CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, İL BAŞKANLARI TOPLANTISININ AÇILIŞINDA KONUŞTU
Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ankara’da düzenlenen "İl Başkanları Toplantısı"nın açılışında yaptığı konuşma şöyle:
Değerli arkadaşlarım, değerli yol arkadaşlarım, zorlu bir süreçten geçerek yine bir araya geldik. Zorlu süreçten kastım halkoylamasıydı. Haksız, adaletsiz ve hukuksuz bir süreç. Bunu sadece biz söylemiyoruz, bütün dünyanın gözü önünde yaşadığımız bir süreçti bu. Bu süreçte devletin bütün kadroları kullanıldı, devletin bütün imkanları kullanıldı, bütün araçları kullanıldı, parası kullanıldı, forsu kullanıldı, televizyonları kullanıldı. Ama bunların hiçbirisi bizi yıldırmadı. Hiç birisini gerekçe göstermedik. Çünkü biz bir davaya inanıyorduk, bir demokrasi davasına inanıyorduk ve mücadelemiz bunun içindi.
Bu baskıların geleceğini biliyor muyduk? Elbette biliyorduk. Anayasa görüşmelerinden itibaren bu tür baskıların olacağını zaten biliyorduk. Ama biz sıradan bir parti değiliz. Biz dünyanın en köklü 4 partisinden birisiyiz. Bütün zor koşullara rağmen demokrasiyi inançla ve kararlılıkla savunan bir gelenekten geliyoruz. Bütün baskıları savuşturan, bütün baskılara karşı direnen bir gelenekten geliyoruz. Hiçbirimiz ama hiçbirimiz baskılara boyun eğmedik.
İNANÇLA, KARARLILIKLA SANDIĞA GİTTİK
O nedenle bütün arkadaşlarıma, bütün örgütüme yürekten teşekkürlerimi sunuyorum. Bir kez daha Cumhuriyet Halk Partisinin demokrasi için ne kadar önemli bir parti olduğu gerçeğini sadece Türkiye’ye değil bütün dünyaya anlatmış olduk. Altını çiziyorum, sadece Türkiye değil bütün dünyaya anlatmış olduk. Çorbada tuzu olan herkese, İl Başkanı, İlçe Başkanı, Gençlik Kolları, Kadın Kolları, herkese yürekten teşekkür etmek benim boynumun borcudur. Bütün baskılar. Baskı derken sadece devletin baskısını kastetmiyorum. Kurşunlanan arkadaşlarımız oldu, bıçaklanan arkadaşlarımız oldu. Saldırıya uğrayan kadınlarımız oldu. Ama hiçbirisini gerekçe göstermedik. İnançla, kararlılıkla sandığa gittik. Bu çok önemliydi. Çünkü bu ülkenin umuda ihtiyacı var. Güçlü bir geleceğe ihtiyacı var. Biz çocuklarımızı baskının olduğu bir Türkiye’de değil, demokrasinin yaşadığı bir Türkiye’de yetiştirmek istiyoruz. Bunun için bizim yaptığımız mücadele bizim demokrasi tarihimizin dönüm noktalarından birisidir. Bunu bütün arkadaşlarım, bütün İl Başkanı arkadaşlarım çocuklarına ve torunlarına rahatlıkla anlatabilirler.
O kadar ki, “Hayır” diyenlere terörist dediler. Asla aldırmadık. Çünkü biz kim olduğumuzu gayet iyi biliyorduk. Dini en acımasız şekilde istismar ettiler, aldırmadık. Çünkü biz herkesin inancına saygılıydık. O kadar ki, “Evet” demenin farz, “Hayır” demenin günah olduğunu anlatmaya çalıştılar. Ama biz inancımıza güveniyorduk. Biz ülkemizi ve insanlarımızı seviyorduk. İnsanlarımız arasında ayrım yapmama gibi bir gelenekten geliyorduk. Bütün bunlara rağmen biz kararlılıkla yolumuza devam ettik.
Hatta o kadar ki, yıllarca bir araya gelmediğimiz, birlikte konuşmadığımız pek çok çevreyle, sivil toplum örgütüyle, siyasal partilerle, onların mensuplarıyla bir araya geldik. Bir baktık ki, Türkiye’yi düşünen sadece bizler değiliz, bizim gibi milyonlar var. Kimisi sıradan yurttaş, kimi sivil toplum örgütleri altında kümelenmiş, kimisi sendikalarda kümelenmiş, kimisi farklı siyasal partilerde kümelenmiş ve gördük ki biz bir demokrasi paydasını oluşturduk ve bunu genişletme ihtiyacındayız. Bu açıdan hepimize büyük görevler düşüyor.
Değerli arkadaşlarım, kuşkusuz bunu sadece CHP’liler yapmadı. Eğer bu ülkede seçmenin yüzde 50’den fazlası demokrasiyi savunup tek adam rejimine karşı “Hayır” diyorsa bu sadece ve sadece CHP’nin başarısıdır dersek doğru olmaz. Ana aktör Cumhuriyet Halk Partisidir ama arkasında milyonlar vardır. Dolayısıyla başarı bu ülkenin başarısıdır. Başarı bizim insanımızın başarısıdır. Bütün baskılara rağmen direnen insanımızın başarısıdır. O insanları hepimiz saygıyla selamlamalıyız.
Şöyle bir düşünün, 1982 anayasasını düşünün aynı koşullarda neredeyse halkoylamasına gittik. O dönem yüzde 94 oranında “Evet” çıkmıştı, şimdi en azından seçmenin yüzde 50’den fazlası “Hayır” diyebildi. Demokrasi açısından geldiğimiz bu nokta çok ama çok önemlidir değerli arkadaşlarım.
OYLAR SANDIKTA DEĞİL, YÜKSEK SEÇİM KURULUNDA ÇALINDI
Kuşkusuz bir gerçeğin daha altını çizerek bütün İl Başkanlarıma teşekkür etmek isterim, Kadın Kollarına ve Gençlik Kollarına. Halkoylamasının yapıldığı ve Genel Merkezde değerlendirildiği akşam sandıklardan ıslak imzalı tutanakların geliş oranı yüzde 97.44’tür. Bu çok önemlidir. Yüzde 97.44’tür. O nedenle bizim tarihimizde bir ilktir bu. İl Başkanlarımız ve İlçe Başkanlarımız, Kadın Kollarımız, Gençlik Kollarımız ve gönüllülerimiz, artı diğer siyasi partilerin sandık görevlileri yüzde 97.44 oranında ıslak imzalı tutanakları o akşam Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi değerlendirdi. Bu açıdan verdiğiniz çabanın, gösterdiğiniz çabanın ne kadar değerli olduğunu sizinle paylaşmak istedim. Bu başarı hepimizin ortak başarısıdır.
SİYASİ OTORİTENİN ÖNÜNDE EĞİLEN VE TALİMATLA HAREKET EDEN KİŞİYE HAKİM DENMEZ
Değerli arkadaşlarım, bizler sandıklara sıkı sıkı sahip çıktık ve vatandaşlarımıza şunu söyledik, “Sandığa gidin oy kullanın sandığın güvenliği bize ait.” Ve biz bunu yaptık. Halkımıza verdiğimiz sözü sonuna kadar tuttuk. Ama bir geriye dönüp baktık ki oylar sandıkta değil, Yüksek Seçim Kurulunda çalındı. Hırsızlığın adresi başka bir yer olmuş. Aklımıza gelmedi mi? Emin olun gelmedi emin olun. Çünkü orada hakimler var. Hakimlerin siyasal görüşleri olabilir ama vicdanı olmayan bir hakim olmaz diye düşündük, ahlakı olmayan bir hakim olmaz diye düşündük. Bir hakim dediğin vicdanlıdır, bir hakim dediğin ahlaklıdır, bir hakim dediğin hukukun üstünlüğüne inanır, bir hakim dediğin insan haklarına ve demokrasiye saygılıdır. Bu kadar saygısız bir grubun Yüksek Seçim Kurulunda kümelendiğini hiç düşünemedik. Ağır konuştuğumu biliyorum. Bu ağır konuşmayı da onların hak ettiğini de çok iyi biliyorum. Eğer bir hakim cübbe giyiyorsa düğmesi ve iliği olmaz. Ama bu referandum, bu halk oylaması bize şu gerçeği gösterdi. Orada kümelenen bir grup hakimin cübbesi var, ilikleri var ve düğmeleri de var. Siyasi otoritenin önünde eğilen ve talimatla hareket eden kişiye hakim denmez. Onlar olsa olsa toplumun en zavallı kişileridir. İradesiz kişilerdir.
Diyeceksiniz ki veya vatandaşlarımız sorabilir gittiğiniz illerde, “Ya siz Yüksek Seçim Kuruluna niye güvendiniz kardeşim, niye güvendiniz?” Şunun için güvendik, kanun maddeleri o kadar açık ki, bu kanun maddelerini anlamak için hukuk fakültesini bitirmeye gerek yok, ilkokulu bile bitirmeye gerek yok, okuma yazma bilmeye gerek yok. Bir nohut kadar akıl varsa bunları anlar. Bir daha söylüyorum nohut kadar akıl varsa bu maddeleri anlar. Bu okuyacağım iki maddeyi cebinize koyacaksınız. Seçim kanunun iki maddesini cebinize koyacaksınız. Gittiğiniz her kahvede, her lokantada, her oyunda, her parkta, her fabrikada, her tarlada çıkaracaksınız vatandaşa okuyacaksınız. Yüksek Seçim Kurulunun nasıl bir kanunsuzluğa imza attığını vatandaşa anlatacaksınız. Ne diyor? “Üzerinde İlçe Seçim Kurulu bulunmayan zarflar geçersiz sayılır”. Bunu anlamak için nohut kadar akıl yeterli değil mi? Hukuk fakültesini bitirmeye, okulları bitirmeye gerek yok. Geçersiz sayılır diyor. Ama bunlar, cübbe giyenler, ilikleyenler ve siyasi otoritenin emrinde olanlar bunu anlamazlıktan geldiler ve geçerli saydılar.
BU REZİLLİĞİ SADECE BİZ DEĞİL, BÜTÜN DÜNYA BİLİYOR
Aynı şekilde 101. madde “Arkasında sandık kurulu mührü bulunmayan oy pusulaları geçersizdir”. Ama bunlar geçerli yaptılar. Ne zaman yaptılar? Onu da birazdan anlatacağım. Neden diyoruz bu referanduma mühürsüz referandum, mühürsüz seçim? Bunun için. Vatandaş sandığa gitti, 49 milyon vatandaş oy kullandı “Evet” veya “Hayır”. Herkesin “Evet”ine ve herkesin “Hayır”ına hep saygı duyduk. Ama bir şeye inandık hukukun üstünlüğüne, bir şeye inandık vicdanı olmayan hakim olmaz dedik, ahlakı olmayan hakim olmaz dedik. Ama bir gördük ki vicdan sahibi ve ahlak sahibi olmayan hakimler de var. Bunları da gördük.
Değerli arkadaşlarım, şuna da inandık. Kanunlar bu kadar açık ama Yüksek Seçim Kurulunun değerli arkadaşlarım genelgeleri de var. 16 Şubat 2017, 16 Şubat düşünün. 135/1 sayılı genelge. Söylediğim bu iki kanun maddesini hatırlatıyor genelgede, “Mühürsüz oy pusulaları, mühürsüz zarflar geçersiz sayılacaktır” diye genelge yayınlamış 16 Şubat’ta. Biz de dedik doğrudur kanun böyle diyor genelge de mecburen böyle diyecek zaten. Eğitim filmlerine baktık. Sandık Başkanlarını eğitiyorlar, küçük küçük filmler yapmışlar. O filmlerde de aynı şey yazıyor. Mühürsüz zarflar geçersizdir, mühürsüz oy pusulaları geçersizdir, bunlar geçerli sayılmayacaktır diye kendi filmlerini yapmışlar ve eğitiyorlar. Yurtdışı sandık başkanlarına, yurtiçi sandık başkanlarına göndermişler. En son gönderdikleri değerli arkadaşlarım, 16 Nisan 2017 sabaha karşı 05.58’de genelgede de aynı şey var. Fakat birileri araya giriyor, doğuda sayım bittikten sonra kural değişiyor. Maçın ortasında kurallar değişiyor. Peki bu gerçeği sadece biz mi biliyoruz? Bu rezilliği sadece biz değil, bütün dünya biliyor arkadaşlar. Sadece biz değil bütün dünya bu rezilliği biliyor. Türkiye’yle ilgili, halk oylamasıyla ilgili yazılan bütün raporlarda bütün bu adaletsizlikler tek tek sıralanmış vaziyette. En son Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinde de Türkiye üçüncü lige düşürülürken, 2004’te çıkmıştık denetim sürecinden, yeniden denetim sürecine girerken o denetim sürecine girmenin nedenlerinden birisi de maalesef bu değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım, çalışmalarınızı biliyorum, birebir takip ettim, çoğu ile geldim. Yeni bir çalışma yöntemini referandum süresince götürdük. Toplumun en duyarlı kesimleriyle birebir muhatap olmaya, onlarla birebir konuşmaya, bir masanın etrafında oturup dertleşmeye özen gösterdik.
Bu referandum süreci bize şunu gösterdi:
- Bir; çalışırsak kesinlikle kazanırız. Bu çok önemlidir. Sıradan bir cümle değildir arkadaşlarım. Referandum süreci bu gerçeği bize göstermiştir. Çalışırsak sonuç alırız. Ve çalıştık ve sonuç aldık. Çok önemli bir sonuç aldık. Bütün baskılara rağmen çok önemli bir sonuç aldık. Bütün imkansızlıklara rağmen çok önemli bir sonuç aldık. Kendi aylığından kesip referanduma para harcayan İl Başkanlarım oldu. Çünkü ülkesini seviyordu, geleceğe umutla bakacağımız bir Türkiye’yi inşa etmek istiyordu. Bütün imkansızlıklara rağmen aldık. Demek ki çalışırsak kazanırız.
- İki; çalışırken hiç kimseyi bu süreçte ötekileştirmedik, hiç kimseyi. Bu çok ama çok önemli bir olaydı. İlk kez Cumhuriyet Halk Partisi olarak siyasi parti ayrımı gözetmeksizin, sivil toplum ayrımı gözetmeksizin, inanç farkı gözetmeksizin, kimlik farkı gözetmeksizin hiç kimseyi ötekileştirmeden herkesle tokalaşma imkanı yakaladık. Bu çok önemli. Bunu yaptığımız ve devam ettirdiğimiz sürece Türkiye’nin birleştirici gücünün Cumhuriyet Halk Partisi olduğunu geniş kitlelere aktarabiliriz. Bu bizim ilk adımımızdı. Bu adımı sürdüreceğiz. Kararlılıkla sürdüreceğiz ve inanarak sürdüreceğiz.
- Üç; bu süreçte hiç kimsenin kimliği, hiç kimsenin inancı ve hiç kimsenin yaşam tarzını siyasete malzeme etmedik. Referanduma da malzeme etmedik. Herkesin kimliğine, herkesin inancına ve herkesin yaşam tarzına saygı gösterdik. Ve şunu gördüler; Cumhuriyet Halk Partililer hiç kimsenin kimliğiyle uğraşmazlar, hiç kimsenin yaşam tarzıyla uğraşmazlar. Hiç kimsenin inancıyla uğraşmazlar. Onlar hepimizin birlikte Türkiye’de onur ve gururla yaşamasını isterler. Bu algı toplumun geniş belleğine yerleştirilmiş vaziyette ve biz bu algıyı güçlendirmek zorundayız.
- Dört; ayrıştırıcı dil kullanmadık. Ayrıştırıcı, ötekileştirici bir dil kullanmadık. Bizi en acımasız şekilde eleştirdiler, hakaret ettiler, açıkça küfrettiler ama biz duymadık, ama biz görmedik. Öfke üzerine siyaset kurmadık. Çünkü biz Mevlana’nın torunlarıyız değerli arkadaşlarım. Mevlana’nın, Hacı Bektaş’ın, Karacaoğlan’ın, Yunus Emre’nin, Dadaloğlu’nun, Köroğlu’nun torunlarıyız. Bu ülkenin hümanizmasını biz yaşattık bu referandum süresince. Öfkeye teslim olmadı hiçbir arkadaşım. Sandık başında kurşunlanarak ölen Cumhuriyet Halk Partililer oldu. Referandum sırasında kurşunlanarak öldürüldüler. Öfkeye yine teslim olmadık. Şu algı artık toplumun belleğine yerleşmek zorundadır. Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye’yi en sağlıklı, en tutarlı yönetecek olan partidir. Bunun mücadelesini hep birlikte vereceğiz.
- Beş; körü körüne değil bilgiye dayalı muhalefet yaptık. Bu süreçte elde ettiğimiz en büyük kazanımlardan birisi körü körüne muhalefet değil bilgiye dayalı muhalefet yaptık. Ne demek körü körüne muhalefet? Her yapılan doğru veya yanlış düşünmeden muhalefeti bir tarafa bıraktık. Doğruya doğru, eğriye eğri dedik. Böylece ilk kez Cumhuriyet Halk Partili olmayan veya hayatında hiç CHP’ye oy vermeyen vatandaş bize kulak kabarttı. Evet bunlar bilgiye dayalı muhalefet yapıyorlar. Yanlış yapmıyorlar bunlar, doğruyu söylüyorlar. Ben CHP’ye oy vermedim ama diyor vatandaş, ama onlar doğruyu söylüyorlar. Milletvekili arkadaşlarıma söyledim İl Başkanlarıma, İlçe Başkanlarıma da sizler söyleyeceksiniz. Bilgiye dayalı muhalefet bizim demokrasi çıtamızı yükseltir. İl, İlçe Başkanlarıyla hatırlarsanız bir toplantı yapmıştım. Bütün ayrıntıları vermiştim anayasa değişikliğiyle ilgili. Beni sevindiren unsur bütün örgütün o ayrıntıları olduğu gibi Türkiye’nin geneline taşımış olmasıdır. Çok değerliydi bu, çok ama çok değerliydi. Her kafadan bir sesin çıkmadığı bir uyum içinde çalışan bir örgüt tablosu sergiledik. Bu bizim için çok önemlidir. Bizim bu çalışmamızı bozmak istediler, televizyon kanallarıyla, miting meydanlarında vs. ama hiçbirimiz onlara esir olmadık. Tam tersine inandığımız, bildiğimiz doğru yoldan yolumuza devam ettik.
- Altı; can ve mal güvenliği, demokrasiye olan bağlılık. Bizim gibi düşünmeyen insanların da haklarını savunmak. Bu bizim temel görevlerimizden birisi oldu. Ve bu süreçte biz bunu geniş kitlelere aktarma imkanı bulduk. Demokrasi sadece benim için değil, döndük o vatandaşa dedik ki senin içinde demokrasi geçerli olmalıdır. Ben yanlış düşünebilirim ama sen farklı düşünsen dahi beni uyarmalısın. Demokrasinin erdemini ve güzelliğini, insan için ne kadar değerli olduğunu geniş kitlelere aktarma fırsatı bulduk değerli arkadaşlarım. Biz bütün bunları yaparken önemli bir başarıya toplum olarak imza attık. Diğer siyasal partiler bizim bu tavrımızdan etkilendiler. Diğer sivil toplum örgütleri bizim bu tutumumuzdan etkilendiler. Diğer meslek kuruluşları hepsi dönüp Cumhuriyet Halk Partisi doğruyu yapıyor dediler. Ve hep beraber bir demokrasi ortak paydasını oluşturduk değerli arkadaşlarım. Demokrasi ortak paydası. Şimdi bu paydayı büyütmek zorundayız. Bu paydayı genişletmek zorundayız.
NEZAKET ZİYARETLERİ SÜRECİMİZ BAŞLIYOR
Ne yapacağız?
Bir; önümüzdeki iki ay içinde her bir İl Başkanı ve İlçe Başkanı bu halkoylaması sırasında gittiğiniz her yere bir kez daha gideceksiniz. Nezaket ziyaretleri sürecimiz başlıyor iki ay. Hiçbir yorum yapmadan ister vatandaş “Evet” oyunu kullansın, ister “Hayır” oyunu kullansın ‘size sandığa gittiğiniz için teşekküre geldik’ diyeceksiniz. ‘Demokrasi için önemli bir sınav verdik, biz vatandaş olarak görevimizi yaptık, siz de vatandaş olarak görevinizi yaptınız. Ama süreci gayrimeşru hale getiren siz değilsiniz, siyasi otoritenin emrinde olan Yüksek Seçim Kuruludur. Ayıp sizde değil, ayıp oradan kaynaklanmıştır. Süreci gayrimeşru hale getiren siz değilsiniz, siz gittiniz vatandaş olarak görevinizi yaptınız. Size şükran borçluyuz onun için buraya geldik, onun için size teşekkür ediyoruz. Ama Ankara’daki beylerin emrine giren, kendilerine yargıç sıfatı yakıştıran ama bizim asla yakıştırmadığımız insanlar bu süreci bozdular, gayrimeşru hale getirdiler.’ Nasıl diye sorarlarsa cebinizden o iki maddeyi çıkarıp okuyacaksınız. Gayet basit, iki maddeyi çıkarıp 98 ve 101. maddeleri okuyacaksınız. ‘Bunun aksini yaptılar onun için bu gayrimeşrudur. Onun için bu mühürsüz referandumdur.’ Mührün olmadığı hiçbir belge geçerli değildir arkadaşlar. Noter örneğini verin. Notere gittiniz, ifade verdiniz, tutanağa geçti, noter mühürlemezse o belgeyi dünyanın neresine götürürseniz götürün hiçbir anlamı yoktur. Boşuna mı kanun diyor mühürsüz oy pusulası geçersizdir diye?
EŞKIYA DÜNYAYA HÜKÜMDAR OLMAZ
Ve bir ayıba daha imza attılar değerli arkadaşlarım. “Tam kanunsuzluk koşulları yaşanmamıştır” diyor Yüksek Seçim Kurulu. Ne demek tam kanunsuzluk? Tam kanunsuzluğun bütün koşulları oldu. Her yaptıkları açıklamadan sonra birazdan daha batıyorlar. Bunların hepsini anlatacaksınız. “Yüzde 51’le kazanıldı” deniyor. Ama hiçbirisi gülmüyor, hiçbirisi hayatından memnun değil. Ölü toprağı serpilmiş gibi. Niçin? Kaybettiklerini çok iyi biliyorlar. Dünyanın gözü önünde kaybettiklerini çok iyi biliyorlar. O kadar ki, şimdi birbirlerini suçluyorlar. Düne kadar yol arkadaşı olanlar şimdi birbirlerini hain olarak suçluyorlar. Neden? Kaybettiklerini biliyorlar, yanlış yaptıklarını biliyorlar. Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz değerli arkadaşlarım. Gideceksin yargıyı ayarlayacaksın, onlara bir şeyler vaat edeceksin, sonra geleceksin “ben kazandım” diyeceksin. Kim yutacak bunu? Kazanan biziz. Her yerde gururla söyleyeceksiniz. Kazanan biziz, bu ülkenin insanıdır, bu ülkenin demokrasisidir. Bütün baskılara rağmen kazanan biziz arkadaşlar. Onlar üzülüyorlar, onlar birbirlerine girdiler, onlar kavga ediyorlar, onlar birbirlerine hain diyorlar. Onlar vicdansızlıktan, ahlaksızlıktan söz ediyorlar. Çünkü kaybettiklerini çok iyi biliyorlar. Sadece onlar mı biliyor? Bütün dünya biliyor.
O açıdan biz önümüzdeki iki ay teşekkür ziyaretleri yapacağız ben dahil. Gittiğim her yere tekrar gideceğim, konuştuğum herkesle tekrar konuşacağım, tekrar tokalaşacağız, tekrar anlatacağız. Demokrasinin ne kadar önemli bir kavram olduğunu, bir yaşam tarzını demokrasiyle elde ettiğimizi, özgür yaşam tarzını demokrasiyle elde ettiğimizi, düşünce özgürlüğünü demokrasiyle elde ettiğimizi, medya özgürlüğünü demokrasiyle elde ettiğimizi anlatacağız. Tek adam rejiminin Türkiye’ye hangi felaketleri getireceğini de hep birlikte yaşayacağız, hep birlikte göreceğiz ve yaşayacağız.
KAPIMIZIN ÇALINMASINI BEKLEMEYECEĞİZ, BİZ GİDECEĞİZ VATANDAŞIN KAPISINI ÇALACAĞIZ
Değerli arkadaşlarım, Gençlik Kolları onlara da teşekkür ediyorum. Kadın Kolları, onlara da teşekkür ediyorum. İl Başkanlarından ricam, Kadın Kollarına önem verin. Hangi talepte bulunuyorlarsa bu taleplerini mutlaka karşılayın. Çalmadığımız kapıları onlar çalabiliyorlar. Giremediğimiz evlere onlar giriyorlar. Mitingler yararlıdır evet. Demokrasilerde olur mu? Evet. Ama daha önemli olan nedir? Eve girmektir. Kapıyı çalıp eve girmektir. O nedenle Kadın Kollarının önemi çok ama çok fazladır. Partimiz açısından da çok önemlidir. İstanbul’da kadınların, Ankara’da kadınların, İzmir’de kadınların, Türkiye’de kadınların, Kadın Kollarının ne kadar büyük bir özveriyle çalıştığını gayet iyi biliyoruz. O açıdan hepimize düşen görev Kadın Kollarına destek olmaktır.
Gençlik Kolları, destek olacaksınız. Her türlü taleplerini karşılayacaksınız. Eğer bir talebi var karşılayamıyorsanız, imkanınız yoksa haber vereceksiniz. Kadın Kollarının, Gençlik Kollarının şu talebi var biz karşılayacağız. Genel Merkez olarak biz karşılayacağız. Tam bir uyum içinde çalıştık bu süreçte. Referandum süreci partinin tam anlamıyla uyum içinde çalıştığı bir süreçtir. Bu uyumu bundan götüreceğiz ve sürdüreceğiz. “Hayır” diyen demokrasiye bağlı bütün siyasal partilerle yakın ilişkilerimizi sürdüreceğiz. Onlara da teşekkür borçluyuz, onlarda mücadele ettiler, onlar da demokrasiyi savunuyorlar.
Değerli arkadaşlarım son sözüm şu; kapımızın çalınmasını beklemeyeceğiz vatandaşla temas etmek için. Biz gideceğiz, biz vatandaşın kapısını çalacağız, biz oturacağız çayını, kahvesini biz içeceğiz, derdini biz dinleyeceğiz. “Bir emrin var mı” diyeceğiz. “İletmek istediğin bir şey var mı” diyeceğiz, “bir sorunun var mı” diyeceğiz. Her yerde bunu yapacağız. Süreç şu anda demokrasiden yana çalışıyor, ibre demokrasiden yana, insan haklarından yana.
Geçen gün iktidar partisinden birisine şunu söyledim. Efendim demokrasi demokrasi. Hapiste 150’nin üstünde gazeteci varsa siz demokrasiyi dünyanın hiçbir ülkesine anlatamazsınız. Hangi demokrasiden söz ediyorsunuz? Bir kişinin iradesi üzerine 150’nin üstünde gazeteci hapse mi atılır? Tahliye kararı veren savcı, tahliye isteğinde bulunan savcı ve tahliye kararı veren hakim için açığa alıyorsunuz bunu. Kimin talimatıyla alıyorsunuz? Tek kişinin talimatıyla alıyorsunuz. Demokrasiden sınıfta kalmış, bütün dünyanın gözü önünde üçüncü lige itilmiş bir siyasal iktidarla karşı karşıyayız. Demokrasiyi savunan ise milyonlar var. Demokrasiden yana olan milyonlar var. Yüzde 49 onların ifadesiyle, ki bize göre yüzde 50’nin üzerinde bir kitle demokrasiye sahip çıkıyorsa önümüzde hiçbir engel yoktur arkadaşlar. Hiçbir engel yoktur ölüm dışında. Bunun mücadelesini yapacağız. Bu mücadelede yol arkadaşlığı çok önemlidir. Bu mücadelede birliktelik çok önemlidir. Bu mücadeleyi kendimiz için değil, çocuklarımız, torunlarımız ve ülkemiz için yapacağız.
Mücadelemiz kutlu olsun değerli arkadaşlarım. Hepinize teşekkür ediyorum.
Kaynak: chp.org.tr