CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE PARTİ SÖZCÜSÜ BÜLENT TEZCAN’IN BASIN AÇIKLAMASI (27 EYLÜL 2017)
Değerli basın mensupları, hepiniz hoşgeldiniz. Merkez Yönetim Kurulumuzun toplantısı devam ediyor. Yine Türkiye’nin ve bölgenin, dünyanın önemli meselelerini görüştük, görüşmeye devam ediyoruz.
Öncelikle bir acımız var, AK Parti Gaziantep Milletvekili Abdulkadir Yüksel’i kaybettik. Dün cenazesi defnedildi. Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum, ailesini başsağlığı diliyorum. AK Parti teşkilatına başsağlığı diliyorum. Bütün milletimize de başsağlığı diliyorum.
Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz günlerde sevindirici iki haber aldık. İki gazeteci tahliye oldu tutuklu iki gazeteci. Cumhuriyet Gazetesinden Sayın Kadri Gürsel ve Sözcü Gazetesinden Mediha Olgun tahliye oldu. Ama bu sevincimiz yarım sevinç. Çünkü hala çok sayıda gazeteci tutsak alınmış durumda. Gazetecilik faaliyeti hala yargılanmakta, Cumhuriyet Gazetesi, Sözcü Gazetesi ve diğer basın yayın organlarından gazetecilik faaliyeti yaptığı için hala tutuklu gazeteciler var. Türkiye bu ayıptan biran önce kurtulması lazım.
Bu bir gözaltı değildir, bu bir gözdağı operasyonudur
Enis Berberoğlu’nun hala Anayasa Mahkemesi kararına aykırı olarak tutukluluğu devam ediyor. Türkiye’nin bu ayıptan derhal kurtulması lazım. Bu bize yakışmıyor. Böyle bir ülkede yaşamak bize yakışmıyor. Türkiye’nin biran önce bu ayıptan kurtulmasını beklerken ne yazık ki Türkiye yeni ayıplarla karşı karşıya. Genel Başkanımızın avukatı, partimizin avukatı Celal Çelik 12. gün bugün hala gözaltında. 12 gün önce bir Cuma günü gözaltına alındı, 7 günlük gözaltı süresi doldu, savcı delilleri toplayamamış 7 gün uzatma istedi bugün 12. gün hala hakim karşısına çıkarılamıyor. Celal Çelik hayatının bütün dönemlerinde FETÖ’yle mücadele etmiş, bu iktidarla FETÖ kucak kucağıyken, bu iktidar o çeteyi devletin harimi ismetine yerleştirmişken, bu hükümet yerleştirmişken Celal Çelik FETÖ’nün yargıdaki kadrolaşmasını protesto etmek için mesleğini bıraktı, hakimlikten istifa etti. Kariyerinin en önemli noktasında mesleğini bıraktı. Yargıtay’a 160 militan bunlar yerleştirdiği zaman AK Parti hükümeti birileri o 160’ın içine girebilmek için can atarken, AK Partiyle FETÖ pazarlık yaparken Yargıtay’a 160 militan yerleştirirken Celal Çelik çıktı bu yargıya vurulmuş bir darbedir dedi ve istifa etti. Şimdi o dönemde ne yaptığını bilmediğimiz savcılar, o dönemde cesaretle karşı çıkamayan savcılar bugün Celal Çelik’i FETÖ’cü diye gözaltında tutuyor. Elinizde delil yoksa niye gözaltına aldınız? 12 gün geçmiş savcı hala delil arıyor. Bu bir gözaltı değildir, bu bir gözdağı operasyonudur. Ama bu gözdağına prim vermeyeceğiz. Ne Celal Çelik buna prim verir, ne biz buna prim veririz. Bizim alnımız ak. Çıkarın hakimin önüne. Çıkaramazlar. Niye? Delil yok. O zaman sizin FETÖ’cülerden ne farkınız var? FETÖ soruşturmalarından ne farkı var bu yaptığınız soruşturmanın? Delilsiz iftirayla birilerini gözaltına alıp içerde tutarken delil üretme ve uydurma çabasındaysanız sizin FETÖ’cülerden farkınız ne bunu çıkın anlatın bakalım. Onun için biran önce Celal Çelik’in serbest bırakılmasını bekliyoruz. Varsa elinizde bir belge çıkarın hakimin önüne arkadaşımızın verilemeyecek bir hesabı yoktur.
Bu kaçıncı yanılma Sayın Erdoğan bu kaçıncı yanılma?
Değerli arkadaşlar, Kuzey Irak’ta Irak Kürt Bölgesel yönetiminde gayrimeşru bir referandum yapıldı. Bir kere şu çok açık, AK Parti’nin uzun zamandan bu yana bölgede yürüttüğü Ortadoğu politikası, dış politika iki büyük kayba sebep olmuştur. Devletler açısından kayıp Türkiye Cumhuriyetinin kaybıdır. Türkiye Cumhuriyeti devleti kaybetmiştir bölgede. Ne yazık ki, bu iktidarın dış politikası nedeniyle Ortadoğu’da. Halklar açısından kayıpsa Türkmenlerin kaybetmesidir. Bölgede Türkmenler bu dış politika nedeniyle ne yazık ki kaybetmiştir. İki kaybedeni vardır.
Değerli arkadaşlar, çok ilginçtir Sayın Erdoğan çıktı AK Parti Genel Başkanı biz Barzani’nin bu noktaya geleceğini tahmin etmiyorduk yanılmışız dedi. Bu kaçıncı yanılma Sayın Erdoğan bu kaçıncı yanılma? FETÖ’de yanıldınız, Esad’da yanıldınız, PKK’da yanıldınız, Barzani’de yanıldınız. Saysam zaman yetmez yanıldıklarınıza. Okul öğrencisi olsa bu kadar yanılan, hata yapan okuldan atarlardı, tasdikname verirlerdi. Bir ortaokul öğrencisi bu kadar yanılsa tasdikname verirler kapının önüne koyarlar. Hala görevdesiniz ve hala herkes ağzınızın içine bakıyor tek başınıza devleti yönetiyor, milletin kaderiyle oynuyorsunuz. Böyle bir şey olmaz. Böyle bir sistem olmaz.
Bakın, anayasa referandumu sırasında demiştik ki hatırlarsanız tek adam rejimine gidiyor Türkiye. Tek adam rejiminin anayasal altyapısı hazırlanıyor. Tek adam ya yanılırsa demiştik, ya hata yaparsa demiştik. Ne kadar haklı olduğumuzu görüyor musunuz? Ne kadar haklı olduğumuz nasıl ortaya çıktı? Her konuda. Eğitimde yanılırsın, dış politikada yanılırsın, terörle mücadelede yanılırsın. Allah için Sayın Erdoğan nerede yanılmazsın? Yanılmadığın bir tane yer söyle. Herkes hatasının bedelini kendisi öder ama Sayın Erdoğan bir kişi hatasının bedelini ödemiyor, millet ödüyor o da Sayın Erdoğan. AK Parti Genel Başkanının hatasını millet ödüyor. Böyle bir tablo var. Bugün Türkiye’de hükümet yok tek adam var herkes onun ağzına bakıyor. Bir sabah kalkıyor TEOG’u istemiyorum diyor herkes telaşla neyi değiştireceğiz diye bakıyor. Bir sabah kalkıyor dış politikayla ilgili bir şey söylüyor aklına geleni konuşan bir AK Parti Genel Başkanı var. Aklına ne geliyorsa onu söylüyor. Bir tutarlılık yok. Bakın şu Kuzey Irak’taki referandum sürecindeki hükümetteki çelişkili konuşmalara bakın. AK Parti Genel Başkanı çıkmış diyor ki Erdoğan açlıkla terbiye etmekten bahsediyor. 21.yüzyılda açlıkla terbiye etmekten bahsediyor. Böyle bir şey olur mu? Sen ciddi bir hükümet olarak, ciddi bir devlet olarak elindeki seçenekleri sıralar ve insani bir çerçevede yürürsün. Ne demek açlıkla terbiye etmek? Vanaları kapatırım diyor ama Ekonomi Bakanı çıkıyor ekonomik ambargo diye bir şey olmaz diyor. Hanginiz doğru? Kimin dediği doğru? Hükümetin Ekonomi Bakanı ekonomik ambargo olmayacak diyor, Başbakan bütün seçenekler masada diyor, Cumhurbaşkanı ekonomik, siyasi, askeri bütün yaptırımlar masada diyor, vanaları kapatırız diyor. İşte bu ciddiyetsizlik, bu hesapsızlık bölgede Türkiye’nin aleyhine sürecin bu noktaya gelmesine neden olmuştur.
Değerli arkadaşlar, böyle bir tabloda bu anlayışın, bu tekçi anlayışın, bu tek adam zihniyetinin bundan sonraki süreci de ne yazık ki doğru idare edebileceğini zannetmiyoruz. Bu yapıdan doğru bir idare çıkmaz.
Derhal tüm paydaşların katılacağı bir milli eğitim şurasına ihtiyaç var
Eğitimde aynı şey söz konusu. Çocuklarımız kobay oldu. Bu sistemde öğrenciler kobay yapıldı. Bu iktidar öğrencileri, evlatlarımızı kobay yerine koydu. Ortaöğretimde, 15 yıl içerisinde sayısız kere sistem değişti. 6 tane bakan sayısız sistem, sistem yok. Sistem değiştiriyoruz adı altında bir sistemsizlik getirdiler yerleştirdiler. Üniversite sınavlarıyla ilgili de şimdi yeni bir modelden bahsediyorlar. Yani ne yaptıkları belli değil, ciddi bir planlama yok. Akla, bilime dayalı, öğrencilerin, çocuklarımızın geleceğini, kuşakların geleceğini planlayacak bir ciddi çalışma yok. Hiçbir şey bilmiyorlarsa tarihimize baksınlar. Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk kurtuluş savaşı yıllarında daha savaş devam ederken Milli Eğitim Şurası topladı. O zaman bu kadar önem verdi milli eğitime şimdi bir sabah bir kişi çıkıyor ben bunu istemiyorum diyor herkes sistem değiştirmeye kalkıyor. Yardımcı doçentlik kalksın diyor, YÖK Başkanının haberi yok, ne yapacağını bilmiyor, bir toplantıda dedi diye aman ne yaparız, nasıl yol buluruz. TEOG’u ben sevmiyorum diyor, sevdiği yolu nasıl arar buluruz diye hala şu anda Ortaöğretime geçişte ne yapacaklarını kendileri de bilmiyor, bizde bilmiyoruz, millette bilmiyor. Üniversitelerde ne yapacaklarını… Eski sisteme dönüyorlar üniversitelerde. Niye değiştirdiniz? Evet bir değişikliğe ihtiyaç var. Artık köklü biçimde bir değişikliğe ihtiyaç var ama her şeyden önce bu yöntemin değişmesi gerekiyor. Bu anlayışla hiçbir şey yapabilmek mümkün değil. O yüzden derhal Türkiye’de tüm paydaşların katılacağı bir Milli Eğitim Şurasına ihtiyaç var. Öyle sabah kalktım aklıma bu geldi bunu söyledimle bu iş olmaz. Bakan ayrı bir şey söyleyecek, müsteşar ayrı bir şey söyleyecek, Başbakan ayrı bir şey söyleyecek, Cumhurbaşkanı ayrı bir şey söyleyecek, onun söylediğine sistemi uydurma telaşına düşecekler. Böyle milli eğitimi kurtaramayız.
O yüzden derhal bütün paydaşların katılacağı bir Milli Eğitim Şurasının yapılması ve sistemin o şurada akılla, bilimle, pedagojiyle eğitim uzmanlarının gözünden, penceresinden ele alınması lazım. Yoksa geleceğimizi kaybediyoruz. Ama bütün paydaşların katılacağı bir milli eğitim şurası. Yandaşların katılacağı bir milli eğitim şurası değil, paydaşların katılacağı bir gerçek milli eğitim şurasına ihtiyaç var. Hedef ne olmalı? Hedef çok açık. Yüksek yetenek inşasını hedeflemeliyiz. Çocuklarımızın yüksek yetenekle donanacağı bir eğitim sistemini hedeflemeliyiz. Hedef yüksek yetenek inşası olmalıdır.
Yalan söylüyorlar.Söyledikleri sistem, taşeronluğu ortadan kaldıran bir sistem değildir
Değerli arkadaşlar, taşeronla ilgili şimdi açıklama yapmışlar. Yıl sonuna kadar sorunu çözeceğiz diyorlar, yalan söylüyorlar. Söyledikleri sistem taşeronluğu ortadan kaldıran bir sistem değildir. Söyledikleri sistem taşeronu kadroya geçirme sistemi değildir. Çok açık yalan söylüyorlar. Bunların getirmek istediği sistem taşeronluğu aynen devam ettirme sistemidir. Burada taşeron meselesinde AK Parti önce intihal yaptı, ondan sonra iğfal etti, ondan sonra ifsat etti. Ne demek istiyorum? Önce çaldı intihal yaptı. Nereden çaldı? Bizim seçim bildirgemizden taşeronluğu kaldıracağız kadroya geçireceğiz vaadimiz baktı ki tutuyor, toplumda karşılığı var onu çaldı 1 Kasım’a geçerken 7 Haziran’dan. Ondan sonra çaldığı intihal ettiği bu projeyi döndü milleti iğfal etti kandırdı bunla. İkinci aşamada iğfal etti. Biz kaldıracağız dedi millette kandı, inandı. İğfal etti. Şimdi ifsat ediyor bozuyor. O sözünü yerine getirmiyor, getirmek istemiyor şimdi taşeronluğu kaldıracağız diye sistemi bozarak, ifsat ederek bir yeni sistem icat ettik diyor. Ya kadro getirmiyorsun ki. 1 yılı 3 yıla çıkardım diyor ama kadroya geçirmiyor. 3 yılda da geçirmiyor, 3 yıl sonrada kadroya geçirmiyor bir. İkincisi, kaç kişininkini 3 yıla çıkaracaksın o da belli değil. Hani sen kamudaki taşeronluğu kaldıracaktın bunları kadroya geçirecektin? Bu bir yalandır, bu bir büyük yalandır. Onun için milletimizin dikkatini çekiyoruz Cumhuriyet Halk Partisi iktidara gelecek bu yalan düzenini bozacak. Taşeronlukla biz mücadele ederiz. Patenti bizde, samimi olan biziz, niyet bizim, onun için proje hırsızlarına fırsat vermeyin. Bir daha proje hırsızlarına aldanmayın. Milletimize de ders olsun. Bizim seçim bildirgemizden çalıp ondan sonrada uygulamadıklarını görsünler bundan sonraki vaatlerine de böyle baksınlar AK Parti iktidarının.
ÜZÜM MİTİNGİ
Değerli arkadaşlar, yarın Manisa’da Üzüm Mitingimiz var Manisa Alaşehir’de önce bir üzüm çalıştayı, arkasından üzüm mitingi var. Üretici çok zor durumda, fındık üreticisi perişan maliyetini karşılamıyor. Üzüm üreticisi perişan fiyatlar maliyeti karşılayamıyor. Türkiye’de üretime dönük alanlar çöktü. Dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisi her yerde var. Üreticinin nerede sorunu varsa orada Cumhuriyet Halk Partisi var.
Geçen hafta Ordu’daydık. Fındık sorununa sahip çıktık, fındık mitingi, bir fındık yürüyüşü arkasından görkemli bir fındık mitingi yaptık. Bu hafta Manisa’dayız üzüme sahip çıkıyoruz. 17:00’de yarın saat 17:00’de Alaşehir’de Üzüm Mitingimiz olacak Genel Başkanımızda orada olacak. Bütün vatandaşlarımızı çağırıyoruz. Üretici sorunlarına sahip çıksın. Biz üreticinin sorunlarına sahip çıkmaya hazırız. Türkiye sorunlarını hamasetle aşamaz. Türkiye sorunlarını ancak üreterek aşar, akılla aşar, akılla üretime dayalı bir sistem kurarak aşar. Bunun yolu da önce iktidar değişikliğinden geçiyor. İnşallah önümüzdeki süreçte o iktidar değişikliğini de gerçekleştireceğiz, Türkiye’nin sorunlarını çözeceğiz.
Hepinize teşekkür ediyorum, sorular varsa alabilirim.
Soru- Efendim orta vadeli plan açıklandı. Özellikle vergilerde 10 oranında bir artış görünüyor. ………… vergisinde yüzde 40’a varan bir artış sözkonusu olacak. Genel anlamda vergi artışlarını özellikle nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bülent TEZCAN- Bir kere şunu söylemekte yarar var. Bu hükümet plansız bir hükümet. Plansız bir hükümet hangi orta vadeli planı açıklarsa açıklasın bir ciddiyeti olmaz. Bugüne kadar açıkladıkları hangi orta vadeli plana uydular? Hiçbirisine uymadılar. Laf olsun torba dolsun. Bir plan açıklıyorlar kendi açıkladıkları plana 15 yıllık iktidar dönemlerinde hiç uymadılar. Bu plana da uymayacaklarını biliyoruz bu bir. İkincisi bu plan neyi gösteriyor, neyi vadediyor bize? Enflasyon düşmüyor, işsizlik düşmüyor. 2019 yılında yüzde 9.9 işsizlik, 2020 yılında yüzde 9.6. O zaman neyin planını yapıyorsunuz? İşsizlik düşmeyecekse, enflasyon yüzde 9.5’larda ön görülüyor aynı, yarım puan. Enflasyonu ve işsizliği düşürmeyi hedeflemeyen bir orta vadeli plan açıklamak hükümetin ben bu alanda iflas ettim, başarısızım itirafıdır bu plan. Bu başka bir şey değil ki bunu da gerçekleştiremeyecekler. Yani bu haliyle bile bir iflas ilanıdır. Ama bunu da gerçekleştiremeyecekler diye düşünüyoruz.
Soru-………………………….. İkincisi, Kuzey Irak’a ilişkin yaptırımlar konusunda CHP ne öneriyor? Yani söylenenler var. Henüz atılmayan bazı adımlar var. Siz ne öneriyorsunuz? Şunlar şunlar yapılmalı dediğiniz noktalar var mı?
Bülent TEZCAN- Şimdi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının istifası çok ilginçtir. Biz kendi açıklamasını dinlerken istifa nedenini öğreneceğimizi sanıyorduk ama istifa nedenini söylemedi. Yorulmadım dedi, başarılıyım dedi, siyaseti bırakmıyorum dedi, yola devam ediyorum dedi ama Belediye Başkanlığından istifa ediyorum dedi. Ciddiye alınmamaktan rahatsız olduğunu söyledi ama kimin kendisini ciddiye almadığını söylemedi. İhanet edilmeyi hazmedemediğini söyledi ama bu ihanetin ne olduğunu söylemedi. Anlıyoruz ki, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının istifası ikinci saray darbesidir. Birinci saray darbesinde Davutoğlu istifa ettirildi Başbakanlıktan, ikinci saray darbesinde de İstanbul Büyükşehir Başkanı istifa ettirildi. Tek adamın talimatıyla istifa ettiğini herkes biliyor. Sağır sultan bile bunun farkında sadece itiraf edemiyorlar. Bir talimatla görevi bırakmak zorunda olduğu açıkça görülüyor. Zaten İstanbul’u başından beri yöneten bir kişi vardı. Belediye Başkanları öyle adındaki gibi şehremini değillerdi. İstanbul’u o dönemde yine Sayın Erdoğan yönetiyordu. Onun talimatıyla İstanbul yönetiliyordu. Şimdi başka bir tablo ben bütün bunları açıklamadan ben istifa ediyorum diyor. 15 milyon nüfuslu bir şehrin, büyükşehrin belediye Başkanısın, 30 haneli köy muhtarı değilsin. Yani topluma bir izahat borcun var. Bu kadar rahat siyaseti bırakmıyorum şöyledir, böyledir deyip ama gidiyorum, Belediye Başkanlığından istifa ediyorum diyemez 15 milyon nüfuslu İstanbul gibi bir şehrin Belediye Başkanı. Bu izaha muhtaçtır, aslında bilinen bir meseledir. Bu Türkiye’nin nasıl yönetildiğinin çok açık bir göstergesidir.
Kuzey Irak meselesine gelince hükümete ne tavsiye ediyorsunuz diye sordunuz. Önce ciddiyet tavsiye ediyoruz. Konuşmalarımızın içinde bu var, önce ciddiyet tavsiye ediyoruz. Yani sen bir taraftan vanayı keseceğim diyeceksin öbür taraftan Bakan ekonomik ambargo olmaz diyecek, öbür taraftan senin mecliste konuşma yapan Bakanın savaş anlamına gelecek ifadeler kullanacak, öbür taraftan Başbakan ne demek ne savaşı diyecek. Böyle ciddiyetsiz politikalarla hangi yaptırımı söylerseniz söyleyin başarılı olmazsınız. Önce ciddiyet, hükümet ciddi olacak.
Soru- Efendim OHAL tartışması da var. Yani şimdi Nihat Zeybekçi’den geldi ilk değerlendirme. OHAL’in kaldırılmasına dönük bir değerlendirmesi var. Sayın Cumhurbaşkanı o noktada çok net sert, kararlı. Fakat Zeybekçi’den kaldırılması gerektiğine ilişkin bir değerlendirme var ve ara formülde bulunabilir dedi.
Bülent TEZCAN- Zeybekçi’nin söylediği ara formül uygulanabilir bir formül değil, Zeybekçi yargıyla ilgili gözaltılarla ilgili konularda özel düzenleme olsun diyor o konularda Kanun Hükmünde Kararname yetkisiyle çözemezsiniz anayasa buna engel, bunu yapamazsınız. Zeybekçi’nin söylediği bir şey doğrudur günaydın diyoruz onlara. Bir şeyi fark ettiler biz bir senedir gırtlağımız patladı, bu şekliyle Türkiye’de ekonomiyi yönetemezsiniz dedik, yatırım gelmez, iş dünyası korkar, üretim düşer, sanayici mülkiyet hakkı güvenliği olmadan, özgürlükler güvence altında olmadan ülkede ekonomik gelişmeyi sağlayamazsınız dedik. Ekonominin tekerine çomak sokarsınız dedik. Dediklerimiz çıkıyor bunu da Ekonomi Bakanı itiraf etmiştir. İnşallah kulak verirler o söze de olağanüstü hali bir an önce kaldırırlar.
Soru- Ertelenen oda seçimleri vardı.
Soru- Kimya Mühendisleri Odasının yönetimi mahkeme kararıyla görevden alındı. TÜRMOB bugün ortak bir açıklama yaptı 24 odayla ilgili. Bununla ilgili değerlendirmeniz?
Bülent Tezcan- Arkadaşlar tek bir cümle; demokratik bir toplumda yaşamıyoruz, demokratik bir düzende yaşamıyoruz totaliter bir düzende yaşıyoruz. Sivil toplum yok ediliyor. 365 oda ve borsanın seçimlerine bir hafta kala niye Nisan ayına ertelediniz? Kaybedeceklerini anladılar, istedikleri gibi yönetemeyip, seçtiremeyeceklerini anladılar. Bütün odaları, borsaları, sendikaları, dernekleri kontrol etmek istiyorlar. Bütün sivil topluma iktidardan adam tayin etmek istiyorlar. Bu Türkiye’de totaliter bir anlayışla devletin tepesinden en küçük hücreye, aileye kadar ülkeyi dizayn etme hastalığıdır. Bunu tarihte Hitler yapmıştır, Mussolini yapmıştır. Bugün bir benzerini 21.yy’da yeniden Türkiye’de yaşıyoruz ne yazık ki. Bu totaliter anlayıştır. Aynı anlayış odaları, kimya mühendisleri odası ve diğer odaların yönetimlerine de bu tip hukuka aykırı müdahalelerle oraları da zapturapt altına almaya çalışıyor. Türkiye demokrasisi açısından ayıp, utanç verici ve ciddi tehdit oluşturacak adımlardır. Hükümet o zaman bütün dernekleri hepsini lav etsin kaldırsın, yukarıdan saraydan hepsine adam tayin etsinler. Arzu ettikleri şey bu. Özledikleri düzen her topluluğa ve örgütlenmeye saraydan adam tayin etme düzenidir. Yakında aile reislerini de saraydan tayin etmeyi isterlerse şaşırmayın.
Teşekkür ediyorum, sağ olun.
Kaynak: chp.org.tr