Danıştay Emekli Üyesi, Deniz Hukukçusu ve Araştırmacı-Yazar Ali Kurumahmut, "MEB İlan edelim; Karaada ve Fener Adası kozunu kullanalım" dedi.
Türkiye-Libya deniz yetki alanları mutabakatı, arkasından Yunanistan-İtalya anlaşması ve daha sonra da Yunanistan'ın Mısır ile Adalara dayalı bir Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) Anlaşması yapması dikkatleri yeniden Doğu Akdeniz Bölgesindeki deniz yetki alanı sınırlandırması uyuşmazlıklarına çekmiş durumda. Bu konularda yetkin isimlerden birisi olan Danıştay Emekli Üyesi, Deniz Hukukçusu ve Araştırmacı-Yazar Ali Kurumahmut, konu hakkında değerlendirmelerde bulundu.
'Akdeniz'deki karasularımız 12 mile çıkarılmalıdır'
12 mile dikkat çeken Ali Kurumahmut, "Akdeniz'in Doğu Havzasında, Girit-Libya hattının doğusunda, kıyıları karşı karşıya veya yan yana olan devletler (komşu ve karşı kıyıdaş devletler) arasında kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgelerin sınırlandırılmasına ilişkin çok taraflı bir antlaşma ile Türkiye-KKTC Anlaşması ve Türkiye-Libya Mutabakatı hariç Türkiye'nin taraf olduğu ikili bir antlaşma yapılmamıştır. Bu denize kıyısı bulunan devletlerden Suriye, Lübnan, İsrail, Mısır, Libya, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi karasularını 12 mil olarak uygulamaktadır. Birleşmiş Milletler kaynaklarında Türkiye'nin karasuları Ege Denizi'nde 6 mil, Karadeniz'de 12 mil olarak gösterilmekte olup Akdeniz'de karasularımıza ilişkin herhangi bir veri bulunmamaktadır. Doğu Akdeniz'de en uzun kıyı şeridine sahip olan Türkiye'nin başta Birleşmiş Milletler olmak üzere uluslararası kamuoyuna açıkça deklare edilmiş karasuları uygulaması yoktur. Millî Savunma Bakanlığı'nın 1980'li yılların başında Daire Başkanı düzeyindeki bir işlemine dayanarak Türkiye, Antalya Kemer burnundan geçen arzın batısında 6 mil, doğusunda ise 12 mil karasuyu genişliği uygulamaktadır. Sahip olduğu Rodos, Kerpe, Kaşot (Çoban Adası), Girit ve Meis adaları ile bu deniz alanına kıyıdaş diğer bir devlet olan Yunanistan, karasularını 6 mil olarak uygulamaktadır.Bu noktada Türkiye bakımından üzerinde durulması önem ve öncelik arz eden konu; Dalaman Çayı'nın denize döküldüğü noktadan Antalya Kemer burnuna kadar uzanan ve genişliği 12 deniz mili olması gereken deniz ülkemizin yarısından karasularının 6 deniz mili olması nedeniyle feragat edilerek, açık deniz statüsüyle uluslararası toplumun kullanımına bırakılmış olmasıdır. Diğer bir ifade ile Doğu Akdeniz'in yaklaşık yarısında, genişliği 6 mil olan bir egemenlik alanı (deniz ülkemiz) açık deniz statüsüyle uluslararası toplumun kullanımına terk edilmiş durumdadır. Bu noktadan hareketle, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de öncelikli olarak yapması gereken düzenleme ve uygulama, karasularının 12 mil olduğunu Birleşmiş Milletler'e ve uluslararası topluma ilan etmesidir. Doğu Akdeniz'in yarısında 6 mil, yarısında 12 mil karasuyu uygulamasının; Türkiye'nin hakları ve temel milli çıkarları ile deniz alaka ve menfaatleri bakımından politik, stratejik ve hukuki izahının olmadığı değerlendirilmektedir" dedi.
'Türkiye, Münhasır Ekonomik Bölge ilan etmeli'
Kurumahmut sözlerine şöyle devam etti: "Doğu Akdeniz'de en uzun kıyı şeridine sahip bir kıta ülkesi olan Türkiye'nin ilan edilmiş bir münhasır ekonomik bölgesi yoktur. Suriye, Lübnan, İsrail, Mısır, Libya ve GKRY'nin Birleşmiş Milletler'e bildirilmiş münhasır ekonomik bölge uygulamaları mevcuttur. Türkiye, Doğu Akdeniz'de daha fazla gecikmeye fırsat vermeden, Birleşmiş Milletler'e bildirilen Doğu Akdeniz Türk kıta sahanlığını, yayınlayacağı bir ulusal düzenleme ile münhasır ekonomik bölge olarak da ilan etmeli, Birleşmiş Milletler'e ve uluslararası topluma bildirmelidir'.
'Egemenlik alanlarımızda kirliliği önlemeye hazır olmalıyız'
Egemenlik alanlarındaki kirliliği önlemeye hazır olunması gerektiğini vurgulayan Kurumahmut, "Türkiye'nin deniz egemenlik ve yetki alanları ile Türk Boğazları Bölgesi'nde ortaya çıkması muhtemel Seviye 2 ve Seviye 3 kirlenme tehlikesine hazırlıklı olmak ve kirlenmeye müdahale edebilmek amacıyla, Ulusal Acil Müdahale Sisteminin kurulması ve işletilmesine ihtiyaç vardır. Acil müdahale hizmeti verilecek deniz alanlarının somutlaştırılması ve tanımlanması ile ulusal ve uluslararası kamuoyuna deklare edilmesi önem arz eden bir diğer konudur. Bu noktadan hareketle, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de kendi münhasır ekonomik bölgesinde etkin bir acil müdahale hizmeti ile arama ve kurtarma hizmeti verebilecek seviyeye gelmesi beklenilecek ve gerekecektir" şeklinde konuştu.
'Meis diyorlarsa biz de Karaada ve Fener Adası demeliyiz'
Ege adalarındaki isimlere dikkat çeken Kurumahmut, "Yunanistan'ın Kasım 1995'teki iskan uygulamasına Doğu Akdeniz'deki Karaada (Meis Adası'nın batısında) ve Fener Adası (Meis Adası'nın doğusunda) dahil etmesi ve bazı oldubittilerle adalarda fiili durum üstünlüğü oluşturma gayretleri, bu iki ada üzerinde ciddi egemenlik tereddütleri olduğuna ilişkin kanaati kuvvetlendirmektedir. Uluslararası hukukun egemenlik devrine ilişkin kuralları çerçevesinde incelendiğinde, Karaada ve Fener Adası'nın egemenliği hiçbir zaman Yunanistan'a devredilmemiştir. Karaada üzerinde daha kuvvetli olmakla birlikte, Türkiye'nin Fener Adası ve Karaada'ya yönelik egemenlik pozisyonu, Ege'de egemenliği antlaşmalarla Yunanistan'a devredilmemiş gayrimeskûn ada, adacık ve kayalıklar kadar kuvvetli değildir. Bununla birlikte, Doğu Akdeniz'de deniz yetki alanlarının paylaşımı mücadelesinde Türkiye inisiyatif kaybeder, gelişmeler Türkiye aleyhine bir seyir izler ve yapılacak ikili ve/veya çok taraflı müzakerelerde Meis'e önem atfedilebilecek bir durum ortaya çıkarsa; Türkiye, Karaada ve Fener Adası üzerindeki egemenlik iddiasını gündeme getirmeli ve Yunanistan'a karşı kullanmalıdır. Karaada ve Fener Adası'nın Türkiye'nin egemenliğinde kalması durumunda, Doğu Akdeniz'de kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgenin paylaşımında Meis Adası'nın herhangi bir etkisinin olabileceğini söylemenin mantıklı bir hukuki izahı olamayacaktır" açıklamasında bulundu.
Kurumahmut, konu ile alakalı önerine şöyle sıraladı:
'Doğu Akdeniz'in bütününde karasularımızın 12 deniz mili genişliğinde ilan edilmesi.
Hazırlanacak bir ulusal düzenlemeyle, Birleşmiş Milletler'e bildirilen Doğu Akdeniz Türk Kıta Sahanlığı, münhasır ekonomik bölge olarak da ilan edilmeli.
Türkiye Doğu Akdeniz'de ilan edeceği münhasır ekonomik bölgede de etkin bir acil müdahale hizmeti verebileceği ulusal bir sistemi tesis ederek faaliyete geçirmeli.
Türk Arama ve Kurtarma Yönetmeliği'nde değişiklik yaparak, Doğu Akdeniz'deki arama kurtarma sorumluluk sahamız, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge sorumluluk sahası ile çakışacak şekilde güneye genişletilmeli
Kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgeye ilişkin olarak Yunanistan'a ait Meis Adası'na önem atfedilebilecek bir durum ortaya çıkarsa; Türkiye'nin Karaada ve Fener Adası'nın egemenlik statüsünü tartışmaya açmaya hazırlıklı olmalı'.
Kaynak: IHA