CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE PARTİ SÖZCÜSÜ FAİK ÖZTRAK’IN BASIN TOPLANTISI (07 HAZİRAN 2019)

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE PARTİ SÖZCÜSÜ FAİK ÖZTRAK’IN BASIN TOPLANTISI(07 HAZİRAN 2019)CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında şöyle konuştu: Değerli basın mensupl

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE PARTİ SÖZCÜSÜ FAİK ÖZTRAK’IN BASIN TOPLANTISI
(07 HAZİRAN 2019)
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında şöyle konuştu:

Değerli basın mensupları, bugün Denizli milletvekilimiz, dava arkadaşımız çok değerli bir insan Denizli’nin ekonomik ve sosyal hayatına büyük katkıları olmuş Sayın Kazım Arslan’ı kaybettik. Acımız büyük. Kendisine yüce Allah’tan rahmet, ailesine, partililerimize, Denizlili hemşerilerine ve milletimize başsağlığı diliyoruz.
Cenazesi yarın Denizli’den öğle namazını müteakiben kaldırılacak, Müftü Ahmet Hulusi Efendi Camiinde olacak. 
Yine Kocaeli’nde 4 tane işçi bir iş cinayetinde hayatını kaybetti. Emekçilerimizin de ailelerine başsağlığı, sabır diliyorum, kendilerine Allah’tan rahmet diliyorum.
Mübarek Ramazan'ın ardından bayramı da kutladık. Ben bu vesileyle bir kere daha tüm yurttaşlarımızın geçmiş bayramlarını kutluyorum. Milletimize şeker tadında daha nice bayramlar diliyorum.
Sarayın kibirli kişisi, atama bakanları, sarayın büyükşehir belediye başkan adayı mübarek Ramazan ayında iftar sofralarını siyasi propaganda maksadıyla acımasızca kullandılar. On parmaklarında on kara önlerine geleni çaldı, çırptı diye suçladılar. Yetmeyince de oy vermezseniz telafisi zor işler olur diye milleti tehdit etmeye kalktılar. Milletin ağız tadıyla bir Ramazan geçirmesine izin vermediler. Hem ekonomik, hem de siyasi krizden bunalan milletimiz bayramda bari bir rahat nefes alalım diye düşünürken bu defa da Yüksek Seçim Kurulu aldığı kararla bayram günü milletin aklını karıştırdı. Yüksek Seçim Kurulu aynı sandıkta, aynı zarfta, aynı seçmenin kullandığı ve aynı kişiler tarafından sayılan 4 oy pusulasından 3’ünü varsaydı, birini yok sayarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini hatırlayacaksınız 6 Mayıs’ta iptal etmişti. Sebep olarak da bir kısım sandık kurullarının ilçe seçim kurullarınca kanuna aykırı oluşturulması ve bu hususunda seçim sonucuna müessir olmasını göstermişti. Kararda kanuna aykırı sandık kurulu görevlendirmelerini yapan ilçe seçim kurulu başkan ve üyeleriyle seçim müdürleri ve diğer sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunulduğu da açıklanmıştı. 16 gün sonra 23 Mayıs 2019 günü Yüksek Seçim Kurulu bu defa gerekçeli kararını açıkladı. Gerekçeli kararda da İstanbul seçimlerinin iptalinin bütün sorumluluğu sandık kurullarına ve onları belirleyen ilçe seçim kurullarına yüklendi. Ama bu kararda da yine bunların, bu sandık kurullarının seçim sonuçlarına nasıl müessir olduklarına dair herhangi bir delil yer almadı. Saray da Anadolu Ajansı ve operasyon medyası eliyle ilçe seçim kurullarını hedef gösterdi ve itibar cellatlığı yaptı. İşte bu itibar cellatlığına isyan eden bazı ilçe seçim kurulu başkan ve çalışanları Yüksek Seçim Kuruluna ya bizi görevden alın ya da bizim itibarımızı, hakkımızı, hukukumuzu koruyun diye dilekçeler verdiler.
Yüksek Seçim Kurulu bu dilekçelere cevaben mevcut ilçe seçim kurullarının seçim müdürlerinin ve memurların 23 Haziran’da tekrarlanacak seçimde görevlerine devam etmelerine karar verdi. Daha önce yaptığı suç duyurularına da hukuka uygun olmadıkları gerekçesiyle geri çekti. Seçimin neden iptal edildiği hakkında Yüksek Seçim Kurulunun açıkladığı gerekçe sadece 10 gün yaşayabildi, bayramı bile görmedi. Yüksek Seçim Kurulu kendi gerekçesini kendisi çürüttü. Sonra sarayın kibirli adamı ortaya çıktı bu işte bir yanlış anlama var dedi. Bayramın son günü gece yarısından sonra Yüksek Seçim Kurulu Başkanı apar topar 13 ilçe seçim müdürünü geçici olarak 23 Haziran seçimlerine kadar görevden uzaklaştırdık açıklamasını yaptı. Bunun gerekçesi ise bu müdürlerin memur olmayan başkansız sandıkların yoğunlaştıkları ilçelerde görev yapmalarıymış. Yani kriter ne? Başkanı memur olmayan sandık sayılarına bakıyorlar kaç tane var belli bir eşiğin üstündeyse o müdürleri görevden alıyorlar, belli bir eşiğin altındaysa kalıyorlar.
Şimdi bu ilçelerdeki sandık kurulları yani müdürleri görevden uzaklaştırılan bu ilçelerdeki sandık kurullarını ilçe seçim kurulu başkanı, kurulun memur üyeleri, yine kurulda bulunan kurul üyesi siyasi parti temsilcileri onaylayıp imzalamamış mıydı? Fatura neden bir tek müdürlere çıkıyor? Aslında seçmenin aklıyla alay ediyorlar. İlçelerdeki müdürlerin geçici olarak görevden alınmasıyla bir şeyler olmuş izlenimi vermeye çalışıyorlar. Birilerini tatmin etmeye uğraşıyorlar. Ama şunu söyleyeyim, seçim iptal etmeye bu gerekçeler yetmez. Kanun diyor ki, bir şey varmış gibi yapmayın. Seçmen iradesinin nasıl sakatlandığının delillerini mutlaka ortaya koyun. Ondan sonra seçimi iptal edin. Ama İstanbul’da şov çok, buna karşılık delil denen şey yok. İstanbul ortada bir iptal gerekçesi olmadan sarayın talimatıyla iptal edilen seçim nedeniyle yeniden sandık başına gidiyor. Bu kimsenin anlamadığı için sinmeyen kararlar yüzünden İstanbullular ana baba ocaklarına köylerine ya geç gidecekler, ya da gittikleri o köylerden geri dönecekler oy kullanmak için, tatil planlarını değiştirmek zorunda kalacaklar.
Ben tüm İstanbulluların bu sorumluluğu yerine getireceğini biliyorum. Ama ortada seçimin iptaline gerekçe gösterilecek herhangi bir neden ortada kalmamış. Kibirli bir adamın oturduğu koltuktan sandıkla kalkmayı reddetmesi, İstanbul’un rantından bir türlü vazgeçememesi nedeniyle milyonlarca İstanbullu bir kere daha sandık başına gidecek. İstanbul seçimlerinin iptalinin Ekrem İmamoğlu’nun mazbatasının elinden alınmasının milli iradeye karşı kaba bir dayatma olduğu, haklı hiçbir gerekçesi olmadığı bir kez daha ortaya çıkmıştır.
Yüksek Seçim Kurulu seçim mevzuatını, vatandaşlarımızın oyunu korumaya dönük 1950’den bu yana oluşmuş içtihatlarını ve neticede seçim güvenliğini kendi elleriyle çöpe atmıştır. Koskoca hakimlerden oluşan bir kurul sarayın değirmenine su taşıma telaşıyla bir suç duyurusunu dahi hukuka uygun olarak yapamaz duruma düşmüştür, geri çekmek zorunda kalmıştır.
Yüksek Seçim Kurulu köşeye sıkışmıştır. Vatandaşın güvenini yitirmiştir, büyük itibar kaybına uğramıştır. Tek adamın baskısına direnemeyen bu kurul hukuk sisteminin düğmelerini baştan itibaren yanlış iliklemiştir.
Sonuç? Sonuç ortadaki bu garabettir. Bugüne kadar da böylesi bir şey yaşanmamıştır. Ancak ne yaparlarsa yapsınlar İstanbullular hakkı yenen Ekrem İmamoğlu’na çok daha güçlü bir şekilde sahip çıkacaklardır. Bu YSK’ya rağmen milletimiz iradesini beğenmeyenlere, mızıkçılara, oyunbozanlara, hak yiyenlere 23 Haziran’da şamar gibi bir cevap verecektir. İstanbul halkı bu kaba dayatmaya hayır diyecektir. Milletimiz kendine yönelik her türlü dayatmayı elinin tersiyle itmiştir, bu defa da itecektir. Milletin iradesiyle inatlaşılmaz. Yeter söz benimdir dediğinde bunu herkes kabul etmelidir. Demokrasinin kuralı budur. Bizim saray iktidarına bir tek tavsiyemiz var. Milletin iradesiyle artık inatlaşmayı bırakın. Milleti unuttunuz. Siz ve metal yorgunu başkanlarınıza millet kendini hatırlatıyor, ama siz bir türlü milletin mesajını almak istemiyorsunuz.
Değerli basın mensupları, demokratik kurum ve kurallardaki aşınma sadece milletimizin huzurunu kaçırmıyor. Milletimizin aşını da, işini de bitiriyor, cebini de, tenceresini de boşaltıyor. Makine teçhizat yatırımları dört çeyrektir düşüyor yatırım yok. Toplam yatırımlardaki gerileme üç çeyrektir devam ediyor. Sanayi üretimi son üç çeyrektir geriliyor. 2019’un ikinci üç ayında da sanayi üretiminin gerileyeceği artık önce göstergelerden belli olmaya başladı. İmalat sanayi üretimi için önemli bir gösterge olan imalat sanayi satın alma yöneticileri endeksi Mayıs ayında gerilemeye devam etmiş. Bu endeks son 14 aydır kritik eşik olan 50’nin altında seyrediyor. Tüketici güveni dip yapma rekorları kırıyor. Yine Bloomberg tarafından açıklanan tüketici güven endeksi de Mayıs ayında yüzde 12,3 oranında düşmüş. İstanbul’da seçimle gelen seçimle gitmek istemedi. Demokratik standartlarda 2014’ten beri devam eden gerileme sonucunda zaten azalan güven bu defa çakıldı. Nisan ayında yeni açılan şirket sayısı geçen yıla göre yüzde 21 düşmüş. Kapısına kilit vuran işletme sayısı ise geçen yıla göre yüzde 26 oranında artmış. Tüm bunlar işsizliğin artarak can yakmaya devam edeceğini açık seçik gösteriyor. Pahalılık başını aldı gidiyor. Sene başında işyeri seçimi kriterlerinde yapılan değişikliklere rağmen yıllık tüketici fiyatları da, üretici fiyatları da rekorlar kırmaya devam ediyor. Yıllık 18,7 enflasyon oranı Mayıs ayındaki serideki en yüksek Mayıs ayı enflasyonu. Türkiye bu oranla dünyada enflasyonu en yüksek 8. ülke. Rakiplerimiz bizimle beraber Sierra Leone, Haiti, Angola. Bu ülkelerde dahi enflasyon bizim altımızda. Yıllık olarak fiyatı en çok artan hizmet karayollarının belirlediği köprü geçiş ücreti yüzde 121 arkadaşlar Mayıs ayında. Fiyatı en çok artan ilk 10 üründen 7’si ise mutfakta. Sarımsak yüzde 97,4, patates yüzde 96,9, salça yüzde 90,2, sivri biber yüzde 85, çarliston biber yüzde 79,3, domates fiyatı yüzde 73,6 artmış. Geçen yıl Mayıs ayında yüzde 11 olan gıda enflasyonu bu yılın Mayıs ayında yüzde 29,5 30 yani. Tencere boş.
Ekonominin başındaki damat ise enflasyon hedefi 3 ayda tek haneye düşecek diyor bütün bunlar yaşanırken. Herhalde TÜİK Başkanı olarak atadığı arkadaşına 3 ay sonra şu enflasyonu artık tek haneye düşür talimatını veriyor. Ekonomi durmuş, işsizlik rekor kırıyor damat bey halletmemiz gereken enflasyon ve faiz kaldı diyor. Beyefendi halletmeniz gereken işsizlik ve yoksulluk.
Bir de son 8 ayda ekonomiye yapılan saldırıları savuşturduk diye övünüyor. Ben anlamakta zorluk çekiyorum. Yani dışarısı rahip diyor iki günde gönderiyorsunuz. NASA çalışanı arkadaşımız diyor iki günde ev hapsine çıkarıyorsunuz. Ondan sonra arkasından da Amerikan Başkanı diyor ki, hiç merak etmeyin gönderecekler. Adamların bir dediğini iki etmiyorsunuz niye size dışarıdan saldırıyorlar? Ben bunu anlamakta çok güçlük çekiyorum.
Bakın şunu söyleyeyim, başında dünyada ekonomide değişen iklimi bir türlü okuyamayan, ülkeyi borca batırmaya devam eden saray ve onun sosyete damadı oldukça aslında bizim ekonomimize dışarıdan saldırıya falan ihtiyaç yok. Onlar ekonomiyi zora sokmak için gerekeni yapıyorlar. Masa başında milletin iradesini gasp etmeye cüret eden kafa, masa başında istatistiklerle oynayarak piyasa dışı müdahaleler yaparak pansumanla, aspirin tedavisiyle ekonomiyi yönetmeye kalkıyor, düzeltiriz zannediyor. Yatırım yok, iş yok, pahalılık rekor kırıyor. Damat bakan Haziran’da cari işlemler dengesinin fazla vereceğini müjde verir gibi anlatıyor. Küçülen bir ekonomide cari fazla vermek övünülecek bir şey değildir arkadaşlar. Marifet hem büyümek, hem de cari işlemler dengesini koruyabilmektedir. Bu neye benziyor biliyor musunuz? Küçülen bir ekonomide cari işlemler fazlası vereceğim diye övünmek, yiyecek ekmek bulamayan bir ailenin ayın sonunda aç kalmasını unutup bütçem artık fazla veriyor diye sevinmesine benziyor.
Cari fazlayla övünen damada tavsiyem; üniversitede birinci sınıfta okutulan ekonomiye giriş dersini bir daha alıp okumasıdır. Kendisi hayali dış saldırılar, dengelenme, tek haneli enflasyon, cari fazla masalları anlatırken bu ülkede her gün gencecik hayatlar bitiyor. Ataması yapılamayan gencecik bir öğretmenimiz arife günü yaşamına kıydı. Yine Adana’da borç altında ezilen 35 yaşında bir genç birkaç gün önce intihar etti. Milletin evlatları iş bulamadığı, borcunu ödemediği için bu yaşamdan koparken mütekait yandaşlar kamu bankalarında ballı yönetim kurulu üyeliklerine getiriliyor. Milletin evlatları iş bulmak için kapı kapı dolaşırken saray sosyetesindekiler genç yaşında 40 ayrı yerde yönetim kurulu üyesi olabiliyorlar. Örnek mi? İşte 34 yaşındaki THY’nin basın müşaviri.
Yandaşa her şey var, ama çiftçinin yağlı tohum destek primi dediğiniz zaman bayram öncesinde tamamını ödeyemediler. Sadece yüzde 70’ini verebildiler. Ama onun gelir vergisini tamamından kestiler. Primin tamamından da gelir vergisi kestiler. Ödemedikleri kısımdan da gelir vergisi kestiler. Yine her yıl bayramdan önce ödenmekte olan engelli maaşları da ödenmedi. Buradan sesleniyorum, bir an önce çiftçinin parasını ödeyin, engellilerin maaşlarını ödeyin. Çiftçi zaten bitti. Bu pahalılık neden oluyor? Çiftçi üretmediği için oluyor. Eğer 10 tane malın fiyatı, en fazla artan 10 malın 7’si tarımda üretilen malsa bunun sebebi aşikar. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bu kadar milletten kopuk, bu kadar yoz bir dönem görmedi. Özellikle 2014’ten sonra yönetimdeki güç zehirlenmesi adaleti bozdu, ahlakı kirletti, millet unutuldu. İsraf ve yolsuzluk sıradanlaştı. Denge denetim kalmadı. Vatandaş adına hesap soracak, vatandaşın hakkını arayacak tüm kurumlar birer birer zayıflatıldı, yok edildi. Ülkeyi babalarının çiftliği gibi yönetmek istiyorlar. Hiç hesap vermek falan istemiyorlar. Tabi yönetimdeki bu nobranlık yukarıdan aşağıya da sirayet ediyor. Bayram tatilinde yaşadığımız iki olay bu çürümenin hangi boyutlara geldiğini açıkça gösterdi. Daha önce Sayın Genel Başkanımızın idamını isteme cüretini gösteren densiz bir operasyon kanalı bu defada şerefli subaylarımıza ağza alınmayacak hakaretlerde bulundu. Askerlik, subaylık başka hiçbir mesleğe benzemez. Subayın bir diğer adı da onurdur. Şu anda askerlerimiz canlarını dişlerine takmış ülkemizin savunması için sınırlarımızın içinde ve dışında çarpışmaktalar.
İşte bu nedenledir ki, savaş ateşinden geçmiş tarihine saygılı olan ciddi devletler askerlerinin de kadrini bilirler. Askerlerine değer verirler, vefalı davranırlar, askerlerinin onurunu her şeyin üstünde tutarlar. Gel gör ki bu iktidar döneminde ordumuzun, askerlerimizin başına gelmedik iş kalmamıştır. Irak’ta askerlerimizin başına çuval geçirildi çuval geçirenlere bir nota bile verilmedi. Birde sıkılmadan ne veriyoruz müzik notası mı denerek yaşanan rezilliğe tüy dikildi. Yetmedi iktidar ordumuza operasyon çekenlere harimi ismeti olan kozmik odalarına girenlere yol verdi. Yol verdikleri de gelip 15 Temmuz’da TBMM’yi bombaladılar. Bunlardan cesaret alan bir takım kendini bilmezler şerefli subaylarımıza hakaret etme cüretini kendilerinde buldular. Bunlar hakkında daha hala suç duyurusunda bulunulmamış. Milli Savunma Bakanı bulunduk, bulunacağız diyor. Beyefendi orası cekli caklı çalışma yeri değil. Orası yapacaksınız bitireceksiniz millete de bilgi vereceksiniz bulunduk diyeceksiniz. Bu arada soruyoruz ikide birde ortaya çıkıp bu ordunun başkomutanı benim diye övünen sarayın kibirli adamı nerelerde? Neden Başkomutanım diye övündüğü orduya sahip çıkmıyor?
Bu da yetmezmiş gibi Gaziantep’te bayram namazında sözde bir imam kurtuluş savaşında Yunan’ın galip gelmesini dileyecek kadar akıldan, izandan kopmuş laflar söyledi. Bu sözlerin gazilik unvanını almış Şahinbey’in torunlarının yaşadığı bir şehirde söylenmiş olması ayrıca üzücüdür. Tarihimize ve ordumuza yönelik artık sistemli hale gelen bu saldırılara dur demek en başta bu ülkeyi yönetenlerin sorumluluğundadır. Bu konuları yakından takip edeceğiz. Sorumlularda gereğini yapacaklar.
Yine bayram dönüşü için çok yoğun bir trafik yaşayacağız. Trafikte bayramdan dönen tüm sürücülerimizin bayram tatillerinin zehir olmaması için dikkatli olmaları konusunda tüm sürücülerimizi bir kere daha uyarıyorum.
Ben sözlerimi burada tamamlıyorum, varsa sorularınızı alabilirim.
Soru- Birkaç tane sorum olacak ama. Öncelikle Binali Yıldırım’ın dün Diyarbakır’daydı Kürdistan ifadesini kullandı. 31 Mart seçimleri öncesinde de Cumhurbaşkanı Erdoğan meydanlarda Kürdistan ifadesini kullananlara yönelik çok sert ifadeleri olmuştu Irak’ın kuzeyini işaret etmişti. Birinci olarak bununla ilgili neler söylemek istersiniz? Aynı soruya ek olarak yine Binali Yıldırım’la ilgili terör örgütünün adını telaffuz etmesi yine sosyal medyada çok tartışıldı ve Dersim sözleri var Dersim açılımı yönünde algılandı. Dersim’den özür dileyen bir iktidarız ama bununla hesaplaşamayan bir CHP var ifadelerini kullandı yine. Aynı soruya ek olarak teşekkür ederim.
Faik ÖZTRAK- Şimdi ilk sorunuzla ilgili olarak şunu söyleyeyim. Gökhan bey, bu sorunun muhatabı biz değiliz. Bu sorunun muhatabı Sayın Bahçeli. Bu sorunun Sayın Bahçeli’ye sorulması lazım. Bende kendisinin ne cevap vereceğini büyük bir merakla bekliyorum.
İkinci sorunuza gelince, bizim bu konudaki duruşumuz rahmetli Tunceli milletvekilimiz Kamer Genç’in duruşudur. Kendisi her zaman Tuncelili olmakla iftihar etmiştir ve bu TBMM’de şerefle görev yapan bir meclis üyesi olarak da tarihe intikal etmiştir. CHP olarak bizim duruşumuz Sayın Kamer Genç’in duruşudur.
Soru- Dünden beri tartışılıyor efendim Ekrem İmamoğlu’nun Ordu’da VİP’ten alınmaması yine Süleyman Soylu’da İçişleri Bakanı da tepki gösterdi. Oradan geçme hakkı yok, Trabzon’da geçti ama biz müsaade ettiğimiz için geçti dedi. Siz bu tartışmaya nasıl bakıyorsunuz?
Faik ÖZTRAK- Şimdi bakın, burada bir kumpas var. Çünkü Sayın Ekrem İmamoğlu’nun yanında bir kere milletvekillerimiz var. Dolayısıyla onlarla beraber geçme hakkı var. Bunu açıkça bir ortaya koyalım. Ama Sayın Ekrem İmamoğlu’nun ben kendisini çok iyi biliyorum son derece mütevazi bir insandır VİP’ten geçme gibi bir iddiası da yoktur. Ancak arkadaşlarımız düşünmüşler taşınmışlar çok büyük kalabalıklar geliyor Sayın İmamoğlu’nu karşılamak için Sayın İmamoğlu’nun mitinglerine. Çok büyük bir coşku var Karadeniz’de. O coşku çerçevesinde normal kapılardan giren çıkanları aksatmamak, onlara mani olmamak için VİP’ten çıkmak bu kalabalıkla beraber VİP’ten çıkmayı düşünmüşler. Ama bunlar Türkiye’de ilk defa olan şeyler değil. Sayın İmamoğlu bundan sonra zaten milletin gönlünde yer etmiştir, halkın gönlünde yer etmiştir halkıyla beraberde girer çıkar havaalanından.
Soru- Yine Trabzon’da Süleyman Soylu memleketine gittiğinde protestoyla karşılaştı. Dün yaptığı bir açıklamada onu oraya kimin gönderdiğini biliyoruz bunun kim olduğunu da yine birkaç gün içinde göreceksiniz araştırdık açıklayacağız dedi. Bu tartışmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Faik ÖZTRAK- Şimdi sormuşlar kişi başkasını nasıl bilir diye. Demişler ki, kişi başkasını da kendisi gibi bilir. Ben şunu söyleyeyim, şuanda oralara hele hele atama İçişleri Bakanlığının bulunduğu yerlere adam gönderip bu tür şeyler yapacak güce sahip Türkiye’de ben bir başka kuruluşun olduğunu zannetmiyorum.
İkincisi CHP olarak biz bu tür işlere bizi kastediyorsa eğer biz bu işlere hiç tevessül etmeyiz. Kendileri ederler. Yani Ankara’da yapılan provokasyonları falan unuttuğumuzu zannetmesin. Daha onun sorumlularını ortaya çıkarmadı. Dolayısıyla muhtemelen orada da bu tür bir olayı yaratmak üzere bu kumpası kendisinin kurduğunu tahmin ediyorum.
Biraz önce söylemeyi unuttum. Peki Ordu havaalanına indiğinde milletvekili arkadaşlarımız ve Sayın Ekrem İmamoğlu o miktarda, o boyutta bir çevik kuvvetin havaalanında ne işi vardı? Yani siz apronda bu tür önlemleri alacaksınız, buna karşılıkta Diyarbakır havaalanında apronu Binali Yıldırım’ı karşılayan insanlarla dolduracaksınız. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.
Soru- Dün Sayın Binali Yıldırım’ın terör örgütünün adını telaffuz etmesi ve Dersim açılımı. Dersim açılımı olur mu? Hani siz Kamer Genç’in durduğu yerdeyiz dediniz. AK Partinin Dersim çıkışını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Faik ÖZTRAK- Ben söyleyeceğimi söyledim.
Soru- Efendim son günlerde çok tartışıldı Sayın Ekrem İmamoğlu’yla Binali Yıldırım’ın ortak canlı yayın planı var. Büyük bir oranda da netleşti. Partiler arasında görüşme devam ediyor. Görüşmeler ne durumda canlı yayın ne zaman olacak?
Faik ÖZTRAK- Mahir beyle Engin bey bu süreci götürüyorlar. AK Partiden Mahir bey, bizim partimizden de Engin Altay bey Grup Başkanvekilimiz. Kendileri gerekli açıklamaları yapacaklardır ama bu görüşmeler müspet olarak sürüyor. İzin verirseniz şimdi burada spekülasyona neden olmamak bakımından doğru bilgileri onlar açıklasınlar.
Teşekkür ediyorum, sağ olun. 


Kaynak: chp.org.tr
İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

SİYASET Haberleri