Genel Başkanı
, “Eğer bir başbakan çıkıp kamuoyu önüne 'Öcalan'la görüşülmeli' diye bir beyan deklare ediyorsa kendisinin muhatabı artık Öcalan'dır. Ben bunu kabul etmiyorum. İçime de sindiremiyorum” dedi.
Kılıçdaroğlu, Haber Türk Televizyonu'nun canlı yayınına katılarak, gündemdeki konulara ilişkin soruları yanıtladı.
'ın, bir konuşmasında kullandığı “hain” ifadesi nedeniyle kendisine açtığı tazminat davasının sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, bu ifadeyi daha önce de 22 Eylül 2003'te Dubai'de yapıldığını ileri sürdüğü anlaşmayla ilgili olarak kullandığını söyledi.
Kılıçdaroğlu, “Beni korkutmak istiyor. Ben Recep Tayyip Erdoğan'dan korkmam. Ben inandığım şeyi sonuna kadar söylerim. Tazminat davası açıyor. Açsın istediği kadar. Sanıyorki tazminat davası açacak, biz söylemlerimizi değiştireceğiz, geri adım atacağız” ifadesini kullandı.
Daha önce Erdoğan'a “kalpazan” dediği için tazminata mahkum edildiğini anlatan Kılıçdaroğlu, iddiasının arkasında olduğunu, bu davayı ve tazminata mahkum edilmesi halinde “hain” sözü nedeniyle açılan davayı da
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
'ne kadar götüreceğini söyledi.
“AİHM'E GÖTÜRECEĞİM”
Kılıçdaroğlu,
'den izin alınmadan
topraklarında yabancı ülkenin silahlı güçlerini bulundurmanın “vatana ihanet” anlamına geldiğini, “Yüce Divanlık bir suç olduğunu” ileri sürdü. İddialarına ilişkin belgeleri olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Bütün belgelerim var, bütün dokümanlarım var. Kalpazanlık suçlamasıyla ilgili de var. Doğru tazminat ödedim. Ama ben haklıyım orada. Kendi imzaladığı metin var. Öbüründe de haklıyım. Bütün televizyonlardaki haberleri götürüp mahkemeye koyacağım. 2003 yılında yabancı bir ülkenin askerleri hangi gerekçeyle nasıl geldiler buraya. Bana birinin bunları açıklaması lazım. Onun için vatan hainliği sözünü ilk kullanan kişiyim Recep Tayyip Erdoğan hakkında ama ilk kullandığım yer Dubai'de imzaladıkları anlaşmadır. Ve karşılığı da Yüce Divan'dır.
O zaman da söyledim. Dava açtı mı? Açamadı, açamaz. Şimdi dava açıyor. Ben geri adım atacağım diye. Yargıyı kendine göre düzenledi. İstediği kadar düzenlesin ama ben Türkiye'de olmasa bile Avrupa'da hukukçular vardır, onlara güveniyorum.”
"
'NIN EYLEMSİZLİK KARARI ALMASI İÇİN"
“
görüşmelerine” ilişkin soruları da yanıtlayan Kılıçdaroğlu, görüşmeleri ve süreci eleştirdi.
Kılıçdaroğlu, “Bu süreç sadece Recep Tayyip Erdoğan ve
'nin tekrar iktidar olması için seçimlerde PKK'nın eylemsizlik kararı alması öngörülen süreçtir” ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu, terör sorununun çözümü konusunda terör örgütü ele başı
ile görüşülmesine nasıl baktığının sorulması üzerine ise şöyle konuştu:
“Eğer bir başbakan çıkıp kamuoyu önüne 'Öcalan'la görüşülmeli' diye bir beyan deklare ediyorsa kendisinin muhatabı artık Öcalan'dır. Ben bunu kabul etmiyorum. İçime de sindiremiyorum. Kimse kusura bakmasın. Bir devlet yönetiminde böyle bir şey olabilir mi?
Siz kalkıyorsunuz kendi muhatabınızı belirliyorsunuz. Kim? 'Efendim omuzunda silah olan benim muhatabım olur ama Meclis'te milletvekili olan benim muhatabım olmaz. Çelişkiye bakın. Böyle saçma şey olur mu? Kucaklaştıkları kişilerden birisi silahsız, öbürü silahlı. Silahsızın dokunulmazlığını kaldıracağım, cezalandıracağım, benim muhatabım olmayacak, silahlıya diyor ki 'gel otur karşıma, biz seninle oturup konuşacağız'. Biz bunu kabul etmeyiz.”
Oslo sürecinin ilkesiz, ahlaki olmayan, yalanlar üzerine kurulu, halkı kandırmaya yönelik bir süreç olduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, “Tek amacı vardır, AKP'ye seçim kazandırmak için PKK'nın eylemsizlik kararı almasını sağlamaktır. Ve o da sağlanmıştır” dedi.
“Bu dönemde gündeme gelmesinin benzer bir nedeni mi var?” sorusuna ise Kılıçdaroğlu, “Benzer bir neden, cumhurbaşkanlığı seçimi var. Kendisi aday ya deklare etti ya. Eylemsizlik kararı alınsın, beyefendi cumhurbaşkanlığı makamına otursun. İkinci süreçtir. Bu karanlık sürece destek vermeyiz. Doğru değildir, ahlaki değildir” karşılığını verdi.
"TÜRKİYE'DE
TETİKLENEBİLİR"
Sorunun çözümü için terör örgütleriyle görüşmenin ancak istihbarat örgütleri tarafından yapılabileceğini, buna bir itirazları olmadığını söyleyen Kılıçdaroğlu, görüşmenin başbakanın temsilcisi düzeyinde yapılmasının ise kabul edilemez olduğunu kaydetti. İlk Oslo görüşmelerinin ardından Türkiye'nin kan gölüne döndüğünü savunan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
“Korkum şu, ikinci Oslo görüşmelerinden sonra Türkiye'de iç savaş tetiklenebilir. Herkesin bu gerçeği görmesi lazım. Sayın Başbakan ülkeyi yönetemez. Her şeyi kendi çıkarları, kendi partisinin çıkarları üzerine inşa eden, ülkenin çıkarlarını göz ardı eden bir başbakanın bu süreci yönetmesi mümkün değildir.”
Kılıçdaroğlu, Oslo görüşmelerinde hakem devlet tarafından imzalanan bir mutabakat metni olduğunu ifade ederek, hakem devlet tarafından imzalanan metnin her an uluslararası bir boyut kazanabileceğini ancak
'ın bu riskin farkında olmadığını iddia etti.
Oslo sürecini desteklemelerinin söz konusu olmadığını belirten Kılıçdaroğlu, “Cumhurbaşkanlığı süreci için bu süreci başlatıyor ve korkarım ki Türkiye bir iç savaş tehlikesiyle karşı karşıya kalsın... 'Ben cumhurbaşkanlığımı garanti altına almak için Oslo'ya gidip masaya oturacağım' diyor. Kimse kusura bakmasın ama biz bu numarayı yemeyiz. Doğru değil bu” dedi.
Kemal Kılıçdaroğlu, Oslo görüşmelerine ilişkin CHP içinde bir fikir ayrılığı olmadığını da vurguladı.
Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan'ın, “Biz terörle mücadele edeceğiz, siyasetle de müzakere” sözlerini anımsatarak, “Geldiğimiz sürece bakın. Süreç şu; terörle müzakere yapıyor, siyasetle de mücadele. Yüz seksen derecelik bir görüş farklılığı. Geldiğimiz tablo bu ve bu tablo diyor ki 'Ben terörü önleyeceğim'. Siz terörü önleyemezsiniz, terörü büyütürsünüz” ifadesini kullandı.
"TAZMİNATLAR PARTİ KASASINDAN ÖDENMEZ"
Kendisine yönelik açılan tazminat davalarının kaybedilmesi halinde paranın parti kasasından mı ödeneceği sorusunu yanıtlayan Kılıçdaroğlu, “Hayır tazminatların hiçbirisi parti kasasından ödenmez” dedi.
Kılıçdaroğlu, başka bir soruyu yanıtlarken de
Mahkemesi'nin, CHP'nin 2008 ve 2009 yılları kesin hesabı incelemesi sonucunda, 2008 yılından 1 milyon 434 bin 42 liranın, 2009 yılından ise 1 milyon 257 bin 30 liranın Hazine'ye irad kaydedilmesi kararının haksız bir karar olduğunu belirterek, kararı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne götüreceklerini söyledi. (AA)