Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Kadın Kolları tarafından düzenlenen Kadın İstihdamı Buluşması’na katıldı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:
Teşekkür ederim. Efendim bu protokol işi biraz uzun. İzin verirseniz ben sizlere, hepinize sevgili dostlarım diye hitap edeyim.
Kadın Kolları Genel Başkanımız böyle bir toplantı yapacağız diye bana söylediği zaman dedim ki, güzel toplantıyı yapın tabi elbette ki, kadınların hakkını, hukukunu savunun, elbette bu çok önemli bir olaydır. Kadınların beraber olması, birlik olması ve birlikte kendi haklarını savunması kadar değerli bir şey yoktur. Ama dedim ki yine Aylin Hanıma, sorunu bizzat yaşayanın derdini anlatması lazım. Ben dışarıdayım benim derdim daha farklı ama tarlada çalışırken hiçbir güvencesi olmayan veya bir yakını bir patlamada hayatını kaybetmiş ve adalet isteyen bir kadın. Engelli çocuğu var çalışamayan engelli çocuğuna bakan ve dram yaşayan bir kadın. Bunları anlatmamız lazım. Ama benim anlatmam doğru değil ben bunu yaşamıyorum, senin anlatman da doğru değil sen de yaşamıyorsun ama bunu yaşayan kadınlar var onlar anlatmalı ki dünya onları dinlemeli ve herkes şunu bilmeli, evet bir dram var ortada evet bu dramın ortadan kaldırılması lazım ama bu kadınların önünde bir duvar var. Bu kadınlar seslerini duyuramıyorlar, bu kadınlar yaşadıkları dramı nerede anlatacaklar. Bu toplantının ana omurgasını sizler oluşturuyorsunuz. Tabi sizler gibi daha çok sayıda kadının yaşadığı dramlar var. Kadın elbette ki, çalışıyor. Tarlada giden kadın kardeşlerimiz anlattılar sabahın 4’ünde, 6’sında tarlaya nasıl gittiklerini, nasıl çalıştıklarını anlattılar. Ama şunu da söylediler, hiçbir sosyal güvencemiz yok hastalandığımız zaman ne olacak, hastaneye düştüğümüz zaman ne olacak, kim bize bakacak? Ne diyor anayasamız? Türkiye Cumhuriyeti devleti sosyal hukuk devletidir. Sosyal hukuk devletiyse, sosyal devletse bana bakması lazım, benim güvenliğimi sağlaması lazım, benim güvencemi sağlaması lazım, beni dışlamaması lazım, toplumun dışına itmemesi lazım. Bunun dillendirilmesi gerekiyor ve arkadaşlarımız bunların dillendirdiler. Emin olun bu kardeşlerimi dinlerken yüreğimin derinliklerinde bir sızı hissetmiyorum desem asla doğru değil. Derin bir sızıyı hissediyorsunuz. Neden biliyor musunuz? Aynı coğrafyada yaşıyoruz, aynı bayrağın altında yaşıyoruz. Vatan bizim vatanımız. Peki birilerinin eli yağda baldayken, birileri bu dramı çekiyorken nasıl sessiz durabiliriz? Bu insanların hak arayışlarına nasıl sahip çıkabiliriz? Patlamada hayatlarını kaybedenleri biliyorum zaten. Milletvekili arkadaşlarımızı görevlendirdik onu da biliyorum. Ama gidin gitti bari adalet olsun.
Bakın ben helalleşme kavramından söz ettim helalleşmemiz lazım. Bir araya gelip helalleşmemiz lazım. Tarlada çalışan, yıllarını veren bir kişinin eğer sosyal güvenliği sağlanmıyorsa, bu kadar emek harcadığı halde hastaneye düştüğünde sahipsiz kalıyorsa devletin onunla helalleşmesi lazım. Sen çalıştın arkadaş, yıllarını verdin bu işe senin sigortan yatmadıysa sosyal devlet olarak bu benim karşılamam lazım demesi lazım. Bunlar olmayacaksa ne olacak? Kamplaştı toplumun bunun farkındayım. Birbirimize farklı gözlerle baktık bunun da farkındayım. Ama bunları kaldırmamız lazım.
Kadınlar çalışıyor evet. Günün 24 saati çalışıyor aslında. Yani işte çalışıyor, eve geldiği zamanda çalışıyor bunu da hepimiz biliyoruz. Tek sorununuz var birlik olmanız lazım, beraber olmanız lazım. Farklı bölgelerde yaşayabilirsiniz, eğitim düzeyiniz farklı olabilir, farklı kimlikleriniz olabilir, farklı inançlarınız olabilir, dünyaya farklı gözlerle bakabilirsiniz ama birlik olmanız lazım. Sorunlarınıza beraber sahip çıkmanız lazım. Bunu yaparsanız en büyük güç sizsiniz zaten. Sizden daha güçlü Türkiye’de kimse yok aslında. Kadınlar çok güçlü, hayatın her alanında, her zaman güçlüler kadınlar. Ama parçalanan bir yapı sesinizin duyulmasına engel olabiliyor. Kadın çalışırsa ne olur? Kadın çalışırsa bir sefer kişi başına gelir çok daha fazla olur. Üretim zincirinin önemli halkası olursa, üretirse, alın teri dökerse Türkiye çok daha hızlı büyür. Bunun yapılması lazım. Üniversiteyi okuyan, üniversiteyi bitiren, iş bulamadığı için evlere temizliğe giden kadınları biliyorum ben. O kız çocuğunu anne baba hangi umutlarla büyüttüler, üniversiteye gönderdiler, boğazlarından kestiler. Yemediler yedirdiler, içmediler içirdiler evladımız daha iyi hayat standardına sahip olsun diye. Üniversiteyi bitirecek, diploması olacak, iş bulamayacak, evlatları var ne yapacak? Kocası işsiz, kendisi evlere temizliğe gidiyor. 21.yüzyılın Türkiye’sinde kadınlar bunu hak etmiyor. O nedenle kadınların birleşmesi lazım. O nedenle kadınların hak araması lazım, o nedenle kadınların adalet araması lazım.
Efendim hukuk düzeni. Hukuk aslında her şeyi size sağlıyor. Bakın ben size okuyum. Anayasa çalışma hakkı ve ödevi. Herkesin hakkıdır diyor çalışma herkesin hakkı ve ödevidir. Benim hakkım çalışmak. Ey sosyal devlet bana iş bulmak zorundasın diyor anayasa bu hak olarak tanınıyor. Ödev? Sen bana hakkımı ver ki ben ödevimi yapıyım çalışıyım diyor anayasa. Bu hak veriliyor mu? Bu hak verilmiyor. Milyonlarca evladımız işsiz. İş bulanlarda işte malum ya sigortasız ya kayıt dışı bir yerlerde çalışıyorlar. Anayasa haklarınız var haklarınızı aramanız lazım.
Sosyal hukuk devleti. Ne demek sosyal devlet? Bütün kadın kardeşlerime bunu da anlatmak isterim. Yine ben söylemeyim bir Anayasa Mahkemesi kararından söylüyorum. Anayasa Mahkemesi kararında sosyal hukuk devleti nedir onu anlatıyor. İnsan haklarına dayalı yani kişinin hakkına dayalı olacak sosyal hukuk devleti. Kişilerin huzur, refah ve mutluluk içinde yaşamalarını güvence altına alan. Kişilerin önce diyor huzuru, refahı yani hayat standardı ve mutluluğu içinde yaşamlarını güvence altına alan devlete diyor biz sosyal devlet diyoruz. Hangi evde doğru dürüst huzur var arkadaşlar, mutluluk var. Hele şu elektrik zamlarından sonra, hele şu zamlardan sonra. Çoluk çocuğunu geçindirmek için pazara gidip pazar artıklarından acaba bir şeyler bulabilir miyim diye arayan anneleri düşünebiliyor musunuz, görebiliyor musunuz? Yani 21.yüzyılın Türkiye’sine bu yakışıyor mu?
Çalışma hayatını geliştirmek ve ekonomik önlemler alarak çalışanları koruyan. Çalışıyor kadınlar diyorlar sabahın köründe gidiyoruz, patates topluyoruz, soğan topluyoruz, mevsimlik işçiler var, gidiyorlar. Çoluk çocuk hep beraber gidiyorlar. Kimisi zeytin topluyor, kimisi fındık topluyor, kimisi çay topluyor. Bunların nerelerde kaldığını kaş kişi biliyor? Bu insanların banyo yapma hakkı var, bu hak acaba sağlanıyor mu, sağlanmıyor mu? Bu insanların tuvalete gitme hakkı var. Böyle bir imkanları var mı, yok mu Allah aşkına? Ben 21.yüzyıldan söz ediyorum. Sahipsiz insanlar bu insanlar, kendilerini sahipsiz, haklarını arayanda hiçbir organın olmadığını düşünüyor bu insanlarımız, bu kardeşlerimiz. Daha buna benzer bir sürü laf var. Bunlar diyor ki, böyledir.
İşin özü şu; kadının çalışma hakkı vardır, kadının üretme hakkı vardır, kadının sosyal güvenlik hakkı vardır bu haktır lütuf değildir altını çiziyorum haktır bu hak. Yasaların, anayasanın insana verdiği haktır. Lütuf değildir birilerinin lütfu değildir. Dolayısıyla hak olduğu için bana hakkımı teslim edin deme hakkınız var. Ey sosyal devlet, devleti yöneten siyasi iktidarlardır. Ey iktidar bana anayasanın, yasaların verdiği hakkımı teslim et deme hakkınız var sizin. Bunu dillendirmeniz lazım.
Şimdi kısaca neler yapmalıyız? Kadın istihdamını artırmak diyoruz. Zaten öyle. Kadın istihdamını nasıl artıracağız diye. Kadının güvenli bir şekilde çalışmasını nasıl artıracağız? Bunun bilinen yolu şudur, hepiniz vergi veriyorsunuz hepiniz. Sigortalı olup olmadığınızın hiçbir önemi yok. Vergi veriyorsunuz. Ben sigortalı değilim veya vergi dairesinde kaydım yok vergi ödemiyorum değil. Çocuğunuza ekmek alırken tak diye vergiyi ödersiniz. Su alırken tak diye vergiyi ödersiniz. Elektrik düğmesine bastınız değil mi 4 çeşit vergi ödersiniz. Musluğu açtınız değil mi 5 çeşit vergi ödersiniz farkında bile değilsiniz. O zaman sizin ödediğiniz vergiler istihdam yaratacak. Sizin ödediğiniz vergilerle yatırım yapılması lazım. Sizin ödediğiniz vergilerle sizin evlatlarınızın iş sahibi olması lazım. Bunun hesabını sorun. Bütün kadın kardeşlerime söylüyorum, bizim ödediğimiz vergileri nereye harcıyorsunuz diye sorun. Bunu sorduğunuz zaman demokrasi olur bu ülkede, bunu sorduğunuz zaman hak arayışınız çok daha güçlü olur bu ülkede. Ben vergi ödemiyorum değil, herkes çocuk doğduğu andan itibaren vergi öder. Bu hakkınızı bir sefer kullanın. Vergimi aldın kardeşim nereye gidiyorsun benim evladım işsiz nereye gitti benim bu vergim, kime verdin sen bu vergiyi, nereye harcadın sen bu vergiyi? Bunu sormanız lazım. Bu birinci şey.
Şimdi evlerde engelli çocuğu olan ama çocuğuna bakmak için mecburen iş bulsa dahi çalışamayan kadınlar var. Bunların kesinlikle sosyal güvenlik hakkını sağlamamız lazım. Bizim kendi programımızda var sadece engelli değil, engelli ve yaşlı, yaşlıya da evde bir yaşlı varsa o yaşlıya da kadın baktığı için çalışamıyor. O zaman sosyal devlet engelli annesini veya yaşlıya bakan anneyi sosyal güvenlik hakkına kavuşturmalı, onun güvenlik primini devlet ödemeli ve kadın belli bir yaşa gelince de ben emekli oldum diyebilmeli. Kişinin evde çalışmasıyla dışarıda çalışması arasında bir fark yok ki zaten, çalışıyor zaten. Ama çalışmak istiyor evde engellisi var bir kadın kardeşimiz bunu anlattı.
Belediyelere talimat verdik dedik ki, bütün belediyelerimiz kadın kooperatifleri kursunlar, kadınlar üretsinler, kadınlar çalışsınlar ve kadınlar kazansınlar dedik. Çok sayıda üretici kooperatifleri oldu ve bunların tek bir sorunu var malı ürettik nereye satacağız. Bunun içinde önlem aldık. Büyükşehirler başta olmak üzere kadın üreticilerinin ürünlerini alıyorlar buralarda satıyorlar. Böylece kadınlar hem üretiyorlar, hem de kazanmaya başladılar. Bunun sayısını artırmamız lazım. Kadınların bir araya gelip çok daha güzel, mükemmel kooperatifler kurmaları lazım. Sizin eliniz bereketlidir, sizin elleriniz güzeldir, sizler güzel ürünler üretirsiniz ve gerçekten de sağlık güvenliği açısından, gıda güvenliği açısından ürettiğiniz ürünler mübarektir. Bunları yaparsanız, bunların satılabileceği alanları biz yaratacağız, sizler kazanacaksınız. Dolayısıyla kazandığınız zamanda daha rahat, daha dik caddelerde, sokaklarda daha rahat, daha özgüvenle en azından gezebileceksiniz, alışverişe gidebileceksiniz, düğüne gidebileceksiniz, taziyeye gidebileceksiniz. Kimseye muhtaç olmadan bunları yapacaksınız.
Mevsimlik işçi kadınlarında çocuklarının eğitimini mutlaka sağlayacağız. Gidiyorlar beraber çocuklarla beraber. Çocuk okulu terk ediyor. Nereye gidecek bu çocuk? Çocuğu bıraksa kendisi mevsimlik işçi gidiyor aç kalacaklar bunlar. O zaman oraya öğretmen, artı karavanlar, banyoları, tuvaletleri, bütün ihtiyaçlarını giderebileceğimiz, bakın bazı belediyelerde başladık buna inşallah Türkiye genelinde bizim bütün belediyelerimizin olduğu yerlerde bunu yapacağız.
Taşımalı eğitim. Buna da son vereceğiz. Nerede bir kapatılan okul varsa açacağız, öğretmen orada olacak, öğrenciler orada olacak. Eğitime önem vermemin temel nedeni şu, eğitimde kadın ağırlığı vardır, eğitime 10 kişi alınacaksa bunun 7’si zaten kadın oluyor. Dolayısıyla kadınlara da ek istihdam imkanları böylece sağlanmış oluyor.
Yine belediye başkanı arkadaşlarıma söyledim. Yoksul mahallelerden başlayarak bütün mahallelerde kreş açacaksınız. Anne çocuğunu güven içinde getirecek bir kreşe bırakacak, çalışma hayatına atılacak. Şimdi kadın doğum yapıyor, hadi çocuk belli bir yaşa geldi kreş yok, çocuğu bırakacak yer yok. İş var ama çalışamıyor. O zaman çocuğunu rahat bırakabileceği kreşler olacak, düşük gelirli ailelerden herhangi bir ücret talep edilmeyecek. Anne güven içinde bırakacak. Çocuğun beslenmesi, çocuğun sosyalleşmesi, çocuğun eğlenmesi, arkadaşlarıyla beraber olması, akşamda anne gelince çocuğunu güven içinde alacak evine götürecek. Bunu da sağlayacağız. Kreşleri şunun için söylüyoruz, ısrar ediyoruz. Bir, kadının çalışması açısından gidip rahatlıkla çalışabilecek. İki, kreşlerdeki bütün öğretmenler kadınlar. Ne kadar çok kreş açılırsa kadınlara da o kadar iş imkanı sağlanacak.
Okul öncesi eğitim bunun temel normlarından birisi. Hocamız söyledi, Aile Destekleri Sigortasını getireceğiz Allah nasip ederse. Ama kadınların desteğiyle onu söyleyeyim. Ne demek Aile Destekleri Sigortası? Bir kişinin doğumundan ölümüne kadar bütün hayatı sigortalı olacak. Şimdi bakın, Aile Destekleri Sigortası şu onu da söyleyeyim. Ailenin geliri yoksa veya geliri asgari ücretin altındaysa o aileye düzenli sosyal devlet bir yardım yapacak. Kadının banka hesabına yatıracak bu parayı. Kadın işçi gibi, memur gibi, emekli gibi gidecek parasını çekecek çoluk çocuğunun rızkını sağlayacak. Eğer devlet bir eleman almak istiyorsa, belediye bir eleman almak istiyorsa önce o ailelerin çocuklarını alacak, onları işe başlatacak. Onlar için pozitif ayrımcılık yapacak. Bu kanunda yer alacak. Dolayısıyla efendim Aile Destekleri Sigortasından yardım alacaktım ama işte torpil yaptık şundan erken aldık. Hayır olmayacak. Başka bir birimden alırsa o zaman suç işlemiş olacak. Mecburen Aile Destekleri Sigortası kapsamına giren ailelerin çocuklarına öncelik hakkı verilecek, iş hakkı verilecek.
Boşanma davaları arttı. Üzülerek ifade edeyim ama çok arttı. Anneler bazen iki çocuğuyla, üç çocuğuyla, bazen tek evladıyla gidecek yer bulamıyorlar. Anne evinde veya baba evinde de rahat etmiyorlar. Yeni başlangıçlar fonu olacak bu Aile Destekleri Sigortası içinde. Anne çocuklarıyla beraber ayrı kalmak istiyorsa bu sigorta dalı o aileye evde tutacak, evin döşemesini de yapacak, çocuklarının gıda ihtiyacını da giderecek Aile Destekleri Sigortasından yararlanmış olacaklar.
Kayıt dışı çalışma. Özellikle söyledi bir kadın kardeşimiz. Çalışıyoruz bu kadar, tarlada çalışıyoruz, sabahın köründe gidiyoruz ama hiç sigortamız yok hastalansak ne olacak diye. Aile Destekleri Sigortası bunu sağlayacak hiçbir endişeniz olmayacak ve dolayısıyla çalışırsanız zaten sigortalı olacaksınız ama çalışamazsanız her halükarda sizin sağlık güvenceniz mutlaka ama mutlaka sağlanacak.
Önümüzdeki süreç içinde Türkiye nüfusu yaşlanacak. 2035’ten sonra Türkiye’de genç değil yaşlı nüfus daha fazla olacak. Bakın biz 2025’ten sonrasını bile düşünüyoruz çünkü sorunu bugünden görmezseniz sağlıklı çözümler üretemezsiniz. Yaşlı bakım evleri olması lazım ve bu evlerde bol miktarda özellikle kadın çalışanlar için çok büyük imkanlar var. Burada kadınlar çalışacaklar, yeni imkanlar doğacak bunlarda sağlanacak.
Bir şey daha bütün kadınlara sözümdür. Bu devlet yönetiminde en az yüzde 35 kadın istihdamı sözü veriyorum ben. Efendim vali erkek, kaymakam erkek, şu erkek, bu erkek. Bu memlekette hukuk fakültesini bitiren kadın yok mu kardeşim? Siyasal bilgileri bitiren kadın yok mu? Her yerde erkek ama kadına gelince efendim hani var ya böyle fabrikada çalışırken kadına ikinci sınıf muamele sen daha düşük ücret alacaksın diye fabrikada çalışan bir kadın kardeşim konuştu. Niye kardeşim? Hem eşitlik diyorsun, bir de kadın daha fazla çalışıyor daha düşük aylık alacaksın. Bu rezaletlere de son vereceğiz bundan emin olmanızı isterim.
Bir şeyi unutmayın. Bu kardeşiniz kim haksızlığa uğradıysa onun yanında olacaktır. Ben kimsenin inancı Allah’la kulun arasına benim girme hakkım, yetkimde yoktur. Kimsenin kimliği, kimsenin yaşam tarzı o beni ilgilendirmez. Beni ilgilendiren şu, o evde huzur var mı, o evde işsiz var mı, o evde bereket var mı, o evdeki insanlar huzur içinde o mahallede, o sokakta, o caddede, o kentte rahat gezebiliyorlar mı, rahat geçinebiliyorlar mı, huzur içinde yaşayabiliyorlar mı? Benim derdim odur. Bunu sağlamak için mücadele edeceğiz. Ama bu mücadelede asıl aktör kadınlar, sizlersiniz. Sizler hak arayın, hakkınızı arayın. Sanmayın ki, sizin hakkınızın sahibi yoktur. Kendinizi sahipsiz hissetmeyin. Şundan kesinlikle emin olun, bu ülke çok zengin bir ülkedir, bu ülke çok varlıklı bir ülkedir ama bu ülke kaynaklarını hakça bölüşmüyor. Birisine çok büyük paralar gidiyor, fakire, fukaraya ise küçük paralar vererek avutmaya çalışıyorlar.
Şu sözüm var, Allah nasip ederse hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir Türkiye’yi inşa edeceğiz. Eğer bir evde huzursuzluk varsa o huzursuzluğu en derinden yaşayan kadındır bunu hepimiz biliyoruz. Kendi ailemden de biliyorum, annemden de biliyorum rahmetli. Dolayısıyla evde huzurun olması, kadının gidip çalışması, onuru dik evine gelmesi, sürekli erkeğin eline muhtaç olmaması, çalışarak, üreterek, kazanarak, evde ikinci bir güç olarak hatta birinci güç olarak ortaya çıkması. Bu bir toplumun büyümesi ve gelişmesi için çok değerlidir.
Bakın ben size bir örnek vereyim değerli arkadaşlarım, o da ilginç bir rakamdır. OECD dediğimiz Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü var, Türkiye’de onun üyesidir. Burada her 100 kadından 49’u çalışıyor. Niye yüzde 49’u çalışıyor? Çünkü o ülkelerde hızlı büyüme oluyor, hızlı kalkınma oluyor. Herkes çalışıyor, herkes üretiyor, herkes milli geliri artırıyor. Bizde ise maalesef yüzde 28’i. Yüzde 28 – yüzde 49 arasındaki fark Türkiye’nin kalkınmasına engel olan bir farktır. Kadın ne kadar çok çalışırsa, ne kadar kadın istihdamı yaratılırsa Türkiye o kadar hızlı büyür, o kadar yeni istihdam alanları da yaratmış olur. Umutsuzluğa kapılmayın, hep beraber millet ittifakı olarak inşallah hep beraber güzel bir Türkiye’yi inşa edeceğiz.
Hepinize en içten sevgiler, saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun. Sakın ola ki, umutsuz olmayın. Sağ olun.
Tüm Fotoğraflar İçin Tıklayınız...