Röportaj: Tuncay Dağlı , Kasım Aydın
“Cumhuriyete, laikliğe, Türk milliyetçiliğine sahip çıkıyoruz”
AK Parti’nin ülke yönetiminde başarısız kaldığını, CHP’nin ise ne yapacağını bilmez bir tavır içinde gerçek muhalefet yapamadığını söyleyen Ali Derindağ, Fetullah Gülen cemaatinin ise sanıldığı kadar büyük oy potansiyeli olmayıp, giderek dağıldığını belirtti.
MHP’den milletvekili adayı olmasına kesin gözüyle bakılan işadamı Ali Derindağ, sohbet sırasında kadınların sorununun laiklikte olduğunu ifade ederken, çocuk ve gençlerin uygulanan eğitim sistemi ile araştırmayan, sorgulamayan ve eleştirmeyen sorunlu bir nesil olarak yetiştirildiğini ileri sürdü.
AK Parti iktidarının halkı yoksullaştırıp, işsiz bırakarak kendine muhtaç ettiğini ve bu nedenle insanların oy vermek zorunda kaldığını belirten Derindağ, “Bizim meselemiz belli, çigimiz belli, vatanımız, milletimiz, bayrağımız, ezanımız belli. Cumhuriyet değerlerine sahip çıkıyoruz, laikliğe sahip çıkıyoruz, Türk milliyetçiliğine sahip çıkıyoruz” dedi.
Derindağ kendisine yöneltilen sorulara samimi ve içten cevaplar verdi.
Türkiye yeni bir seçime gidiyor, seçmenin içinde bulunduğu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Vatandaşımız ekonomik anlamda büyük sıkıntı yaşıyor. İşsizlik ve yoksulluk çok yüksek düzeyde. Bu nedenle yoksul kesim kendilerine yapılan yardım nedeniyle AK Parti’ye yakınlık gösteriyor. ‘Bunlar giderse, bu yardımlar bize yapılmaz’ diye düşünüyorlar. Ancak böyle bir durum, parti olarak bizim anlayışımıza ters. Çünkü bu devletin yapması gereken sosyal bir görev. Biz iktidarımızda bu olayı kurumsallaştırıp, herkese adil bir şekilde destek olacağız. İnsanları rencide etmeden, yardım değil, hak olarak vereceğiz. Bunun en doğru yolu da aile sigortası oluşturmaktır.
“DEVLET AİLELERİN GEÇİM STANDARDINI SAĞLAMAK ZORUNDA”
Bir ailenin geçimi için her ay eve girmesi gereken para bellidir. Eğer bu para o eve girmiyorsa, devletin buna katkıda bulunması gerekir. Devlet, ailelerin asgari geçim standardını sağlamak zorunda. Bunun aksini yapmak ahlaki kurallara sığmaz. Vatandaşın oyunu almak için koli dağıtmak, yardım paketleri dağıtmak doğru değil. Bu nedenle devletle ‘makarnacı’ diye dalga geçiyorlar. Oysaki vatandaşa yapılan bu yardımların parasını kimse cebinden vermiyor. Tayyip Erdoğan, Emine Hanımın bileziklerini satarak vermiyor. Yardım kolileri AK Parti ilçe başkanları aracılığıyla dağıtıldığı için vatandaş bunu AKP vermiş sanıyor, durum öyle algılanıyor. Oysaki işin aslı öyle değil. Bu yardımların parası devletin kasasından çıkıyor. Böyle olmaz.!
“GÜNÜMÜZDE GEÇMİŞTEKİNDEN DAHA BETER BİR KÖLELİK DÜZENİ VAR”
Zaten günümüz dünyasında modern bir kölelik düzeni yaşanıyor. Sokaktaki insanlar çaresizlikten, yoksulluktan intihar ediyor. Günümüzdeki kölelik, geçmişteki kölelikten daha kötü. Liberal ekonomi sistemi bunu yaratıyor. Bu sistem yanlıştır. Bu köleliği getiriyor. Asgari ücret diye bir şey kurmuşlar, bir ailede beş kişi çalışsa geçimlerini sağlayamıyorlar. İşte şimdi böyle vahşi bir dünyada yaşıyoruz.
MHP olarak biz “burada bir adaletsizlik, bir yamyamlık var” diyoruz ve “gelir dağılımını adeletli bir şekilde dağıtacağız” diyoruz. Çünkü bu aç insanlar sonunda savaş çıkaracaklar. Başka yolu yok, çareleri yok. Gidaşat bunu gösteriyor. Biz bunu önlemeye çalışıyoruz. Bu durum parti olarak bizim birinci argümanımız.
“ÜLKEMİZİN BÖLÜNMESİNE ASLA İZİN VERMEYECEĞİZ”
İkinci olarak ise, bu ülkenin bayrak ve ezan sorunu var. Birilerine ‘Allah’ dedirtemiyoruz, birilerine de ‘vatan’, ‘Türk milleti’ dedirtemiyoruz. Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünün garantisi biziz. Bunlar ülkeyi bölmeye çalışıyorlar, biz buna izin vermeyeceğiz. Türk milleti dininden ayrı düşünülemez. Ama biz din diye cehaleti savunmuyoruz. Din Arabın değil, Allah’ın dinidir. Biz, Allah’ın dinine sahip çıkıyoruz. Bizim olmazsa olmazımız ise laikliktir. Laikliğin olmadığı ülkede hele ki bizim ülkemizde iç barışı sağlayamazsınız.
Ancak ülkücüler daha son sözünü söylemedi. Bu ülkede bazı konularda son sözü biz söyleriz. Son sözümüz ise bizim DNA’larımızda, kodlarımızda bulunan, Anadolu’dan Ortaasyaya kadar uzanan Türklüğün yaşama ve ayakta kalma içgüdüsüdür. Bunun için de her zaman gereğini yaparız.
“CHP NE YAPACAĞINI BİLMEZ BİR DURUMDA”
CHP’nin, AK Parti iktidarına karşı olan muhalefetini nasıl değerlendiriyorsunuz?
CHP muhalefet falan yapmıyor. Yalnızca kendi içindeki kargaşa ve kavgalarla uğraşıyor. CHP ray değiştirmiş durumda. Ulusalcılarla mı beraber olacak, AK Parti’ye mi destek çıkacak yoksa HDP ile birlikte mi hareket edecek belli değil. CHP’nin, AKP ile bir meselesi yok. Muhalefet yapmıyor. AKP’ye destek olduğu için değil, ne yapacağını bilmiyor. Ulusalcı mı olacak, Atatürk’ün partisi mi olacak, ona buna şirin görünmek için cemaate mi yaklaşacak belli değil. Yani net değil. Oysaki bizim meselemiz belli, çigimiz belli. vatanımız belli, milletimiz belli, bayrağımız, ezanımız belli. Cumhuriyet değerlerine sahip çıkıyoruz, laikliğe sahip çıkıyoruz, Türk milliyetçiliğine sahip çıkıyoruz.
Sahip çıktığınız doğru ama bu sahip çıkma olayı içinde bulunulan çemberi genişletip, oy oranını artırarak, iktidara gelmeyi sağlayamıyor. Siyasi anlamda başka ne yapmak gerekir?
Biz merkez partisiyiz. Herkes bunu biliyor. Sağda, solda, uçta değiliz ki. Biz Türkiye’nin merkezindeki partiyiz. Partimizin politikası ise vatandaşımızın içinde bulunduğu sıkıntıları adaletli bir şekilde gidermek, sorunlarına çözüm getirmek, milli ve manevi değerlerimize sonuna kadar sahip çıkmaktır. Özellikle ekonomik olarak milletimizin çok büyük sıkıntısı ve korkuları mevcut. İnsanlarımız borçla, ticari kredilerle, işsizlikle köleleştirilmiş durumda. Biz onlara, kendilerini bu esaretten, modern kölelikten kurtarmayı vaad ediyoruz. Görüyorsunuz, Yunanistan’da yapılan seçimi sosyal demokrat görüşteki parti kazandı. Nedeni de ülkeyi borç batağına sürükleyenlere, uygulanan ekonomik politikalarla yüksek derecede alacaklı durumda olanlara rest çekti. ‘Ben bu borcu ödeyemiyorum, çünkü adil değil’ dedi. Ekonomik zincirlerini kırdılar. Yunan halkı da bu nedenle onlara oy verdi. Bizim vatandaşımızın da kendine reva görülen yoksulluğa, işsizliğe, onur kırıcı yardımlara karşı çıkması gerekir. Toplum olarak herkese ve her kesime karşı yolsuzluk ve hırsızlıklara dur denilmesi gerekir.
“OSMANLICILIK OSMANLI TARİHİNE SAHİP ÇIKMAKLA OLUR”
Vatana sahip çıkmak boş lafla olmaz. Biz bu devletin ekonomisinin düzelmesi için devletin, özel sektörün önünü açması gerektine inanıyoruz. Üretmeyen insan, üretmeyen devlet kalkınamaz. Türkiye’de bürokrasi denen olay, yatırımı, üretimi engelliyor. Bürokrasi her yatırımcıyı, kendisinin ortağı gibi görüyor. Vergilerle üreticinin, sanayicinin boğazını sıkıyor. Böyle olunca da üretim olmuyor, ülke dışa bağımlı hale geliyor. Oysaki inşaat yapan müteahhidin, sanayicinin, tarım sektörünün, hayvancılık sektörünün önünün açılması gerekir.
Cumhuriyet kurulduğundan bu yana yapılan bütün yatırımlar, fabrikalar, arsalar birilerine peşkeş çekildi, her şeyi yiyip bitirdiler, mirasyedilikle bugünlere geldiler.
Bir yandan ‘Osmanlıcıyız’ diyorlar, öte yandan 1918 Ermeni katlimanı tanımak için diye uğraşıyorlar. Eğer Osmanlıcıysanız, Osmanlının tarihine sahip çıkın. Osmanlı’yı, Ermeni katliamı yapmış gibi gösterenlerle mücadele edin. Büyük bir çelişki içindeler. İçlerinden biri çıkıp da ‘benim atalarım katliam yapmadı’ diyemiyor.
Seçmeninize kendinizi nasıl bir siyasetçi olarak tanıtıyorsunuz?
-Ben esnaflıktan, ticaretin içinden geliyorum. Özel sektörün her türlü önünün açılmasını sağlamak isteyen, bunun için bürokrasi ile mücadele veren bir insanım. Müteşebbisin sorunu olduğu zaman, onun lehine çalışacak, onun her türlü sorununu giderecek olan biriyim. Ülkemizde ciddi bir işsizlik sorunu var, yine aynı mantıkla özel sektörün önünü açarak, işsisizlik sorununun çözümü için uğraşan bölge insanıyım, halkın içinden geliyorum.
“KADINLARIN SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ LAİKLİKTEDİR”
Seçmenler içinde kadınlar, engelliler, öğrenciler, işsizler ve sporcular da var. Her kesime ayrı bir söylemle hitap edip, oy istemek gerekiyor. Sizin siyasi propagandanız nasıl gidiyor?
Elbette ki toplumumuzda her kesimin belli sorunları ve talepleri var. Doğal olarak iktidar olmak isteyen parti ve siyasetçilerin de bu kesimlerle ilgili görüş, düşünce ve politikaları var. MHP olarak biz de toplumuzdaki her kesiminin ihtiyacını karşılayacak şekilde politikalar üretip, onlara hizmet vermek için üzerimize düşen her türlü sorumluluğu yerine getirmek için uğraşıyoruz. İktidar olduğumuzda da bu politikalarımız doğrultusunda projelerimizi detaylı bir şekilde yaşama geçireceğiz. Ülkemizde yaşanan kadın sorunları konusundaki tavrımız da çok açık. Kadınların sorunu belli. Ama ben kadınları şu konuda anlayamıyorum. Özgürlükleri sınırlanıyor, hakları ellerinden alınmak isteniyor ama yüzde ellisi gidip AKP’ye oy veriyor. Kadınların sorunlarının çözümü laikliktedir. Suudi Arabistan Kralı dünyanın en zengin adamlarından biriydi ama kadınların araba kullanmasına karşıydı. Biz o sistemi, Arap kültürünü, Arap milliyetçiliğini din diye, şeriat diye yutturmak isteyenlerle mücadele ediyoruz. Şimdi ise Peygamber öncesi cahiliye dönemini yaşayan bir devre doğru sürükleniyoruz. Allah’ın dini yerine, birilerinin dini getirilmek isteniyor. Biz buna karşıyız.
“KENDİNİ İFADE EDEMEYEN BİR GENÇLİK YETİŞTİRİLİYOR”
Çocuk ve gençlerimiz eğitim sorunu yaşıyor, okullar dönüştürülüyor, kötü alışkanlık ve madde bağımlılıkları artıyor, bu olaya bakış açınız nedir?
Eğitim olayı da kadınların içinde bulunduğu durumla paralel olarak geriye gidiyor. Önceden öğrenciler okullarda sınıf geçmek için ders çalışırlar, sınava bunun için girerlerdi ancak şimdi devlet öğrenciye sınıf geçirtmek için her türlü kolaylığı sağlıyor. Liseyi bitirip, diplomasını alsın gitsin, başıma bela olmasın diyor. Bu şekilde ise sorgulamayan, eleştirmeyen, araştırmayan, okuduğunu anlayamayan koyun gibi bir nesil yetiştiriliyor. Tabiki bu da birilerinin işine geliyor. Sokaklarda Türkçe konuşmasını bilmeyen, kendini ifade etmesini beceremeyen bir gençlik var. Böyle bir neslin kimlere oy vereceğini, nasıl siyasi tercih yapacağını ve kendini yönetecek kişileri nasıl seçeceğini de artık siz düşünün.
Meclisteki oylamayla aklandıkları belirtilen bakanlarla ilgili olarak ne düşünüyorsunuz, siz mecliste olsaydınız nasıl bir tavır sergilerdiniz?
Bu konuda parti büyüklerimiz, ağabeylerimiz gerekli tavrı ve tutumu gösterdiler. HDP’li Sırrı Süreyya ile Burhan Kuzu’nun ciddiyetten uzak fotoğrafları da zaten basına yansıdı. Biz oylamada AKP’nin verdiği firenin de çok daha fazla olduğunu, bu konuda HDP ile aralarında gizli bir anlaşma olduğunu ve onların verdiği oylarla bakanların kurtulduklarını düşünüyoruz. Ama bu iş kapanmış değil. Kimse aklanmamıştır. Onların hesabı varsa, bir de Allahın hesabı vardır. En kötü ihtimal Allah’ın hesabını beklemektir. O gün geldiğinde vay hallerine.
“AKP’NİN DE FETULLAH HOCA’NIN DA SONU BELLİ”
AK Parti’nin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Onu ben bilmiyorum, vatandaşa sorun. Sonları ne olacak belli, sokaklara çıkamayacaklar, utanacaklar.
Ben bundan 10 yıl önce de Fetullah Gülen’i eleştirdiğim, tehlikeli olduğunu söylediğim için bazıları bizi dinsizlikle suçladı. AKP’li olan en yakınlarımız bile bize cephe aldı. Şimdi ise geldiğimiz noktaya bakın. İkisinin birbirinden farkı yok. Dün görüşüyorlardı, ortaklardı, bu gün düşmanlar. Genel Başkanımız Devlet Bey, Fetullah Gülen’e ‘Amerika’dan dön gel, burada bir şeyler oluyor’ dediğinde, Tayyip Erdoğan, bu nedenle Devlet Bey’e hakaret etti.
Biz, Hoca’nın da sonunu görüyoruz, AKP’nin de. En fazla beş yıl sonra... Allah’a sığınsınlar. Vay onların hallerine.
“CHP, FETULLAH HOCA’YI NASIL SAVUNUYOR ANLAYAMIYORUM”
Ben bu konuda CHP’ye de kızıyorum.Hoca’yı savunmaya çalışıyor. Bunu nasıl yaparlar? Cumhuriyet düşmanı, laikllik düşmanı olan birini nasıl savunursunuz? Hocayla birlikte olmak demek, cumhuriyeti, laikliği kökünden dinamitlemek demektir. Aslında bunlar ‘şu kadar oyumuz var’ diyerek, kendilerini güçlü göstermeye çalışıyorlar. Doğru değil. Size başka bir örnek vereyim; Yahudilerin ABD nüfusundaki oranı yüzde iki, üniversitelerin akademik kadrosundaki oranları ise yüzde 20. İyi yerleri, köşe başlarını tuttukları için sayıları az ama sesleri fazla çıkıyor. Cemaattekiler de öyleler. Oyları fazla değil ama etkili yerlerde oldukları için sesleri çok çıkıyor.
Zaten onların içlerinden çoğu ayrılıp gitti. Gerçek dinden yana olanlar, doğrudan yana olanlar ayrıldı, yalnızca menfaat ortaklığı sürüyor, yakında onlar da dağılır. Ama şunu özellikle belirtmek isterim ki bizim Fetullah Hoca’yı iyi niyetle, dini anlamda destekleyenlere hiç bir sözümüz yok.
“CEMAAT NE CHP’YE NE DE MHP’E OY VERİR”
Tayyip Erdoğan’ı ise şu konuda akıllı biri olarak görüyorum. AKP ile cemaat arasında İlk kırılma noktası şuydu; Bundan 3-4 yıl önce sinemalarda bir çizgi film (Allah’ın sadık kulu; Barla) gösterildi. Bu film izlensin diye cemaat organizasyonlarıyla insanlar gruplar halinde sinemalara taşındı. Buna rağman filmi tüm Türkiye’de izleyen kişi sayısı 300 bini geçmedi. Bütün güçlerine, bütün imkanlarına rağmen izlemeye gidenler ancak bu kadardı. Tayyip Erdoğan işte o zaman bunların oyunun ne kadar olduğunu gördü. Bunların oyu falan yok.
CHP’liler de akıllı olsun. Çünkü bunlar ne CHP’ye ne de MHP’ye oy verirler. Belki CHP’ye giden olur ama MHP’ye asla gelmezler. Bunların en büyük düşmanı MHP’dir. MHP denilince akıllarına Türk dünyası geliyor. MHP ise Türk dünyasını, Türk milliyetçiliğini savunuyor.
“AKP’NİN ORTADOĞU POLİTİKASI ÇÖKMÜŞTÜR”
AKP’nin Ortadoğu politikasını nasıl buluyorsunuz?
Biz geçmişte sınırlardaki tampon bölgelerin kaldırıldığı dönemdeki politikanın doğru olduğunu düşünüyoruz. Ancak ABD’nin bölgeye yerleşip, ulusal devletleri bölerek, tarihteki site devletleri gibi kolayca yönetmek istemesi olayın gerçek yüzünü ortaya çıkardı. Şimdi Tayyip Erdoğan, böyle bir projenin esbaşkanı, bu bölgedeki lideri, bekçisi olmuştur. Biz, bu nedenle Orradoğu politikasının çöktüğüne, hatta hiç olmadığıa inanıyoruz. Türkiye komşularıyla sıfır sorun derken, bunu savunurken, şimde dört bir yanımız düşman oldu. Milyonlarca Müslümanın kanının dökülmesine neden olan insanlarla yanyana duruyoruz. Ortadoğu’da yaşanan, Amerikan’ın tüm dünyayı yönetmek için uyguladığı politikanın bir parçasıdır, gerisi ise tamamen algı yönetimidir. Olayları farklı gösterip, farklı algılamalara neden oluyorlar.
Teşekkür ederim.
Ali DERİNDAĞ kimdir?
1964 yılında Malatya, Hekimhan’da doğdu. Handan Derindağ’la evli, Özge, Ülkü ve Ceren adlı üç çocuğu var. İlk ve ortaokulu İstanbul, Kağıthane, Gültepe Cengizhan ilk ve ortaokulunda okudu. Yeni Levent Lisesi’ni birinci sınıfta yarım bıraktı. 1991 yılında Özel Tarhan Akşam Ticaret Meslek Lisesi’ne başlayıp, 1995 yılında bitirdi. Aynı yıl Marmara Hukuk Fakültesi’ni kazandı. Kayıt oldu ama devam edemediği için birinci sınıfta bıraktı.
1982 yılında muhasebe yardımcısı olarak çalışmaya başladı, bu süreçte özellikle inşaat muhasebesi konusunda uzmanlaştı. Birçok inşaat şirketinde muhasebe müdürlüğü ve idarecilik yaptı. 1990 yılında iki arkadaşıyla birlikte ÜÇ-AR İNŞ TAH TİC LTD ŞTİ’ni kurup, Türkiye’de makinalı şap ve makinalı sıvayı uygulayan ilk şirketlerden biri olarak iş hayatına başladı. 1997 yılından sonra iş hayatına tek başıma devam etti. Halen yapı denetim, proje yönetim, yapı laboratuarı, kentsel dönüşüm ve eğitim konularında iş yapan bir grup şirketleriyle, iş hayatına devam etmektedir.
1986 yılında siyasete MÇP’de 22 yaşında Kağıthane İlçe Teşkilatı Kurucu Başkanı olarak başladı. O günden itibaren bugüne kadar kesintisiz olarak MHP’de İlçe Yönetim Kurulu Üyeliği, İstanbul İl Başkanlığı Yönetim Kurulu Üyeliği.