CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN ANKARA İL KONGRESİNDE YAPTIĞI KONUŞMA (06 OCAK 2018)
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Ankara İl kongresinde yaptığı konuşma şöyle;
GÜN TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN SORUNLARINI ÇÖZME GÜNÜDÜR
Değerli arkadaşlarım hakkı, hukuku ve adaleti sağlayacağız. Ama bu bireysel çabalarla değil, toplumsal çabalarla gerçekleşmesi gereken bir hedef. O nedenle tek tek hepimizin sorumluluğu var. Her birimizin çocuklarımıza karşı, ülkemize karşı, bayrağımıza karşı sorumluluğumuz var. Bu bu sorumluluk süreci içinde hepimiz ama hepimiz yaşımız ne olursa olsun, yaşadığımız yer neresi olursa olsun hep birlikte ortak bir mücadeleyi gerçekleştirmek zorundayız. Bu bizim tarihi sorumluluğumuzdur. Ülkemize karşı, vatanımıza karşı tarihi sorumluluğumuzdur.
DEMOKRASİYİ YENİDEN İNŞA ETMEK ZORUNDAYIZ
Sayın divan ve değerli arkadaşlarım, beni dikkatle dinlemenizi istiyorum. Gün ayrışma günü değildir, gün parti içinde yarışma günü değildir. Gün Türkiye Cumhuriyetinin sorunlarını çözme günüdür. Gün bugündür. Bireysel çıkarlarla yola çıkanlar asla ve asla bu partiye layık değildirler. Biz toplumsal çıkarlarla yola çıkan insanlarız. Bizim hedefimiz demokrasidir, bizim gibi düşünmeyenlerin de özgürce konuşabilecekleri bir Türkiye’yi inşa etmektir. Demokrasi kan kaybediyor. Sokakta vatandaş rahat düşüncelerini ifade edemiyor. Yargı tümüyle bir kişiye teslim olmuş gibi bir görüntü veriyor. Medya üzerinde yoğun baskılar var. Geldiğimiz süreç iç açıcı bir süreç değil. O nedenle hepimizin sorumlulukları var. O nedenle hepimiz bütün bu gerçeklerden yola çıkarak demokrasiyi yeniden inşa etmek zorundayız. Dikkatinizi çekerim, düzelteceğiz demiyorum yeniden inşa etmek zorundayız. Yeniden inşa etmenin sorumluluğunu, bilincini taşıyacağız ve bu çerçevede hareket edeceğiz. Kadın - erkek değil hep birlikte. Yaşlı - genç değil hep birlikte. Doğu - batı, güney - kuzey değil hep birlikte mücadele edeceğiz. 80 milyon hep birlikte.
Ve buradan 80 milyon vatandaşıma sesleniyorum, hangi partiden olursa olsun, hangi görüşten olursa olsun, hangi inançtan olursa olsun bütün vatandaşlarıma sesleniyorum, sizler demokrasi konusunda bizim gibi düşünüyorsanız, herkes düşüncesini özgürce ifade edebilsin diye düşünüyorsanız, her gazeteci düşündüğünü özgürce yazabilsin diyorsanız, hapishaneler düşüncelerini açıkladı diye tıklım tıklım dolduruldu bundan rahatsızız diyorsanız bizimle beraber hareket edeceksiniz. Aynı ülküde, aynı yolda demokrasi yolunda birlikte mücadele etmek zorundayız. Eğer bu mücadeleyi beraber yaparsak, beraber gerçekleştirirsek Kuvvayi Milliyecilerin ruhunu yeniden ayağa kaldırmış olacağız.
BELEDİYE BAŞKANLARIMIZI GÖREVDEN ALARAK TARTIŞMA ZEMİNİNİ BAŞKA ALANA ÇEKMEK İSTİYORLAR
Biz mücadelemizi yaparken Türkiye’nin gerçeklerini bileceğiz, dünyanın gerçeklerini bileceğiz. Türkiye’nin ve dünyanın nereye gittiğini de bileceğiz. Sağlıklı gözlemleyeceğiz ve değerlendireceğiz. Önyargılarımızdan arınacağız. Türkiye’nin sorunlarına kilitleneceğiz. Bugünlerde hükümet bizi farklı bir mecranın içine sokmak istiyor. Belediye Başkanlarımızı görevden alarak tartışma zeminini başka bir alana çekmek istiyor. Bu konuda son derece dikkatli bir tutum içindeyiz ve davranış içindeyiz. Elbette ki, bundan duyulacak olan rahatsızlıkları dile getireceğiz. Rahatsızız. Ama ne olursa olsun Türkiye’nin gündeminden kimse bizi koparamayacaktır. Bu gündeme kilitleneceğiz. Kimin gündemi? Taşeron işçisinin gündemi, bizim gündemimiz. Akıllarının köşesinden bile geçmezdi taşeron işçilerin sorunu. Taşeron işçilerinin sorununu gündeme getiren ve çözüm için dayatan parti hiç kimse unutmasın halkın partisidir, Cumhuriyet Halk Partisidir.
2018’DE ASGARİ ÜCRETİ 2 BİN LİRA YAPAMADILAR
Asgari ücret, kölelik ücretiydi asgari ücret. Asgari ücret seçimlerden önce net 1500 lira olmalı dediğimiz zaman itiraz ettiler nereden bulacaksınız parayı. Sen saraya para bulursun da, alın teriyle çalışan adama mı para bulamıyorsun? Para bulamıyorsan, o parayı biz bulacağız ve vereceğiz işçiye hiç kimsenin endişesi olmasın dedik ve söyledik. Biraz yükselttiler 1603 liraya çıkardılar. Dedik ki, 2018’de asgari ücret net 2 bin lira olmalı, 2 bin lira geçmeli. Bir parça yükselttiler, 2 bin lira yapmadılar.
Bakın değerli arkadaşlarım, üç çocuklu bir asgari ücretlinin eline geçen para 1709 lira. Üç çocuklu, eşi çalışmayan bir asgari ücretlinin eline geçen para. Şimdi hükümet yetkililerine, yani bu bir eli yağda, bir eli balda olan Ankara’daki beylere sesleniyorum. 1709 lirayla buyurun bir ay geçinin bakalım. 1709 lirayla ev kirası ödeyin bakayım. 1709 lirayla üç çocuğunuzu okutun bakalım. 1709 lirayla elektrik parasını, su parasını ödeyin bakalım. 1709 lirayla dolmuş parası, otobüs parası ödeyin bakalım. 1709 lirayla mutfakta çocuklarınızı, ailenizi geçindirin bir bakalım. Geçindiremezler. Ama onlar koptular halktan, onlar halktan, vatandaştan koptular. Saraylarında oturuyorlar, yol parası vermezler, yiyecek parası vermezler, okul masrafları yoktur, ulaşım masrafları yoktur ayda 10, 15 bin lira para alırlar bu parayla da geçinemiyoruz diye konuşurlar. Sen 10 bin lirayla, 15 bin lirayla hiçbir masrafın olmaksızın geçinemiyorum diyorsan 1709 lira para alan üç çocuklu bir aile nasıl geçinecek? Bizim vicdanımız rahatsız.
İÇ ÇEKİŞMELERE YOL AÇANLARIN BU PARTİDE YERİ YOKTUR
Bunları tek tek gidip halka anlatacaksınız, kahvede anlatacaksınız, kahvede oturup partiliyle konuşmayacaksınız, gideceksiniz Sincan’da anlatacaksınız, Pursaklar’da anlatacaksınız, Keçiören’de anlatacaksınız, fabrikalarda anlatacaksınız. İç çekişmelerden bağımsız eğer partinin içinde iç çekişmeler oluyorsa, iç çekişmelere yol açanların bu partide yeri yoktur arkadaşlar. Onlar ayrılsınlar gitsinler. Biz kendi işimize bakacağız. Türkiye’nin sorunlarına biz kilitleneceğiz. Partinin kendi içindeki sorunlarına kilitlenenlerin burada işi yoktur. Bir daha söylüyorum, partinin dedikoduya efendim şöyle oldu, böyle oldu vs. buna ihtiyacı yoktur. Bunu yapanların bu partide yeri de yoktur kimse kusura bakmasın. İsteğimiz Türkiye’nin sorunlarına kilitlenerek sokaktaki vatandaşın derdini nasıl çözeceğiz onu anlatacağız önce.
Bakın, bütçe konuşmalarından başlayarak bir sorunu daha gündeme getirdik. Türkiye’nin en temel sorunlarından birisini daha gündeme getirdik. Kamyon şoförleri, tır şoförleri, minibüs şoförleri, bunları da dile getirdik. Şoför günün en az 8 saatini direksiyon sallayarak geçiriyor, yük taşıyor. Ne diyor? Biz bunu dile getirdiğimizde bir kamyon şoförü aynen şöyle söyledi, “Biz yük taşımıyoruz biz dert taşıyoruz” dedi. Evet bugün Türkiye’de kamyon şoförleri yük değil, dert taşıyorlar. Dünyanın pahalı mazotunu alıyorlar, dünyanın en ağır cezalarıyla muhatap oluyorlar. Bunlarda aile geçindiriyorlar. Bunların derdiyle ilgilenen var mı? Bizim dışımızda yok. Bunların sorunlarını dile getiren var mı? Bizim dışımızda yok. Bütçe görüşmelerinde kamyon şoförlerinin sorunlarını dile getirdiğim zaman Sayın Binali Yıldırım kürsüye çıktı dedi ki, kamyon şoförlerini siz doğru bilmiyorsunuz, hepsi hayatından çok memnun dedi. Verdiğin rakamlarda doğru değildir dedi.
Buradan 1 milyon 350 bin kişiye sesleniyorum, kamyon şoförü ve eşlerine 1 milyon 350 bin kişiye. Sorun bakalım hayatınızdan memnun musunuz? Hayatımızdan memnunuz diyorsanız Binali Yıldırım orada gidin destek verin. Hayır sorunlarımız var çözülmesi gerekir diyorsanız Cumhuriyet Halk Partisinin kapıları size sonuna kadar açık. Buyurun gelin sorunlarınızı çözeceğiz. Bir kamyon şoförü aynen şöyle söyledi aynen. Kamyonun bana maliyeti 70 bin lira, kesilen HGS cezası 50 bin lira. Boşuna demedim dünyanın en pahalı cezasıyla muhatap oluyor diye.
Bu Ankara’daki beylerin bu cezalardan haberi yok. Ama biz vatandaşın nabzını tutuyoruz, derdini biliyoruz, çözümünü de biliyoruz. Her yoldaşımın şunu her ortamda seslendirmesi gerekir her ortamda. Nerede olursanız olun ister fabrikada, ister tarlada, ister caddede, ister sokakta, ister alanda. Şunu rahatlıkla her yerde dile getirebilirsiniz. Kimin ne sorunu varsa, hangi kesimin ne sorunu varsa, o sorunları bilen ve sağlıklı çözümleri ürüten parti Cumhuriyet Halk Partisidir. Hiçbir sorun çözümsüz değildir. Her sorunu biliyoruz, her sorunun çözümünü de biliyoruz. Elbette şunu gayet iyi biliyorum, paranın olmadığı yerlerde sorun olabilir ama hiç kimse unutmasın Türkiye dünyanın en zengin ülkelerinden birisidir. Kaynağı vardır, yeteri kadar kaynağı vardır. Ama o kaynağı haklı ve yerinde kullanacaksınız, çarçur etmeyeceksiniz. Neden kul hakkı diyoruz, neden kul hakkı üzerinde bu kadar dikkatle duruyoruz? Neden vatandaşın ödediği vergilerin yerli yerinde harcanması gerektiğini söylüyoruz? Parayı yerli yerinde harcarsak çözemeyeceğimiz hiçbir sorun yoktur. Uzun yıllar bürokraside vergi nasıl toplanır, bütçe nasıl yapılır bunun hem yaşamını, hem eğitimini gördüm. Dolayısıyla efendim Türkiye’nin parası yok lafı doğru bir laf değildir. Türkiye’nin parası var, kaynağı var ama Türkiye’yi yönetecek namuslu siyasetçiye de ihtiyaç var.
718 LİRA AYLIKLA BİR EMEKLİ NASIL GEÇİNİR?
Emekliler, söyledik en düşük emekli aylığı zamlardan sonra 718 lira. Şimdi ben bu Ankara’daki beylere sesleniyorum, 718 lira aylıkla bir emekli nasıl geçinir? Sanki onlara bakarsanız emeklinin hali dün çok kötüydü, bugün emeklinin bir eli yağda, bir eli balda. Emekli onlara göre 5 yıldızlı otellerde kahvaltı yapıyor. Onlara göre emeklinin durumu çok iyi, onlara göre emeklinin hiçbir derdi yok. Ya Ramazan bayramında, Kurban bayramında torunundan kaçan emekli haline dönüştürdünüz emekliyi. Ben bunu bilmiyor muyum? Biliyorum. Her emeklinin aldığı aylığı da biliyorum. Hepinizin ama hepinizin sorumluluğu var.
Bir daha geliyorum aynı noktaya, Ali bunu dedi, Veli bunu dedi değil, emekliye gideceksiniz kardeşim diyeceksiniz sen bu parayla geçinemiyorsun, sen bu parayla geçinemiyorsun ama sarayda oturan zat Schröder’e gitti dedi ki sen kaç lira aylık alıyorsun? Şu kadar mark alıyorum, biz onun çok altında alıyoruz ticaretle uğraşmasam bu parayla geçinemem dedi. Evet bir daha söylüyorum, ticaretle uğraşmasam milletvekili aylığıyla geçinemiyorum diyen kişi devleti yönetiyor. Emeklilerin hepsinin oturup düşünmesi lazım hepsinin. Bizim sözümüz söz ağzımızdan çıkmıştır. Biz iki maaş ikramiyeyi ramazan ve kurban bayramında iki maaş ikramiyeyi emekliye vereceğiz. Hiç kimsenin en ufak endişesi olmasın.
Aylık bağlama oranını yüzde 28’e kadar düşürdüler. Yüzde 60’tı. Bugün ne kadar çok prim ödersen o kadar az emekli aylığı alıyorsun. Bunun en iyi farkında olanda emeklilerdir. 2008 öncesi, 2008 sonrası emeklilerin haline bakın.
CHP SAVAŞ MEYDANLARINDA KURULAN BİR PARTİDİR. DÜNYADA ÖRNEĞİ YOKTUR.
Geliyorum bir başka konuya değerli arkadaşlarım. Vergi ödemek ve verginin hesabını sormak. Demokrasinin varlık nedeni ödediğimiz vergilerin nereye harcandığını sormaktan geçer. Eğer bunu sorabiliyorsak mesele yok. Defalarca söyledim sabah anne çocuğunu okula göndermek için karanlıkta elektrik düğmesine bastığı zaman 4 çeşit vergi öder. Musluğu açayım da efendim işte çay demleyeceğiz, musluğu açtığınız anda 5 çeşit vergi ödersiniz. Kendilerine biz yerliyiz ve milliyiz diyenler bu ülkede vergi ödememek için gider Man adasında şirket kurarlar. Ben bunu dile getirdiğim zamanda dayanamazlar her türlü iftirayı yaparlar. Ne yaparlarsa yapsınlar, hakkın ve hukukun yanında olacağız. Ne yaparlarsa yapsınlar adaletin yanında olacağız. Eğer biz bunu yapmazsak görevimizi yerine getirmemiş oluruz. Cumhuriyet Halk Partili olmanın sorumluluğu ağırdır. Biz diğer partilere benzemeyiz, diğer partiler gibi değiliz. Bizim kuruluşumuz avukatların bürolarında gerçekleşmemiştir, sıradan bir dilekçeyle Cumhuriyet Halk Partisi kurulmamıştır. Cumhuriyet Halk Partisi savaş meydanlarında kurulan bir partidir. Dünyada örneği yoktur. O nedenle gelip Cumhuriyet Halk Partisine üye olan herkesin tarihi sorumlulukları vardır. Herkes bu tarihi sorumlulukların bilincinde olmak zorundadır. Toplumun her kesimiyle ilgilenmek hiçbir ayrım yapmadan. Efendim bu bize oy vermez demeden, bu köye gitmem buradan CHP’ye oy çıkmıyor demeden her yere, her köye, her mahalleye, her kahveye uğrayarak gerçekleri anlatmak zorundayız. Benim çocuğumun, sizlerin çocuğunun güzel bir Türkiye’de yaşaması haksa, bize oy vermeyen vatandaşın çocuğunun da güzel bir Türkiye’de yaşama hakkı vardır. Biz bunu savunuyoruz. Bizi diğer partilerden ayıran temel nokta budur. Bizim tarihi sorumluluğumuzdur vardır. Bunun için mücadele ediyoruz. Bizim mücadelemiz bir hak mücadelesidir, sıradan bir mücadele değildir. Bir parti mücadelesi değildir, bir iktidar mücadelesi değildir. Bugün geldiğimiz noktada bizim mücadelemiz bir Türkiye mücadelesidir. Herkesin bunu bilmesi lazım.
OHAL’E KARŞI ÇIKAN PARTİ BİZİZ, DEMOKRASİYİ SAVUNAN PARTİ BİZİZ
Bugün hapishaneler tıka basa dolu. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra 20 Temmuz’da bir sivil darbe gerçekleşti OHAL ilan edilerek. OHAL’e karşı çıkan parti biziz, demokrasiyi savunan parti biziz. Niye karşı çıktık? Darbe girişimine parlamentodaki bütün partiler karşı çıktılar, mücadele edeceksen getir yasayı oybirliğiyle çıkaralım ve darbe girişiminde bulunanlardan hesap soralım. Hayır biz OHAL ilan edeceğiz, olağanüstü hal ilan edeceğiz. Bugün gelinen nokta bir FETÖ’yle mücadele noktası değildir. Gelinen nokta demokrasiyle ve muhalefetle mücadele noktasıdır. Gelinen nokta budur.
CHP OLARAK BİR ADIM GERİ ATMAYACAĞIZ, DEMOKRASİYİ SAVUNMA KONUSUNDA İNANÇLA, KARARLILIKLA YOLUMUZA DEVAM EDECEĞİZ
Yine gazeteciler içerde, sivil toplum örgütlerinin yöneticileri içerdeler. Öğrenciler içerdeler. Saraya gittiğimde bana söz verdiler, “Hiçbir günahı olmayan, sadece komutanın emrine uyduğu için dışarıya çıkan ama boğazı kesilen, bıçaklanan, öldürülen erlerin hakkını savunmak zorundayız” dedim. Nasıl darbecilere karşıysak, o erleri bıçaklayıp boğazını kesen ve öldürenlerinde hesabını sormak ve onlara da sormak gerekiyor siz bunu neden yaptınız? Onları da adaletin karşısına çıkarmak gerekiyor. Bana söz verdiler yapacağız diye. Son Kanun Hükmünde Kararnameyle onlardan hesap sorulmayacak dendi. Son Kanun Hükmünde Kararnameyle bundan sonra birileri çıkarsa, aynı işlemi yapanlardan hesap sorulmayacaktır dendi. Sen istediğin kadar Kanun Hükmünde Kararname çıkar, istediğin kadar sıkıyönetim bildirisi yayınla, ne yaparsan yap Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir adım geri atmayacağız, bir milim geri adım atmayacağız, demokrasiyi savunma konusunda inançla, kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz.
HAKİMLER SAVCILAR KURULUNU, HAKİMLER SARAY KURULU HALİNE DÖNÜŞTÜRMEYİN
Milletvekilleri hapiste, milletin seçtiği vekiller hapiste. Niye milletvekilleri hapiste? Anayasa Mahkemesi baskıya teslim olmuş durumda. Hakimler Savcılar Kurulu baskıya teslim olmuş durumda. Buradan Hakimler Savcılar Kurulunu uyarıyorum, kendinizi Hakimler Saray Kurulu olarak tanımlatmayın. Saraydan talimat almayın, gece yarısı hakimleri değiştirmeyin, sarayın hoşuna gitmedi diye hakimleri görevden almayın. Alırsanız adalete ihanet edersiniz, demokrasiye ihanet edersiniz, alırsanız çocuklarınıza hesap veremezsiniz. Koltuk ikram edilmiş olabilir size, bazı vaatlerde bulunulmuş olabilir size. Ama siz adaleti savunmak zorundasınız, hakkı ve hukuku savunmak zorundasınız. Talimatla gece yarısı hakim değiştirirseniz o hakimlerin verdiği karar adil bir karar olmayacaktır. Adaletli olmayacaktır. O nedenle onlara sesleniyorum, Hakimler Saray Kurulu haline dönüştürmeyin Hakimler Savcılar Kurulunu. O ayrı, bu ayrıdır. Oturun doğru dürüst karar verin. Efendim falan hakimin aldığı karar sarayı rahatsız etmiş. Kılıçdaroğlu hakkında tazminat davaları açılmış, o hakim reddedebilirmiş, onu gece yarısı değiştirelim Kılıçdaroğlu’nu tazminat davasına mahkum etsin. Etmezseniz namertsiniz siz, etmezseniz!
BİZ HESAP VERMEYİ NAMUSLU GÖREV KABUL EDERİZ, HESAP VERMEKTEN KORKMAYIZ
Sanıyorlar ki, bizim evimizde ayakkabı kutuları var. Yok kardeşim yok. Bizim boğazımızdan haram yok inmez ne yaparsanız yapın. Senin ne hakimin bizi korkutur, ne savcın korkutur, ne polisin korkutur, ne de başka bir şey korkutur. Çünkü bizim mücadelemiz hak mücadelesidir. İnanarak mücadele ediyoruz biz. Kendimize güvenerek mücadele ediyoruz. Zaten yedi sülalemizi araştırdılar acaba bulabilir miyiz diye. Toplu iğne ucu kadar bir şey bulamazsın kardeşim. Biz her şeyin hesabını veririz. Biz hesap vermeyi namuslu görev kabul ederiz. Hesap vermekten korkmayız. Sizin gibi değiliz biz. O nedenle hepimizin tek tek sorumluluğu var. Bireysel olarak sorumluluğu var. O nedenle hepimiz bütün bu gerçekleri Türkiye sathına yayılıp anlatmak zorundayız.
Değerli arkadaşlarım, yeni bir açıklama çıktı. Bylock kullananlardan 11 bininin yanlış olduğu çıktı ortaya 11 bin. 11 bin kişi ya meslekten atıldı, ya hapishanelere tıkıldı. Sayın Yıldırım demişti ki, kurunun yanında yaşta yanar. Ya bir iki kişi olsa anlarımda 11 bin kişi, 11 bin kişi. 11 bin kişi neyle suçlandı? FETÖ’cülükle suçlandı. 11 bin kişinin çocukları okulda aileleri FETÖ’cü diye suçlandı. En acımasız cezalarla karşı karşıya kaldılar ve çıkıldı dendi ki bunlara ağaç kökü yesinler denildi. 11 bin kişi.
BALYOZ’DAN VE ERGENEKON’DAN MAHKUM OLANLARDAN ÖZÜR DİLEMELERİ LAZIM
11 bin kişiye sesleniyorum, senin hakkını ben savunduğum zaman, mazlumların yanındayım dediğim zaman haksızlıkla karşı karşıya gelen, haksızlıkla yüz yüze karşı olanların yanındayım ve ben onların hakkını, hukukunu, adaletini savunacağım dediğim zaman bizi de suçladılar. Ama biz yolumuza inançla ve kararlılıkla devam ettik. Bugün geldiğimiz noktada biz haklıyız. Şimdi sıkılmadan, utanmadan yanlışlık olmuş diyorlar. 11 bin kişiyi hapse tıktın, 11 bin kişinin büyük bir kısmını kamu görevinden attın, onları suçladın. Şimdi onların Balyoz ve Ergenekon davasında mağdur olanların tamamının iadeyi itibarlarının sağlanması lazım. Ve çıkıp 11 bin kişiden Balyoz’dan ve Ergenekon’dan mahkum olanların tamamı hakkında özür dilemeleri lazım. Özür dileyecekler, yanlış yaptık diyecekler. Yine diyecekler aldatıldık diyecekler. Zaten herkesin aldattığı bir o Ankara’daki beylerin özelliği o. Kim yanına gidiyorsa kandırıyor. Diyorlar ki, Kılıçdaroğlu’nun kayığına binme. Ya sen herkesin kayığına bindin kardeşim binmediğin kayık mı kaldı? Esad’ın kayığına bindin, Balyozcuların kayığına bindin, FETÖ’nün kayığına bindin, binmediğin kayık kalmadı ya. Ama bizim kayığımız demokrasi kayığıdır. Bizim bindiğimiz gemi demokrasi mücadelesi verenlerin gemisidir. Biz böyleyiz, bizim mücadelemiz budur. Hak mücadelesidir. Kim gelirse yüreğimiz sonuna kadar açık. Kim gelirse kucağımız sonuna kadar açık. Neyi savunuyoruz? Demokrasiyi savunuyoruz, gelir adaletini savunuyoruz, bağımsız medyayı savunuyoruz, bağımsız yargıyı savunuyoruz. Siyasetin hesap vermesi gerektiğini savunuyoruz. Bizim kayığımız Bandırma vapurudur.
DEVLETİ KİN VE ÖFKEYLE YÖNETİRSENİZ, 11 BİN MASUM İNSANI HAPİSE ATARSINIZ
Ayrıca şunu da söyleyeyim, devlet kinle yönetilmez, öfkeyle yönetilmez. Devlet akılla, mantıkla, sağduyuyla yönetilir. Kinle, öfkeyle yola çıkarsanız 11 bin masum insanı alır hapislere atarsınız. Ki daha arkası geliyor. Kaç bin olduğunu daha bilmiyoruz arkası da geliyor. Bakın bir şey daha söylüyorum, bu konuda biz 2 yıl önce hükümeti uyardık yanlış yapıyorsunuz dedik. Ama dediler ki, siz bunu bilmiyorsunuz, siz FETÖ’cüleri savunuyorsunuz. Bugün geldiğimiz noktada yine haklı olduğumuz çıktı ortaya değerli arkadaşlarım.
SURİYE’DE TERÖR ÖRGÜTLERİNE DESTEK VEREN BİR İKTİDAR VAR
Ve bir şey daha, biz masum insanların, gerçekleri dile getiren insanların hapse atılmasını istemeyiz. Gerçek acı olabilir, gerçeğe yönetenler tahammül edemeyebilir. Ama gerçek her zaman acıdır ve gerçeği kabullenmek zorundayız. Kamuoyunda bilinen MİT tırlarıyla Suriye’ye silahlar gönderildi. Bakın, Sayın Mehmet Barlas ne yazıyor, havuz medyasının amiral gemisi sözde. Diyor ki, İran örneğini verdikten sonra, aynı hatayı Suriye’de muhalif gruplar diye terör örgütlerine verdiğimiz destekle. Açıkça hükümeti Suriye’de terör örgütlerine verdiği destekle tanımlıyor. Eğer bunu biz söylesek kıyameti koparırlar, kıyamet kopardı vay efendim Kılıçdaroğlu ne söylüyor? Mehmet Barlas yazdı, bende iki üç gündür bekliyorum acaba bir yerden bir şey gelecek mi diye. Tık yok tık. Niçin? Suriye’de terör örgütlerine destek veren bir iktidar var. Onu muhalefet söylemiyor, onu kendi yandaş kalemleri yazmak zorunda kaldılar. Ve yine diyor ki, Esad rejimini bizim iç sorunumuz gibi görerek, Esad rejimini Türkiye’nin iç sorunu gibi gördü diyor bu hükümet. Suriye’nin iç işlerine müdahale etti, oradaki terör örgütlerine silah desteği verdi. Bu gerçeğinde herkes tarafından anlatılması lazım. Sayın Mehmet Barlas çok ama çok doğru bir tespit yapmış durumda. Çok doğru kalemine sağlık. Bizi eleştiriyor ben biliyorum, bunu söylediğim içinde beni eleştirecek ben bunu da çok iyi biliyorum. Ama doğru doğrudur, gerçek gerçektir. Bugün olmazsa yarın, yarın olmazsa öbür gün mutlaka ortaya çıkar. Sorun nerede? Ülkeyi yönetenlerin terör örgütleriyle işbirliği yapmasında. Türkiye’yi dünyaya rezil etmelerinde. Oysa Türkiye bir hukuk devletidir, teröre destek vermez, terörle mücadele eder. Teröristlere destek vermez teröristlerle mücadele eder. Ama kendi içlerinden kendi güvendikleri bir gazeteden Türkiye’de hükümetin Suriye’de terör örgütlerine destek verdiğini gayet açık, gayet net ilkokul mezunu yeni okuma yazma bilen bir öğrencinin anlayacağı dille yazmış. Kendisine buradan yürekten teşekkür ediyorum. Çünkü defalarca söyledik bizi suçluyorlardı. Buyurun bakalım Mehmet Barlas yazdı bakın bakalım şimdi kimi suçlayacaksınız.
Değerli arkadaşlarım, belli gruplardan söz ettik çiftçilerden de söz edeceğiz, onlarında derdi var, onlarda perişan vaziyette, onlarda dünyanın en pahalı mazotunu kullanıyor. Onlar kazanmadıkları gelirin vergisini ödüyorlar. Zarar etti çiftçi. Hasılatından yüzde 4 kesinti yapılıyor vergi diye. Bütün bunları değiştirmek bizim boynumuzun borcudur. Bütün bu gerçekleri halka anlatmak bizim boynumuzun borcudur. Her birinizin tek tek tarihi sorumluluğu var. Bizim mücadelemiz hiçbir CHP’li unutmasın bizim mücadelemiz hak mücadelesidir, adalet mücadelesidir. Bizim mücadelemiz kişisel bir mücadele değildir. Bizim mücadelemiz toplumun tamamını kucaklama mücadelesidir. Bizim mücadelemiz ayrıştırma değil, birleştirme mücadelesidir. Bizim mücadelemiz benim gibi düşünmeyen insanı saf dışı bırakmak değil benim gibi düşünmeyen insanı Türkiye’nin çıkarları bağlamında birleştirmektir. Bizim mücadelemiz gençlik mücadelesidir.
TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN BUGÜN GELDİĞİ NOKTADA SİYASETTE GENÇLERİN ÖNÜNÜ AÇALIM
Gençler, gençlere de bir çift sözüm var. Türkiye Cumhuriyetinin emanet edildiği tek kesim gençlerdir. Mustafa Kemal Atatürk’ün gençliğe hitabesi bunun en somut örneğidir. Bütün gençlerin koşulsuz çalışması lazım, bütün gençlerin mücadele etmesi lazım ve bütün gençlerin siyasette daha fazla yer tutması lazım. Ve bizim gençlerin önünü açmamız lazım. Gençler siyasete daha fazla girmeliler. Gençler siyasette temel aktör olmalılar. Biz yerimizi, koltuklarımızı yeri ve zamanı geldiğinde gençlere bırakmalıyız. Gençlerin önünü açmalıyız. Gençlere demeliyiz ki, gel Mustafa Kemal’in askeriyim diye bağırıyorsun evet Türkiye Cumhuriyetinin bugün geldiği noktada gençlerin önünü açalım. Bu mücadeleyi yapacağız. Gençlere yönelecek her engelin önünde de biz siper olmalıyız ve onları siyasete özendirmeliyiz. Hiçbir partide olmayan yüzde 10 gençlik kotası bizde. Kurultayımız olacak, eğer örgüt hazırsa tıpkı cinsiyet kotasında olduğu gibi gençlere de bir yüzde 33 kota getirelim, gençlik kotası getirelim.
Bizim geleceğimizi belirleyen temel aktör bu ülkenin gençleridir. Dolayısıyla gençliğe diğer partilerden verdiğimiz çok daha fazla önemi biz vermeliyiz. Onları kucaklamalıyız. Onlar bizim düşündüğümüz gibi düşünmeyebilirler, farklı düşünebilirler, bizden daha iyi düşünebilirler, hayatı bizden daha iyi yorumlayabilirler. Belki bizim karşılaştığımız sorunlarla karşılaşmadılar, darbe dönemlerini yaşamadılar. Ama onlara darbe dönemlerini yaşatmamak bizim boynumuzun borcudur. 20 Temmuz sivil darbesi oldu. Yani OHAL’in kabul edildiği tarih. Ve bizim cumhuriyet tarihimizde ilk kez havuz medyası dediğimiz bir medya çıktı ortaya. Koşulsuz parayla iktidarı destekleyen bir medya organı. Her kanattan, her alandan bize yönelik saldırıların ana aktörleri orada. Sanıyorlar ki, biz yılacağız, sanıyorlar ki, biz çekineceğiz, sanıyorlar ki biz korkacağız. Onlara sesleniyorum, biz Kuvvayi Milliyeciyiz kardeşim sen değil yedi düvel gelse biz mücadelemizi yaparız.
SARAYDAN TALİMAT ALIYORSAN, SEN, HAKİM, SAVCI DEĞİLSİN
Gece yarısı operasyonlarıyla hakimlerin ve savcıların değiştirilmesini kabul etmiyoruz. Sarayın talimatıyla ceza yağdıranları kabul etmiyoruz. Yargıçların itibarını yani hakimlerin itibarını koruyacak olan ben değilim önce onlar kendileri, kendi itibarlarını korumak zorundalar. Saraydan talimat alıyorsan sen hakim değilsin kardeşim. Saraydan talimat alıyorsan sen savcı değilsin kardeşim.
Buradan hakimlere ve savcılara bir kez daha sesleniyorum, efendim tayinim çıkar dolayısıyla ben sesimi kesiyim, tayinim çıkar konuşmayım, acaba bu kararı verirsem başıma bir belamı gelir? Hakkı ve hukuku, adaleti savunmak senin görevindir kardeşim. Hiçbir zorluktan çekinmeyeceksin, baskılara karşı eğer haklıysan, dosya haklıysa bütün baskılara karşı direneceksin. Saraydan gelen talimata göre karar veriyorsan sen hakim değilsin, saraydan gelen talimata göre dava açıyorsan sen savcı değilsin, sen sarayın hakimi ve savcısısın. Biz sarayın hakimlerini ve sarayın savcılarını kabul etmiyoruz. Onları tarih elbette yargılayacaktır. Ama göreceksiniz onlar ilerde çocuklarına ve torunlara hesap veremeyeceklerdir. Biz zamanında şu kararı aldık diyemeyeceklerdir. 12 Eylül, 12 Mart darbeleri sonrası neler yaşandıysa o süreçte aynı süreç daha ağır bir şekilde topluma yaşatılıyor. Ama bunun mücadelesini hep birlikte yapacağız hep birlikte.
Efendim bu kongrenin hayırlı olmasını istiyorum. Bu kongrenin birden fazla sonuçlarının olacağına inanıyorum. Yerel yönetimlerde başka Ankara ve İstanbul olmak üzere Balıkesir’i, Bursa’yı, Antalya’yı, Mersin’i, Adana’yı alacağız, Denizli’yi alacağız hiç kimsenin endişesi olmasın. Sizden sadece kararlılık bekliyorum sadece kararlılık.
İki, sizden sadece bilgiye dayalı muhalefet bekliyorum bilgiye dayalı. Üç beş laf ezberleyip kahvelere gitmeyeceğiz. Kahveye gittiğimiz zaman kimle karşılaştık, taşeron işçisiyle onun sorununu biz çözdük. Kimle karşılaştık? Çiftçiyle, sorununu biz çözeceğiz. Kimle karşılaştık? Asgari ücretliyle, sorununu biz çözeceğiz. Onlara şunu söyleyin, 1300 dedikleri zaman 1500 lira olsun dedik ve bizim bütün belediyelerde 1500 lira oldu. Demek ki oluyor, demek ki yapıyoruz. Bizim belediyeler 1500 lira yapıyor da koskoca Türkiye Cumhuriyetinin bütçesi hükümeti neden 1500 lira yapamıyor? 2 bin lira olsun dedik. Niye 2 bin lira yapamıyorlar? Para yok. Sarayına para varda garibana mı para yok? Biz bunu mu bilmiyoruz? Altına bir değil, iki değil, üç değil uçak alırsın oraya para var, her şeye para var asgari ücretliye gelince efendim bütçede para yok. Bütçede para var.
CUMHURİYET HALK PARTİLİ OLMAK MAZLUMUN YANINDA YER ALMAK DEMEKTİR
Bütün asgari ücretlilere sesleniyorum, sen asgari ücret aldığın sürece bu iktidar sana köle gözüyle bakacaktır. Ne verirsem onunla idare edecektir diyecektir. Sen insan gibi yaşamak istiyorsan, çoluk çocuğunla rahat bir yaşam sürdürmek istiyorsan senin adresin bellidir kardeşim, o adresin adı Cumhuriyet Halk Partisidir yani halkın partisidir, yani emeğin partisidir, yani alın terinin partisidir, yani vatandaşına hesap vermeyi onurlu görev kabul edenlerin partisidir Cumhuriyet Halk Partisi. Cumhuriyet Halk Partili olmak kolay bir olay değildir. Cumhuriyet Halk Partili olmak sıradan bir olay değildir. Cumhuriyet Halk Partili olmak demek ülkesine ve insanına karşı sorumluluk bilincini taşıyan kişi olmak demektir. Eğer bu sorumluluk bilincini taşıyorsak biz Cumhuriyet Halk Partiliyiz. Dedikodular, Ali bunu yaptı, Veli bunu yaptı. Bu Cumhuriyet Halk Partililerin alanı değildir, görev yeri de değildir. Eğer komşum açsa ben tok yatamam. Onun derdi benim derdim olacaktır. Cumhuriyet Halk Partili olmak demek budur. Birisi mağdur oldu, birisi perişan oldu, birisi haksız yere tutuklandı, haksız yere gözaltına alındı, Cumhuriyet Halk Partili olmak mazlumun yanında yer almak demektir. Haksıza karşı direnmek demektir. Çünkü Cumhuriyet Halk Partili olmak demek dilsiz şeytan olmamak demektir, mücadele etmek demektir, haklının yanında olmak demektir. Bu mücadeleyi yapacağız.
BİRİNCİ HEDEF, ANKARA BÜYÜKŞEHİR’İ ALACAĞIZ
Efendim kongremizin hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. Seçilecek arkadaşlar, tek hedefleri olacak. Birinci hedef, Ankara Büyükşehir’i alacağız. Ankara Büyükşehir’i almak demek sıradan bir Büyükşehir’i Belediyesini kazanmak demek değildir. Ankara Büyükşehir Belediyesini almak demek kırsal kesime kaynak aktarmak demektir. Çiftçisiyle, gecekonduda yaşayanıyla herkese gelir dağıtmak demektir. Onun ürünü hakça almak demektir. Birilerine onun ürününü teslim etmemek demektir. Kimseyi aç ve açıkta bırakmamak demektir. Aile sigortasını Ankara’nın genelinde uygulamak demektir.
Dolayısıyla Ankara Büyükşehir’i almak sıradan bir olay değildir. Ve Ankara Büyükşehir’i almak demek Ankaralıların ödediği her kuruşun hesabını Ankaralılara verme şerefini taşımak demektir, onurunu taşımak demektir. İzmir Büyükşehir Belediyesi metronun kilometresini 50 milyona yapıyorsa Ankara 100 milyona yapıyordu, İstanbul 150 milyona yapıyordu. Yeraltında metro. Buna rağmen beceremediler, buna rağmen yapamadılar. Ama İzmir kendisi yapıyor. Kaynağı var, parası var hakça kullanacağız, adil kullanacağız ve hepsini yerine getireceğiz. Gazamız mübarek olsun.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Kaynak: chp.org.tr