Sayıştay'ın Tarım ve Orman Bakanlığına ilişkin 2023 yılı denetim raporunu değerlendiren Cumhuriyet Halk Partisi Tarım ve Ormancılık Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem, “Sayıştay'ın son raporu, Tarım ve Orman Bakanlığı'nın içinde bulunduğu mali çıkmazı açıkça gözler önüne seriyor. Bakanlık resmen finansal bir çöküş yaşıyor. Bu durum, çiftçilerimizi ve tarım sektörümüzü de büyük bir tehlikeye sürüklüyor. Bakanlığın 175 milyar TL'lik devasa zararı, sadece kurumsal bir başarısızlık değil, aynı zamanda çiftçilerimizin ve sofralarımızın geleceğine vurulan ağır bir darbedir” dedi
Erhan Adem yazılı açıklamasında şu değerlendirmelere yer verdi:
"Bakanlığın yönetimindeki ciddi zafiyetler, sadece kurumu değil, çiftçilerimizi ve tarım sektörümüzü de büyük bir tehlikeye sürüklüyor. Sayıştay'ın raporuna göre bakanlık adeta müflis bir tüccar gibi iflasın eşiğinde olup, çiftçimize ve gıda üretimimize ciddi zarar verdiği anlaşılıyor.
Bakanlığın 2023 yılı finansal sonuçlarına baktığımızda, gelir ve gider dengesi çok büyük bir çöküşe işaret ediyor. Bakanlığın 175 milyar TL zarar ettiğini görüyoruz. Yani bakanlık, ürettiği hizmetlerden kazandığı her 1 TL'ye karşılık 10 TL harcıyor. Bu durum sürdürülemez bir tabloyu açıkça ortaya koyuyor. Bu denli büyük zarar eden bir bakanlık, çiftçiye nasıl destek verebilir? Bakanlık kendi giderlerini bile karşılayamazken, çiftçilerin mazot, gübre ve yem gibi temel ihtiyaçlarını nasıl destekleyecek? Sorusu akıllara geliyor.
Rakamlar ortada; Bakanlık, 193 milyar TL harcamış, ancak bu harcamaların çok büyük bir kısmı (yaklaşık 147 milyar TL) başka projelere ve transferlere gitmiş. Çiftçiye doğrudan katkı sağlaması gereken bu paraların nereye harcandığı konusunda ciddi bir şeffaflık eksikliği var. Bakanlık, çiftçilerimize değil, başka alanlara bu kaynakları aktarıyor. Oysa bu paralar doğru yönetilseydi, tarımda üretkenlik artırılabilir, çiftçilerimizin mali yükü hafifletilebilirdi.
Bakanlığın borçlarına baktığımızda, kısa vadede ödemesi gereken borçlar neredeyse 13 milyar TL seviyesinde. Ancak elinde bu borçları ödeyecek nakit yok. Bakanlığın elindeki varlıklar, kısa vadeli borçların sadece yarısını karşılayacak seviyede. Bu borç yükü ve nakit sıkıntısı, tarımsal desteklerin aksamasına, çiftçilere ödemelerin gecikmesine ve tarım projelerinin ertelenmesine yol açıyor.
Bu tabloda, çiftçinin girdi maliyetleri artarken, bakanlık destekleri ödeme güçlüğüne düştüğü için, çiftçimiz de doğal olarak borç batağına sürükleniyor. Bu, yalnızca çiftçiyi değil, soframıza gelen gıdanın da zamlanmasına neden oluyor. Gıda enflasyonu işte bu kötü yönetimin doğrudan sonucudur.
Bakanlığın öz kaynaklarına baktığımızda 243 milyar TL birikmiş zarar olduğu görülüyor. Bu, bakanlığın yıllardır kötü yönetildiğini ve zarar ederek ülke tarımını zayıflattığını gösteriyor. Bakanlık kendisini bu zarar girdabından kurtaramazsa, tarımsal destekler ve yatırımlar da sürdürülemez hale gelecektir. Bu birikmiş zarar, çiftçilerimizin geleceğini ipotek altına almaktan başka bir şey değildir.
Bakanlığın mali yapısının bu kadar kötü olması, doğrudan çiftçimizin cebine yansımaktadır. Bakanlık borç içinde yüzüyorsa, çiftçiye yeterli desteği nasıl verecek? Çiftçilerimizin her gün artan maliyetleriyle başa çıkması gerekirken, bu kötü yönetim, tarım sektörünü daha da zor duruma sokacaktır. Mazot, gübre ve yem gibi temel girdilerin fiyatları zaten artmış durumda. Bakanlığın bu mali darboğazda olması, desteklerin aksamasına ve çiftçilerin maliyetlerinin daha da yükselmesine yol açacaktır. Çiftçimizin ürünlerini üretip satması gittikçe zorlaşıyor, çünkü bakanlık, tarımı ayakta tutmak yerine, borç batağında yüzüyor.
Sayıştay raporu, Tarım ve Orman Bakanlığı'nın nasıl kötü yönetildiğini net bir şekilde ortaya koymuştur. Harcamaların kontrolsüzlüğü, bütçenin yanlış yönetilmesi ve borçların birikmesi, bakanlığın geleceğini olduğu kadar tarım sektörümüzün de geleceğini tehlikeye atmaktadır. Bu bakanlık, tarıma, çiftçiye ve köylüye fayda sağlayamıyorsa, bu tabloya dur denmesi şarttır. Bakanlık kendisine bile fayda sağlayamazken, Türkiye'nin gıda güvenliğini nasıl sağlayacak? Çiftçimizi nasıl koruyacak? Türkiye'nin geleceği tarımsal üretimde ve çiftçilerimizin güçlenmesinde yatıyor. Bu kötü gidişe hep birlikte dur demek zorundayız!"