CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, BELEDİYE BAŞKANLARI TOPLANTISINDA KONUŞTU (3 MAYIS 2019)
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, genel merkezde düzenlenen CHP’li Belediye Başkanları Toplantısında konuştu.
Genel Başkan Kılıçdaroğlu şunları söyledi:
Değerli arkadaşlarım, hepiniz hoş geldiniz, şeref verdiniz, onur verdiniz. Zorlu bir mücadeleyi geride bıraktık. Birlikte çalıştık, birlikte mücadele ettik, birlikte kazandık. Ama bütün çalışmalarımızı birlikte sürdüreceğiz tekrar. Asıl görev şimdi başlıyor, asıl mücadele şimdi başlıyor. Bundan sonra yolumuza kararlılıkla devam edeceğiz.
Değerli arkadaşlarım, hepimize düşen tarihi bir sorumluluk var. Bir ülke nasıl yönetilir? Hukuk içinde, şeffaf bir biçimde yönetilir. Bir ülke nasıl hukukun üstünlüğünü esas alarak yönetiliyorsa, adaletle yönetiliyorsa aynı kuralları belediye başkanlarımız da kendi beldelerinde uygulamak zorundadırlar. Adaletle yöneteceğiz, saygıyla yöneteceğiz, hiç kimseyi ötekileştirmeden yöneteceğiz. Bunu nerede taahhüt ettik? Seçim bildirgemizde taahhüt ettik, 12 madde halinde seçim bildirgemizde bunlar vardı. Dolayısıyla bildirge bir partinin namusudur aslında, siyasal namusudur. Ben 12 madde halinde yayınlanan seçim bildirgesini esas alarak seçimlere katıldım diyoruz hep beraber ve onun gereğini yapmak da bu saatten sonra artık bize düşüyor, beraber yapacağız. Şeffaflıktan söz ettik, adaletten söz ettik, çocuklardan söz ettik, annelerden, babalardan söz ettik, kreşlerden söz ettik, öğrenci yurtlarından söz ettik, hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir belediye anlayışından söz ettik. Bunlar bugüne kadar toplu olarak hiçbir siyasal partinin ifade etmediği sözler. Akıllı kentlerden söz ettik. Her parti işin bir ucundan tuttu ama biz tümünü kucakladık. Ve dolayısıyla bizim tarihi sorumluluğumuz diğer belediye başkanlarına göre daha fazladır. Sırtlandığımız yük çok daha ağırdır. Çünkü verdiğimiz taahhütler doğrudan doğruya vatandaşa verdiğimiz taahhütler önemlidir. Şimdi vatandaş bu taahhütlerin yerine getirilmesini bekliyor ve biz bunları yapmak zorundayız değerli arkadaşlar. Biz yapmak zorundayızın da ötesinde bizler başarıya mahkumuz, çocuklarımız için, evlatlarımız, gençlerimiz, annelerimiz, babalarımız, güzel Türkiye’miz için başarıya mahkumuz. Öyle örnekler vermeliyiz ki kendi beldelerimize, belde halkı işte bir belde böyle yönetilir diyebilmelidir. Ve o anlayış bizi Türkiye yönetimine taşıyacaktır.
Dolayısıyla üstlendiğiniz sorumluluklar sıradan sorumluluk değil, ağır bir sorumluluk. Ve bu ağır sorumluluğu seçim bildirgemizi kamuoyuna açıklarken hep beraber üstlendik.
Tabi bu vaatlerde bulunduk ama ve bu vaatlerde bulunmanın sonucu olarak belde halkıyla belediye başkanı arasında bir güven oluşturduk. O güvenin sonucu olarak vatandaş geldi sizlere oy verdi. Şimdi vaatlerimizi gerçekleştirerek o güveni perçinleyeceğiz. Bir daha seçimlere gireceksiniz, daha yüksek oy alacaksınız, daha geniş kitleleri kucakladığınız için daha geniş kitlelerin sempatisini kazanacaksınız. Bu tarihin sizlere yüklediği bir sorumluluktur. Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu şartlara bakınca kaygılanan milyonlar varken; siz beldenizde hakkı, hukuku ve adaleti getirdiğinizde beldenizdeki kaygıyı kaldıracaksınız. Belki onlar dönüp beldeye değil, Türkiye’ye bakacaklar. Neden Türkiye’de böyle yönetilmiyor diyecekler, neden şeffaf yönetilmiyor diyecekler. Neden birileri bazılarını sürekli suçluyor, bazılarını sürekli ötekileştiriyor diyecekler. Bizim belediye başkanımız, ben oy vermedim ama gelip beni kucakladı. Ben oy vermedim ama çocuğumun okul servisini bedava yaptı. Ben oy vermedim ama geldi benim dükkanımda çay içti. Ben oy vermedim ama hayatta hiç pazara uğrayan belediye başkanı görmedim, bu belediye başkanı geldi pazarda benim elimi sıktı.
Bunlar günlük hayatımızda sıradan, ama bir belediye başkanı tarafından yapıldığında önemli olan işlerdir. Bir belediye başkanının bir kahveye gidip kahvecinin ikram ettiği bir çayı içmesi, bir kasaba uğrayıp kasabın ikram ettiği bir çayı içmesi sizin için sıradan bir olay olabilir, ama o kasap için, o kahveci için olağanüstü bir olaydır. Bizim belediye başkanı geldi, oturdu dükkanımda benim çayımı içti diyecektir. Sizi anlatacaktır başkalarına. O açıdan güven vermek, güveni pekiştirmek sizin elinizde. Siz çalıştığınız sürece, bu bağlamda çalıştığınız sürece göreceksiniz ki toplumun her kesimiyle son derece güzel ve samimi ilişkiler kuracaksınız değerli arkadaşlar.
Değerli arkadaşlarım, seçildikten sonra sizlere göreve başlarken belediye başkanlarının dikkate almaları gereken 10 Temel İlkeyi gönderdik. Neydi bu ilkeler? Dedik ki, söylemleriniz sürekli olumlu olmalı, pozitif olmalı. Bir belediye başkanı negatif bir dil kullanmamalı, suçlayıcı bir dil kullanmamalı. Bu çok önemli. Biz bu seçimlerde elde ettiğimiz başarıyı kullandığımız olumlu dile bağlıyoruz. Hiç kimseyi suçlamadık. Bize her türlü suçlamalar yapıldı, sizlere de her türlü suçlamalar yapıldı, terör örgütüyle ilişkilendirildi, efendim su faturalarını bilmem kimler gelecek vatandaşa verecek denildi. Bütün bunlar söylendi. Ama biz bunları elimizin tersiyle ittik. Biz kendimize güveniyoruz, insanımıza güveniyoruz, belde halkına güveniyoruz. Onlar geldiler, bütün bu suçlamaları çöpe attılar ve sizlerin seçilmeniz için oy verdiler. Olumlu bir dil kullanmak çok önemli ve bizlerin, yani sizlerin devri sabık yaratma gibi bir düşüncesi asla olmamalı. Kin, intikam, intikam alacağım, hesabını soracağım, bunlar yok bizim kitabımızda. Bu şu anlama gelmemeli, efendim yolsuzluk var ama Genel Başkan söyledi biz bunu görmeyelim. Hayır. Yolsuzluk varsa, tüyü bitmemiş yetimin hakkı yeniyorsa onun üzerine gideceksiniz. Ama kim gidecek? O işin uzmanı gidecek. İntikam alma duygusuyla değil, gerçekleri ortaya çıkarma amacıyla gidecek oraya ve siz o gerçekleri kamuoyuyla paylaşacaksınız. Bu çok önemli bir davranış şeklidir. Bu sizi yüceltir. Sizin bir intikam duygusuyla hareket etmediğinizi, tüyü bitmemiş yetimin hakkını koruduğunuzu, kul hakkı yemenin ne kadar yanlış olduğunu, ne kadar kötü olduğunu ve ona da izin vermeyeceğinizi gösterir ve geniş bir toplumsal desteği arkanızda görmüş olursunuz.
Elbette ki, belediye başkanlık koltuğuna oturduktan sonra önünüze belki yüzlerce, belki binlerce ihbar dilekçesi gelecektir. Bunların yüzde 90’ı da imzasız olacaktır. İmzasız bütün dilekçeleri alıp hiç bakmadan çöp sepetine atacaksınız. Varsa ciddi ihbarlar, evet vereceksiniz teftiş kuruluna gidecek inceleyecek. Yoksa bu tür işlerle uğraşmayacaksınız. Önünüzde 5 yıllık bir zaman var bu zaman dilimi rüzgar gibi geçer arkadaşlar. Ve dolayısıyla yapacağınız çok işler var, omuzunuza ciddi yükler aldınız, kreşinden tutun semt evlerine kadar, öğrenci yurtlarından tutun ana okullarına kadar bütün bu vaatleri yerine getirmek için hem para bulacaksınız, hem zaman ayıracaksınız, hem istihdam yaratacaksınız ve belde halkına güven vereceksiniz. Dolayısıyla yükünüz çok daha ağır.
Efendim elbette ki göreve başladınız mesai arkadaşlarınız var. Belediyede çalışan mesai arkadaşlarınız var. Onlara da gerçek anlamda görevlerini yaptıkları sürece, vatandaşa hizmet ettikleri sürece diyeceksiniz ki beraber çalışacağız. Ama belde halkına zorluk çıkarıyorsa, görevini yapmıyorsa o ayrı bir şey. Ne dedik? Hiç kimseyi ötekileştirmeyeceğiz. Bilgisi, birikimi, liyakati olan herkesi kucaklayacağız.
Bir başka konu değerli arkadaşlar, belki yeni görevlere yeni insanlar tayin etme ihtiyacınız olacaktır. Burada partizanca davranmak yok. Liyakat sahibi insanları getireceksiniz. Belediyede bir kişinin siyaset yapma hakkı vardır, o da belediye başkanı. Getireceğiniz insanlar onlar da partizanlık yapıp onlar da politika yaparsa, onların vereceği her zarar sizin hanenize yazılır. Siz belediye başkanısınız, talimatı siz vereceksiniz, programı siz belirleyeceksiniz. Oraya getirdiğiniz bir kişi boş ver belediye başkanını ne derse desin ben bildiğim yapayım, önümüzdeki seçimlerde belediye başkanlığına değil efendim milletvekilliğine hazırlanacağım... Hayır, buna izin vermeyeceksiniz. Bakın çok açık, çok net söylüyorum liyakatli insanları getireceksiniz, sizin verdiğiniz her talimatı derhal yerine getirecek ve belediye başkanı beldeye verdiği sözlerin arkasında duran bir belediye başkanı kimliğiyle halkın önüne çıkacak. Bunu yapacak olan sizin getireceğiniz liyakatli kadrolardır.
Önceki dönemlerde başlayan projeler olabilir, faaliyetler olabilir. Bunlar belde halkının yararınaysa aynen devam ettireceğiz. Hayır belde halkının yararına değilse, birilerinin yararına yapılmışsa iptal edeceğiz ve niçin iptal ettiğimizi de belde halkına anlatacağız. Şu nedenle iptal ettik. Çünkü biz bütün belde halkına hizmet edeceğiz diyeceksiniz.
Efendim şeffaflık, yani harcadığınız her kuruşun hesabını millete verme. Bu çok önemli. Bizim partimizin, Cumhuriyet Halk Partisinin temel ilkelerinden birisi budur. Harcanan her kuruşun hesabını vermektir. Siyasi partiler içinde bağımsız dış denetimi yaptıran, Genel Merkezde yapılan harcamalarla ilgili Sayıştay denetiminden ayrı olarak bağımsız dış denetimi yaptıran tek parti biziz. Gelir, bizim bütün hesapları denetler ve raporunu verir. Bağımsız dış denetim yaptırırız. Dolayısıyla belediyelerin de yapacakları bütün harcamaların hesabının verilmesi lazım ve şeffaf olması lazım. Bu konuda sivil toplum örgütleriyle işbirliği yapmakta büyük yarar var. Sivil toplum örgütleri gelecek sizlere her türlü desteği verecekler. Açacaksınız hesabı, buyur kardeşim gelin denetleyin diyeceksiniz.
Efendim belediye meclis toplantılarının kamuoyuyla paylaşılması. Ankara yaptı bildiğim kadarıyla, büyükşehir belediyelerimiz yapıyorlar, İstanbul yaptı. İstanbul Büyükşehir Belediyesini kaç kişi izledi Başkan sizin toplantıyı? 3,5 milyon kişi. 3,5 milyon kişi İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Belediye Meclis Toplantısını izliyor, olağanüstü bir şey. Efendim bazı yerlerde çoğunluğumuz yok belediye meclisinde. Olabilir. Benim getirdiğim, yani belediye başkanının getirdiği karar ya da getirdiği bir proje halkın yararına ve rakip partiler tarafından bunun çıkarılması engelleniyorsa o açık toplantıda halk onu görmeli ve halk sormalı, ya bu belediye başkanı bizim lehimize bir şey getirdi kardeşim siz niye reddediyorsunuz diyebilmeli. Kimin doğru, kimin yanlış yaptığını herkes görmeli. Bu açıdan belediye meclis toplantılarının geniş kitlelere duyurulması, yayınlanması son derece önemlidir.
Dini ve milli bayramlar. Belediye meclislerinden karar alın, dini ve milli bayramlarda belediye otobüsleri bedava olsun, ne olacak. Vatandaş birisini ziyarete gidecek, yakınını ziyarete gidecek. Bırakın bayramın keyfini tam çeksin. Belki cebinde parası yoktur, harçlığı yoktur gidecek de birisinin bayramını kutlamaya. Dolayısıyla bu imkanların bir şekliyle sağlanması lazım.
Engellilere, kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık yapmaya hepinizin çalışması lazım. Bu temel ilkeler sizin önünüzde, yayınladık sizlere tek tek gönderdik. Bu temel ilkeleri alıp da yazı servisine göndermeyin, sumeninizin altına koyun. Ayda bir açın bir okuyun biz hangi ilkelerden yola çıkacaktık diye. O iş yoğunluğu içinde bunları unutabilirsiniz ama bunu ayda bir alacaksınız şöyle bir göz gezdireceksiniz nedir ne değildir diye.
Değerli arkadaşlarım, kreşler, yüzme havuzları, spor salonları, kütüphaneler bunlar çok önemli. Gençleri kazanmak, çocukları kazanmak çok önemli. Gençlerin sporla buluşması lazım, kültürle buluşması lazım, sinemayla buluşması lazım, tiyatroyla buluşması lazım, kütüphaneyle buluşması lazım, arkadaşları arasında yarış olması lazım, satranç turnuvaları olması lazım. 23 Nisan’da bütün çocukların ve bütün annelerin bir arada kendi çocuklarının başarılarını izlemesi lazım. Çocuğu kazandığınız andan itibaren bütün aileyi kazanırsınız. Çocukların üzerine titreyin. Çünkü çocuklar bu ülkenin geleceği, hepimizin geleceği ve bizler hepimiz çocuklarımız için çalışıyoruz. Bakmayın öyle pederşahi aile diyoruz. Yok, bunlar bitti. Bütün aileler çocuk erkil ailelerdir. Çocuk ne derse ailede artık o oluyor. Hepimiz çocuklarımızın üzerine titriyoruz daha iyi yetişsinler diye. Dolayısıyla belediye başkanları da bu bağlamda çocuklar için ne gerekiyorsa yapacak. Okul servisleri yapacak, güven içinde gidip gelecekler bunlar. Servis şoförleriyle oturacaklar, ya da şirketleriyle oturacaklar anlaşacaklar, pazarlık yapacaklar, gerekirse parasını belediye ödeyecek onlara. Güven içinde gidecek, güven içinde gelecek. Kreşler olacak, anne ister çalışsın, ister çalışmasın güven içinde gelecek çocuğunu kreşe bırakacak. Olağanüstü talep var, bu talebi karşılamak sizin elinizde.
Değerli arkadaşlarım, bu yoksulluk envanteri oluşturacaksınız. Yoksulluk envanterini niye oluşturacağız diyeceksiniz. Yoksulluk envanterini oluşturmamızın temel nedeni şu, sağ elin verdiğini sol el görmeyecek. Kimin yoksul olup olmadığını oturacaksınız muhtarlarla beraber tespit edeceksiniz. Yardım yapılacaksa o ailelerin kapıları çalınacak götürülüp yardımı yapılacak. Dolayısıyla yoksulları alıp onun yoksulluğunu teşhir etmek, onun onuruyla oynamak bizim kitabımızda yoktur, bizim anlayışımızda yoktur. Yoksulluk envanterini yapacaksınız, belediyeye birisini alacaksanız önce o yoksul evlerden alacaksınız. Çalışmayan birisi varsa o evde, o hanede sigortalı olmayan birisi varsa alacaksınız, işi olacak, gücü olacak ve çalışacak ve o insanları kazanacağız, hep birlikte kazanacağız değerli arkadaşlarım.
Kısaca söyleyeceklerim bunlar. Ama bir şeye daha değinmek isterim. Değerli arkadaşlarım, seçimlerden bu yana ne kadar süre geçti? 1 aydan fazla. Bütün seçimler sonuçlandı İstanbul seçimleri sonuçlanmıyor, niçin? İtirazlar yapıldı, Yüksek Seçim Kurulu itirazlara süratle oturdu kararını verdi ve bitirdi. İstanbul’a gelince bir türlü karar çıkmıyor. Niye karar çıkmıyor, hangi gerekçeyle karar çıkmıyor? Ve Yüksek Seçim Kuruluna seslenmek isterim, ya arkadaşlar, siz dediniz ki bütün geçersiz oyları sayacağız. Eyvallah… 39 ilçede bilmem kaç bin sandıkta bütün geçersiz oylar sayıldı. Sonuç değişti mi? Değişmedi. Yetmedi 6 ilçede bütün oylar sayıldı günlerce. Sayıldı, sonuç değişti mi? Sonuç değişmedi. Onu da geçtik, yine itiraz geldi efendim 39 ilçedeki bütün oylar sayılsın. Yüksek Seçim Kurulu dedi ki, 22 ilçeden örnek alacağım sondajlama yönetimiyle. Kaç? 57 sandığı yeniden sayacağım. Peki 57 sandık yeniden sayıldı sonuç yine değişmedi.
Şimdi değerli arkadaşlar, ne yapmak istiyor Yüksek Seçim Kurulu? Efendim kısıtlılar var oy kullanmış, mahkumlar var oy kullanmış. İyi de bu adamlar yani bu itirazı yapanlar niye daha önce itiraz etmediler, niye seçmen listelerine şunlar şunlar yanlıştır demediler? Neden tutanaklar oylar sayılırken tutanaklara şerh koymadılar? Devletin gücünü arkasına almış sahte delil üretiyorlar. Devletin gücünü arkasına almış seçimi iptal ettirmek için her türlü kumpasa tezgah hazırlıyorlar. Ve Yüksek Seçim Kurulu da her gelen şikayeti dinleyeceğim diyor. İyi de bu şikayetlerin sonu bitmezse ne olacak? Şu gün sonuçlanacak, bu gün sonuçlanacak, yarın sonuçlanacak. İstanbul seçimleri bir İstanbul seçimi olmaktan çıkmıştır. İstanbul seçimleri bir demokrasi tercihi noktasına gelmiştir. Ya demokrasiden yana, ya demokrasi dışı bir uygulama olacak.
Adı üstünde Yüksek Seçim Kurulu… Bakın şimdi yapılan şikayetler, onların yetkilileri söylüyor. “CHP yapmadı ama yani bütün bu kumpasları, hile işlerini CHP yapmadı ama bilmediğimiz birilerinin henüz tam olarak bilmediğimiz bir şeyler yaptığını biliyoruz” diyor. Allah aşkına yani ve Yüksek Seçim Kurulu bunları ciddiye alıyor. Ya siz hakimsiniz ya, saçmalıklar ciddiye alınır mı? CHP yapmamış. Kim? Bilmediğimiz birileri yapmış. Sandık görevlilerini kim tayin ediyor, CHP mi? Kim tayin ediyor? Devam ediyor, “Bu işte bir gariplik olduğunu hissediyorum, onun için itiraz ediyoruz” diyor. Somut delil olmadan, elde veri olmadan, bu işte bir gariplik var o nedenle itiraz ediyoruz. CHP yapmadı ama birileri yapmış olabilir, bilmiyoruz ama buna da bir bakalım. Yine devam ediyorlar, “İstanbul’da kesinlikle bir şeyler oldu, sandık başında oldu” diyor. Bu doğru. İstanbul’da bir şeyler oldu ve sandıkta oldu. İstanbul’da bir şeyler oldu Ekrem İmamoğlu kazandı ve sandıkta oldu bu. Bu kadar.
Bakın şimdi, saygıdeğer bir köşe yazarı geçen gün neler yazıyor? Saygıdeğer bir köşe yazarı şöyle yazıyor, “Bazı YSK üyelerinin o kanallar üzerinden yani AK Parti kanalları üzerinden AK Partiye tavsiyelerde bulunduğu iddialarını duyuyorum” diyor. YSK üyeleri AK Partiye tavsiyelerde bulunuyorlar bunu duyuyorum diyor. “Ancak YSK’dan AK Partiye başvuruyu yenileyin, yoksa usulden reddedilecek mesajının gittiğini, bunun üzerine AK Partinin 20 Nisan’da KHK’lıların durumunu bahane edip başvuruyu yenileyerek 16 Nisan başvurusunu geçersiz hale getirdiğini birçok kaynaktan doğrulattım” diyor.
Bu duyum ki doğrulatan bir duyum, bir gazeteci doğrulattım derken mutlaka kimlerle içerden ve dışarıdan görüşmüştür ve bu haberi yazmıştır, bugüne kadar bu hiç yalanlanmadı. Yüksek Seçim Kurulunun içinde, AK Partiyle işbirliği yapıp İstanbul seçimlerini iptal ettirmek için ortaklaşa bir kumpas mı hazırlanıyor? Biz buna inanmak istemiyoruz. Hakimin vicdanıyla ve hukukun üstünlüğü çerçevesinde karar vermesini bekliyoruz.
Bir devlette hukuk ne demektir? Hukuk olmazsa o devlet ne olur? Hukuk kişinin haklarının korunduğu, liyakatin sağlandığı, saygın bir devletin ortaya çıktığı, demokrasinin olmazsa olmaz kurallarından birisidir. Hukuk budur. Hukuku çekip çıkarırsanız devlet organize suç örgütüne dönüşmüş olur. Gücü olan her şeyi yapmış olur. Bir devleti organize suç örgütü haline sokmamak yargıçların elindedir, hakimlerin elindedir. Adaletli davranmak, vicdanıyla karar vermek, hukukun üstünlüğüne dayanarak karar vermek hakimin temel görevidir. Hiçbir yargıcın yasaları bir tarafa bıraktım, daha önce verdiğim kararları da bir tarafa bırakıyorum, birileri talimat verdi, biz zaten oturduk anlaştık, şimdi İstanbul seçimlerini iptal ediyorum deme hakkı ve hukuku yoktur.
O nedenle Yüksek Seçim Kurulu üyelerine çağrıda bulunuyorum.
Bir, Yüksek Seçim Kurulu yasalara ve daha önce benzer olaylar karşısında verdiği kararlara uymak zorundadır. Yani hem kanunlara uyacak, hem de benzer olaylar dolayısıyla nasıl karar vermişse aynı kararlara uyacak. Birilerinin talebine göre daha önce verdiği kararları tersyüz etmeye veya yasaları ben tanımam demeye hakkı yoktur.
İki, Yüksek Seçim Kurulu seçimde kaybedenlerin devletin gücünü kullanarak ürettikleri yasadışı delilleri elinin tersiyle itmek zorundadır. Ben hakimim diyecek, benim bu devlete hizmetim var diyecek. Yılların birikimi var benim arkamda diyecek. Ben yarın çocuklarımın yüzüne nasıl bakacağım diyecek. Yasalara uymazsam, vicdanımı ve aklımı birilerine kiraya verirsem bana kim hakim diyecek.
Üçüncü madde, Yüksek Seçim Kurulu iktidar sahiplerinin, yani güç odaklarının YSK üzerinde kurdukları baskılara boyun eğmemek zorundadır. Eğer Yüksek Seçim Kurulu egemenlerin yaptığı baskıya boyun eğerse orası Yüksek Seçim Kurulu olmaktan çıkar. Birilerinin talebini, güçlülerin talebini yerine getiren bir organa dönüşmüş olur.
Dört, Yüksek Seçim Kurulu demokrasi değil seçimsiz bir Türkiye istiyoruz talebini reddetmek zorundadır. Şu anlama geliyor, seçime girdik, seçimi kaybettik ama kazanıncaya kadar seçim yapacağız, yani demokrasicilik oynayacağız. Bu anlayışı reddetmek zorundadır, elinin tersiyle itmek zorundadır.
Beş, Yüksek Seçim Kurulu üyeleri üstünlerin hukukunu değil hukukun üstünlüğünü savunmak zorundadır. Güçlülerin, kanunsuz güçlülerin yanında durmak zorunda değil. Haklının, adalet isteyen ve hukukun üstünlüğünü talep eden kişilerin ya da kurumların yanında durmak zorundadır. Aksi halde adalet dağıtamaz.
Altı, iktidar sahiplerinin güçlerini kullanarak demokrasiye karşı kurulan kumpası Yüksek Seçim Kurulunun reddetmesi gerekir.
Biz bunu bekliyoruz. Yoksa birileri talep edecek, içerden birileri AK Partiyle görüşecek, taleplerinizi şöyle yapın, şikayetlerinizi şöyle yapın, şunu yaparsanız biz buna evet deriz diye karşılıklı bir kumpas demokrasiye yapılmış kumpastır.
Kimse şundan endişe duymasın, İstanbul seçimleri şu anda bütün dünyada konuşuluyor. Ülkede demokrasi var mı, yok mu, hukuk var mı, yok mu, hukukun üstünlüğü var mı, yok mu; daha da önemlisi Türkiye’de gerçek anlamda hakimler var mı, hakimler yok mu bunu göreceğiz. Bütün dünya bunu izliyor.
Böyle bir konuşmayı bu süreçte yaptığım için de son derece üzgünüm. Seçim yapılmış, vatandaş gitmiş oyunu kullanmış. Vatandaşın oyuna niye saygı göstermezsin? İtirazsa zamanında yap. Her gelen itirazı değerlendirmek zorunda mıdır? Say diyorlar sayılıyor, tekrar say tekrar sayılıyor, bir daha say bir daha sayılıyor. Yetmez mi? Aşağıdan sayıyorsun Ekrem İmamoğlu, yukarıdan sayıyorsun Ekrem İmamoğlu, sağdan sayıyorsun Ekrem İmamoğlu, soldan sayıyorsun Ekrem İmamoğlu. Karar? Karar yok. Niye? Bakıyoruz. Neye bakıyorsun kardeşim neye bakıyorsun? Adalet talep ediyoruz, adalet istiyoruz. Bu ülkede adalet dağıtan hakimlerin olduğuna inanmak istiyoruz. Son söyleyeceğim de bu değerli arkadaşlar.
Hepinize teşekkür ederim.
Kaynak: chp.org.tr