Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın “Okullara temizlikçi ataması müjdesi”yle devlet yönetiminde ‘harçlık’ dönemi başladı. Cumhuriyet Halk Partisi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gamze Şengel Taşcıer, uygulamayı sert bir dille eleştirerek, “Devletin önceliği, vatandaşlarını onurlu bir yaşam sürmeye yetecek gelir seviyesine ulaştırmak ve bunun için gerekli sosyal, ekonomik politikaları devreye sokmaktır. Oysa AKP önce muhtaç ediyor sonra sürdürülebilir muhtaçlık siyasetiyle toplumsal adaletsizliği de derinleştiriyor. Okullarda İşgücü Uyum Programı kapsamında görevlendirilecek temizlik personeli bu anlayışın bir örneğidir. Bakanın ‘müjde’ olarak duyurduğu proje çalışma hayatında güvencesizliği meşrulaştıran, devlet yönetiminde ‘cep harçlığı’ dönemini başlatan bir uygulamadır” dedi.
Milli Eğitim Bakanlığına bağlı devlet okullarında görev yapacak temizlik işçilerine 30 bin kişilik kontenjan tahsis ettiklerini açıklayan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’a tepki gösteren Cumhuriyet Halk Partisi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gamze Şengel Taşcıer, “Tek adam yönetiminin plansızlığının yanı sıra milli eğitimi piyasanın emrine sunan uygulamalarla okullarımızda büyük bir temizlik sorunu oluştu. İktidar bu sorunu kalıcı olarak çözmek yerine geçici önlemlere yöneldi. Buldukları çözüm ise işsiz yurttaşlarımızı cep harçlığına çalıştırmak oldu. Cep harçlığı, kişinin temel ihtiyaçlarını karşılayamayacak kadar düşük bir gelir anlamına gelir ve bu, devletin vatandaşlarına karşı sorumluluğunu yerine getiremediğini gösterir” diye konuştu. Şengel Taşcıer’in açıklamaları şöyle:
CEP HARÇLIĞIYLA GEÇİM OLMAZ
“Devletin asli görevi, vatandaşlarının insanca yaşam koşullarını sağlayacak bir gelir düzeyine ulaşmasını temin etmektir. Sosyal devlet ilkesi bunun için vardır. Anayasamız da yurttaşlarımızın temel hak ve ihtiyaçlarının devlet tarafından güvence altına alınmasını öngörür. Bu çerçevede, insan onuruna yaraşır bir ücret politikası temel haktır. Ancak, anayasa tanımaz bir tutum sergileyen şahsım devleti, bırakın işçi ve emekçilere emeklerinin karşılığını vermeyi mevcut haklarını da tırpanlamaktadır. Okullarda ortaya çıkan temizlik sorununu çözmek için buldukları yol da yeni mağduriyetlerin habercisidir. İşgücü Uyum Programı ile okullarda istihdam edecekleri 30 bin kişi asgari ücretin bile altında kalan “cep harçlığı”yla çalıştırmak insafsızlıktır.”
YETERSİZ ÜCRETLENDİRME
“Bakanlık tarafından detayları açıklanan program kapsamında çalışacaklara, dilenci muamelesi yapılmakta, insan onuruna yakışmayan bir ücret ödeneceği anlaşılmaktadır. 2024 yılı için günlük 566,73 TL ödeme öngörülmektedir. Haftada 3 gün çalışıldığında aylık toplam ödeme 6.800 TL civarında olacaktır. Günümüz ekonomik şartları göz önüne alındığında yetersiz olduğu aşikar olan bu ücret çalışanların temel yaşam ihtiyaçlarını karşılamaya yetmeyecektir.”
GEÇİCİ VE GÜVENCESİZ ÇALIŞMA MEŞRULAŞIYOR
“Bakanın “müjde” olarak açıkladığı program kapsamında işsizlerin okullarda en fazla 10 ay boyunca çalışması öngörülmektedir. Buna göre ilk dört haftada, haftada 5 gün (37,5 saat), sonraki haftalarda ise haftada sadece 3 gün (22,5 saat) çalışması istenen kişiler güvencesizlik havuzuna itilmektedir. Bakanlık tarafından belirlenen sınırlı çalışma süresi çalışanların iş güvencesi ve iş devamlılığı bakımından ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Çalışanlar geçici ve güvencesiz bir çalışma ortamında bırakılmaktadır. MEB’e bağlı kamu okullarının sayısının 60 bin dolayında olması ve program kapsamında sadece 30 bin kişinin çalıştırılacak olması, iş yükünün altından kalkmanın imkânsız olduğu anlamına gelmektedir. Okulların çeşitli alanlarının (derslikler, koridorlar, idari odalar, bahçeler, spor mekânları vb.) temizlenmesi ve düzenlenmesi için gereken iş gücü sağlanamamaktadır.”
AKP İLE KANUNSUZLUK, KANUN OLDU
“Okulları temizleme işlerinde görevlendirilecek 30 bin kişi, “katılımcı” ve “kursiyer” adı altında çalıştırılacaklar. Dolayısıyla okul temizlik işlerinde bu kapsamda çalıştırılanlara, yaşlılık, ölüm, malullük gibi uzun vadeli sigortaları yapılmayacak, sadece iş kazası ve meslek hastalığı ile genel sağlık sigortası yapılacaktır. Bu bakımdan çalışanların sosyal güvenlik hakkı bizzat iktidar tarafından ihlal edilecektir. Bu bakımdan İşgücü Uyum Programı, Toplum Yararına Programa benzer olmakla birlikte, getirdiği çalışma koşulları, Toplum Yararına Programın daha da gerisindedir. İktidar Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) normlarına, uluslararası insan hakları sözleşmelerine ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na aykırı bir çalışma düzenini Türkiye’de meşrulaştırıyor.”