CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, RADYO VİVA’DA ÖZAY ŞENDİR’İN SORULARINI YANITLADI, GÜNDEME İLİŞKİN AÇIKLAMALARDA BULUNDU
- "Bu anayasa değişikliği sonu belli olmayan dipsiz kuyuya benziyor. Benim için olsa dahi istemem. Demokrasiye, insan haklarına aykırı bu"
- "Ciddiye alınacak bir konu değil ki oturup konuşalım. Biz bir anayasa değişikliği yapıyoruz, onların gündemi ne? Anayasa değişikliği ile bu kaset komplosunun ne ilgisi var?"
- "Bulamaç Adası, Ege’de. Aydın’ın. Hem Amerikan hem İngiliz belgelerinde Türklere ait görünüyor. Kimin bayrağı dalgalanıyor? Yunanistan bayrağı"
Radyo Viva’da Gazeteci-Yazar Özay Şendir’in sorularını yanıtlayan ve gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu şöyle konuştu:
Özay ŞENDİR- Radyo Viva’dan mutlu sabahlar sevgili dinleyenler, “İnce Ayar”la karşınızdayız. Bugün daha farklı bir yayın olacak. Günlerdir zaten duyurusunu yapıyoruz Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezindeyiz. CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu bizimle birlikte. Eskiden, 1980 öncesinde CHP’nin Genel Merkezi Çevre Sokaktaydı daha görece ufak bir yerdeydi ama siyasetin önemli ve hareketli olduğu yerlerden biriydi. Şimdi 2017 senesindeyiz CHP daha değişik bir başka Genel Merkez binasında, ama gördüğümüz sabahın erken saatlerinden beri hareketli. Sayın Başkan bizimle birlikte. Sayın Kılıçdaroğlu günaydın efendim hoş geldiniz “İnce Ayar”a, radyo Viva’ya.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Siz de hoş geldiniz CHP Genel Merkezine.
Özay ŞENDİR- Sağ olun, var olun. Şimdi ilk başta şeyle başlayım, zamanı görüyorum ama önce tebrik ederim oğlunuz galiba döndü Güney Kore’den, doktorayı da tamamladı.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet, evet.
Özay ŞENDİR- Hatta geçenlerde Sayın Başbakan da niye askere gitmedi vs. diye bir şey söyledi. Tahminen doktorayı tamamladığı için değil mi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tamamladığı için ama askere gidecek. Bedelli olmayacak yani.
Özay ŞENDİR- Bedelli hakkı vardı kullanmadı diye biliyorum.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hakkı vardı kullanmadı evet.
Özay ŞENDİR- Peki birazcık daha böyle hani siyasetin dışına çıkarak, bu aralar bir de zaman bulabilirseniz galiba bir de artık bir kız isteme, bir mürüvvet görme olayı var diye biliyorum. Doğru mu biliyorum Sayın Başkan?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet, evet doğru. İnşallah Trabzonlu bir gelinimiz olacak.
Özay ŞENDİR- Peki referandumdan önce gidip isteme meselesi de gerçekleşecektir o zaman değil mi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Onu yapacağız.
Özay ŞENDİR- En azından işin bu kısmıyla başladık.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayırlı bir işi yapacağız.
Özay ŞENDİR- Peki Sayın Başkan, sizin yayında olacağınızı duyunca bir sürü yerden mesajlar geldi. İlk başta şeyle başlayım. Kendi üniversite arkadaşlarımdan biri dedi ki, ‘lütfen Sayın Başkana söyler misin biz 18 yaşında senle Kıbrıs’ta açlık grevi yapıyorduk, bir akademik eylemdi ve dünyayı değiştirebileceğimizi düşünüyorduk. 18 yaşındakilerin hani siyasette olmasına karşı mı gerçekten Sayın Başkan’ diye buradan başladı, ben de öyle başlayım arzu ederseniz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır asla. 18 yaşındakilerin siyasetin dışında olması doğru değil, tam tersine siyaseti yakından izlemesi gerekir, nelerin olup bittiğini öğrenmesi gerekir, hayatı sorgulaması gerekir, Türkiye’nin kendi bölgesinde dünyadaki konumunu sorgulaması gerekir. Doğru olan budur. Sonuçta aynı ülkede yaşıyorsak ülkenin sorunlarını bilmek, öğrenmek, kavramak, çözüm üretmek, çözümleri tartışmak her gencimizin 16, 17, 18, 19 her yaşta insanımızın bir şekliyle bilmesi, öğrenmesi gerekir. Buna niye karşı olalım? Tam tersine Gazi Mustafa Kemal Türkiye Cumhuriyetini gençlere emanet etmedi mi? Onlara emanet etti, gençlere emanet etti başka bir kuruma değil. Başka bir yaş grubuna da değil, gençlere ben Türkiye’yi emanet ediyorum dedi.
Dolayısıyla emanet aldığı Türkiye’yi düşünmesi, onu çağdaş uygarlığa ulaştırması, demokrasisini geliştirmesi, düşünsel katkı vermesi bizim en büyük arzumuzdur.
Özay ŞENDİR- Peki bu milletvekilliği meselesinde dile getirdiğiniz bir itiraz var. Yani askerlik üzerinden ama…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Askerlik üzerinden daha çok. Yoksa 18 yaşında milletvekili olsa tamam, olur veya olmaz. Sonuçta kendi takdiridir. Ama 18 yaşında milletvekili olacak, ömür boyu askerlik yapmayacak, arkasından da iki yıl milletvekilliği yaptıktan sonra da milletvekili emekli aylığına hak kazanacak. Buna itiraz ettik biz. Yani itirazımız gariban vatandaşın çocuğu askere gidecek, El Bab’a gidecek, eksi 35, 40 derecede PKK’yla mücadele edecek, bazılarının çocuğu da 18 yaşında milletvekili olacak. Şimdi bu işi kasabın oğluna, manavın oğluna, simitçinin, büfecinin oğluna ya da taksi şoförünün, tır şoförünün, kamyon şoförünün oğluna bırakırlar mı? Yok, onların çocukları işsiz. Kendi çocukları için ikbal hazırlıyorlar. Bizim itiraz ettiğimiz nokta bu.
Özay ŞENDİR- Yoksa onun dışında gençlerin siyasete girmesi…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette, gençler siyasete kesinlikle girmeli.
Özay ŞENDİR- Peki dün akşam Sayın Cumhurbaşkanı CNNTÜRK ve Kanal D ortak yayınındaydı, ilk kez bir anket rakamı telaffuz etti, ‘yüzde 52 ama ben çok daha anlamlı bir evet oyu bekliyorum’ diye. Ama onun dışında diğer kamuoyu şirketleri hala hata yanılma payı içinde yüzde 2’nin içerisinde gidip geldiğini söylüyor. Siz ne görüyorsunuz sahada? Sizin yaptırdığınız anketler neler söylüyor Sayın Başkan?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Biz anket yaptırmıyoruz ama anket yapan bütün kuruluşların verilerini görüyoruz. Kesinlikle “Hayır” çıkacağına inanıyoruz. Çünkü bu ülkenin demokrasisini hepimiz biliyoruz, gelişmesi gerektiğini biliyoruz, demokrasiyi savunuyoruz, insan haklarını savunuyoruz, düşünce özgürlüğünü savunuyoruz. Türkiye tek adama bırakılamayacak kadar büyük ve güçlü bir ülkedir.
Özay ŞENDİR- Dolayısıyla da sizin gözleminiz “Hayır”dan yana. Peki şimdi artık hani referandumun kilit maddesi haline geldi, Cumhurbaşkanının TBMM’yi feshetme yetkisi var mı, yok mu? Sizi yalancılıkla suçladı Sayın Cumhurbaşkanı dün akşam. Şimdi diyor ki, ‘benim böyle bir yetkim yok’ diyor ısrarla. Şimdi aynı maddeye 180 derece farklı iki tane yorum gelince vatandaş olarak bizim kafamız karışıyor. Nedir efendim tam olarak bu işin aslı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi önce bugünkü anayasadan örnek vereyim, şu anda yürürlükte olan anayasadan. Var mı, yok mu? Bugünkü anayasaya göre seçimler yapıldıktan sonra hükümet 45 gün içinde kurulamazsa Cumhurbaşkanı Meclisi feshedip erken seçime götürüyor. Var mı? Var. Yani erken seçime götürüyor. Peki yeni gelen değişiklikte ne var? 45 günle sınırlı değil, seçim sonrasıyla da sınırlı değil. Cumhurbaşkanı arzu ettiği zaman meclisi feshediyor, diyor ki ‘meclisin faaliyetini durdurdum, buyurun beyler yeniden seçime gidiyoruz. Yeniden seçime götürüyorum.’
Özay ŞENDİR- Ama Cumhurbaşkanlığı seçimiyle beraber mi yapılacak o zaman?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Beraber yapıyorlar evet.
Özay ŞENDİR- Ama döneminden sayılıyor mu Cumhurbaşkanının peki o? Mesela şimdi diyelim ki Cumhurbaşkanı iki dönem için seçildi, ya da 10 yıl bölümü var. İkinci yılda TBMM’yi seçime götürüp kendi de seçime giderse mesela o ara sayılıyor mu?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Onu sürekli yapabilir. Süre dolmadığı için yeniden ikinci dönem.
Özay ŞENDİR- Yani o şekilde devam ediyor. İki dönem 10 yılı tamamlamak anlamında geçiyor.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet, evet onu yapabilir. Öyle bir imkan var.
Özay ŞENDİR- Yani dolayısıyla da burada Cumhurbaşkanı meclisi feshedebiliyor, meclisle beraber ama kendi görevini de feshetmiş oluyor ve birlikte seçime gitmiş oluyorlar.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette. Şimdi buradaki sorun şu, ‘seçime götürür’ diyor. Biz, o ‘seçime götürür’ halkın diliyle. Feshedip seçime götürüyor, biz böyle söylüyoruz. Orada fesih kelimesi yok diye diyor doğruyu söylemiyor. Oysa parlamentoda 45 gün içinde seçim sonrası hükümet oluşmazsa seçime götürüyor, yeni modelde arzu ettiği zaman bir sabah erken kalkıp ben bu meclisi feshediyorum buyurun beyler hep beraber seçime gidelim deme hakkı var. Biz buna itiraz ediyoruz. Çünkü neden biliyor musunuz? 550 milletvekilini oluşturan milli iradedir. Yani 80 milyon vatandaşın iradesini temsil ediyor. Şimdi bir kişiye yetki veriyorsunuz, 80 milyonun iradesini sıfırlayabiliyor. Kardeşim halk burada doğru karar vermemiştir, ben karar veriyorum sizi yeniden seçime götürüyorum. Bu doğru mudur, yanlış mıdır? Biz buna itiraz ediyoruz. Bu yanlıştır diyoruz. Bu yetki Mustafa Kemal Atatürk’e verilmiş midir? 1924 anayasası görüşülürken bu yetki Atatürk’e verilmemiştir.
Özay ŞENDİR- İstenmiş ama verilmemiş galiba?
Kemal KILIÇDAROĞLU- İstenmiş ama verilmemiştir. Denmiştir ki, bizi buraya millet gönderdi, millet buraya gönderdiğine göre parlamentoyu bir kişi feshedip seçime götüremez. Bu kadar basit. Buyursunlar açsınlar 1924 Anayasasının görüşülürken meclis tutanaklarına baksınlar. Bu kadar basit. Buna itiraz etmiyorlar. Parlamentoyu yeniden seçime götürme hakkı var mı, yok mu arzu ettiği zaman? Hayır desin. Diyemiyor hayır. Ne diyorlar? ‘Kılıçdaroğlu doğruları söylemiyor, yalan söylüyor.’ Çıkın karşıma o zaman?
Özay ŞENDİR- Bu televizyon davetiniz için söylüyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Radyo da olabilir canım, illa televizyon şart değil radyo da olabilir. Çıkın karşıma alın anayasa kitapçığını, bu değişiklik kitapçığını, ben de alayım. İlgili maddeyi ben de söyleyeyim, siz de söyleyin bu kadar basit. Cumhurbaşkanı yetkileri maddesinde bu düzenlenmiş.
Özay ŞENDİR- Böyle bir şey var. Peki şunu sorayım, şimdi Cumhurbaşkanlığı makamının boşalması hastalık veya vefat gibi. 45 gün içinde seçime gidilir diye orada bir madde var. Ama orada vekaletin birinci, ikinci, üçüncü başkan yardımcılığı makamı tanımlanmıyor galiba değil mi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi şöyle; Sayın Cumhurbaşkanı yurtdışına gittiğinde önce bugünkü modelden örnek vereyim de daha sağlıklı bir kıyaslama imkanı çıksın. Sayın Cumhurbaşkanı yurtdışına gittiğinde veya hastalandığında veya Allah uzun versin vefat ettiğinde yerine vekaleti TBMM Başkanı yapıyor. Yeni modelde TBMM Başkanı vekalet edemiyor. Neden TBMM Başkanı vekalet ediyor Sayın Cumhurbaşkanına? Bir; seçimle geliyor. İki; tarafsız. Üç; TBMM’yi temsil ediyor. Dolayısıyla ondan sonraki en üst organ olan tek kişi onu temsil etme hakkı doğuyor. Parlamenter demokratik sistemin kurallarına uygun. Yeni modelde ise TBMM Başkanı devre dışı, seçimle gelmeyen bir kişiye vekalet veriliyor ve o bir kişi seçimle gelmediği halde Türkiye’yi temsil edecek. Seçimle gelmeyen bir kişi Türkiye Cumhuriyetini temsil eder mi, etmez mi? Soru bu. Seçimle gelmeyen birisi Türkiye Cumhuriyetini temsil ediyorsa, o ülkede demokrasi yoktur. Seçimle gelen birisi temsil ediyorsa demokrasi vardır, milli irade seçmiştir, gelmiştir Cumhurbaşkanını temsil ediyordur. İtirazımız bu. Ve diyoruz ki vatandaşlarımıza şunu söylüyoruz, demokrasiyi mi savunuyorsun? Evet. Demokrasinin en temel kriterlerinden birisi nedir? Seçim. Seçimle gelmeyen birisi Cumhurbaşkanını temsil etsin mi, etmesin mi? Ayrıca Başkan bir, iki, üç diyor Sayın Cumhurbaşkanı, istediği kadar Başkan Yardımcısı atayabilir istediği kadar.
Özay ŞENDİR- ‘100 tane olması, komik şey bunlar’ diye söyledi Cumhurbaşkanı dün sizin eleştiriniz üzerine.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Ama yetkisi var. Kendisi yapmayabilir de bir başkası gelir 100 tane yapar. 81 tane yapar. 81 İl Başkanını Başkan Yardımcısı tayin edebilir. Niçin? Aynı zamanda partinin Genel Başkanı.
Özay ŞENDİR- Yetki olarak en azından anayasa kitapçığında…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Mümkün tabii.
Özay ŞENDİR- Peki şimdi merak ettiğimiz işlerden bir tanesi TBMM’nin yetkileri artıyor mu, azalıyor mu? En çok tartışılan işlerden bir tanesi. Mesela bizim şu anda dünyanın çeşitli yerlerinde askerlerimiz var. İşte Suriye’de operasyon var, Saraybosna’da, orada burada üslerimiz var. Mesela yurtdışına asker yollama ve savaş ilanı yetkisi nasıl olacak yeni anayasada?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi anayasanın referandumda oylanan değişikliğe göre parlamentonun bazı yetkileri Cumhurbaşkanına veriliyor, yani Başkana verilmiş oluyor. Nedir bu yetkiler? Bu yetkiler büyük ölçüde ekonomik ve sosyal haklarla ilgili yetkiler ağırlıklı olarak. Bu konularda kanun hükmünde kararname çıkarabilir.
İki; münhasıran anayasada TBMM’nin görevleri tanımlanmış şu konularda kanun çıkarabilir diye. O konuların dışındaki bütün düzenlemeler yine Başkana veriliyor.
Özay ŞENDİR- O zaman asker yollama meselesinde mesela…
Kemal KILIÇDAROĞLU- TBMM savaşa karar verir. Bu konularda bir sorun yok. Sorun nerede var? Sorun şurada var; OHAL ilanı, mesela bugün içinde OHAL ilanını kim yapıyor? Bugün…
Özay ŞENDİR- Milli Güvenlik Kurulu tavsiye alıyor, hükümetten geçiyor, meclis onay veriyor.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bugünkü düzende Başkan verecek OHAL ilanını.
Özay ŞENDİR- 3 ay içerisinde TBMM’den geçmesi istenecek.
Kemal KILIÇDAROĞLU- İstenecek evet. Ama 3 aya kadar zaten ne olacak, OHAL dediğiniz nedir, 3 ay ilan ederim OHAL’i, beğenmediğim 7 işadamının malvarlığına el koyarım, 3 ay sonra da zaten mesele bitmiş oluyor.
Özay ŞENDİR- Ondan sonra zaten geriye dönük yürümesini yapamıyorsunuz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi ben bu örnekleri verdiğim zaman diyorlar ki, bu olmaz. Niye olmasın? Birisi gelir yapar. Yetkisi var mı? Var. Parlamentoların özelliği nedir? Parlamentoların özelliği ortak aklın egemen kılınmış olmasıdır. OHAL’e gerek var mıdır, yok mudur Milli Güvenlik Kurulu görüşecek, Bakanlar Kurulu görüşecek, parlamentoya gelecek parlamento görüşecek ve karar öyle çıkacak. Sıradan bir şey değil. OHAL ne demektir? Demokrasinin askıya alınma sürecidir OHAL. Şimdi siz bu kadar temel bir kanunu düzenleme yapacaksınız, Başkana yetki vereceksiniz. Bu doğru değil.
Özay ŞENDİR- Orada itiraz noktası geliyor.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet.
Özay ŞENDİR- Peki, genel bir ilke olarak Sayın Başkan, şimdi mevcut anayasamız TBMM’nin Cumhurbaşkanını seçtiği sisteme göre böyle bir tanımlama yapıyor. Şimdi Abdullah Gül’ün aday olmaması- işte 367 krizi vs.- ardından halk seçmeye başladı. Halk seçmeye başladıktan sonra bu anayasayla devam edilebilir miydi normal Cumhurbaşkanı yetkilerine? Yani halkın seçmesi ekstra bir güç, ya da bir sorumluluk getirmedi mi Cumhurbaşkanlığı makamına? Yoksa bu mevcut anayasayla da gayet rahat gidebilir miydi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır herhangi bir ek sorumluluk getirmedi. Çünkü Cumhurbaşkanının sorumlulukları anayasada yazılı, tek tek sayılmış orada. Alanları var, Cumhurbaşkanının sorumsuzluk ilkesi var. Cumhurbaşkanının vatana ihanet hariç herhangi bir sorumluluğu yok mevcut anayasada. Neden? Çünkü 80 milyonu temsil ediyor. Neden? 80 milyonu temsil ettiği için etik kurallara, ahlaki kurallara göre davranması gerekir Cumhurbaşkanının. Neden? Çünkü Cumhurbaşkanı tarafsızdır, herkese eşit mesafededir, öyle olması gerekir. O nedenle sorumsuzluğu yoktur, o nedenle tarafsızdır. O nedenle devletin sigortası konumundadır. Temel bir sorun çıktığı zaman iktidarı, muhalefetiyle herkesi toparlayıp ortak aklı oluşturmak, sorunu çözmek için katkı vermek, sorunun çözümü konusunda kişileri, grupları, partileri ikna etmek. Böyle bir misyonu vardır Cumhurbaşkanının. Mevcut sistemde böyle, ama gelecek olan düzenlemede bir partinin Genel Başkanı olduğu için tarafsızlık sözkonusu olamaz. Ben tarafsız olamam. Binali Bey de tarafsız olamaz. Bahçeli de tarafsız olamaz. Kaldı ki, biz tarafsızlık üzerine yemin etmeyiz zaten, öyle bir düzenleme de yok. Sadece o Cumhurbaşkanına aittir.
Dolayısıyla anayasada düzenlemeler var, ister halk seçsin ki bazı ülkelerde halk seçiyor. Ama hiçbir zaman beni halk seçti, ben kendimi parlamentonun üstünde yetkilerle donatayım, parlamentonun bazı yetkilerini alayım. Kanun çıkarma yetkisi, tekeli parlamentolara aittir, kişilere ait değildir.
Özay ŞENDİR- Başkanlık sisteminin en kesin uygulandığı ülke herhalde ABD’dir.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tek örnektir dünyada.
Özay ŞENDİR- Ama büyükelçi atama, bakan atama hepsinde senatonun onay vermesi gerekir. Başka türlü olmuyor. Mesela burada atanacak bakanlarda TBMM’nin bir yetkisi veya şimdi mevcut anayasada gensoruyla düşürmek gibi. Böyle bir şansı olacak mı TBMM’nin?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Asla olmayacak. Sayın Başkan yeni modelde, Cumhurbaşkanı arzu ettiği kadar bakan atayacak. Arzu ettiği kadar Başkan Yardımcısı atayacak. Hangi bakanlığı kuracağına kendisi karar verecek. Hangi bakanlığı kaldıracağına kendisi karar verecek. Mevcut düzene gelelim, bugün uygulamaya gelelim. Hangi bakanlıkların kurulacağına TBMM karar verir. Bu şu kuralı getiriyor, yeni düzenleme, devletin yapısı ve işleyişiyle ilgili kararları Başkan alıyor. Bugün devletin yapısı ve işleyişiyle ilgili kararları TBMM alır. Örnek; Başkan şu kararı alabilir. ‘Ben Trabzon, Ordu, Giresun, Rize hepsini birleştirdim tek vilayet yaptım ve oraya bir genel vali atadım.’ Tek başına yapabilir.
Özay ŞENDİR- Anayasa bu hakkı tanıyor o zaman?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Değişiklikle bu hakkı vereceğiz. Bu doğru mudur, yanlış mıdır? Bugün bir ilin kurulması için meclisin kararı gerekiyor. Şimdi meclis devre dışı, bir kişi karar vermiş oluyor. Bu büyük bir risktir, doğru değildir. Niye parlamentodan bu yetkiyi alıyorsunuz? Bir başka örnek; örneğin ‘ben kıdem tazminatını kaldırdım’ diye bir kararname çıkarabilir. ‘Ben asgari ücreti dondurdum’ diye bir kararname çıkarabilir. Efendim yapamaz. Ama bu yetkiyi veriyoruz biz. A yapamaz da, B gelen kişisi yapar. B yapmaz da C gelen Başkan yapar. Şimdi kişiye özgü düzenleme yapılamaz.
Özay ŞENDİR- Hukuk devletinde zaten temel mesele budur.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabii. Normların geniş bir zaman dilimi içinde, hatta sonsuz bir zaman dilimi içinde oluşturulması gerekir. Bu zaman dilimi içinde yanlışlar olabilir, eksiklikler olabilir ve bunlar tamamlanır. Şimdi biz bir rejimi tümüyle değiştiriyoruz, başka bir rejim. Demokratik parlamenter sistemden vazgeçiyoruz, yerine tek adam rejimi oluşturuyoruz. Sorun bu. Tek adam rejiminin de bir kişiye bu kadar yetki verelim mi vermeyelim mi? Sorun budur.
Özay ŞENDİR- Yarın Başkan seçilecek olsanız destekler misiniz bu anayasa değişikliği paketini?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Asla! Bu anayasa değişikliği sonu belli olmayan dipsiz bir kuyuya benziyor.
Özay ŞENDİR- Kendim için olsa dahi istemem diyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Kesinlikle! Bu demokrasiye aykırıdır. İnsan haklarına da aykırı bu. Freni olmayan bir kamyon bu, freni olmayan bir otobüs, freni olmayan bir tren gibi bu. Bakın, Başkan dahil hiç kimsenin neredeyse denetlenme imkanı yok. Gensoru zaten yok da diyelim ki, diyorlar ya efendim ‘Başkan da yargılanır.’ Kaç milletvekilinin oyu gerekiyor? 400. Nereden bulacağız 400 milletvekilini?
Özay ŞENDİR- Yüzde 75 gerekiyor.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Nereden bulacağız? Zaten çoğu da kendi partisinden olacak. Nasıl olacak peki bu iş?
Özay ŞENDİR- Ama mesela görev süresi bittikten sonra da görev süresine dair kararlarla ilgili galiba ömür boyu dokunulmazlık mı var?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Kendisi için, Bakanlar için, Başkan Yardımcıları için dokunulmazlık ömür boyu. Süre bitsin bitmesin.
Özay ŞENDİR- Meclis değişirse yüzde 75 bulunabilirse o zaman yargılanabilir?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yine 400 milletvekili.
Özay ŞENDİR- Ama görev süresi bittikten sonra da 400 milletvekili.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Sadece o mu? Bakın bir şey daha var. Yargılandığı mahkemenin 15 üyesinin 12’sini kendisi tayin ediyor.
Özay ŞENDİR- Anayasa Mahkemesinin?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. Nasıl olacak? Benim tayin ettiğim hakim beni yargılayacak. Bu akıl alacak iş mi yani? Nerede bu yargının bağımsızlığı o zaman? Nerede tarafsızlığı olacak?
Özay ŞENDİR- Peki şöyle bir şey olacak mı? Mesela Radyo Televizyon Üst Kurulu seçimlerinde partilerin kontenjanları vardır. İşte CHP kontenjanı, HDP, MHP. Mesela şimdi Anayasa Mahkemesi ya da Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu gibi atamalarda kontenjanlar olacak mı? Yoksa meclisteki salt çoğunluk üzerinden mi yapılacak?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır kontenjanlar yok. 15 üyenin 12’sini Cumhurbaşkanı atayacak, yani yeni Başkan atayacak. Kalan 3 üyeyi de TBMM seçecek.
Özay ŞENDİR- Salt çoğunluğa göre seçecek. Yani iktidar partisinin istediği adaylar.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yani iktidar partisi bir anlamda belirleyecek.
Özay ŞENDİR- O şekilde gerçekleşecek. Peki Sayın Başkan, şimdi bütün bunların içerisinde beklediğinizden sert mi geçiyor kampanya dönemi, daha yumuşak bir kampanya dönemi mi var? Herkes CHP’nin, özellikle de sizin polemiğe girmekten kaçınan, daha yumuşak bir üslup kullanmanızdan söz ettiği için özellikle sorma ihtiyacı duydum.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şunun için, yapılan düzenleme bir partiyi ilgilendiren bir düzenleme değil. Ayrıca süreç bir seçim süreci de değil. Yani bir hükümet seçmeyeceğiz, bir partiyi seçmeyeceğiz, tercihimizi bir partiden yana kullanmayacağız. Bir anayasa değişikliği geliyor bu hepimizi ilgilendiriyor, bütün siyasi partileri ilgilendiriyor. Yaş grubu ne olursa olsun oy kullanacak herkesi yakından ilgilendiriyor. Artı oy kullanmayacak olan çocuklarımızı, torunlarımızı ilgilendiriyor. Türkiye’nin geleceğini ilgilendiriyor. Dolayısıyla bu kampanyanın önyargılardan uzak, düşünülerek sandığa gidilerek oy kullanılması gereken bir kampanya olduğunu düşünüyoruz. Bu kampanyanın özelliği bu.
Dolayısıyla bir çatışma, bir gerilme sözkonusu değil. Bize saldırıyorlar ben onu biliyorum. Hatta bizim namusumuza, haysiyetimize kadar bir sürü laflar ettiler, ben onu da gayet iyi biliyorum. Ama ben bunların hiçbirisini görmeyeceğim, özel bir polemiğe girmeyeceğim.
Özay ŞENDİR- Yani polemik üzerinden gitmeyecek kampanya?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabii. Benimle tartışmak istiyorlarsa, kamuoyu önünde gelirler beraber otururuz tartışırız medeni insanlar gibi. Ama benimle böyle medeni insanlar gibi oturup tartışmaktan kaçınıp da, sanki bir seçim atmosferi varmış da, bir partinin ve karşı partinin kampanyasıymış gibi bir algı üzerinden bu kampanyayı götürmek istiyorlar, ben onu doğru bulmuyorum. Yanlış bu uygulama.
Özay ŞENDİR- Peki şimdi çok söylenen şeylerden bir tanesi, polemiklerden bir tanesi, Sayın Baykal’ın biraz meydanlara çıkmasıyla aslında gündeme geldi. Bu İçişleri Bakanı Sayın Soylu açtı konuyu. Kaset komplosu vs. bir sürü şey söyledi. Siz Deniz Bey’le hiç kendi aranızda konuştunuz mu bu meseleyi? Yani dışarıdan şimdi gerek Sayın İçişleri Bakanından, gerekse diğer yerlerden gelen eleştiriler, gerek Sayın Baykal, gerek sizde bir karşılık buldu mu bu haliyle?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Ciddiye alınacak bir konu değil ki oturup konuşalım.
Özay ŞENDİR- Yani Deniz Bey’le siz bu konuyu…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır efendim ciddiye alınacak bir konu değil. Bakın, biz bir anayasa değişikliği yapıyoruz, onların gündemi ne? Anayasa değişikliğiyle bu kaset komplosunun ne ilgisi var? Oturup ne yapmaları lazım? Vatandaşa bu anayasa değişikliğine neden evet oyu verilmesi gerekir, bunu anlatmaları lazım değil mi? Bunu anlatıyorlar mı? Anlatmıyorlar. Ne yapıyorlar? Kısır siyasi çekişmelerle vatandaşın kafasını karıştırmak istiyorlar. Biz de buna izin vermiyoruz. Otursunlar Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan, Bakanlar, diğerleri otursunlar vatandaşa desinler ki, şunun için evet deyin. Demiyorlar onu. Hayır diyen teröristtir. Olur mu böyle bir şey akıl var, mantık var. Bir ülkenin Başkanı, bir ülkenin Cumhurbaşkanı, bir ülkenin Başbakanı kendi vatandaşına terörist der mi? O zaman niye referandum yapıyoruz? Niye evet, hayır diye ikiye ayırdık? Akıldan, sağduyudan uzak, karalayarak, kötüleyerek bir evet kampanyası götürüyorlar. Bu doğru değil, ahlaki de değil.
Özay ŞENDİR- Peki size karşı söylemlerde Başbakan Binali Bey mi daha sert, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli mi daha sert?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Emin olun çok fazla dinlemediğim için bilmiyorum, hangisi daha sert onu bilmiyorum. Zamanım yok onları dinlemeye. Çünkü neden biliyor musunuz? Şunun için, şimdi bakıyorsunuz televizyonlara sabah, öğle, akşam, ikindi hepsi konuşuyor sırayla. Arada bir fırsat bulursak biz konuşuyoruz, yani bizi veriyorlar arada bir fırsat olursa. Şimdi biz tabi geziyoruz yani, kahvelere gidiyoruz, vatandaşa gidiyoruz, vatandaşla sohbet ediyoruz, onları dinliyoruz, onların sorularını alıyoruz, o sorulara göre cevap veriyoruz. Sizin sorduğunuz gibi örneğin muhtarlar bize soru soruyorlar. Biz de muhtarlara neyin nasıl olması gerektiğini anlatıyoruz ve bunu anlatırken de elimizde 18 maddelik anayasa değişikliği de var. Yani oradan hangi maddede ne var onu da söylüyoruz kendilerine. Dolayısıyla bizim çalışma yöntemimizle onlarınki farklı. Onların bütün televizyonlar emrinde zaten, medyanın yüzde 90’ı hükümetin kontrolünde zaten. Gazeteler, onların televizyon kanalları mesela bizi hiç görmüyor. Yani böyle bir parti var mı, bir “Hayır” kampanyası var mı onlar hiç görmüyorlar. Yok böyle bir şey yani. Onların dünyasında yok. İşte merkez medya, işte gelen baskıları da çok iyi biliyoruz. İşte tarafsızlığı koruma açısından, işte arada bir bizi de gösteriyorlar, bize de yer veriyorlar. Ama biz adım adım, sokak sokak gezerek vatandaşa anlatıyoruz. Sadece ben değil, ben, arkadaşlarım, milletvekili arkadaşlarım, diğer partiler, bizim dışımızda “Hayır” kampanyası yapan diğer partiler, sivil toplum kuruluşları, meslek kuruluşlarının pek çoğu, onlar da hayır kampanyaları yapıyorlar. Yani bu çoklu bir kampanya. İki veya üç partinin değil çoklu bir kampanya.
Özay ŞENDİR- Peki MHP konusunda, mesela Cumhurbaşkanlığı adaylığı Sayın İhsanoğlu’nun, o dönem hiç pişmanlık duydunuz mu?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yo hayır duymadım. Ekmeleddin Bey çok değerli bir insan gerçekten.
Özay ŞENDİR- Orada mesela Devlet Bey’le birlikte hareket ediyor olmaktan sonra hiç pişmanlık duydunuz mu?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yo hayır.
Özay ŞENDİR- Peki şimdi şöyle şeyler oldu. Bildiğim kadarıyla…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Ekmeleddin Bey Cumhurbaşkanı olsaydı bugün Türkiye’nin dış politikası çok daha farklı olurdu. Ortadoğu’da itibarı olan bir Türkiye, Avrupa’da itibarı olan bir Türkiye, Amerika’da, Rusya’da itibarı olan bir Türkiye, saygınlığı olan bir Türkiye olurdu.
Özay ŞENDİR- Tam da orayı soracağım. Yanılmıyorsam yine medyada çok yer bulmadı galiba ama Sosyalist Enternasyonalde galiba PYD’nin, yani PKK’nın Suriye kolunun tam üyeliğini engellendi diye biliyorum Güney Amerika’da, ama doğru mu biliyorum var mı böyle bir gelişme?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet doğru. Sayın Umut Oran Başkan Vekili Sosyalist Enternasyonalde. Dolayısıyla bu konuda etkin bir mücadele yapıldı ve engellendi.
Özay ŞENDİR- Peki gelelim oradan o zaman hemen diplomasiye ve beraberinde Kürt sorunu. İlk başta biz duyuruları yaptıktan sonra çok soru geldi. Dendi ki, ‘Cumhuriyet Halk Partisi insan hakları bazıyla hareket ediyor. İşte gerekirse FETÖ davası sanıklarının da meselelerine bakabiliyor. Nevruz alanına girerken bıçaklı bir genç üstü çıplak canlı bomba diye öldürüldü. CHP niye bir şey söylemedi? CHP HDP’yle yan yana gözükmekten endişemi ediyor?’ Soru bu.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır. HDP ayrı parti, biz ayrı partiyiz yani. Örneğin biz anayasa oylamasında TBMM’de ret oyu kullandık, HDP oy kullanmadı. Ortak hareket etseydik ya onlar da oy kullanacaktı veya biz de oy kullanmayacaktık. Yok öyle bir şey. Ayrı ayrı partiler. Bu AKP’nin kendi dünyasında CHP’yi karalamak için yarattığı ve kendi medyası aracılığıyla da geniş kitlelere duyurmak istediği bir algı. Bir algı operasyonu. Yoksa biz ayrı partiyiz, biz cumhuriyeti savunuruz, demokrasiyi savunuz, özgürlükleri savunuruz, insan haklarından yanayız. Bütün bunların hepsini sonuna kadar yaparız, savunuruz, ederiz. Bir gencin bıçaklanması veya ben dün Afyon’daydım, bu konuları ben de dün arkadaşlarım aktardılar. Tabii olayı bilmeden, bakın olayın ayrıntılarını bilmeden, görmeden hemen her şeyi alıp orada…
Özay ŞENDİR- Sıcağı sıcağına bir şey yapmak yerine aslında anlayabildiğim kadarıyla birazcık daha ne olduğunu anlamaya çalışarak mı açıklamayı yapmayı…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Önce anlayacağız, ondan sonra. Nitekim bir milletvekili arkadaşımız soru önergesi verdi.
Özay ŞENDİR- Sezgin Bey verdi galiba.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet, ayrıntıları öğrenmek için soru önergesi verdi. Bu da gayet doğaldır. Yani bir önce öğrenelim, nedir ne değildir bu. Yapılan müdahale gerçekten haklı bir müdahale midir, değil midir? Sonuçta bir insanın hayatı sözkonusu ve biz hayati eğer bir olay varsa, bir insan hayatını kaybetmişse bunun sorgulanması lazım. Demokrasinin gereğidir zaten bu.
Özay ŞENDİR- Dolayısıyla da soru önergesinin gelmesinin ardından?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet.
Özay ŞENDİR- Peki, şimdi şöyle değerlendirmeler var. Bir; Sayın Cumhurbaşkanının dün söylediği 16 Nisan’dan sonra Avrupa’yla bir kez daha konuşma meselesi, belki işte tam üyelik başvurusunun çekilmesi midir, göçmenler anlaşmasının askıya alınması mı? Ama diplomasiye dair galiba bir çok şeyi konuşuyoruz. 17 Nisan Türkiye’sine dair bir şey konuşalım.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bakın şöyle söyleyeyim, 2,5 yıldır fiili Başkanlık uygulaması var. Suriye’yi hep beraber gördük, Irak’ı hep beraber gördük, Libya’yı hep beraber gördük, Mısır’ı hep beraber gördük, İran’ı hep beraber gördük, Rusya’yı hep beraber gördük. Bu coğrafyada Türkiye itibar kaybına uğradı ve bu coğrafyada en büyük kaybı yaşayan Suriye’deki ve Irak’taki Türkmenler. Fiili Başkanlığın getirdiği tablo bu. Şimdi AB’yle kavga ediyoruz, en ağır ifadeler kullanılıyor AB’ye yönelik olarak, hatta Sayın Cumhurbaşkanı ‘eğer böyle devam ederseniz siz bulunduğunuz yerlerde sokağa bile çıkamazsınız’ gibi…
Özay ŞENDİR- Güvenle sokakta dolaşamazsınız…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. Çok ağır, ama çok ağır, adeta ‘terör benden sorulur, ben istediğim yerde istediğim adamı vurdururum’ gibi bir ifade ki bu çok ağır bir ifadedir. Bizim büyükelçi çağırılıyor, büyükelçiye bu sözlerin anlamı soruluyor. Kim zarar görecek? Zararı göreceği söyleyeyim ben size. Avrupa’daki Türkler, oradaki işadamları.
Özay ŞENDİR- Buradan gitmekte meselesi.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi. Herkes şu anda Avrupa’daki Türklere farklı gözle bakmaya başladı. Yazık günah değil mi? Bu Türkler Avrupa’ya niye gittiler? İş yok Türkiye’de, çalışıyorlar orada, emek harcıyorlar orada. Türkiye’ye döviz gönderiyorlar. Kalktınız oradaki Türklerin huzurunu bozuyorsunuz. Şimdi düşünün bir de tam yetki verildiğini düşünün. Bu fiili durum. Bir de bu fiili durumun anayasal duruma döndüğünü düşünün buyurun bakalım ne olacak? Bu ne demektir? Ben size 16 Nisan’dan sonra gösteririm demektir.
Özay ŞENDİR- Dış politikada TBMM’nin bir yetkisi olacak mı? Bu anayasa değişikliği evet olarak geçerse?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Fiili durumda her türlü ortada Dışişleri Bakanı mı var? Yok. Her konuda Cumhurbaşkanı konuşur mu? Hayır. İlgili Bakan konuşur, Başbakan konuşur, Cumhurbaşkanı tarafsızdır. Cumhurbaşkanı yeri ve zamanı geldiğinde konuşur. Yılda bir, iki, üç, bilemediniz beş kez konuşur.
Özay ŞENDİR- Dolayısıyla diplomaside olsa bile…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Ortada diplomasi kalmadı, hangi diplomasiden söz ediyoruz? Diplomasinin bir dili vardır, bir kültürü vardır diplomasinin. Birisini eleştirirsiniz, ama sokak ağzıyla eleştiremezsiniz diplomaside.
Özay ŞENDİR- Evet ama yani sonuçta da şöyle değil midir efendim? Cumhurbaşkanının mesela Avrupa’ya karşı tarafsız kalmasını bekleyemeyiz, hani o Türkiye’den taraf davranmak zorunda.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette ki, bakın dış politika ülkelerin çıkarı üzerine inşa edilir. Ülkelerin çıkarı ne demektir? Sadece buradaki Türkler mi, yani Anadolu’daki Türkler mi? Hayır efendim Avrupa’daki de, Amerika’daki, Japonya’daki Türkler, oradaki işadamları. Rahmetli Özal giderken yanına işadamlarını alır giderdi değil mi? Niçin? İşadamları o ülkelerde iş kazansınlar, ihale alsınlar, iş yapsınlar, orada para kazansınlar, Türkiye’ye göndersinler, bizim ekonomi dünya ekonomisiyle entegre olsun, daha iyi olanaklar sağlayalım, Türkiye daha hızlı büyüsün budur, amaç budur. Şimdi bütün ticari ilişkiler koptu, buyurun Rusya’yla koptu, Suriye’yle koptu. Bulgaristan’la kavga ediyoruz şimdi. Niçin? Kalktı hükümet Bulgaristan’da Türklere ait ikinci bir parti kurmaya kalktı. Yani oradaki Türkleri de böldü. Yani akıl var, mantık var. Neden? Oradaki insanlar kendileri düşünemiyorlar mı?
Özay ŞENDİR- İkinci bir partinin kurulmasından mütevellit Sofya’yla gerginlik o zaman.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet, büyükelçiyi çektiler. Niçin? Hangi gerekçeyle yani, niye kavga ediyorsunuz? Bunun yanında ne oluyor? Bulamaç Adası, Ege’de Aydın’ın Bulamaç Adası, hem Amerikan, hem İngiliz belgelerinde Türklere ait görünüyor. Kimin bayrağı dalgalanıyor? Yunanistan bayrağı dalgalanıyor. Kimin askeri var? Yunan askeri var. Yani sen dünya liderisin hani, ‘asıyorum, kesiyorum, vuruyorum’ diyorsun. Kardeşim burnunun dibinde işgal edildi, senin toprağın işgal edildi, senin toprağına başka bir bayrak çekildi, niye sesin çıkmıyor?
Özay ŞENDİR- Dolayısıyla dış politikaya dair bu anlamda endişeler devam ediyor ama…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi daha fazla yetki veriyoruz böyle bir tabloya. Türkiye’nin nerelere savrulacağını hepimizin düşünmesi lazım, bunun sağı solu yoktur, bunun partisi yoktur arkadaşlar. Yani ben işte Adalet ve Kalkınma Partisindenim “Evet” diyeyim, ben CHP’liyim “Hayır” diyeyim. Olaya böyle bakarsak çok yanlış olur, olay böyle bir olay değil. Olay, Türkiye’nin çıkarlarıdır. Çünkü anayasa değişikliği hepimizin anayasasıdır. Yani AKP’linin de Cumhuriyet Halk Partilinin de, MHP’linin de, SP’linin de hepsinin anayasası olacak yani bütün vatandaşların anayasası olacak ve biz kendi ülkemizde birlikte yaşamak, demokrasiyi birlikte güçlendirmek istiyoruz. Bizim arzumuz bu.
Özay ŞENDİR- Peki, 17 Nisan sabahı Türkiye’si çok konuşuluyor. Şimdi bir “Hayır” çıkarsa bir erken genel seçim ihtimalinden bahsediliyor. Diğer seçenek “Evet” çıkarsa, Cumhurbaşkanı bütün yetkileri hemen kullanmak için erken genel seçim isteyebilir deniliyordu ama dün akşam dedi ki, hayır 2019’a kadar mevcut durum devam edecek. Galiba çok fazla uyum yasası çıkması gerekecek değil mi Sayın Başkan?
Kemal KILIÇDAROĞLU- 2000’in üzerinde kararname çıkması lazım yasa değil.
Özay ŞENDİR- 2000’in üzerinde?
Kemal KILIÇDAROĞLU- 2000’in üzerinde kararname, Cumhurbaşkanı kararnamesi çıkacak, yasaları değiştirecek mevcut yasaları.
Özay ŞENDİR- Dolayısıyla da aslında bayağı bir o anlamda mesaiyle de geçecek, tartışmayla da geçecek galiba değil mi? 2000 tane kararname.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Vatandaş, yani ben az önce de söyledim “Evet” çıkacağına inanmıyorum. Bu milletin sağduyusuna, ferasetine güveniyorum. Bu millet demokrasiyi sevdi, demokrasi güzel bir şey. Bütün yetkilerin bir kişiye verilmesinin yaratacağı riski de son 2,5 yılda bütün ayrıntılarıyla gördü herkesin gözü önünde oluyor bunlar. Dolayısıyla bütün yetkilerin tek kişiye verildiği bir rejimden, demokratik parlamenter rejimi güçlendirmek, eksikliklerini tamamlamak çok önemli. Bu düzenleme “Hayır” çıkarsa ne olacak biliyor musunuz? Demokratik parlamenter sistemi güçlendirmek için bütün partiler zorunlu olarak bir araya gelecekler. Çünkü vatandaş diyecek ki, tek adam rejimi istemiyorum. Ama bu rejiminde aksaklıklarını düzeltin.
Özay ŞENDİR- O zaman belki yeniden bir anayasa komisyonunun toplanması TBMM’nin gündeminde.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette, mutlaka olacak.
Özay ŞENDİR- O zaman üye verir misiniz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Belki değil, mutlaka. Zaten yapıyoruz biz bunu.
Özay ŞENDİR- Hayır, Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ın hani bir ‘masa dağılmıştır’ dedi, sonra bir daha davet etti vesaire tartışmalar…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Başkanlık için davet ettiği için katılmadık. Parlamenter demokratik sistem için elbette katılacağız, elbette görüşlerimizi söyleyeceğiz. Sadece anayasanın değil, 12 Eylül darbe döneminde çıkmış yasaların da değişmesini istiyoruz biz, o yasaların da demokratik olmasını istiyoruz. Yüzde 10 seçim barajı anti demokratik bir uygulamadır, yüzde 10 seçim barajı yanlıştır ve milli iradenin parlamentoya temsilini yansıtmıyor. Yüzde 1 oy alan partinin Genel Başkanı niye meclise gelmesin? Yüzde 10’un altında 9,99 oy vermişse bir vatandaş kitlemiz yani bu vatandaşların iradesi yok mu sayacağız? Darbe, hukuku yok sayıyor. Biz de diyoruz ki var sayalım, onlar da gelsinler meclise, onlar da mecliste temsil edilsinler. Biz demokrasiyi sonuna kadar savunacağız, “Hayır”ın böyle bir hayırlı tarafı olacak. Yeniden oturulacak anayasa üzerindeki iki yasama dönemi öncesinde 60 madde üzerinde uzlaşma olmuştu, demek ki uzlaşma oluyor, 4 partinin görüş birliği oluyor. 60 madde üzerinde olduysa 80 madde üzerinde yaparız, 90 madde üzerinde yaparız. Her seferinde biraz daha geliştirerek yolumuza devam ederiz.
Özay ŞENDİR- Peki, iki tane şeyi izninizle sorarak tamamlamak istiyorum, ardından hiç reklam arası vermedik sizi yolcu edelim biz normal yayın akışına devam edelim. Şimdi şöyle bir tartışma var. İşte 17 Nisan daha doğrusu 16 Nisan gecesi belli olan oylar “Hayır” çıkarsa MHP’de Genel Başkan değişir, “Evet” çıkarsa CHP’de Genel Başkan değişir. 17 Nisan’ın böyle etkisi, artçı etkileri böyle mi gelir siyasete?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şöyle söyleyeyim, bu bir seçim değil, siyasi parti seçimi değil, iktidar seçimi de değil. Bu bir anayasa değişimi, referandum. Dolayısıyla geleceğimizi oyluyoruz aslında bir partinin geleceğini oylamıyoruz, ülkenin geleceğini oyluyoruz. Ben öyle ciddi, büyük depremler olacağını falan sanmıyorum yani normalde ne olur? Eğer tabi Sayın Bahçeli’nin savunduğu bir anlayış var yani “Evet” ten yana bir tavır takındı. Kendi partisinin içinde ciddi bir grupta “Hayır” dan yana tavır aldı ve takındı. Cumhuriyet Halk Partisinde böyle bir tablo yok. Bizde herkes “Hayır” dan yana, demokrasiden yana, kişi özgürlüğünden yana, vatandaşların huzur içinde yaşamalarından yana, ülkenin bekasından yana, bizim tavrımız da bu. Dolayısıyla böyle bir 16 Nisan’dan sonra siyasette çok büyük değişiklikler olacak, “Hayır” çıkarsa emin olun oturulacak, bir sefer Türkiye baştan rahat bir nefes alacak, demokrasiye sahip çıkacak. İki, partiler zaten görevlerinin başında, partilerin zaten kendi kongreleri var, tarihleri var. Bizim de yanlış hatırlamıyorsam 1 veya 2 yıl sonra biz de zaten kongre yapacağız. Bizde adaylar çıkar Genel Başkan adayları diyebilir misin çıkmasın. Hayır, efendim. Adaylar çıkmalı, daha fazla aday çıkmalı, mücadele edilmeli. Demokrasinin geleneğinden korkmamalıyız, çekinmemeliyiz, hep birlikte demokrasi için mücadele etmeliyiz. Kimse demokrasilerde koltuk kişilere özgü değildir, böyle bir kural da yoktur zaten. Başbakanlar değişti, Cumhurbaşkanları değişti, bunların hepsi demokratik düzen içinde değişirse, belli bir anlayışla değişirse hiçbir sorun olmaz. Sorun olarak görmemek lazım yani.
Özay ŞENDİR- Peki, son merak ettiğim işlerden bir tanesi Mustafa Kemal Atatürk’ün bu referandumda da bir tartışmanın parçası haline getirilmesi, hatta Anamur AKP Gençlik Kolları Başkanıydı galiba, kesin Yunan tarzı mesela bir tweet attı çok konuşuldu o oldu bu oldu. Dünya da kurucusunun bu kadar çok tartışma konusu yapıldığı acaba bir başka ülke var mıdır diye merak ediyorum?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yoktur. Nedeni bakın bunun nedeni, 12 Eylül darbesidir. Mustafa Kemal Atatürk’ün bu kadar belli çevrelerce olumsuz tartışılmasının nedeni 12 Eylül darbe hukukudur. Atatürk’ü gençlere yanlış öğrettiler. Atatürkçülük nedir? İki temel ayağı vardır Atatürkçülüğün. Birisi şudur; bağımsızlık ve demiştir ki Mustafa Kemal Atatürk “Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir”. Dolayısıyla aynı bayrağın altında, aynı vatanda ben özgürce yaşamak istiyorum, mandayı reddediyorum demiştir. İkincisi, üreten Türkiye’dir. İkinci önemli ayağı üreten Türkiye’dir. Çünkü Mustafa Kemal Atatürk Osmanlıdan çok fakir bir devlet devraldı. Toplu iğne bile üretemiyordu ve şunu söylemiştir üreten Türkiye’yi göstermek için, kanıtlamak için. “Savaş meydanlarında kazanılan zaferler, ekonomik zaferlere taçlandırılmadıkça bu ülkenin bağımsızlığı, geleceği yoktur” demiştir. O nedenle Anadolu’nun her tarafına fabrikalar kurmuştur. O nedenle 1925 yılında uçak fabrikasının temelini atmıştır. O nedenle 9 yıl sonra Kayseri’den kalkan ilk uçağımız Ankara’ya inmiştir. O nedenle biz kendi denizaltımızı yaptık. O nedenle Sümer Bankları, Eti Bankları kurduk. Üreten Türkiye, güçlü Türkiye, 1 kilometre bile milli demir yolumuz yokken 10 yılda demir ağlarla ördü bu ülkeyi. Üretimin ne kadar değerli olduğunu, üreten bir ülkenin dünyada söz sahibi olabileceğini, üreten bir ülkenin ancak saygınlığının olabileceğini bilen bir kişiydi. Biz bunları çocuklarımıza öğretmedik. Öğretmediğimiz içindir ki, Atatürkçülük belli çevrelerin aktarımıyla kafalarda yer etti, bazı çevreler başka türlü, bazı çevreler başka türlü Atatürk’ü anlatmaya başladılar.
Özay ŞENDİR- Herkes işine gelen bir Atatürk anlattı.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet, işine gelen şekliyle Atatürk’ü anlatmaya başladı, yanlış da buradan başlıyordu, Atatürk’ü doğru anlatmak lazım, doğru. Atatürk demokrasiden yanaydı, hayattayken de çok partili hayatı gerçekleştirmek için…
Özay ŞENDİR- Denedi 1925’ten itibaren.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi denedi onu da denedi. Bizim ülkemizde kendi iradesiyle çok partili hayata geçen bir düzen vardır, kendi iradesiyle. Darbe olmamıştır, savaş olmamıştır, ama kendi irademizle geçmişizdir çok partili hayata, dünyada yoktur böyle bir örneği.
Özay ŞENDİR- O zaman mesela 18 Mart afişlerinde, şimdi hakikaten 18 Mart aslında Çanakkale Deniz Savaşıdır. Mesela orada Mustafa Kemal Atatürk’ün Genelkurmay Başkanlığının hazırladığı posterlerde, üç posterde resmi olmaması, ama hazırladığı filmde hem Mustafa Kemal Atatürk’ü hem silah arkadaşlarını veren İzmir Marşı var, çok tartışıyoruz, kime haksızlık ediyoruz? Mustafa Kemal Atatürk’e mi, ülkeye mi, yoksa siz mesela rahatsız olunuz mu o üç afişten?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette, rahatsız olmaz olur muyum? Mustafa Kemal Atatürk’ süz Çanakkale düşünülebilir mi? Bir komutan düşünün tırnağını dişine takmış, bir komutan düşünün ‘ben’ size ölmeyi emrediyorum diyor. O komutan ne yapıyor? Kurtuluş Savaşının ön sözünü Çanakkale’de yazıyor. O komutan ne yapıyor? Çanakkale geçilmezi perçinliyor. Sonra ne oluyor? Bir adam çıkıyor, gidip bir anlaşmaya basıyor imzayı, o gemilerin tamamı Çanakkale’den tek kurşun atmadan Marmara Denizine gelip Dolmabahçe’nin önünde…
Özay ŞENDİR- İstanbul’u işgal ediyorlar.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet, işgal ediyorlar. Nasıl Mustafa Kemal’i anmazsınız, nasıl afişlerde yer vermezsiniz? Bu beni derinden üzüyor ve doğru değil.
Özay ŞENDİR- Peki, bu notla beraber tamamlamış olalım. Biliyorum program yoğun biz de reklamlara girmemiz gerekiyor. Efendim Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu bizimle birlikte, şimdi ben kısa bir reklam arasına gideyim. Çok birikmiş reklamımız var zaten biz Sayın Başkanı yolcu edelim. Onun ardından gündeme dair birkaç notla beraber günü ve haftayı tamamlamış olacağız.
Kaynak: chp.org.tr