CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen, “İnsanların yargının hakkı teslim edeceğini, düşüncelerinden dolayı cezalandırılmayacağını bilmesi gerekir. Türkiye’de bu denge bozulmuş, tam da bu sistem çökmüştür. 8. yargı paketi bu soruna hiçbir çözüm getirmemektedir.” dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi Adalet Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir milletvekili Gökçe Gökçen, 8. Yargı paketine ilişkin yazılı bir açıklama yaptı. Gökçen’in açıklaması şu şekilde:
“Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne getirilen 8. Yargı paketi, vatandaşın gözünde hayal kırıklığı yarattı. Yargıya güvenin gittikçe gerilediği ülkemizde, Adalet Bakanlığı başta olmak üzere iktidar mensupları uluslararası endeksleri hazırlayanları suçlasa da sokağın gerçeği bu değil. Adalet Bakanlığının kendi istatistikleri, toplumda suç oranlarındaki artışı ve nasıl bir travma içinde olduğumuzu ortaya koyuyor. Yalnızca son bir yılda kasten öldürme suçunda yüzde 17, çocukların cinsel istismarında yüzde 33, uyuşturucu suçlarında yüzde 25 ve dolandırıcılık suçunda yüzde 41 artış yaşandı. Bunlar uluslararası endeksler değil, Adalet Bakanlığının rakamları. Suçu önlemede, cezasızlıkla mücadele ve adil bir infaz sistemi olmazsa olmazdır. Bununla birlikte insanların yargıya erişebileceğini, haklıysa bunu mahkemede tespit ettirebileceğini ve suç işlerse cezalandırılacağını, düşüncelerinden dolayı cezalandırılmayacağını bilmesi gerekir. Türkiye’de bu denge bozulmuş, tam da bu sistem çökmüştür.
Ekonomik zorluklar ve hayat pahalılığıyla mücadele eden yurttaşlarımız, en temel haklarına dahi erişirken büyük masraflar yapmak zorunda kalıyor. Bununla birlikte adalet ve yargı denildiğinde, müthiş bir güvensizlik duygusu hakim. Tarafsızlığıyla güven uyandırması gereken kurumlar; torpil, rüşvet ve siyasi baskılarla anılır hale gelmiş durumda. Son dönemde ise mahkeme kararlarının uygulanmaması ve infaz mevzuatından kaynaklı çelişkili uygulamalar, adaletsizlik duygusunu güçlendiriyor.
Cezaevlerinde kapasitenin üzerinde tutuklu ve hükümlülerin bulunması, her bir cezaevinin şeffaf olmayan iç yönergeleriyle yönetiliyor ve bu durumun temel haklar açısından birbiriyle çelişen sonuçlara sebep olması ciddi şikayetler arasında. Ziyaret ve iletişim koşullarındaki farklılıklara, savunma hakkına, sağlık ve temel ihtiyaçlara erişim sorunlarına bir çözüm getirilmiş değil. Cezaevlerinde görev yapan infaz koruma memurları, tüm gün iletişimden yoksun ve çoğu halde güneş dahi görmeden görev yapıyorlar. Bekir Bozdağ döneminde verilen sözlere rağmen 8. Yargı paketinde de infaz koruma memurlarının özlük haklarında herhangi bir iyileştirme yapılmadı. Adalet Bakanlığı Personeli de özlük hakları konusunda iyileştirme istemekte, yargı paketinde bu gruba yönelik de herhangi bir gelişme bulunmamaktadır.
8. yargı paketi, Anayasa Mahkemesi kararlarının artık yalnızca formalite olarak görüldüğünün bir örneğini daha gösteriyor. Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme düzenlemesi, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararına rağmen geri getiriliyor. Burada halen söz konusu örgütün amacının nasıl belirleneceği, suçun oluşması için bu amaca kişinin ne şekilde katkıda bulunması gerektiği belli değildir. Bu denli ciddi bir suç ve ceza, böyle bir keyfi değerlendirmeye açık olmamalıdır.
Bu paketle iktidar, torba kanun usulüyle Meclis’i işlevsizleştirmeye devam etmektedir. Kişisel verilerin, örgüt suçlarının, icra ve iflas kanununun, organize sanayi bölgeler kanununun, sosyal sigortalar kanununun, terörle mücadele kanununun tek bir pakette düzenlenmesi nitelikli yasa kavramına aykırıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletten aldığı yetkiyi kullanarak kanunları ve olası sonuçlarını, etki analizlerini dikkate alarak titizlikle görüşmeli ve bu şekilde yasama yetkisini yerine getirmelidir. Oysa bu şekilde 1-2 gün gibi sürelerde kapsamlı değişiklikler amaçlanmakta, konu hakkında kamuoyunun da bilgilendirilmesinin önüne geçilmektedir.
Kişisel verilere ilişkin düzenleme teklifinde Avrupa Birliği normlarının örnek alındığı söylense de, veri işleme ve yurt dışına aktarma konusunda bireylerin hakları geride bırakılmış, kuralları ihlal halinde AB düzenlemeleri aynı şekilde dikkate alınmamıştır. Bir kişinin önceden üyesi olduğu dini veya siyasi amaçlı kurulan vakıf veya dernek, üyelik sonlanmış olsa dahi verilerini işleyebilecektir. Kişi rızası olmadan sağlık verilerinin işlenmesi ve aktarılması artık çok daha muhtemel olacaktır. Kişinin rızası olmaksızın verilerin işlenmesi ve yurt dışına aktarılması, son derece muğlak ölçütlere bağlanmaktadır.
Anayasa Mahkemesi’nin yetkilerinin kısıtlanmasına yönelik siyasi girişimler, Tazminat Komisyonu düzenlemesiyle somutlaşmaya başlamıştır. Tazminat Komisyonu, aynı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonunda olduğu gibi yargıç güvencesine sahip olmayan ve yürütme tarafından belirlenen üyelerden oluşmaktadır. Bu düzenlemede Anayasa Mahkemesi’nin emsal kararlarının yalnızca dikkate alınacağı belirtilmiş, tüm kararlarının bağlayıcı olduğuna ilişkin Anayasa’nın emredici kuralı yumuşatılmaya çalışılmıştır.
Teklif, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından terörle mücadelede bulunduğu iddia edilen kişilerin idari, mali, hukuki ve cezai sorumluluğunun kaldırılmasına, yani bir nevi af getirilmesine dair düzenlemeye de bir dolaylı atıf içermektedir. Buna göre TMSF’nin kayyum olarak atanacağı şirketlerde görev yapanlar, cezai ve mali sorumsuzluğa kavuşacaklardır.
Bütün bunların yanında, yargı ile hiçbir ilgisi olmamasına rağmen emeklilere dair hakaret gibi bir düzenleme daha getirilmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bugünkü açıklamalarından da anlaşıldığı üzere, var olan kaynaklar ekonomik zorluklar yaşayan emekliye hak görülmemektedir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak ısrarla belirttiğimiz gibi, emekliler hem sosyal güvencelerden faydalanmalı, hem de en az asgari ücret tutarında bir maaş elde etmelidir. Yaşamı boyunca binbir emekle çalışan, ailesini geçindirmek en doğal hakkı olan ve ekonomimiz için yıllarca katkı sağlamış emekliler, bugün açlıkla karşı karşıyadır. Teklifte 2000 TL’den yalnızca 3000 TL’ye çıkarılan ikramiye, emeklilerimize bir hakarettir. İkramiyenin 17.002 TL’ye çıkarılması için Cumhuriyet Halk Partili üyelerimizin verdiği teklif, AKP ve MHP’li üyeler tarafından reddedilmiştir. Cumhuriyet Halk Partili üyelerimizin anayasaya uygunluk incelemesinin yapılması, düzenlemenin ilgili komisyonlarda görüşülmesi ve Anayasaya aykırı hükümlerin tekliften çıkarılmasına yönelik tüm öneriler reddedilmiştir.
Yargıda güvenin tesisi, birbirinden ilgisiz düzenlemelerin yer aldığı ve gerçek sorunları gözden kaçıran bir torbayla sağlanamaz. Yargı sistemi içinde savunmanın güçlendirilmesi, yargı bağımsızlığının sağlanması, vatandaşlarımızın yargıya güvenmesi ancak siyasi müdahalelerin ortadan kaldırılmasıyla mümkündür. Toplumun suç işleyenin cezasız kaldığı, insanların düşüncelerinden dolayı cezalandırıldığı algısı bir gerçektir. İlkokul çocukları bile, TRT Haber’i eleştirdiklerinde başlarının belaya gireceklerini düşünmektedirler. Yapay anayasa tartışmalarından ve anayasayı çiğneyen torba yasalardan önce bir beka meselesine dönüşen yargı ve adalet krizi çözülmeli, anlayışın temeli değişmelidir.”