Lale Karabıyık: Gençleri Mutsuzluk ve Umutsuzluğa İten Kararlarla Eğitim Sistemi Savruluyor

Lale Karabıyık: Gençleri Mutsuzluk ve Umutsuzluğa İten Kararlarla Eğitim Sistemi Savruluyor

Cumhuriyet Halk Partisi Eğitim Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Bursa Milletvekili Lale Karabıyık, Yükseköğretimde yaşanan sorunlara ilişkin CHP Genel Merkezinde düzenlediği basın toplantısında şu değerlendirmelerde bulundu:

Cumhuriyet Halk Partisi Eğitim Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Bursa Milletvekili Lale Karabıyık, Yükseköğretimde yaşanan sorunlara ilişkin CHP Genel Merkezinde düzenlediği basın toplantısında şu değerlendirmelerde bulundu:

Değerli basın mensupları;

Bugün, yüksek öğretimin bazı sorunları üzerine konuşmak, göz önünde olan birtakım sıkıntıları dile getirmek için bu basın toplantısını düzenledim. Ancak sabah bir uyandık; bir çocuğumuz, bir genç kızımızın katledildiği haberiyle yüreğimiz dağlandı. Bu çocuğumuz da üniversiteye devam ediyor olabilirdi ve yine bir kadın cinayeti ve de yeni bir çocuk cinayeti yine haince bir katliam… Son bulmasını diliyoruz. Gerçekten yüreğimiz dağlandı. Ailesine baş sağlığı ve sabır diliyorum. Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum.

Ülkemizde çocuklar, gençler ve dolayısıyla aileler, maddi imkanına bağlı olarak nitelikli eğitime erişilebilen bir azınlık ve nitelikli eğitime erişemeyen büyük bir çoğunluğa ayrılmış durumda. Yani hem ilk ve orta öğretimde, hem de yükseköğretimde asıl sorun nitelik kaybıdır. Her geçen gün eğitimin niteliğinin düşmesi zaten gençlerin girdiği sınavlarda başarılarının düşmesine sebep olmuştur. İşte bu konuya da kafa yormak geldiğimiz noktada önemlidir. Barajı kaldırınca orta öğretimin düşen niteliğini tartışmayacak mıyız?

Sayın YÖK Başkanı baraj uygulamasının gençlerin psikolojisi üzerine oluşturduğu baskıdan bahsetti. Oysa gençlerin psikolojisine baskı yapan, onları umutsuzluğa yönelten konuları da unutmayalım.

Mesela barınma sorunu, mesela istihdam sorunu, mesela yoksul ve yoksun gençlerin üniversiteye başvurusunda önemli bir sıkıntı yaratan sınava giriş ücreti, 345 TL. Madem gençlerin psikolojisini düşünüyorsunuz, bu ücret neden kalkmıyor? Ya da sınava birkaç ay kala yapılan bu değişiklik gençlerin psikolojisini nasıl etkiledi? Bunu düşündünüz mü?

Diğer taraftan, biliyoruz ki üniversiteye giriş sınavında barajın kaldırılmasının sebeplerinden biri de "1 dekan 1 mekan" anlayışıyla, meslek envanteri yapılmadan açılan fakülteler, üniversiteler.

Yapılması gereken ise bu fakültelerin akademik kadrolarının doldurulması, imkansızlıklarının, yetersizliklerinin giderilmesi ve öğrencilerin tercih etmesini sağlayacak iyileştirmelerin yapılması, niteliğin artırılması. Ancak bu yapılmıyor.

Gençleri mutsuzluğa, umutsuzluğa iten kararlar ile eğitim sistemi savruluyor. Gençler umutsuz. Bunun en önemli nedeni de mezun olduktan sonra iş bulamama endişesi. Oysa bu konu da tabii ki sadece YÖK’ün yapabileceği bir şey değil; ancak ekonomi yönetiminin doğru ekonomik reformlar ve istihdam yaratma politikalarıyla, YÖK’ün de hedef ve politikaları örtüşebilmesi ile mümkün olacaktır. Ancak eğitime siyaset girdiği ve siyaset aracı olarak sınav barajlarına kadar kullanılmaya başlandığı örneğinden hareketle istihdam yaratma konusunda gerçekten kafa yoran yok.

Ve bu gibi durumlar, gençlerin ülkelerini terk etmeyi düşünmesine neden oluyor.

Beyin göçünü artıran sebepler:

-Ülkede işsizliğin yüksek olması,

-Nitelikli kişilerin düşük ücretlerle çalıştırılması,

-Ülkede araştırma koşullarının gelişmemiş olması,

-Gençlere fırsat tanınmaması,

-Akademik özgürlüğün giderek ortadan kalkması vb.

Bu konuda Sayın YÖK Başkanı ve ilgililerin oturup konuya çalışmaları ve bilim insanlarını ülkemizde tutacak, beyin göçünün önüne geçecek politikaların üzerine kafa yormaları gerekiyor.

Değerli basın mensupları,

Burada Yükseköğretim ile ilgili bir konudan daha bahsetmek istiyorum.

Bildiğimiz gibi üniversitelerde dönem dönem kadro ilanları yapılıyor ve bu konuda YÖK’ün 2011 yılında çıkan yönetmeliğinin son halinde şöyle diyor:

ÖĞRETİM ÜYELİĞİNE YÜKSELTİLME VE ATANMA YÖNETMELİĞİ

9/3/2021 tarihinde Yükseköğretim Kurulunca (YÖK) yapılan yeni düzenlemeye göre, üniversitelerde profesör, doçent ve doktor öğretim üyesi alım ilanlarında başvuru koşulu olarak, adayların lisansüstü tez veya uzmanlık tezi adlarının bir kısmı veya tamamı yazılamaz. Ayrıca ilanda sadece belirli bir adayı tanımlayan özel şartlara da yer verilemez. Yönetmeliğin 3'üncü maddesine eklenen “(3) (Ek:RG-9/3/2021-31418) İlana başvuru koşulu olarak adayların lisansüstü tez veya uzmanlık tezi adlarının bir kısmı veya tamamı yazılamayacağı gibi ilanda sadece belirli bir adayı tanımlayan özel şartlara da yer verilemez.” fıkra ile ilana başvuru koşulu olarak adayların lisansüstü tez veya uzmanlık tezi adlarının bir kısmı veya tamamı yazılamayacağı gibi ilanda sadece belirli bir adayı tanımlayan özel şartlara da yer verilemez.

Bu düzenlemeye rağmen üniversitelerde kişiye özel ilanlar verilmeye ve personel alımı yapılmaya devam edilmektedir. Elimizde bununla ilgili son dönemde gerçekleşen ve basına da yansımış çok sayıda örnek var.

Böyle bir durumda Sayın Rektörler siz de biliyorsunuz ki, bu konuda adrese teslim ilan verildiği için başvuru yapamayan, mağdur olan adaylar rahatlıkla yargıya, idare mahkemesine gidebilir, rektör ile ilgili suç duyurusunda bulunabilir. Burada karar verici, YÖK’ün yukarıdaki maddesine aykırı davranıldığı için Rektör ile ilgili görevsizlik kararı vermek durumundadır. Bu karar YÖK’e ulaştığında da YÖK Başkanı’nın gerekeni yapması gerekir. Yoksa kendisi de suçlu olacaktır. Bu tür ihlallere hiçbir rektörün izin vermemesi, YÖK’ün de takipte olması son derece önemlidir.

Değerli basın mensupları,

Yükseköğretimde bugün gelinen noktada çok önemli sorunlar olduğu aşikar. Biz sadece son günlerde göze çarpan sorunlara değinmeye çalıştık. Ancak Türkiye’de eğitim sisteminde gerçekten çok önemli çözülmesi gereken sorunlar ve yapılmadı gereken reformlar var. Bu kadar sınava dayalı, sürekli yöntem ve sistem değiştiren, ilköğretimden yükseköğretime niteliğin gitgide düştüğü bir eğitim sisteminin öğrencilere ve Türkiye’nin kalkınma stratejisine hiçbir faydasının olmayacağı aşikardır. Eğitim, sürekli değişen bir sistemsizlik içerisinde savrulmaktadır.

İktidarımızda ise, Türkiye’nin kalkınma stratejisi ile örtüşen, çocukların ve gençlerin maksimum yararını hedefleyen, fırsat eşitsizliğinin olmadığı, nitelikli eğitime tüm çocuk ve gençlerin eşit bir şekilde edilebildiği bir sistemi paydaşlar ile birlikte yapılandıracağız.


Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.