Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Utku Yazgan, "Depremden önce risk tespit edilse, depremden sonra hasar tespitine gerek kalmayacak" dedi.
Elazığ ve Malatya'da peş peşe yaşanan şiddetli depremlerde yüzlerce insan zarar gördü, bazı binalar çöktü. 41 kişi hayatını kaybetti. Maltepe Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi İnşaat Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Utku Yazgan, depreme karşı atılması gereken adımlar konusunda açıklamalarda bulundu. Yazgan, "Sağlıksız binaları ya güçlendirin ya da deprem yıkmadan, siz yıkıp yenisini yapın" dedi.
"Depreme hazır olmak zorundayız"
Türkiye'deki yapı stoğunun yer aldığı alana bakıldığında, yüzde 92'sinin deprem hattında bulunduğunu vurgulayan Dr. Yazgan, uzun süredir büyük ölçekte bir deprem meydana gelmeyen Doğu Anadolu fay hattı üzerinde cuma gecesi Elazığ ve çevresinde meydana gelen depremin sürpriz olmadığına, bir süredir beklendiğine dikkat çekti. Bu fay hattı üzerinde gelecekte de depremlerin süreceğini ancak ne zaman gerçekleşeceğinin bilinmediğini belirten Yazgan, "Türkiye'de depremlerin hangi bölgelerde ve hatlarda olacağı biliniyor. Elbette zamanı bilinmiyor. Beklenen İstanbul depremi için de tablo böyle. Marmara Denizi'nin altından geçen 130 kilometrelik kırılmamış bir fay var. Bir anda kırılırsa büyük bir deprem olacak. Bu gerçekten hareketle ülkemizin tamamında depreme hazır olmak zorundayız" dedi.
"Hasar tespiti değil, risk tespiti"
Türkiye'deki yapı stoğunun birbirine benzediğine dikkat çeken Dr. Yazgan, Elazığ ve çevresinde genellikle tercih edilen ve iskelet sistemi olmayan yığma yapıların bu şiddetteki depremlerde ağır hasar görmesinin beklenen bir durum olduğunu söyledi. Kırsal kesimlerde genellikle tek katlı yapılar olduğunu, ancak şehir merkezi ve ilçelerde 4-5 katlı dayanıksız betonarme yapıların hasar görmesi nedeniyle kayıplar yaşandığını anlatan Dr. Yazgan, şöyle devam etti:
"Üç ile sekiz kat arası binalar en fazla riskli bina gruplardır. Depremlerden sonra binalarda hasar tespitleri yapılır ancak asıl önemli olan mevcut yapı stoğumuzun depreme dayanıklı olup olmadığının önceden tespit edilmesidir. İlk olarak hızlı yöntemle kabaca değerlendirme yapmalı, daha sonra ayrıntılı değerlendirmelerle binaların depreme dayanıklı olup olmadığının tespiti aşamasına geçmeliyiz. Depreme dayanıksız çıkan bina ya güçlendirilmeli ya da deprem yıkmadan kendimiz yıkıp yeniden yapmalıyız. Kentsel dönüşümün hızla gerçekleştirilmesi ve güvenli binaların inşa edilmesi en büyük önlemdir."
"Herkes her adımda sorumlu davranmalı"
Yaşadığımız binaların depreme karşı dayanıklı olup olmadığı konusunda başta inşaatı yapanlar olmak üzere herkesin her adımda sorumlu davranması gerektiğini belirten Dr. Yazgan, "Ev alırken vatandaşlarımız binanın "Bina Deprem Yönetmeliği'ne uygun yapılıp yapılmadığına mutlaka bakmalı. Gölcük Depremi sonrası çıkarılan yönetmelikle binalarda beton kalitesi sağlandı. Yönetmeliğe uygun yapıldıysa o binada rahatlıkla oturulabilir" şeklinde konuştu.
"Köprüler değil, binalar yıkılıyor"
Binaların dönüşümünde sadece elde edilecek gelire göre karar verilmemesi, kentlerin genelinde bir dönüşümün sağlanması gerektiğini vurgulayan Dr. Yazgan, "Bazı semtlerde kentsel dönüşüm yapılan binalarda müteahhit de konut sahibi de kazançlı çıkıyor. Ama ekonomisi düşük semtlere müteahhit girmiyor" dedi.
Depremde hasarın köprülerde değil binalarda olmasının mühendislik katkısının farkını kanıtladığını söyleyen Yazgan, "Deprem sonrası yaşananlar ders oluyor. Deprem bilincinin yükseldiğini görüyoruz. Önemli olan binaların güçlenmesi ve binayı yaptıranların bilinçlenmesi" diye konuştu.
Kaynak: IHA