seçeceğiz’ diyorlar.”
‘ÖĞRETMEN LİSTELERİ AKP TEŞKİLATLARINDA HAZIRLANACAK’
CHP’li Emir, “AKP ilçe teşkilatlarında hazırlanan listelerden oluşturdukları öğretmenleri atama derdindeler. İdeolojik saplantıları ile devam ediyorlar ve kadrolaşmak için de öğretmenlerimizle, onların hayalleriyle, ailelerinin o binbir fedakarlıkla yetiştirdikleri çocukların umudu ile oynamaya devam ediyorlar” diye konuştu.
‘KENDİ YANDAŞLARINI İKİŞER-ÜÇER MAAŞLA BESLEMEYİ SÜRDÜRÜYORLAR’
CHP’li Emir, Plan ve Bütçe Komisyonu’nda dün tasarrufla ilgili bir kanun teklifinin görüşüldüğünü kaydetti. CHP’li Emir, şunları dile getirdi:
“Tasarruftan anladıklarından aslında vatandaşın boğazını sıkmak, vatandaşın kemerini sıkmak, vatandaşın cebine sofrasına el uzatmak olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Güya mali disiplin sağlayacaklar ama mali disiplini sağlamak için önce jet uçaklardan inmeleri lazım, saraylardan dışarı çıkmaları lazım, lüks odalardan vazgeçmeleri lazım, şatafattan vazgeçmeleri lazım; bir de tabii üçer-dörder maaştan vazgeçmeleri lazım. Getirdikleri tasarruf tedbirleri paketinde de bakıyorsunuz ilk bakışta gerçekten de ikinci, üçüncü maaşlar belli bir usule bağlanıyor. Diyorsunuz ki, acaba gerçekten niyetleri bu çoklu maaşları azaltmak mı? Ama hemen anlıyorsunuz ki asıl amaç başka. Çünkü özellikle Varlık Fonu kapsamındaki şirketleri bu düzenlemenin taşımışlar. Bu varlık formundaki şirketler hangileri? Anımsayacaksınız, Türkiye'nin gözbebeği şirketler, gözbebeği bankalar, azıcık kâr eden şirketler ve bunların da son derece geniş yönetim kurulları var ve bu yönetim kurullarında da kendi bürokratlarını, yandaşlarını ikişer-üçer maaşla beslemeye devam ediyorlar. Ziraat Bankası var, Halkbank, Vakıfbank, Borsa İstanbul, Türk Havayolları, PTT, BOTAŞ, Türkiye Petrolleri, Turkcell, TÜRKSAT, Türk Telekom, ÇAYKUR, Kayseri Şeker, Türk Şeker, Türk Tarım, Eti Maden, Türkiye Maden ve Kardemir var.”
‘YAĞLI, BALLI MAAŞ TEKLİFİ’
Varlık fonunun yüksek gelirli ülkelerde yatırım amaçlı kurulduğunu kaydeden CHP’li Emir, şunları ifade etti:
“Türkiye'de kurulan Varlık Fonu mirasyedi gibi azıcık güçlü, azıcık sermaye yapısı kuvvetli şirket nerede varsa, aldılar Varlık Fonu'na koydular ve işte o Varlık Fonu'ndan da üçer-beşer maaşı yandaşlarına, kendi bürokratlarına vermeye devam edecekler. Biz buradan sesleniyoruz: Tasarruf yapacaksanız kendinizden başlayacaksınız. Emeklinin, asgari ücretlinin cebinden, sofrasından keserek tasarruf yapamazsınız. Maaşlardan vazgeçeceksiniz. Bir maaşa razı olacak, eğer maaşa razı olmuyorsa gidecek başka yerde çalışacak. Ama siz maaşı azaltıyormuş, çifte maaş engelliyormuş gibi yapıp da dönüp böylesine kurumların olduğu Varlık Fonu'nu bunun dışında tutarsanız niyetiniz apaçık ortaya çıkmış oluyor. Özellikle de bu kanun teklifinin yandaşa yağlı ballı maaş teklif olduğunu söylüyoruz ve Genel Kurulda da bu maddeyle ilgili direncimiz devam edecek.”
‘ASIL 10 BİN LİRA MAAŞ İLE YAŞAMAK OLANAKSIZ’
İktidarın yandaşları için üçer-dörder maaş uygulamasını sürdürürken emekliler konusunda ise hiçbir adım atmadığını dile getiren CHP’li Emir, şunları dile getirdi:
“Bir kargaşa var. Toplanacaklar mı? Bir karar alacaklar mı? Bir çalışma yürütüyorlar mı? Kök maaşı 8 binden 10 bine çıkaracaklar mı? Beyler yüzde 24 zammı emeklilere verecekler mi, vermeyecekler mi? Bunu konuşuyor Türkiye. Yani 2 milyon emekli 10 bin lira almaya devam edecek, 2 milyon emeklinin maaşı 12 bin 400 lira olacak ve emekliler bununla yaşamaya çalışacaklar. Gelin siz yaşayın. Abdullah Güller diyor ki: ‘Şu haliyle emekli maaşının asgari ücrete çekilmesi olanaksız.’ Sayın Güler, sizin asıl anlamanız gereken 12 bin lira maaşla, 10 bin lira maaşla emeklinin yaşamasının olanaksız olduğu. Böylesine emekliyi unuttuğunuz, asgari ücretliyi unuttuğunuz bir dönemde ciddi çalışmanız gerekirken, bu konuda umutları tükettirmemeniz gerekirken, "evet durumun farkındayız, elimizden ne geliyorsa yapacağız" demeniz gerekirken, siz dönüyorsunuz, ne yaptığınızı bile söylemiyorsunuz. Akşama bir toplantı koymuşlar, emekli bakıyor "Bu toplantıda ne konuşulacak." "Durun, çok heyecanlanmayın, bu olağan bir toplantı" diyorlar. Niye yapıyorlar? Çünkü biz her gün saat 21:00'de "Ayağa kalk Türkiye" diyoruz. Asgari ücretle yetinmeyen, geçinemeyenler, asgari ücrete zam isteyenler, emekli maaşına zam isteyenler, geçinemiyoruz diyenler, bu düzen böyle gitmez diyenler ayağa kalkıyor ve seslerini saraya duyurmaya çalışıyorlar. Ama siz ne yapıyorsunuz? O sırada toplanıyorsunuz ama o sırada emeklinin, asgari ücretlinin durumunu konuşmayacağınızı söylüyorsunuz. Ne konuşacaksınız? Türkiye'de emeklinin kök maaşı 8 bin lirayken bunu konuşmayacaksanız niye toplanıyorsunuz? Bakın size göre bir çırpıda sildiğiniz zenginin, yandaşın, zengin ettiklerinizin vergi borçlarını tekrar almanız imkansız, olanaksız. Size göre dövize endeksli, yap-işlet-devret modelli o yağlı ballı ihalelerden vazgeçmek, onları tekrar düzenlemek olanaksız; size göre doğru dürüst ihale yapıp, gerçekten rekabetçi koşullarda Türkiye'nin kamu kaynaklarını, bütçesini korumak olanaksız ama emeklinin 8 bin lirayla, asgari ücretlinin 17 bin lirayla yaşaması olanaklı. İşte Türkiye'nin gerçeklerinden, halkın gerçeğinden, halkın yaşadığı sorunlardan ne kadar koptuğunuzun apaçık göstergesi.
‘ÇÖZÜM HAYVANLARI ÖLDÜRMEK DEĞİL DİYEN KOMİSYON ÖNERİSİ DİKKATE ALINMALI’
Sokak hayvanlarıyla ilgili iktidarın herhangi bir randevu talebi olup olmadığı sorusu üzerine CHP’li Emir, şunları dile getirdi:
“Bir indirekt talep geldi. Bu konuya şöyle yaklaşıyoruz: Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli açıkladılar; kapalı kapılar ardında hazırladılar, tarikatlarla, cemaatlerle görüştüler ama bizimle görüşme dediler; üniversitelerle görüşmediler, paydaşlarla görüşmediler, öğretmenlerle, velilerle görüşmediler. Aynı şekilde şimdi Yargı Paketi geldi. Anayasa'ya meydan okuyarak, Anayasa Mahkemesi kararını hiçe sayarak ve Anayasa Mahkemesi ile alay edecek şekilde aynı düzenlemeyi tekrar getiriyorlar. Yine bize sormadılar. Aynı şekilde getirdikleri Meclis'te görüştüğümüz Türkiye'deki eğitimi iyice bataklığa sokacak olan Öğretmenlik Mesleği Kanunu'nun hiçbir noktasını bize sormadılar ve komisyonda 30 saat tartışıldı, bir virgülünü değiştirmediler. Şimdi hayvanlarla ilgili, sokak hayvanlarıyla ilgili bir düzenleme için bizimle görüşmeye geliyorlar. Amaçları belli... Amaçları, bizim talep ettiğimiz özellikle daha önce Meclis Komisyonunun kararı doğrultusunda kendi imzaların gereği olarak "bir fon kurulsun, bu fona herkes destek versin; yerel yönetimlerle merkezi hükümeti birleşsin, bu sorunu mutlaka çözsün ama bu çözümün bir parçası hayvanların öldürülmesi değildir" diyen madde orada duruyor, altında da imzaları var. Şimdi kamuoyundan anlıyoruz ki bir şey hazırlamışlar ve ötenazi adı altında sokak hayvanlarını katledecekler ve bizi de bu katliamın bir parçası, ortağı yapmaya çalışmak için bize geliyorlar. Tabii gelirler, bekliyoruz kendilerini. Konuşuruz elbette ama biz bekliyoruz ki, Türkiye'nin en temel sorunlarında, anayasasında, milli eğitiminde, sağlığında, tasarruf tedbirlerinde, emekli maaşında, asgari ücrette de bize danışsınlar, bizimle birlikte yol alsınlar, önerilerimizi hiç olmazsa bir kısmını yaşama geçirsinler. Bunu yapmak yerine bütün taleplerimizi, bütün çalışmalarımızı, bütün kanun tekliflerimizi ellerinin tersiyle bir çırpıda itiyorlar, Meclis'te konuştuğumuz hiçbir konuyu dikkate almıyorlar ama iş hayvanları katletmeye gelince kapımızı çalıyorlar. Gelsinler, biz onlara söyleyeceğimizi biliyoruz. Sokak hayvanları sorunu son derece önemli bir sorun. Bunun bir tarafı gerçekten çocuğunu sabahın köründe sokak köpeklerinin, hatta saldırgan sokak köpeklerinin olduğu sokaklarda okula yürüyerek göndermek zorunda olan, kentin kenarlarında, çeperlerinde oturan yoksulların yaşadığı bir sorun ama bir yanıyla da tabii ki hayvanlarda bu doğayı bizimle paylaşıyorlar, biz onlarla paylaşıyoruz; bunları katledemeyeceğimiz bir gerçek de var. Bir tarafta çözülmesi gereken önemli bir sorun var ama bir tarafta da hayvan hakları var, hayvanların yaşam hakkı var. Dolayısıyla biz burada bu sorunu ilk defa tartışıyor değiliz. Bu sorunu uzun süredir tartışıyoruz. Meclis'imiz geçen dönem çok önemli bir çalışma yaptı, bir komisyon raporu hazırladı. Bu komisyon raporunun altında da bütün partilerin imzası var. Bu komisyonun birinci ortaya koyduğu şey, bir fon kurulmalıdır ve bu fona da herkes destek olmalıdır. "Efendim biz kanun çıkaracağız, CHP'li belediyelerin sırtına yükleyeceğiz..." Bu anlayıştan vazgeçsinler. Sokak hayvanları gibi temel bir sorunda bile amaç Cumhuriyet Halk Partisi'ne çamur sıçratmak. Gerçekçi olun, samimi olun; gelin bakın bu Meclis çalıştı. Bu sorunu çözelim ama insani çözelim, hayvanların yaşam hakkına saygı duyarak çözelim. Ama buradan bile fırsatçılık yapıp, "CHP'yi nasıl sıkıştırırız, belediyelerin yükünü nasıl arttırırız, belediyeleri nasıl suçlu duruma düşürürüz, CHP'yi nasıl vatandaş nezdinde zora sokarız" kurnazlığına giriyorlarsa vatandaşımız her şeyi görüyor, her şey ortada yaşanıyor. Dolayısıyla böyle bir kurnazlığa boşuna girmesinler. Hükümetin de görevleri olur, yerel yönetimin de görev olur. Parayı bulmak, fonu bulmak öncelikle bütçeyi yapanlarındır, siyasi iktidarındır. Bu bütçeyi burada, Meclis'te getirip yapmıyorlar mı? Vergiyi onlar toplamıyor mu? Dolayısıyla böylesine bir sorunu da çözmek de öncelikle hükümetin görevidir. Ama "biz yapamıyoruz" diyorlarsa, "biz beceremeyiz" diyorlarsa, "biz aciziz" diyorlarsa -ki biz de bunu görüyoruz- bir an evvel seçime gideriz, millet de kararını verir.”
‘CHP OLARAK KATKI VERMEYE HAZIRIZ’
CHP’li Emir Suriye’ye yapılacak ziyaretle ilgili soru üzerine de “Bir iletişim zeminimiz var ama henüz net bir takvimlendirme yok. Dolayısıyla da takvimlendirme kesinleşince zaten basınla da paylaşılacak. Ama öteden beri bizim Suriye'deki resmi muhataplarımızda bir iletişimimiz var ve bu iletişim zemininin gelişmesinden de mutluluk duyuyoruz. Hatta Cumhurbaşkanı'nın da "ben tatil yapabilirim" dediği bir noktaya geldik mutlulukla. O 10 yıllık "Suriye'yle görüşmem, katillerle benim ne işim var, Suriye ile konuşacak hiçbir şeyimiz yok" derken, şimdi bu sorunları konuşmak üzere Esad'la yan yana gelecek olması bizce doğrudur. Ama büyük bir U dönüşüdür, bu U dönüşlerini doğru tarafa yaparsa biz bundan rahatsız olmayız. Esad'la görüşmesi şarttır, gereklidir. Gerekiyorsa, ihtiyacı varsa biz buna katkı verecek de pozisyondayız Cumhuriyet Halk Partisi olarak. Ama Türkiye'ye bir borcu vardır AKP iktidarının. İdeolojik körlükleriyle, saplantılarıyla, "Ortadoğu'nun ağabeyi olacağız" hayalleriyle bir maceraya giriştiler, komşudaki savaş savaşı kışkırttılar. Orada savaşçıların Türkiye üzerinden bir kısmı gitti geldi, yaralananlar Türkiye hastanelerinde tedavi edildi. Eğit-donat modellerini ortaya koydular. Bütün dünyayı arkalarına alıp Esad'ı devireceklerdi, Emevi Camii'nde namaz kılacaklardı. Ama bunun bedelini onlar ödemediler, Türkiye Cumhuriyeti ödüyor, 85 milyon ödüyor. Biz içimizdeki resmi rakamlarla 6 milyon ama gerçek rakamlarla 10 milyon sığınmacı ve bunların yarattığı ekonomik, sosyal, siyasal problemlerle baş etmek zorunda kalıyoruz. Türkiye'ye IŞİD odakları geldi; Suruç, Antep, Reyhanlı, Ankara Garı patlamaları oldu. Hâlâ Türkiye'de hangi uyuyan gizli odaklar var bilmiyoruz. Yaptıkları politikalarla, bu maceracı dış politikayla bizi dinlemeyerek hayalci işlere giriştiler ve sonuçta Türkiye'yi gerçekten son derece zor bir duruma attılar. Şimdi "nasıl temizleyeceğiz "diye daha yeni geliyorlar bizim yıllardır uyarılarımıza. Dolayısıyla bu U dönüşü doğrudur ama verecek hesapları vardır, bunu unutmasınlar” diye konuştu.
‘BİZİM İNSANIMIZ UYSALDIR, KOYUN DEĞİL’
CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in yapay zeka ile yapılan bir videosu üzerine bakanlığın açıklama yapmasına ilişkin soru üzerine de “Bizim insanımız uysaldır, gerçekten devletine bağlıdır; devletinin temsilcileri, yöneticileri bir şey söylüyorsa buna inanmaya çalışırlar. Gerçekten de kafaları da çok karıştırıldı. Çünkü nereden vergi alacaklarını şaşırdılar; bir gün havadan, bir gün sudan, bir gün yurt dışına çıkıştan, bir gün yedikleri yemekten, bir gün içtikleri sudan, bir gün çocuk bezinden, bir gün otelden, bir gün akaryakıttan... Gerçekten de vatandaşın kafasını karıştırdılar. Buldukları her yere tırmalıyorlar. Bir tek dokumadıkları zengin ettikleri şirketler, kendi lüks araçları, lüks yaşamları ve de Varlık Fonu'ndaki yağlı ballı maaşları. Dolayısıyla vatandaşın da demek ki inanabileceğini düşünmüşler güneşten vergi alınabileceğine. Vatandaşın kafasını ne kadar karıştırdıklarını onlar düşünsünler ve bilsinler ki bu halk uysaldır yöneticilerini dinler. Ama öyle koyun falan da değildir; bir tokat vurur, neye uğradıklarını şaşırırlar” değerlendirmesinde bulundu.