Gelecek Partisi Kağıthane ilçe teşkilatında düzenlenen Kahvaltı sonrası bir konuşma yapan İlçe Başkanı Burak Diyarbakırlıoğlu; " Ben öncelikle bu ilginizden dolayı siz basın emekçisi kardeşlerime teşekkür ediyorum. “Kâğıthane Ekonomisine Gelecek Vizyonu” projemizi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu gün Gelecek Partisi 81 ilde sahada vatandaşımızın yanındadır, tüm birimleriyle, Genel Başkanımız Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu sahada olmaya devam ediyoruz, seçimler ne zaman yapılırsa yapılsın Gelecek Partisi Kadroları seçime hazırdır. Diyerek Gelecek Vizyonunu paylaştı
İşte o vizyon projesi
Krizden çıkış için neredeyse her ay yeni bir ekonomi modeli belirleniyor, daha önce kutsanan modeller bir hafta sonra ise çöpe atılıyor… Bir gün dahi finans/maliye tecrübesi olmayan ve gözlerinden ışıklar saçan bir ekonomi bakanına sahip olan hükümet, mevcut küresel güçleri ülkede kalmaya veya kaçanları ülkeye gelmeye ikna etmek için her yolu deniyor. Ancak esnafın pazarını her gün daraltıp, tedarik zincirini ele geçiren küresel market ve diğer zincirlerin rekabet bozucu eylemlerine ise susuyor. Yine küresel sermayeyi çekmek için her türlü şirinliği yapan hükümet, ülkede doktorlara giderlerse gitsinler diyebiliyor. Giderek kendi ülkemizde değersizleşiyoruz. Hızla işçileşip; dışarıdaki sermayedara karşı her gün daha fazla ucuz işgücü haline geliyoruz. Her gün alım gücü düşen vatandaş, ikinci sınıf insan muamelesi görürken; tüketim gücü yüksek yabancı turist, yatırımcı, yazar, şair, akademisyen, iş adamı, oligark; ayrıcalıklı bir zümre haline getiriliyor. Necip Fazıl Kısakürek’in Sakarya Türküsü şiirinde söylediği gibi, “Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya, Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!” Evet! Her geçen gün biraz daha yıkılıyoruz. Kendi ülkemizde PARYALAŞIYORUZ. Değersizleşiyor ve ikincil hale geliyoruz. “Yıkımdan Çıkışın Yol Haritasını” ülke genelinde ilan eden Partimizin çalışmaları devam ederken, biz de yerelde ekonomik ilişkileri güçlendirmenin ve Kâğıthane’de ekonomik büyümenin modellerini oluşturuyoruz
1. KÂĞITHANE’DE ALIŞ-VERİŞ KÜLTÜRÜ’NE DAİR…
Dünyada küreselleşme trendi ile birlikte, uluslararası birçok marka başka ülkelerde temsilcilikler açarak, mallarıyla birlikte alış-veriş kültürlerini de diğer ülkelere ihraç etti. Bir dünya kenti olan İstanbul, uluslararası şirketlerin temsilciliklerinin en yoğun olduğu şehir haline geldi.
Bu şirketler İstanbul’un tarihi semtlerinde yer edindiler ve yeni bir alış-veriş kültürünü de bu semtlere yerleştirdiler. İstiklal caddesi kültürünü kaybedip, alış-veriş ve eğlence caddesi halini alırken, İstanbul’un kendisine yüklediği tüm kültürel kimliği yok oldu. Son olarak Beyoğlu’ndan Lebon pastanesi çekildi.
Kâğıthane bu küresel alış-veriş saldırısından kendisini şimdilik kismen korumuş görünüyor. Büyük marka ve küresel firmaların Kâğıthane’de yer bulamaması halinde, yerel alış-veriş kültürü pekâlâ gelişebilir. Tekstil üretiminin yoğun olduğu kentimizde, yerel markalar üretilebilir. Eski alış-veriş alışkanlıklarımızı çağa uydurarak, Kâğıthane’de özgün ve kadim olanı koruyup, aynı zamanda yerel bir ekonomik kalkınma sağlayabiliriz. Hâlâ mahalle kültürünün ve yerel ekonomik unsurların yaşamaya devam ettiği Kâğıthane’de bu farklılık şimdilik dezavantaj gibi görünse de bu durum hızlıca kazanca dönüştürülebilir. Küresel sermayenin bize biçtiği rol, uluslararası firmaların çalışanı olmakken, kendi üretim gücümüzü arttırarak bunların karşısına yerel unsurlarla çıkılabiliriz. Roma, Kudüs ve İstanbul, Dünya tarihinin binlerce yılda meydana getirdiği üç kadim kenttir. Kudüs ve Roma eski olanı hem kültürel hem de kent olarak korumayı başarmışken; ne yazık ki İstanbul kendisini koruyamamıştır. Mesela Roma ve Kudüs’te hiç olmayan veya bir veya iki dükkânı olan uluslararası kahveciler, İstanbul’da cirit atarak kahve kültürünün komaya girmesine neden oldu.
Kâğıthane’de top yekûn kalkınmanın fırsatı ise, işte bu markaları Kağıthane’ye sokmamak ve bu markalara işyeri ruhsatı vermemekten geçiyor. AVM inşaatını yaptırmadan kent alış-verişini korumamız ve yerel aktörleri kalkındırmamız gerekiyor. Yerel unsurlarımızı destekleyerek markalaşmaları sağlandığı taktirde, Kâğıthane’de hızlı bir ekonomik kalkınma mümkün. Uluslararası küresel tekellerden ve AVM kültüründen kentimizi koruyacağız.
2. MARKETLER, STOKÇULUK VE KÂĞITHANE’DE ADİL REKABET
Ekonomide, kur dahil dalgalı seyir izlediği, anlık başarıların ve anlık başarısızlıkların, ruh halimizde de benzeri etkiler yaptığı bir süreçteyiz. Özellikle perakende pazarının büyük marketlere terk edildiği bir ekonomik sistemde, rekabetin kolay bozulabileceği aslında daha önce anlaşılmıştı. Fakat acılarını yaşamamız için bir ekonomik kriz gerekliymiş.
Büyük marketlerin esnafı ve özellikle bakkalları bir bir sildiği ve perakende pazarında faaliyet yürüten birkaç marketin birlikte hareket ederek (tröstleşerek), fiyat kontrolü sağladığı haberlere yansıdı.
Rekabet kurulu bu hususla ilgili zincir marketlere ceza yağdırdı. Rekabet kurulu ve adliyeler, serbest piyasada rekabeti korumak üzere kurulmuş olduklarından, bu mücadelede eski ve tecrübeliler. Ancak fiyat istikrarının ve serbest rekabetin sağlanmasına yetmeyeceği anlaşılınca, bu sürece şimdi tüm devlet teşekkülü de dahil oldu.
Belediyeler fiyat kontrolleri yaparak bozulan fiyat istikrarını tekrar tesis etme gayretindeler. Kağıthane Belediyesi de bu hususla ilgili Kâğıthanelilere SMS göndererek sürece dahil olduğunu ve şikâyet, öneri ve talepler için 444 23 00 hattını oluşturduğunu duyurdu. Elbette bu ihbar ve şikâyetlerin serbest rekabetin ve fiyat istikrarının sağlanmasında faydası olacaktır. Belediye yetkililerin etkin denetimi Kâğıthane’de fiyat istikrarının yeniden düzenlenmesine kısmi faydalar sağlayabilir. Ancak yetmez. Şimdi fiyat artışlarını konuşuyor olsak da, rekabet aslında haksız fiyat düşüşleri sebebiyle çok daha önce bozuldu. Haksız fiyat düşürerek zararına satış yapan zincirler; esnaf boyutunda piyasada faaliyet yürüten aktörlerin yok olmasına sebep oldu.
Türk Ticaret Kanununun 55/6. Maddesi zamanında doğru ve haklı şekilde uygulansaydı, belki piyasanın diğer aktörleri yok olmayacak ve adil rekabet sağlanabilecekti. Yani aslında fiyat istikrarı yeni bozulmadı. Sadece kötü ekonomi sebebiyle yeni fark ettik. Piyasanın küçük aktörleri olan esnafların ortadan kaldırılmasına seyirci kalan hükümet ve yerel iktidarların tümü, biz tüketicileri, piyasayı istila eden marketlerden koruyacakları iddiasındalar. Eğer piyasanın küçük aktörleri olan esnaf sürece dahil edilmezse, elbette tanzim satışlar gibi bir süre devam edip, ardından vazgeçmek zorunda kalacaklar. Piyasa böyle kuruldu bir kere. Yapılacak tek şey ise planlı bir kent ekonomisi modeli ile küçük piyasa aktörünün rekabete tekrar dahil olmasını sağlamak ve odaları sürece dahil etmektir.
3.KAĞITHANE’NİN SEÇİLMİŞ AHİLERİ VE KADİM EKONOMİ MODELİMİZ
Ekonomik onca sıkıntıdan geçtiğimiz, adeta kıtlıkla sınandığımız, fakat aynı zamanda müsriflik ve yanlış yatırımlarla katmerlenen zor günlerden çıkış için odalarımız çok önemli rol oynayacaklar. Geçmişte ahi teşkilatı olarak faaliyet yürüten, devlet kuran, zor günlerde devletin ve milletin yanında olan, yerli ve kadim ekonomi modeli, ne yazık ki unutuldu. Yani Esnafımız unutuldu. Piyasanın başat aktörü haline gelen küresel sermayeli dev marketler, büyük mağazalar, zincir hırdavatçılar ve her sektörde faaliyet yürüten zincire dönüşmüş işletmeler, mesle kleri bir bir yok ederek, kendi insanımıza işçilik dışında başka bir alan bırakmıyor. Yurt dışından ithal ekonomi modelleri arayarak, meslek odalarını görmezden gelen siyasetler, Türkiye’de ilerleyen günlerde daha zor günlerin yaşamasına sebep olacak. Çin modeli olarak ithal edilen, Çin malı ekonomi modelinden vazgeçip; ne olduğu kimse tarafından anlaşılmayan açık faizli bütçe batırmaya dönük garantili mevduatlar, esnafı yok edecek ve küresel ekonomik güçlerin ülkemiz piyasasında, ticaretinde ve en son siyasetin de tahakkümüne sebep olacak. Yani, küresel sıcak parayı ülkede tutmak için atılan taklalar, esnafın daha fazla fakirleşmesine neden olacak. Her tarafa açılması teşvik edilen marketlerin, küçük pazarlıklar ve kesilen cezalarla yıldırılamayacağı, aslında bu marketlerin çoktan tedarik zincirlerini ele geçirerek, üreticiyi esir aldıkları anlaşıldı diye düşünüyoruz.
Peki vergi muafiyetleri ile Türkiye’ye gelen küresel sermayeli market zincirleri hiç denetlendi mi? Elbette HAYIR!! Yeni ekonomi modelleri değil, ancak kadim ekonomi modeliyle bu buhranı atlatabiliriz. Mesela 5.000 yeni plaka çıkarıp taksi esnafından vazgeçerek, küresel taksi kartellerine piyasayı terk ederek kalkınamayız. Taksiciler ve Şoför Odaları yok sayılarak, üretilecek ekonomik çarelerin hiçbiri bu ülke için faydalı olmayacak. Küresel ölçekli şirketler kalkınıp zenginleşirken, ülkemiz insanı kendi ülkesinde parya haline geliyor/gelecek. Yeni marketlerin açılmasına, UBER gibi küresel sermayeli taksi işletmelerinin 5000 plaka alarak piyasayı domine etmesine engel olacağız. Kağıthane’de vergi muafiyetiyle gelmiş ve yerli marketler dahil bakkallarımızın tedarik zincirini kendisine bağlayarak piyasada fiyat belirler hale gelen marketin, sadece toptan satış yapması için mücadele edeceğiz. Yeni marketlerin küresel sermayeli kafelerin kanser hücresi gibi çoğalmasını engellemek için her şeyi yapacağız. Özetle küresel sermayenin ülkemizi ve özel olarak Kâğıthane’mizi ucuz işgücü atölyesine çevirmesine müsaade etmeyeceğiz.
4. BELEDİYE, SİVİL TOPLUM KURUŞULARI, ODALARA ÖNERİLERİMİZ
1-Belediyenin 100 metre arayla, aynı unvanlı market zincirinden iki veya daha fazla açmasına ve farklı unvanlı marketlere yan yana açmasına müsaade etmemesi. Zincir marketlere ve diğer zincir şirketlere yeni ruhsatlar verilmemesi.
2-Pazar günleri çalışma izinlerine izin verilmeyerek sadece bakkal ve esnafa işyeri açma izni vermesi,
3- Marketlerin kapanış saatinin daha erkene alınması,
4- Esnafın rekabet gücünü artırmak için, hemen kullanmak üzere üretilmiş ürünlerin sadece esnafta bulundurulması. (Soğuk su ve diğer içecekler veya sıcak olarak servis edilecek diğer ürünler gibi)
5- Büyük marketlerin toplu satışlara ağırlık vererek, perakende pazarında tek ürün satışının esnafa bırakılması(altılı paketlerde satılan içeceklerin sadece esnaflarda tek tek satılabilmesi gibi.)
6- Üretim sektörünü oluşturan, mobilya, vitray, tekstil, ferforje gibi sektörlere verilecek sanatsal tasarım ve ar-ge desteğiyle, sektörlerde hızlı bir büyümenin sağlanarak, istihdamın artmasına katkı sağlanması. Böylelikle Kâğıthane ekonomisi ve kültürel yaşamı zenginleşebilir.
7- üretim sektörünü desteklemek için Kâğıthanelilerin açılacak atölyelerde yetiştirilmesiyle, yerel unsurlar bu ekonomiden pay alacak hale getirilebilir.
8- Bizce en önemli husus ise; esnaf odaları, sürece etkin şekilde dahil edilerek, gerekirse haksız rekabeti bozan büyük işletmelere karşı esnaflara ve odalara hukukî destek ve her türlü imkân sağlanması...
9- Lale Devri’ne ev sahipliği yapan Kâğıthane'de, botanik biliminin zaten var olan çiçek yetiştirme kültürüyle harmanlanması neticesinde, ev ekonomisi boyutunda bir ekonomi sağlanabilir. Tarihimizde lale devrinde sadece çiçek yetiştiriciliğine bağlı ihracat ve oluşan kültürel zenginliğin meydana getirdiği turizm ekonomisi sayesinde bile, Osmanlı ekonomisi daralmaktan kurtulmuştu. Evlerimizde zaten yetiştirilen çiçeklerin, çiçek çeşitliliğinin artırılarak çoğaltılması sayesinde, kültürel zenginliğimizi, ekonomik zenginliğimizle birlikte tekrar kazanma hedefindeyiz. Buna ilişkin atölyeler kurularak eğimli ve sertifikalı botanik uzmanlarının yetişmesini sağlayacağız. Not: Saydığımız önerilerin bazılarının gerçekleşmesi için mevzuat eksiklikleri olabilir ancak yine de dile getirilmesi gerekiyordu.