Pınar Uzun Okakın’ın, İnsansız Hava Araçları ile İlgili Cumhurbaşkanı Kararı Hakkında Yazılı Basın Açıklaması
İHA ve akıllı sistemler üretme tesislerine devlet yardımı verilmesine ilişkin Cumhurbaşkanı kararında yapılan değişiklik ile birlikte Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar’ın Yönetim Kurulu Başkanı olduğu Baykar Teknoloji’ye devlet desteği verilecek. CHP Sanayi ve Teknoloji Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Pınar Uzun Okakın alınan kararı eleştirerek "Sanayi yatırım ve teşviklerine dönük imtiyazlı uygulamaları doğru bulmayız. İktidarın kuralsızlaştırma politikalarını sorgulaması gerekir" dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Pınar Uzun Okakın, Resmi Gazete'de 12 Aralık 2023 tarihli kararlarda yer alan 'İstanbul İlinde Yapılacak Olan İnsansız Hava Araçları ve Akıllı Sistemler Üretim Tesisi Yatırımına Proje Bazlı Devlet Yardımı Verilmesine İlişkin 4/9/2019 Tarihli ve 1504 Sayılı Cumhurbaşkanı Kararında Değişiklik Yapılmasına Dair Karar'ı eleştirdi.
Kararda, İHA ve akıllı sistemler üretme tesislerine devlet yardımı verilmesine ilişkin Cumhurbaşkanı kararında yer alan “İstanbul ilinde” ibaresi “İstanbul, Edirne ve Tekirdağ ile Baykar Sanayi İstanbul Özel Bölgesi ve ilave alanları” olarak değiştirildi. Karardaki değişiklik ile birlikte, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar’ın Yönetim Kurulu Başkanı olduğu Baykar Teknoloji’ye devlet yardımı yapılacak.
Sanayi yatırım ve teşviklerine dönük imtiyazlı uygulamaları doğru bulmayacaklarını söyleyen Genel Başkan Yardımcısı Uzun Okakın, "İktidarın kuralsızlaştırma politikalarını sorgulaması gerekir. Kamusal denetim ağlarının etkin olması gerekirken, doğrudan iktidar tarafından kamu eliyle kuralsızlaştırma eylemlerinin sürdüğünü görüyoruz. Bunun karşısındayız" dedi.
CHP CHP Sanayi ve Teknoloji Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Uzun Okakın’ın konuya ilişkin yaptığı yazılı açıklama şöyle:
“İnovasyona öncülük etme potansiyeliyle başta savunma sanayi olmak üzere katma değeri yüksek üretim iddiası heves olmaktan öte uygunalabilir, geliştirilebilir ve sürdürülebilir bir model olmak zorunda. Bu doğrultuda, ulusal güvenlik kapsamında ele alınan sektörlerin jeopolitik yoğunlaşma tercihleri önem arz eder. Özellikle ulusal savunma sanayi, çağdaş üretim doğrultusunda eksiksiz çabayla saygınlığa kavuşabilir. Buna karşın yinelenerek iç siyaset malzemesi haline getirilen ve ayrıcalıklı uygulamalar sonucu önemli bir bölümü görünmez ve kimliksiz kılınarak yaratılan sektörel boşluğun planlı bir sürecin parçası olduğunu görüyoruz.
Türkiye’de sanayileşmeye dair gerçek bir damar arayışında olduğumuzu açıkça ifade ediyoruz. Ve bu arayışın sonuç vermesi, sanayi yapımızın tekel hüviyetine büründürülmesiyle mümkün değil. Sanayi finansmanının, kamudan kaynak aktarımının, devlet desteğinin eşitsiz uygulanması sanayisizleşme kavramını ortaya çıkarıyor.
Bu kapsamda sanayi yatırım ve teşviklerine dönük imtiyazlı uygulamaları doğru bulmuyoruz. İktidarın kuralsızlaştırma politikalarını derhal sorgulaması gerekir. Bu sorumluluğu üsteleniyor ve sorguluyoruz. Kamusal denetim ağlarının etkin olması beklenirken, doğrudan iktidar tarafindan kamu eliyle kuralsızlaştırma eylemlerinin sürdüğünü görüyoruz. Bunun karşısındayız.
İnsansız hava aracı üretme kapasitesine sahip tüm diğer yapıların haksız rekabet koşullarına mahkum edilmelerini ve millilik rütbesinin iktidar eliyle tekile indirgenmiş olmasını doğru bulmuyoruz. Ulusal güvenliği şekillendirme ve uluslararası gelişmeler karşısında kader tayin etme kapasitesine sahip olan savunma sanayinin her yerli unsuru, kurallı politikalar bütününe eşit düzeyde tabi olduğunu resmen ve fiilen deneyimlemek zorundadır.
İktidara organik bağlarla yakınlık derecesine sahip olan kurum ve kuruluşların ayrıcalıklı biçimde Cumhurbaşkanı Kararnameleri ile açıktan kayırılması, sanayileşmeye dair gerekli politikaların tasfiyesi anlamına geliyor.
Bize yakın olanı, bağlılık bildireni öyle bir destekleyelim ki, diğer tüm kurumlar firsat eşitsizliği ile boğuşsun, demektir bu. Sanayileşmeye dair politika metin ve uygulamalarına dönük çalışmaların arkasında gerçek bir üretim ekonomisi arzusu, kalıcı istihdam yaratma çabası, ekonomik model ortaya koyma motivasyonu bulunursa menfaat çevreleri zarar görecek. İşte bu nedenle, yani açıkça menfaat çevreleri zarar görmesin diye haksız rekabet körüklenmeye devam ettikçe Türkiye kapitalizmin zayıf halkası olmaya devam edecek.”
HABERE YORUM KAT