CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, “BURSA İNEGÖL MUHTARLAR VE STK TEMSİLCİLERİYLE BULUŞMA TOPLANTISI”NDA KONUŞTU
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Önümüze gelen anayasa değişikliğine göre Başkan iki dönem seçilebiliyor. Üçüncü dönem seçilemiyor. İkinci dönemin sonunda meclisi feshedebilir. Kendisi de seçime girer. Böylece ne olacak? 5 yıllık süreyi doldurmadığı için üçüncü dönemde seçilme ihtimali olacak. Asıl amaç bu!” dedi.
Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun Bursa İnegöl Muhtarlar ve STK Temsilcileriyle Buluşma Toplantısında yaptığı konuşma şöyle:
Efendim hepinize afiyet olsun. Kahvaltımızı yaptık, şimdi güzel bir sohbet gerçekleştireceğiz. Bir siyasi partinin Genel Başkanı olarak değil, sizler gibi ülkesini seven, vatanını seven, bayrağını seven, aynı atmosferde yaşamayı ilke edinen, herkesin evinde huzur olsun, herkesin evinde bereket olsun, herkesin işi, aşı olsun diye bir vatandaş olarak konuşacağım. Size gidin sandıkta “Evet” oyu verin, gidin sandıkta “Hayır” oyu verin diye bir telkinde de bulunmayacağım.
Sizden isteğim sadece ve sadece şu; sandığa giderken elinizi vicdanınıza koyun ve sandığa öyle gidin. Başkanın da dediği gibi bu bir parti yarışı değil, hükümet değişmiyor, bakanlar değişmiyor, Başbakan değişmiyor. Ne değişiyor? Anayasada değişiklik yapılıyor. Bu anayasa kimin anayasası olacak? Benim de anayasam, sizin de anayasanız, bir başkasının da anayasası olacak. Adı üstünde anayasa, bütün kanunların uyması gereken bir yasa. O zaman bu anayasa nasıl olmalı bunu size anlatmaya çalışacağım. Bana yönelik eleştiriler var, onları da mümkün olduğu kadar ifade etmeye, düşüncelerimi sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Sizden ne beni alkışlamanızı, ne slogan atmanızı istemiyorum. Sadece ve sadece beni dinlemenizi istiyorum. Aklınıza bir soru gelirse her zaman sorabilirsiniz. Efendim bu konuda kafamız karışık diyorsanız, size olabildiğince, gerekirse maddelerin ismini vererek, gerekirse maddeleri okuyarak anlatmaya çalışacağım. Bu kadar basit. Zaten tartıştığımız konu ne? 18 tane madde arkadaşlar. Hani böyle binlerce madde olur da binlerce maddeyi tartışırız, işin içinden çıkamayız. Yok öyle bir şey. 18 tane maddeyi oturacağız dinleyeceğiz, okuyacağız ve kararımızı vereceğiz.
BİRİNCİ KONU, CUMHURBAŞKANI TARAFLI MI OLSUN TARAFSIZ MI?
Şimdi birinci konu şu değerli arkadaşlarım, bir ülkenin Cumhurbaşkanı taraflı mı olsun, tarafsız mı olsun? Ne kadar basit bir soru değil mi? Bir ülkenin Cumhurbaşkanı, yeni seçilecek Başkan taraflı birisi mi olsun, tarafsız birisi mi olsun? Taraflı birisi olsun diyorsanız gideceksiniz “Evet” oyunu kullanacaksınız, hayır tarafsız birisi olsun diyorsanız “Hayır” oyu kullanacaksınız. Bunun partilerle bir ilgisi var mı? Hiçbir ilgisi yok. Tercih ne? Tercih gayet net, Başkan partizan mı olmalı, Başkan tarafsız mı olmalı? Bu kadar basit. Şu soruyu sorabilirsiniz taraflı olsa ne olur, tarafsız olsa ne olur? Öyle ya bu da bir soru. Tarafsız niye olmuş bugüne kadar? Niye hep tarafsız olsun demişiz Cumhurbaşkanı? Nedeni şu değerli arkadaşlarım, Cumhurbaşkanı adı üstünde Cumhurun başkanıdır. Yani 80 milyonu temsil eder hangi partiden olursa olsun, hangi kimlikten olursa olsun, hangi inançtan olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ister yurt içinde, ister yurt dışında tamamını temsil eder. Temsil ettiği içindir ki arabasında Türkiye Cumhuriyeti bayrağı taşır. Ben taşıyamam, Binali Bey de taşıyamaz, bakanlar da taşıyamazlar. Ama Cumhurun başkanı olan ve cumhuru temsil eden arabasında Türk bayrağı taşır. O nedenle tarafsızdır. Taraflı olursa ne olur? O zaman 80 milyonu temsil edemez. Kimi temsil eder? Kendi partisinin üyelerini temsil eder. Bu doğrudur diyorsanız cumhuru temsil etmesin, mensup olduğu partinin Genel Başkanı aynı zamanda onu temsil etsin diyorsanız gideceksiniz “Evet” oyu kullanacaksınız. Hayır bu doğru değil 80 milyonu temsil etsin diyorsanız “Hayır” oyu kullanacaksınız. Zor bir soru mu hayır, makul bir soru mu? Makul üzerinde düşünülmesi gereken bir sorudur. Olay budur. Bu kadar basit. Öyle kavgaya, dövüşe falan gerek yok bu kadar basit. Herkesin rahatlıkla kavrayacağı, herkesin rahatlıkla anlayacağı olan budur.
YENİ MODEL GEÇERSE İL BAŞKANI DA CUMHURBAŞKANI’NI TEMSİL EDECEK
Efendim bu çıkarsa devlette çift başlılık biter. Bu doğru değil. Devletimizde çift başlılık yok arkadaşlar. Niye çift başlılık yok? Bizim devletimizde ve bütün demokrasilerde kamuda görev alan herkesin görev alanı tanımlanmıştır. Kim tanımlamış? Türkiye Büyük Millet Meclisi. 550 milletvekilinin olduğu yerde herkesin görev alanı bellidir. Tapu memurunun görev alanı belli mi? Belli, ne iş yapacağı belli. Nüfus memurunun belli mi? Belli. Müftünün belli mi? Belli. Muhtarın belli mi? Belli. Cumhurbaşkanının belli mi? Onun da görev alanı belli anayasada yazılı. Milletvekili onun da belli. Türkiye Büyük Millet Meclisi? Onun da görev alanı belli. Vali? Onun da görev alanı belli. Kaymakam, büyükelçi? Herkesin görevi bellidir. Çift başlılık ne zaman çıkar? Ben kendi görev alanım dışına çıkıp bir başkasının görev alanına müdahale edersem çift başlılık olur. Neden çift başlılık olmasın deniyor? Herkesin görev alanı bellidir kimse o görev alanının dışına çıkmasın. Peki yeni anayasa değişikliğine “Evet” dersek ne olur? Devlette çift başlılık olur. Nasıl? Çünkü seçilecek olan Başkan hem Başkan, cumhurun başkanı aynı zamanda da bir partinin Genel Başkanı olacak. İki başlılık; hem Başkan 80 milyon, hem bir partinin Genel Başkanı. Şimdi diyorsanız ki, bir kişi hem partinin Genel Başkanı olsun, hem tarafsız olmasın, hem cumhuru temsil etsin o zaman gideceksiniz “Evet” oyu kullanacaksınız. Derseniz ki, bu yanlıştır, partinin Genel Başkanı ayrıdır, cumhuru temsil eden kişinin tarafsız olması lazım, her vatandaşa eşit mesafede olması lazım. O zaman da gidip “Hayır” oyu kullanacaksınız. Bazı arkadaşlarım şunu düşünebilirler olsun, hem partinin Genel Başkanı olsun, hem de Başkan olsun. Bu da bir tercihtir. Peki bunun yansımaları ne olur onu düşünmemiz lazım. Yansıması şu olur; ilde bugün beni kim temsil eder? İl Başkanı. Binali Bey’i kim temsil eder? AKP’nin İl Başkanı. MHP’yi kim temsil eder ilde? Devlet Bey’i de İl Başkanı temsil eder. Peki Vali ilde kimi temsil eder? Vali ilde Cumhurbaşkanını temsil eder. Çünkü hem devletin valisidir, hem de hükümetin valisidir. Valide arabasında Türk bayrağı taşır. 3 kişidir Türk bayrağı taşıyan Cumhurbaşkanı, Vali ve Büyükelçi. Büyükelçi de hem devleti, hem hükümeti temsil eder.
Şimdi yeni model geçerse İl Başkanı da Cumhurbaşkanını temsil edecek, Vali de temsil edecek. Niçin? Cumhurbaşkanı aynı zamanda bir partinin Genel Başkanı. Şimdi yapılan değişikliğin nasıl sonuçlar doğurduğunu hepimizin bilmesi lazım. Anlatımı güzel ama nasıl sonuçlar doğuracak. Ne olacak? İlde kavga olacak. Vali diyecek ki ben temsil ediyorum, hangi partiden seçilmişse onun İl Başkanı da valiye diyecek ki bir dakika arkadaş kusura bakma cumhuru ben temsil ediyorum. Sadece tepede çift başlılık değil, aşağıda da çift başlılık olacak. Diyorsanız ki, hem tepede, hem altta çift başlılık olsun gerekirse bunlar kavga ederler ama 3 gün sonra da barışırlar gidelim oyumuzu verelim diyorsanız bu makuldür “Evet” oyu kullanacaksınız. Bu makul değildir yanlıştır diyorsanız “Hayır” oyu kullanacaksınız bu kadar basit.
MİLLETİN AKLIYLA ALAY ETMEK…
Bir başka konu, tartışılan bir konu meclisi fesih yetkisi. Efendim böyle bir yetki yok. Bu yetki bugünkü anayasada da var. Bugünkü anayasada Başkanın yani Cumhurbaşkanının meclisi feshi seçim sonrası 45 gün içinde hükümetin kurulmamasına bağlı. O da ihtiyari. Başkan isterse fesheder, isterse etmez. Nasıl oluyor? Bugünkü anayasaya göre seçim oldu hükümet kurulamadı, 45 gün geçti gene hükümet kurulamadı. O zaman Cumhurbaşkanı diyor ki, “Kusura bakmayın görev süresi dolmadan yani 5 yıl dolmadan, 4 yıl dolmadan ben meclisi feshediyorum buyurun beyler yeniden seçime gidelim.” Var mı bugün? Var. Peki yenisinin mevcutla farkı nedir? Farkı şu değerli arkadaşlar, yenisinde hiçbir gerekçe göstermeden öyle 45 gün içinde hükümet kuruldu, kurulmadı ona da bakmadan başkan isterse 3.yılın sonunda “Ben meclisi feshediyorum arkadaşlar, buyurun yeniden gidebilirim” diyebilir. Şimdi bu yetki doğru mudur, yanlış mıdır? Bir Başkana meclisi feshetme yetkisi verelim mi, vermeyelim mi? Bu tercih yine vatandaşlarımızın tercihidir. Ama ben sizi izin verirseniz biraz tarihe götüreyim, geçmişe götüreyim, 1924 yılına götüreyim, 1924 yılında Türkiye Cumhuriyetinin anayasası görüşülürken mecliste yapılan görüşmelere götüreyim. 1924 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinde anayasa görüşmeleri yapılırken Mustafa Kemal Atatürk’e meclisi feshedip yeniden seçimlere götürme yetkisi verilmek istenir, tartışılır. İki genç milletvekili kürsüye çıkarlar, birisi Mahmut Esat Bozkurt’tur. Derler ki, “Biz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü seviyoruz, bu memleket için neler yaptığını da gayet iyi biliyoruz. İyi bir devlet adamı, iyi bir asker, iyi bir komutan, Erzurum Kongresini, Sivas Kongresini biliyoruz, Amasya Tamimini biliyoruz ama kimse kusura bakmasın bizi buraya Gazi Mustafa Kemal Atatürk getirmedi, bizi buraya millet getirdi, ancak meclisi millet fesheder yoksa Gazi Mustafa Kemal Atatürk de olsa bu yetkiyi kendisine vermeyiz.” Bu mecliste konuşulur ve büyük bir çoğunlukla reddedilir 1924 yılı Türkiye Büyük Millet Meclisinde. Şimdi geliyoruz 2017’ye, bu yetki verilmek isteniyor. Niye veriyoruz? Bana birisinin çıkıp, bir Allah’ın kulunun çıkıp makul bir gerekçe söylemesi lazım. Şunun için veriyoruz demesi lazım. Efendim Başkan seçime götürürse meclisi feshedip tekrar kendisi de seçime girecek. Ne olduğunu biliyor musunuz bunun? Hangi gerekçeyle yapıldığını biliyor musunuz? Söyleyeyim, mevcut önümüze gelen anayasa değişikliğine göre Başkan iki dönem seçilebiliyor. Üçüncü dönem seçilemiyor. İkinci dönemin sonunda meclisi feshedebilir. Kendisi de seçime girer. Böylece ne olacak? 5 yıllık süreyi doldurmadığı için üçüncü dönemde seçilme ihtimali olacak. Asıl amaç bu. Değerli arkadaşlarım, yani özür dilerim ama milletin aklıyla alay etmek doğru mudur? Bunun partilerle bir ilgisi var mı? Hayır. Neyle ilgisi var? Memleketle ilgisi var, demokrasimizle ilgisi var. Bu bir seçim propagandası mı? Hayır arkadaşlar bu bir demokrasi meselesi, memleket meselesi. Bunu oturup konuşmamız lazım.
KANUN YAPMA TEKELİ, TBMM’NİN ELİNDEN ALINIYOR
Efendim yeni anayasa değişikliği kabul olur “Evet” çıkarsa meclis güçlenir. Sayısal olarak güçlenir doğru. 550 milletvekili yetmiyor sayıyı 600’e çıkarıyoruz. Bir Allah’ın kulu da çıkıp ya arkadaş niye 600’e çıkarıyoruz bana anlatmış değil, size anlattılar mı bilmiyorum. Propaganda yapan size söyledi mi bilmiyorum, ben onu da bilmiyorum hangi gerekçeyle 600? Ben şahsen bilmiyorum. Normali kaçtır? Normali 450’dir arkadaşlar hadi 550 oldu. Niye 600, hangi gerekçeyle 600? Peki sayısal olarak güçlenecek, yetki olarak yetkileri elinden alınıyor. Hangi yetkisi alınıyor? Kanun yapma tekeli Türkiye Büyük Millet Meclisinin elinden alınıyor. Bir kısmını kim yapacak? Başkan doğrudan kararnamelerle yapacak.
BİR KARARNAMELİK İŞİNİZ VAR
Aramızda çok sayıda muhtar arkadaşım var. Muhtar arkadaşlarım da gayet iyi bilirler ki, yetki sorunları var, diyorlar yetkilerimiz yeteri kadar tanımlanmamış, sosyal güvenlik primlerimizi niye devlet bir kısmını yatırmıyor. Milletvekilinin yatırır, belediye başkanınınkini yatırır, memuru yatırır bizde seçimle geliyoruz niye bizimkini yatırmıyor? Pek çok sorun var. Silah ruhsatından tutun yetkilere kadar sorun var. Bir Başkan çıkar bir kararnameyle ben muhtarlıkları feshettim, kaldırdım diyebilir. Bu yetkiyi vereceksiniz. Ha dersiniz ki, bu yetkiyi verelim canım ne olacak yani bir Başkan da çıksın muhtarlıkları feshetsin, ben de gidip oyumu vereceğim “Evet” diyeceğim. Verebilirsiniz. Dersiniz ki, yok arkadaş ben muhtar seçildim, beni seçen halk, mahalle, köy benim hakkımı niye bir kişi kalksın elimden alsın. Peki bugünkü modele göre muhtarlık nasıl kalkar? Diyelim ki, kaldırmak istiyorlar. Bugünkü modele göre muhtarlık kalkacaksa Türkiye Büyük Millet Meclisine kanun teklifi gelir, oturur 550 milletvekili konuşur, çoğunluk sağlanırsa kalkar, çoğunluk sağlanmazsa kalkmaz. Peki mecliste görüşülürken ne olur? Muhtarlar Türkiye Büyük Millet Meclisine gelirler, komisyonlara gelirler, Genel Başkanları ziyaret ederler, Grup Başkanvekillerini ziyaret ederler, muhtarlığı kaldırmayın diye propaganda yaparlar. Otururlar, kulis yaparlar, çalışırlar bu çıkmaz meclisten. Bir kişiye yetki veriyorsunuz bir kararnamelik işiniz var. Bir sabah resmi gazetede bakacaksınız muhtarlık kaldırılmış. Bu doğrudur diyorsanız gidip “Evet” oyu kullanacaksınız. Hayır bu yanlıştır, böyle bir şey olmaz diyorsanız gayet basit gidip “Hayır” oyu kullanacaksınız. Bunun partilerle bir ilgisi var mı? Yok. Her partiden muhtar yani siyasi eğilim olarak her partiden muhtar arkadaşım var mı? Evet var.
Dolayısıyla memleket ne meselesi? Seçim meselesi değil, parti meselesi değil. Nedir? Demokrasi meselesidir. Demokrasiden yana mı tavır alacağız, tek adam rejiminden yana mı tavır alacağız? Bu kadar basit. Bunun A partisi, B partisi, C partisi bunlarla bir ilgisi yok arkadaşlar. A sivil toplum örgütü, B sivil toplum örgütü bununla da bir ilgisi yok. Bu kadar basit, bu kadar sıradan bir olay. Tercih sizin tercihiniz. Nasıl oy kullanırsanız öyle bir sonuç çıkacak ortaya.
BAŞKAN, PARTİSİNİN İL BAŞKANLARINI BAŞKAN YARDIMCISI TAYİN EDEBİLİR, ENGEL YOK
Başka değerli arkadaşlarım, Başkanın kaç yardımcısı olacak? Afganistan’dan örnek vereyim hadi Amerika’yı falan vazgeçtim, Fransa, İngiltere’den de vazgeçtim, Afganistan, Afganistan’dan örnek vereyim. Başkanın iki yardımcısı var. Başkan ve yardımcıları seçimle gelir, Afgan anayasası öyle. Bizde? Başkan seçimle geliyor kaç Başkan Yardımcısı olacağını kimse bilmiyor. Sayı var mı? Sayı da yok. Efendim diyorlar ki; 1, 2, bilemedin 3 tane olacak. Ne demek bilemedin 3 tane olacak? Bir kişinin keyfine bu bırakılır mı? Bir Başkan seçildi geldi, 2 tane Başkan Yardımcısı tayin etti. Bir başkası geldi seçim oldu bin 500 tane tayin etti. Engel var mı? Engel yok. Sayı? Sayıda yok. Hani değişiklikte şu olsa ben anlarım. Bir Başkan, 3 tane de Başkan Yardımcısı olacak. Ben bunu anlarım. Deriz ki 3, 4 olmaz. Her köyde bir muhtar olur değil mi? Her mahallede bir muhtar olur değil mi? Nerede yazar bir muhtar olduğu? Kanunda yazar. 550 milletvekili olur değil mi? 551 olur mu? Olmaz. Niçin? Anayasada yazar. Fransa’da bir büyükelçi olur değil mi? İki tane büyükelçi olmaz. Nerede yazar? İlgisi yasada yazar. Kaç Başkan Yardımcısı olacak belli değil. Niye belli değil? Niye bir insanın keyfine bırakılıyor? Efendim 3 tane olacak. Yazsaydınız anayasaya 3 tane olacak diye. 2 tane olacak? Yazsaydınız 2 tane. Bilemedin 3 tane olacak. Birisi de gelir der ki, bilemedin bin 500 tane olacak. Aynı zamanda şunu da yapabilir. Başkan seçildiği partinin bütün İl Başkanlarını Başkan Yardımcısı olarak tayin edebilir. Engel var mı? Hiçbir engel yok.
HİÇ BAKANLIK KURMAYABİLİR, TAMAMI BAŞKAN YARDIMCILARINDAN OLUŞAN BİR KABİNE OLUŞTURABİLİR
Peki kaç Bakan olacak? Başbakanlığı kaldırıyoruz. Şu soruyu sorabilirsiniz Başbakan olmayabilir, evet bu da bir tercihtir. Başbakanlığı kaldıralım. Kaldırabilirsiniz. Bakan? Bakan sayısı belli değil. Kaç bakan olacak? Belli değil. Kimin tercihine bağlı? Bir kişinin tercihine bağlı. İsterse hiç bakanlık da kurmayabilir, tamamı Başkan Yardımcılarından oluşan bir kabine de oluşturabilir. Engel var mı? Hiçbir engel yok. Tamamen kişinin şahsi keyfine bağlı, onun dünya görüşüne bağlı ve yönetim şekline bağlı. Peki bugünkü modelde nedir? Bir bakanlığın kurulması için Türkiye Büyük Millet Meclisinden kanun çıkması lazım. Yani 550 milletvekilinin oturup Milli Savunma Bakanlığı mı, Milli Eğitim Bakanlığı mı, Bilim Bakanlığı mı, Teknoloji Bakanlığı mı veya yeni bir bakanlık kuruldu diyelim ki Çevre Bakanlığı mı veya işte Türkiye uzaya gidecek Uzay Bakanlığı mı neyse adı, bunun kurulma yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisine aittir. Şimdi bu yetkiyi meclisten alıyoruz bir kişiye veriyoruz. Sen kur, istediğin bakanlığı kur. Ha diyorsanız ki, bu çok doğru bir harekettir. O zaman gidip “Evet” oyu kullanacaksınız. Bu yanlıştır böyle bir şey olmaz, bu meclisi biz seçtik, 550 milletvekili orada bunlar orada ne yapacak? Oturacaklar ortak akıl egemen olsun. 550 kişinin aklı bir kişinin aklından üstün olabilir diye düşünüyorsanız o zamanda “Hayır” oyu kullanacaksınız. Bunun partilerle ilgisi var mı? Hayır hiçbir partiyle ilgisi yok. Tamamen bizim tercihimize bağlı. Niye diyorum sandığa giderken aklımızı kullanacağız, vicdanımızı kullanacağız diye. Aklımızı kullanacağız. Yüce Rabbimiz ne diyor? Aklınızı kullanmıyor musunuz diyor. Hem de bir yerde değil, birden fazla yerde söylüyor. Yüce Allah’ın insana verdiği en değerli hazine akıldır ve insanoğlu şunu keşfetmiştir. Dünyanın en stratejik ürünü insan beynidir. Ve bizim dinimiz kadar bilime önem verende ben ikinci bir din bilmiyorum. İlim Çin’de olsa bile gidip öğreniniz diyor sevgili peygamberimiz. Niye Çin’de bile olsa? Çünkü o dönem Çin’e ulaşmak mümkün değil. Ama orada bile olsa gidin bilimi öğrenin diyor. Hz. Ali, “Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum” diyor. Bir harf öğretirsen 40 yıl kölesi olurum. Ne diyor sevgili peygamberimiz? “Alimin ölümü alemin ölüm gibidir” diyor. Bir alimin ölümü bir alemin ölümü gibidir diyor. Bu kadar değer veriyoruz bilime ve akla.
MİLLETİN TERCİHİ NASIL ÇIKARSA, SONUCUNA DA MİLLET KENDİSİ KATLANACAK
Şimdi diyoruz ki, bir kişinin aklı yetiyor tek başına bizim akıl kullanmamıza gerek yok. Bütün yetkileri bir kişiye verelim, o Türkiye’yi yönetsin. İstişare, yani müşavere bizim geleneğimizde var, bizim inancımızda var. Bir araya gelip oturup konuşmak, tartışmak, doğruyu bulmak, biz Türkiye Büyük Millet Meclisini niye kurduk? Bunun için kurduk. Her partiden insanımız var mı? Elbette var. Akıl akıldan üstün mü? Elbette akıl akıldan üstündür. Beşer şaşar mı? Elbette beşer şaşar. O zaman niye 550 kişinin iradesini değil de bir kişinin iradesine Türkiye’yi teslim ediyoruz. Ha diyorsanız ki bu çok doğru bir harekettir bir düşünsün bizim düşünmemize ne gerek var? Gideceksiniz “Evet” oyu kullanacaksınız. Bu yanlıştır diyorsanız gidip “Hayır” oyu kullanacaksınız bu kadar basit. Tercih kimin? Tercih bu milletin. Milletin tercihi nasıl çıkarsa, sonucuna da millet kendisi katlanacak. Eğridir, yanlıştır kararı siz vereceksiniz.
Değerli arkadaşlarım, devletin yapısı ve işleyişi. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yapısını ve işleyişini Türkiye Büyük Millet Meclisi belirler. Ne zamandan beri? Amasya Tamiminden beri, Sivas Kongresinden beri, Erzurum Kongresinden beri, 23 Nisan 1920 Türkiye Büyük Millet Meclisinden beri devletin yapısını ve işleyişini Türkiye Büyük Millet Meclisi belirler. Şimdi bir yetki veriyoruz devletin yapısı ve işleyişiyle ilgili bütün yetkileri bir kişi düzenleyebilir. Diyorsanız ki, bu çok doğru bir harekettir gidip “Evet” oyu kullanacaksınız. Bu yanlıştır, böyle bir şey olmaz Türkiye Büyük Millet Meclisinin belirlemesi lazım diyorsanız “Hayır” oyu kullanacaksınız. Bakın, bunun partilerle ilgisi yok, kişilerle de ilgisi yok. Bugün A kişisi Başkan seçilir, 7 yıl sonra B kişisi Başkan seçilir. Ama bir kişiye bu kadar yetki verilir mi onu oturup konuşmanız lazım. Vicdanımıza sormamız lazım. Ona göre tercihte bulunmamız lazım.
YENİ MODELDE; SÖZLÜ SORU, GENSORU, GÜVENOYU YOK
Başka bir şey daha değerli arkadaşlarım, apartmanda oturan çok sayıda arkadaşım vardır büyük bir ihtimalle. Apartmanlarda biz yönetim kurulu seçeriz değil mi yönetim kurulu vardır. Aidatlarımızı öderiz, ayrıca bu aidatlar doğru harcanıyor mu, harcanmıyor mu, yönetici bu parayı doğru kullanıyor mu, kullanmıyor mu diye birde denetici seçeriz değil mi? Şimdi mevcut modelde denetim mekanizmalarımız vardır devletin her kuruşunun hesabını denetler. Bir bakan yolsuzluk yaptığı zaman gensoru verilir, meclise gelir hesabını verir. Veya diyelim İnegöl’ün bir sorunu oldu. Ne sorunu? Diyelim ki, garaj sorunu var, 15 yıldır çözülmüyor. Bir Bursa milletvekili çıkar ilgili bakan bir soru sorar, Çevre ve Şehircilik Bakanına, İnegöl’ün garaj sorunu niye çözülmüyor, çık meclise bunun cevabını ver. Bugünkü modelde bakan çıkar kürsüye bu sorunun cevabını vermek zorundadır. Yeni modelde, yeni modelde bu soruları soramazsınız, sorulmuyor kaldırıyorlar. Sözlü soru veremezsiniz, gensoru vermezsiniz, hükümete güvenoyu vermeyeceksin istemiyorlar. Diyorsanız ki bu milletvekili de varsın İnegöl’ün, Bursa’nın, Hakkari’nin veya Trabzon’un bir sorunu var sormasın kardeşim meclise ne gerek var, zaten alıyor maaşını otursun orada, diyorsanız bu doğrudur gideceksiniz “Evet” oyu vereceksiniz. Bu yanlıştır böyle bir şey olur mu? Yani bir bakana da iki soru sorulmayacak mı diyorsanız o zaman gidip “Hayır” oyu kullanacaksınız bu kadar basit. Bir milletvekili bir bakana soru sormayacak, niye soru sormasın?
DEVLETİN YAPISINI VE İŞLEYİŞİNİ BELİRLEYEN BAŞKANLA MECLİSİN ARASINA BİR DUVAR ÖRÜLÜYOR
Bir de şu olacak 550 milletvekili seçip meclise gönderiyoruz. Gidiyorlar meclise bunların içinden bakanlar çıkıyor. Sayın bakanımız da burada, geçmişte bakanlık yaptı Sayın Turhan Tayan bakanımız da burada, bakanlık yaptı, Bursalı birisinin sorunu olduğu zaman bakıyor kendi bakanı orada gidiyor bakanla konuşuyor veya milletvekili bakana ulaşamıyorsa gidiyor milletvekilini ziyaret ediyor, milletvekiliyle konuşuyor. Milletvekili alıyor onları bakana götürüyor, şu sorun var vesaire. Sorun çözülür veya çözülmez ama sonuçta sıradan bir vatandaş bile kendi milletvekiline ulaşıp derdini anlatabiliyor. Yeni modelde hiçbir bakan milletvekili değil, hiçbir bakan, olmayacak. Eğer Başkan milletvekillerinden birisini bakan yapacaksa, milletvekilliğinden istifa etmek zorunda. Hiçbir Başkan Yardımcısı da milletvekili olmayacak. Yani Başkanla devletin yapısını ve işleyişini belirleyen Başkanla meclisin arasına bir duvar örülüyor. Güvenoyu yok, gensoru yok, sözlü soru yok, hiçbir milletvekili bakan olamıyor. Vatandaş derdini nereye anlatacak, meclise niye gelecek vatandaş ve hangi gerekçeyle gelecek? Diyorsanız ki, bu çok doğru bir karardır, böyle olması lazım diyorsanız gidip “Evet” oyu kullanacaksınız. Böyle saçma şey olmaz bu yanlıştır diyorsanız gidip “Hayır” oyu kullanacaksınız, bunun partilerle ilgisi var mı? Yok. Tamamen devletin yapısı ve işleyişiyle ilgili.
Bir başka sorun, her ülke kendi tarihine bağlıdır, örfüne ve adetine bağlıdır. Bir ülkenin rejimini o ülkenin tarihi, ekonomik ve sosyolojik koşulları belirler. Amerika’da başkanlık var mı? Var. Amerika’da eyaletler var mı? Var. Her eyaletin parlamentosu var mı? Var. Başkanlık en zayıf halkadır, Amerika’da Başkan tek başına büyükelçi bile tayin edemez, hakim de tayin edemez. Öyle bir yetkisi yoktur. Senato onaylarsa o tayin eder, senato evet diye onaylarsa olur. Bizde bunların hiçbirisi yok. İstediği kişiyi müsteşar, eğitimi ne olursa olsun sadece milletvekili seçilme şartlarına sahip olması lazım, ilkokul diploması ve askerliğini yapmış olması lazım. Şimdi 18 yaşla askerliğe de muaf getiriyorlar. Bu da bir başka sorun, bunun da değerlendirilmesi lazım, 18 yaşında milletvekilliğine karşı mıyız? Hayır, karşı değiliz. Ama 18 yaşında milletvekili olduktan sonra, kusura bakmasın ömür boyu askerlikten muaf olmaması lazım, benim çocuğum askere gidiyorsa onun da çocuğu askere gitsin kardeşim. Üstünlerin sınıfı yaratılmaz, anayasalar eşitlik yaratır, vatandaşlar arasında eşitlik yaratır, eşit yurttaş olacağız, birlikte olacağız. Ben zenginim öbürü fakir, benim çocuğu gidecek milletvekili olacak bastıracağım parayı askere de gitmeyecek, garibanın çocuğu hem askere El Bab’a gidecek, hem PKK’yla eksi 30, 40 derecede mücadele edecek, şehit düşecek gelecek bu eşit mi arkadaşlar bu reva mıdır yani? Anadolu’da derler ya Allah’a reva mı derler? Reva mıdır bu? O açıdan söylüyorum hepimizin oturup düşünmesi lazım, mademki dünyanın en zengin hazinesini yüce yaradan bize verdi, o zaman oturup düşünmemiz lazım, eğriyi doğruyu.
BUGÜNKÜ SİSTEMİN DE YANLIŞI 12 EYLÜL DARBESİNİ YAPAN DÜZENDEN KAYNAKLANIYOR
Biz tarihimize bağlıyız dedik değil mi? Bağlıyız. Erzurum Kongresinde tek adam mı vardı? Hayır. Sivas Kongresinde tek adam mı vardı? Hayır. 23 Nisan 1920 Meclis kurulurken tek adam mı vardı? Hayır. Atatürk’e Meclisi fesih yetkisi istediler, meclis reddetti, tek adam olsa reddeder miydi? Oturup düşünmemiz gerekiyor, elimizi vicdanımıza koymamız gerekiyor. Şu soruyu sorabilirsiniz bana, diyebilirsiniz ki bugünkü düzen mükemmel mi yani eksiği yok mu bu düzenin? Var arkadaşlar. Doğruya doğru, eğriye eğri bugünkü sistemin de yanlışı var. Yanlış nereden kaynaklanıyor? Yanlış, 12 Eylül darbesini yapan düzenden kaynaklanıyor. Mesela yüzde 10 seçim barajı yanlıştır. Niye yüzde 1 oy alan partinin Genel Başkanı meclise gelmesin, niye konuşmasın? Mesela Saadet Partisinin Genel Başkanı diyelim ki yüzde 4 oy aldı, 4 tane milletvekili gelsin ne olacak yani? Bir partinin Genel Başkanı TBMM kürsüsüne çıkıp konuştuğu zaman yani ayıp mı olur? Hayır, milli irade parlamentoya tam yansımış olur. Milli irade tam yansısın.
Bakın size bir şey daha anlatayım, bugünkü düzeni anlatayım. Bugün diyelim ki Sayın Cumhurbaşkanı Afrika’ya ziyarete gitti veya Amerika’ya veya Japonya’ya gitti. Kim vekalet ediyor? TBMM Başkanı vekalet eder. Niçin? Çünkü TBMM Başkanı seçimle gelmiştir, parlamentoyu temsil eder, yani milli iradeyi temsil eder, aynı zamanda TBMM Başkanı bütün siyasi partilere karşı tarafsızdır. Sayın Cumhurbaşkanı hastalanır, bir yurtdışı gezisi yapar, Allah uzun ömür versin herkese vefat edebilir hepimiz insanız sonuçta ama onun yerine seçimle gelen, milli iradeyi temsil eden TBMM Başkanı vekalet eder. Yeni modelde TBMM Başkanı vekalet edemiyor. Kim vekalet edecek? Başkan Yardımcılarından birisi, seçimle gelmeyen Başkan Yardımcılarından birisi, meclisle de hiç ilgisi olmayan Başkan Yardımcılarından birisi. Şu soruyu sorayım size, Türkiye’de hangi dönemlerde seçimle gelmeyenler Türkiye’yi yönetti? Darbe dönemlerinde, Kenan Evren öyle geldi. Kenan Evren seçimle mi geldi? Hayır, yaptı darbeyi geldi oturdu. Diyorsanız ki bu doğru bir şeydir, böyle olsun gidip “Evet” oyu kullanacaksınız. Bu yanlıştır, böyle bir şey olmaz diyorsanız, niye TBMM Başkanı Sayın Cumhurbaşkanı olmadığı zaman ona vekalet etmesin diyorsanız gideceksiniz “Hayır” oyu kullanacaksınız, bunun partilerle bir ilgisi var mı? Hayır. Başkası için istediğimizi affedersiniz kendiniz için istediğinizi başkası içinde istemelisiniz. Eşit olmalı. Devlet, devlet yönetiminde liyakat önemlidir arkadaşlar liyakat, işi ehline teslim etmek önemlidir. İşi ehline teslim etmeye kararı kim verir bugünkü düzende? Bugünkü düzende devletin yapısını, liyakat sistemini TBMM belirler. Devlet personel kanunu vardır mesela. Müsteşarın nitelikleri, meclis belirler. Genel müdürün nitelikleri, meclis belirler. Şef, şube müdürü, müftü, hakim, savcı, kaymakam, operatör yani ameliyat yapan doktor bunların tamamını kanunlarla belirlenir. Tıp fakültesinden mezun olmayan doktor olamaz. Hukuktan mezun olmayan hakim olamaz. Kuralları kim belirliyor? TBMM. Yeni düzende kim belirleyecek? Bir kişi, Sayın Başkan. Kimin Cumhurbaşkanı olacağı seçimle geliyor belli, kim müsteşar olacak? O belirleyecek. Kim genel müdür olacak? O belirleyecek. Kim müftü olacak? O belirleyecek. Kim doktor, hakim, savcı, kaymakam olacak? Bir kişi belirleyecek. Diyorsanız ki bu çok doğru bir hareket, boşu boşuna bu meclisin uğraşmasına gerek yok, bir kişi otursun kendisine göre karar versin. Canı sıkılır amcasının oğlunu Başkan Yardımcısı yapar, canı sıkılır dayısının oğlunu bakan yapar, canı sıkılır ortaokul mezunudur ama bir şey olmaz bizim yeğendir ben bunu da götüreyim falan yere müsteşar yapayım. Yapabilir mi? Yapabilir. Engel var mı? Hiçbir engel yok. Mevcut düzende engel var mı? Mevcut düzende engel var. Üniversiteyi bitirmemişseniz, devletin üst kademesinde en az 12 yıl çalışmamışsanız müsteşar olamazsınız. Kuralı kim belirliyor? TBMM. Şimdi bu yetkiyi alıyoruz bir kişiye teslim ediyoruz. Derseniz ki, bu bir kişiye teslim ediyoruz çok doğrudur, gidip “Evet” oyu kullanacaksınız. Bu yanlıştır diyorsanız gidip “Hayır” oyu kullanacaksınız bu kadar basit.
FATURA HOLLANDA’DA, ALMANYA’DA YAŞAYAN TÜRK İŞÇİLERE ÇIKTI
Gün düşünme zamanı, sandığa gider elimizi vicdanımıza koyacağız, bayrağımızı düşüneceğiz, vatanımızı düşüneceğiz, çocuklarımızı düşüneceğiz ona göre oturup kararımızı vereceğiz. Demokrasiyi düşüneceğiz. Bunlara göre karar vereceğiz. “Evet” oyunu arttırmak için falanla kavga edelim, şununla kavga edelim, vatandaşı kandıralım bunları bırakın arkadaşlar, bunları bir tarafa bırakalım. Onun faturası hep millete çıkar. Yurtdışıyla kavga ettiniz buyurun, ne olduğunu hepimiz biliyoruz. İsrail’de ezanın yasaklanması gündemde tık yok tık. Ben itiraz ediyorum sadece. Yanlıştır diyorum bu, yapamazsınız diyorum. Hükümetten tık dahi yok. Niye yok? Hollanda’yla kavga edildi, iki Başbakan konuşmuş seçimlerden sonra gelin diyor buraya, kavga çıktı fatura kime çıktı? Hollanda’da çalışan Türk işçilere çıktı. Almanya’yla kavga ediyoruz, fatura kime çıktı? Almanya’da yaşayan Türk işçilere çıktı. Suriye’yle kavga ettik, fatura kime çıktı? Hem Türkiye’ye çıktı, hem Suriye’deki Türkmenlere çıktı. 3,5 milyon Suriyeli Türkiye’ye de, ne diyorlar? “Evet” oyu çıkarsa Suriyelilere vatandaşlık vereceğiz. Diyorsanız ki, 4 milyon Suriyeliye biz vatandaşlık verelim gidip “Evet” oyu kullanacaksınız bu kadar basit. Eğer doğru değildir diyorsanız gidip “Hayır” oyu kullanacaksınız bu akıl mantık işi yani son derece basit, son derece kolay bir şey. Tercihiniz buna göre yapacaksınız. Bunu sadece ben mi anlatacağım? Hayır, bu ülkede sadece ben yaşamıyorum ki hepimiz yaşıyoruz. Bu ülkenin geleceğinden sadece ben mi sorumluyum? Hayır, hepimiz sorumluyuz, her birimiz sorumluyuz. Her birimize görev düşüyor, her birimizin gidip bunu birebir anlatması lazım.
BU MEMLEKETİN DEMOKRASİYE İHTİYACI VAR
Efendim Kılıçdaroğlu doğruları söylemiyor. Onların kullandığı bir kaba ifade var, onu kullanmak istemiyorum. Değerli arkadaşlarım, hangi cümlem yanlış onu soruyorum ya hangi cümlem yanlış? Şunu da söylüyorum, olabilir beni böyle suçlayabilirsiniz, ben sizin elinize çok büyük bir fırsat veriyorum, alırsınız 18 maddeyi, ben de alırım 18 maddeyi dünya kadar televizyon kanalları sizin emrinizde, sizim emrinizde olan bir televizyon kanalına buyurun beraber medeni insanlar gibi çıkalım. Siz de konuşun ben de konuşayım, siz de okuyun ben de okuyayım. Kim doğruyu söylüyor? Emin olun, bakın diyorlar ki efendim niye kavga edelim. Hayır, niye kavga edelim arkadaşlar. O da düşüncesini söyleyecek, bende söyleyeceğim. Yani Almanya yapıyor mu bunu? Yapıyor. Fransa yapıyor mu? Yapıyor. Amerika yapıyor mu? Yapıyor. Japonya yapıyor mu? Yapıyor. Herkes yapıyor mu? Bütün medeni, ülkeler de var. Oturrlar medeni insanlar gibi sorulan sorulur herkes cevabını verir. Kanunu gösterir, değişikliği gösterir, hatta şu teklifi bile yaptım, siz yarım saat konuşun bana 15 dakika verin ne olacak yani 18 madde zaten. Size tek tek okuyacağım orada neyin olup olmadığını ama cesaret edemiyorlar, çıkamıyorlar, meydanlara çıkıyorlar diyorlar ki, Kılıçdaroğlu doğruları söylemiyor. Niye doğruları söylemeyim. Benim görevim zaten inandığım doğruları anlatmak. Ben insana güveniyorum, insan aklına güveniyorum. 21.yüzyıldayız, demokrasi olması lazım, bakın bu yeni anayasa değişikliği çıksın göreceksiniz, yabancı sermaye Türkiye’ye gelmeyecek, niye gelsin? Hukukun olmadığı yerde, can ve mal güvenliği olmaz arkadaşlar. Bakın size bir örnek daha anlatayım, OHAL uygulaması bugün nasıl oluyor? Önce Milli Güvenlik Kurulu toplanıyor, durumu değerlendiriyor, sonra Bakanlar Kuruluna tavsiyede bulunuyor, Bakanlar Kurulu OHAL olsun mu olmasın mı karar alıyor, kararı TBMM’ye gönderiyor, TBMM oturur, konuşur, tartışır, karar alır ve OHAL ilan etmesi konusunda hükümete yetki verir. Bugünkü modelimiz bu. Yeni model, bir kişi oturacak ben OHAL’i ilan ettim diyecek o kadar. Niye ilan ettin, soru sorma hakkımız yok. Doğru mu yaptın, soru sorma hakkımız yok. Ali’ye kızdım ben, beni eleştirmişti, üstelik bir de zengin ve fabrikası var. Mal varlığına ertesi gün el koyarım, veririm TMSF’ye bunu buyurun beyler satılığa çıkarın. Engel? Yazan hiçbir engel yok. Şu soruyu da kendinize sorun, bir partinin Genel Başkanı hakim tayin etsin mi, etmesin mi? Hakim tayin etsin diyorsanız “Evet” oyu kullanacaksınız, hakim tayin etmesin olur mu, yargı siyasallaşmasın diyorsanız “Hayır” oyu kullanacaksınız zor bir şey değil arkadaşlar, tercih tamamen akıl süzgecinden geçireceğiz, vicdanımızla tartacağız ve kararımızı ona göre vereceğiz.
Sonuç? Bu milletin, bu memleketin demokrasiye ihtiyacı var. Bu ülkenin, bu güzel insanların aykırı düşüncelere de ihtiyacı var. Ne kadar farklı düşünürsek, farklı olayları sorgularsak Türkiye o kadar hızlı büyür. Aykırı düşünceleri başlangıçta çok eleştirebiliriz, Ortaçağ’da bir adam çıkmış demiş ki, bugüne kadar herkes diyor ki dünya düzdür, arkadaş dünya düz değil, dünya yuvarlıktır demiş. Adamı yakalamışlar doğru engizisyon mahkemesine götürmüşler, sen nasıl dünya düzken yuvarlak dersin? Bugün dünya düzdür diyen var mı arkadaşlar? Yok. Nedir? Hepimiz artık görüyoruz, dünya yuvarlaktır. Bakın aykırı fikirler bize başlangıçta aykırı gelebilir ama sonuçta her farklı düşlünce bir başka enginliktir. Yanlıştır, doğrudur, katılırız veya katılmayız. Niye siyasi partiler farklıdır, neden siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır? Çünkü her siyasi partinin ülkeyi yönetme konusunda, var olan kaynakları kullanma konusunda farklı görüşü vardır. Der ki birisi, ben böyle yöneteceğim, öbürü ben böyle yöneteceğim. Vatandaş gelir tercihini kullanır bir siyasi partiyi iktidara getirir. Bu nedir? Demokrasinin zenginliğidir ama bütün yetkiyi birisine verdiniz mi ortada daha farklı bir tablo çıkmış olur.
Beni sabırla dinlediğiniz için hepinize yürekten teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun diyorum, teşekkürlerimi tekrar sunuyorum.
Kaynak: chp.org.tr