KILIÇDAROĞLU"BİR DEĞİŞİM ÇIĞLIĞI VAR. HERKES DEĞİŞİM İSTİYOR"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Balıkesir’de düzenlediği Milletin Sesi Mitingi’nde, “Bir değişim çığlığı var; işçisinden, çiftçisinden, madencisinden, balıkçısından, besicisinden, sanayicisinden,
CHP’nin “Milletin Sesi Mitingi”; Mersin ve İstanbul’un ardından Balıkesir’de yapıldı. Mitinge katılan yurttaşlar Balıkesir’in en büyük meydanlarından Kuvayı Milliye Meydanı’nı doldurdu. Mitingde yurttaşlar Türk bayrağı ve CHP bayrağı taşıdı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun mitinginde yurttaşlarla birlikte çekilmiş dev fotoğrafı platforma yerleştirildi. Kürsüye CHP’nin “Bize katılın” sloganı yazıldı. Miting öncesi sanatçı Tarkan’ın “Geççek” şarkısı çalındı. Mitinge Somalı madenciler de baretleri ile katılarak, “Madenler vatandır, vatan satılmaz” sloganı attı.
“MİLLETİN SESİNİ ANKARA’DAKİ SAĞIRLARA DA DUYURMAK ZORUNDAYDIK”
“Sizlerle güzel bir sohbet gerçekleştireceğiz, birlikte. Milletin sesini dinlediniz. Aslında yeni dile getirilen bir ses değil. Aylardır dile getirilen bir ses. Ama geniş kitlelere bu ses ulaşmıyordu. Bu sesi geniş kitlelere ulaştırmanın yanında Ankara’daki sağırlara da duyurmak zorundaydık. Onların da dinlemesi lazımdı. Sarayda oturup ülkenin halini düşünen değil milletin arasında oturup milletin halini düşünen yöneticilere ihtiyacımız var. Bu ülke sıradan bir ülke değil. Toplandığımız meydan sıradan bir meydan değil. Kuvayı Milliye Meydanı diyoruz bu meydana. Kuvayı Milliye’ciler var bu meydanda. Ey Kuvayı Milliye’ciler hoş geldiniz diyorum.
Kuvayı Milliye Meydanı’nda aynı zamanda Lozan Anlaşması’nın 99’uncu yılını kutluyoruz. 99 yıl önce Sevr’i yırtıp çöp sepetine atan ve bu ülkenin bağımsızlığını bütün emperyal güçlere onaylatan bir süreci yaşıyoruz. 99 yıl önce yaşadık, bugün bu süreci büyüterek sürdürüyoruz.
“LOZAN’IN YIL DÖNÜMÜNÜ RESMİ BAYRAM İLAN EDECEĞİZ”
Dün Bursa’daydım, söz verdim onlara. Şimdi Kuvayı Milliye Meydanı’ndayız. Kuvayı Milliye’nin başkentindeyiz. Onlara söz verdim, sizlere de söz veriyorum. Meclis açıldığında ilk yapacağımız iş Lozan’ın kabulünün yıl dönümünü bayram ilan etmektir. Bayram ilan edeceğiz. Bu teklifi yaparken ak ile karayı bir daha göreceğiz. Bu teklifi TBMM Genel Kurulu’na getirirken kimlerin vatansever olup olmadığını, kimlerin milliyetçi olup olmadığını, kimlerin bu ülkenin taşı toprağı için gözünü kırpmadan canını verebileceğini hep beraber göreceğiz. O gün TBMM Genel Kurulu’nu izlemenizi isterim. Birlikte, beraber izleyeceğiz. Lozan’ın ne olduğunu yedi düvele anlattık ama henüz kendi ülkemize, bazı çevrelere anlatamadık. Onu da anlatacağız, onu da söyleyeceğiz. Dediğim gibi Türkiye sıradan bir ülke değildir. Türkiye’nin özelliği, Türkiye bütün mazlum milletlere örnek olan ülkedir. Bütün mazlum milletlere önderlik yapıp Kuvayı Milliye savaşını yani bağımsızlık savaşını veren ülkedir. Dikkat buyurunuz, Türkiye’de Cumhuriyet kurulduktan sonra bütün mazlum milletlerin cumhuriyet kurduğunu görüyorsunuz. Bu önemlidir ve biz bu önemin gereğini yapmak zorundayız. Balıkesirliler, Kuvayı Milliye’nin başkenti dedik. Bir İstiklal Madalyası’nı da hak ediyor Balıkesir. Bunu da ifade edeyim. Kuvayı Milliye’nin şahlandığı, kaynaklandığı yer, Kuvayı Milliye hareketinin en güçlü kenti olan Balıkesir’e İstiklal Madalyası’nın verilmesi lazım. Bunun da kanun teklifini vereceğiz. O zaman göreceğiz, kimler Balıkesir’in yanında kimler Balıkesirlilerin karşısında.
“İKİ KIRMIZI ÇİZGİMİZ VAR”
Bir yüz yılı devirdik. 2023 Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ikinci yüz yılı olacak. Bir yüz yılda büyük acılar çektik. Başarılar da oldu. Başbakanlar, bakanlar da idam edildi. Gencecik evlatlarımız idam sehpalarında hayatlarını kaybettiler. ‘Bir sağdan, bir soldan olsun’ dediler. Gencecik evlatlarımız astılar. Onlarla biz beraber oturup konuşmak, o ailelerle helalleşmek zorundayız dedim. Artık kucaklaşma zamanı. Artık beraber olma zamanı. Artık Alevi’ydi, Sünni’ydi, Laz’dı, Çerkez’di diye bir ayrım yapmadan kucaklaşma zamanı. Ayrımcılık hiçbir ülkeye yarar getirmemiştir. Beraber olacağız. Bir daha ilan edeyim. CHP olarak yani devleti kuran bir parti olarak iki kırmızı çizgimiz var. Vatanımız ve bayrağımız. İki kırmızı çizgimiz var. Vatanımıza ve bayrağımıza canımız feda diyoruz. Onun dışında kimliği ne olursa olsun, inancı ne olursa olsun, yaşam tarzı ne olursa olsun vatanına ve bayrağına bağlı olan herkesin başımın üstünde yeri vardır ve misafir etmekten onur duyarım. Böyle bakacağız. Çünkü biz mademki Kuvayı Milliye Meydanı, Balıkesir’de, Kuvayı Milliye’cilerin başkentinde konuşuyoruz, bütün bu gerçeklerin sadece Balıkesir’de değil bütün dünyada bilinmesini istiyorum.
“BİZİM GÖREVİMİZ, DEVLETTİ YENİDEN İNŞA ETMEKTİR”
Bugün geldiğimiz nokta. Kutuplaşan bir toplum var. Dış politikanın şahsileştiğini görüyoruz. Birilerinin iradesine göre dış politikanın oluşturulduğunu görüyoruz. Dış politikanın milli olmaktan çıkarıldığını görüyoruz. O nedenle ağır bedeller ödüyoruz. Devletin yapısında ciddi bir çürüme var. Devlette liyakat kalmadı. Rüşvet alanların büyükelçi tayin edildiği bir ülke olmak istemiyoruz. Devleti soyanların devletin makamlarında görev almaların istemiyoruz. Devlette liyakat ve adalet istiyoruz. Bizim görevimiz, devletti yeniden inşa etmektir. Devletin kurumlarına adalet ruhunu yeniden ihya etmektir, o kurumlarda bunu yapacağız. Beş cente muhtaç bir Türkiye Cumhuriyeti gerçeği var bugün Türkiye’de. Merkez Bankası’nın kasasında kendisine ait beş cent bile para yok. Bu ülke kan ve göz yaşı ile kuruldu. Bu ülke sıradan bir ülke değil. Bu ülkenin nasıl kurulduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Bu gerçekten yola çıkmamız lazım. Bu ülkenin itibarı, saygınlığı var. Bu ülkenin bütün mazlum milletlere örnek olma pozisyonu var. Buradan çekip çıkarmamız lazım. Gençlerimiz var, yiğit gençlerimiz. Devletin dini adaletse, adaleti yeniden getirmek zorundayız. Adalet için bu kardeşiniz, evet yürüdü. Helal olsun, eşlik ettiler bana milyonlar. Onlara da helal olsun.
“UYUŞTURUCU BAROLARI İLE FOTOĞRAF ÇEKTİRENLERDEN HESAP SORACAĞIZ”
Artık bugün hangi görüşten olursa olsun, hangi bölgeden olursa olsun, herkes artık bugün hak, hukuk, adalet diyor. İnanın ve bize güvenin. Bu ülkeye hakkı, hukuku ve adaleti mutlaka getireceğiz. Bize inanın. Söylüyorum, o rüşvet alan büyükelçileri sizlerin takdiri ile Allah’ın izni ile iktidar olduğumuzda derhal görevden alacağım, derhal. Uyuşturucu baronları, onlarla mücadele edeceğim. Gencecik evlatlarımızı zehirliyorlar, uyuşturucu baronları ile fotoğraf çektirenlere de hesabını soracağım. Biz ülkemizin çıkarları için çalışıyoruz. Ülkemizin çıkarları için, gencecik evlatlarımız için mücadele ediyoruz. Onların bir köşeye atılmalarını, onların dikkate alınmamalarını, onların yurt dışında umutlarını aramalarını içimize sindiremiyoruz. Biz, beraber olmak zorundayız, birlikte olmak zorundayız, birlikte mücadele etmek zorundayız. O nedenle Kuvayı Milliye Meydanı’nda bir kez daha söylüyorum, bize güvenin, bize inanın, bizimle yürüyün. Hak için, adalet için yürüyün.
“SİZİN FERİŞTAHINIZ GELSE GERİ ADIM ATMAM”
Baskı kuruyorlar. Baskı kuruyor, tazminat davaları açıyorlar. Sanıyorlar ki Kılıçdaroğlu geri adım atacak. Yahu sizin feriştahınız bile gelse geri adım atmam. Ben millet için çalışıyorum, kendim için değil. Çoluk çocuğum için değil. Bu millet için çalışıyorum, bu ülkede bir çocuk yatağa aç giriyorsa ben o gece uyuyamam. Bunun hesabını yapıyor, bunun kavgasını veriyorum. Üniversiteyi bitiren evladımız işsizse, senin çocukların, yandaşların dört, beş yerden, altı yerden aylık alıyorsa ben bunun hesabını sormak zorundayım, o işsiz evlatlarımız için. Sanıyorlar ki Türkiye’de istediğimiz gibi at koşturabiliriz. Türkiye’nin gerçeğini bilmiyorlar, tarihini bilmiyorlar. Tehditlere boyun eğiyorlar. Şunu bilmeleri lazım. Bizim iktidarımızda, Allah nasip ederse sizlerin oyları ile iktidar olduğumuzda, hiçbir güç bize ‘Ey Kılıçdaroğlu senin mal varlığını açıklarım’ dediği zaman bizim cevabımız açıktır. ‘İncelemezsen, araştırmazsan namertsin’ diyeceğiz.
“YAZIN ÇİFTÇİ KARDEŞLERİM YAZIN BİR TARAFA. KILIÇDAROĞLU SÖZÜ DEYİN”
Bütün bunları biliyoruz. Burada açıklandı. Sorunlarımız var. Ama çözeceğiz. Çiftçilerin sorunu var. Çözeceğiz. İktidar olduğumuzda ilk bir hafta içinde çiftçilerin ister bankalardan, ister Tarım ve Kredi Kooperatifleri’nden çektikleri kredilerin faizlerini sıfırlayacağız. Rahat edecek çiftçi kardeşim. Ayrıca havza bazlı planlama yapacağız. Kim neyi ekecek, neyi biçecek. Hep biz bileceğiz. Hiçbir çiftçini ektiği ürün, beslediği hayvan dolayısıyla zarar etmesine asla izin vermeyeceğiz. Yazın çiftçi kardeşlerim yazın bir tarafa. Kılıçdaroğlu sözü deyin. ‘Çiftçiyim, ekiyorum, biçiyorum’ deyin. ‘Hayvan besliyorum, balıkçılık yapıyorum, ben zarar edecek miyim?’ Hayır kardeşim. Alın teri döküyorsan, üretiyorsan kazanacaksın. Sen üretmezsen milyonlar aç kalır. Sen üretmezsen biz dışarıdan alırız, seni değil dışarıdakileri zengin ederler. Ama bizim felsefemiz nedir? Bu ülkede alın teri dökenin kazanmasıdır. Alın teri döken kazanacak. O nedenle para babalarına da asla ve asla izin vermeyeceğiz. Tefecilere, faizcilere, beşli çetelere asla izin vermeyeceğiz. Havadan para kazananlar, biliyorum. Bunlar havadan para kazananların dönemidir.
“ELİNDE VİSKİ ŞİŞESİ, RAHAT OTURUYOR”
Bunların iktidarı havadan para kazananların iktidarıdır. Elinde viski şişesi, keyfinde rahat oturuyor. Bankada milyonları, milyarları var. Euroları, dolarları var. Götür bankaya yatır. Faiz elde et. Efendim, dolar artarsa onun üstüne ilave et. Artı bir de sana vergi muafiyeti getiriyor. Vergi vermeyeceksin sen. E işçi veriyor. Memur veriyor. Emekli veriyor. Herkes vergi veriyor. Sanayici veriyor. Bu beyler niye vergi vermiyor. Bu düzeni değiştireceğiz. Rahmetli Ecevit’in dediği gibi ‘Ne ezen, ne ezilen. İnsanca hakça bir düzeni getireceğiz’.
“KIRSALDA ÇALIŞAN KADIN VE GENÇLER. KIRSALDA ÇALIŞMAK KOŞULU İLE BUNLARIN SGK PRİMLERİNİ DEVLET ÖDEYECEK”
Kırsalda görev yapan, çalışan kadınlar ve kırsalda çalışan gençler. Kırsalda çalışmak koşulu ile bunların sosyal güvenlik primlerini devlet ödeyecek. Bunu da unutmayın. Böylece gençler büyük kentlerin varoşlarına gelip ezilmeyecekler. Üretecek ve çalışacaklar. Kadın başkasına mahkum olmayacak. Onun sosyal güvenlik primini biz ödeyeceğiz ve o yeri, zamanı geldiğinde emekli olacak. Genç de çalışacak, onun sigorta primini de devlet olarak biz ödeyeceğiz. Çünkü tarım stratejik sektördür. Dünyanın bütün ülkeleri tarıma destek verirler. Bizde de 2006 yılında bir kanun çıktı. Milli gelirin her yıl en az yüzde 1’i oranında çiftçiye destek verilir diyor. Verilir diyor, verilebilir değil. Yani vereceksin diyor. Vermiyorlar. Kuvayı Milliye Meydanı’ndan bütün çiftçilere, balıkçılara, hayvancılara sesleniyorum. İktidar olduğumuzda o yüzde 1 payı mutlaka alacaksınız. Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı’nı davet edeceğim. Plan ve Bütçe Komisyonu’na gelecek. Yüzde 1’i bütçede görecek. Nasıl harcandığını da kendisi denetleyecek.
“EYT SORUNU ÇÖZDÜLER; ÇÖZÜLER. ÇÖZEMEZLERSE BİZ ÇÖZECEĞİZ”
Emekliler, EYT sorunu, hiç meraklanmayın. Çözdüler çözdüler, çözemezlerse az kaldı, biz çözeceğiz. Hiç endişeniz olmasın. Emekliye ısrar ettim. Bayram ikramiyesi verin diye. İçimde bir acı var yalnız. Onu sizinle paylaşayım. Bir uktedir yani. Ben emeklilere iki maaş ikramiye verilsin, Ramazan Bayramı’nda, Kurban Bayramı’nda dediğim zaman bir grup emekli PTT’den bana telgraf çekmişti. ‘Bizim paraya ihtiyacımız yok’ diye. Akıl tutulması gibi bir şey. Ama onlar paraya ihtiyaç duymasalar dahi ben onların torunlarını, evlatlarını, bayramda ikramiye almaları gerektiğini söyledim. 1000 lira verdiler. Aradan yıllar geçti. 1100 liraya çıkardılar. Olmaz öyle şey. Her bayramda en az asgari ücret kadar emekliye ikramiye verilecek.
“EŞİT İŞE EŞİT ÜCRET. TÜMÜNÜZE KADRO VERECEĞİZ”
Taşeron işçiler vardı. Onun da kavgasını verdim. Bütün taşeron işçilere kadro verilmesi gerektiğini söyledim. Bir kısmını verdiler. Şu anda rakamları size vereyim. 128 bin taşeron işçisi kadro alamıyor. Sağlık Bakanlığı’nda, diğer bakanlıklarda, Milli Eğitim Bakanlığı’nda var. 10 ay süre ile çalıştırıyorlar. Bütün o taşeron işçilere sesleniyorum. İktidarımızda göreceksiniz. Herkes kadrolu ve güvenceli çalışacak. Bütün taşeron işçilere kadro vereceğiz. Geçmişte kısmen verdiler, biz tamamına vereceğiz. Kimseyi ele güne muhtaç etmeyeceğiz. Ayrıca aynı görevi yapıyor, aynı okulda çalışıyorlar. Aynı derse giriyorlar. Birisi kadrolu, birisi ücretli, birisi sözleşmeli. Birisi 1000 lira alıyor, birisi 500 lira alıyor, birisi 50 lira alıyor. Ama aynı işi yapıyorlar. Eşit işe eşit ücret. Felsefe bu. Adalet ne? Burada yatıyor. Buradan bütün öğretmen kardeşlerim ve din görevlilerine sesleniyorum. Sayınızı biliyorum, kaç kişi olduğunuzu biliyorum. Tümünüze kadro vereceğiz. Neyse bu işin kuralı, o kurala göre herkes görevini yapacak.
“YER ALTINDA MADENİMİZ VAR, DIŞARIDAN KÖMÜR GETİRİYORLAR. O DÜZENİ DEĞİŞTİRECEĞİM”
(Maden işçilerinin ‘Madenler vatandır, vatan satılmaz’ sloganı atması üzerine) Elbette ki madenler vatandır, vatan satılmaz. Bunu da en iyi Bay Kemal bilir. Hiç meraklanmayın. Madenlerin ne kadar önemli olduğunu, bu sektörde çalışanların alın terlerinin ne kadar değerli olduğunu, yer altında çalışan çoluk çocuğu ile doğru dürüst madenden çıktıktan sonra kucaklaşamayan sizleri gayet iyi biliyorum. Soma’ya geldim, biliyorum. Zonguldak’a gittim biliyorum. Yer altında madenimiz var, dışarıdan kömür getiriyorlar. O düzeni değiştireceğim. Ne yaparlarsa yapsınlar, Bay Kemal o düzeni mutlaka değiştirecek.
“BAY KEMAL SIRADAN BİR OLAY DEĞİL”
Yahu Bay Kemal olmak için bütün hayatımı verdim. Bay Kemal sıradan bir olay değil. Söyleyeyim Bay Kemal olmak için önce ahlaklı olacaksın, Bay Kemal olmak için kul hakkı yemeyeceksin, Bay Kemal olmak için adaletli olacaksın, Bay Kemal olmak için emperyal güçlerin karşısında diz çökmeyeceksin. Bay Kemal olmak için beş cent, 1 milyon dolar para bulur muyum diye körfez ülkelerine gidip el avuç açmayacaksın. Bu ülkenin itibarını koruyacaksın. Bay Kemal olmak için hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği Türkiye’yi düşleyeceksin. Bay Kemal olmak için kadın ve erkek eşitliğini savunacaksın. Bay Kemal olmak için İstanbul Sözleşmesi’ni bir hafta içinde yürürlüğe koyacaksın. Sen kim, Bay Kemal kim?
SAĞLIKTA ŞİDDETİ ÖNLEMEK İÇİN TBMM OLAĞANÜSTÜ TOPLANTIYA ÇAĞRILACAK
Hiç meraklanmayın, halledeceğim ben bunları. Sağlıkta şiddet. Çözeceğiz. Pazartesi günü grup başkanvekillerimiz sağlıkta şiddetin önlenmesi için bütün sivil toplum kuruluşlarını çağırdılar. Sağlıkla ilgili. Meslek kuruluşların davet ettiler. Sorun nasıl çözülür diye oturup konuştular. Kanun teklifi hazırladılar. Ayrıca bir genel görüşme yapılması için de TBMM’yi olağanüstü toplantıya davet edecekler. Buradan bütün sağlıkçılara sesleniyorum. Pazartesi günü (yarın) vereceğiz. Bu işin takipçisi olacağız. Eğer Meclis olağanüstü toplanmazsa, birileri Meclis’ten kaçarsa, sağlıkta şiddete son vermek için hazırladığımız kanun teklifine ‘Hayır’ derse iki eliniz onların yakasında olsun. Doktor ne demektir arkadaşlar? Ben doktor değilim.
“ÇAYI HAZIRLAYIN BAY KEMAL SOMA’YA GELECEK”
(Madenciler ‘Bay Kemal Soma’ya’ sloganı attı) Çayı hazırlayın. Bay Kemal Soma’ya gelecek. Bir ağaç gölgesinde oturalım.
“PARA DELİSİ OLMAYI ALLAH KİMSEYE NASİP ETMESİN”
Doktor ne demek? Bizim hayatımızı kurtarmak için gece gündüz çalışan bir kişiye şiddet uygulanır mı? Allah aşkına. Bir kişiyi sağlığını kavuşturup hastaneden taburcu ettiği zaman o hekimin duyduğu memnuniyeti biliyor musunuz? Sorun sistemde. Efendim neymiş? Bir hastaya 5 dakika bakacaksın. 6 dakika bakarsan olmaz. Bunların dünyadan haberleri yok. Malum 5 dakikada malı götürüyorlar ya. Doktor da diyecek ki herhalde 5 dakikada tedavi edecek. Yok kardeşim yok. Bunun incelemesi var, araştırması, muayenesi, laboratuvarı var. Bunlar dünyadan, Anadolu’dan kopmuşlar. Ne olduğunu bilmiyorlar. Para delisi olmayı Allah kimseye nasip etmesin.
“AFGANLARI İRAN’A İADE EDECEĞİZ, BUNUN LAFI CİMİ YOK”
Suriyeli, sığınmacı, mülteci kardeşlerimiz var. Afganlar var. İki şey. Afgan kardeşlerimiz binlerce kilometre çıkıp Afganistan’dan İran topraklarını aşıp Türkiye’ye geliyorlar. Onları İran’a iade edeceğiz, bunun lafı cimi yok. Uluslararası anlaşmalar da öyle diyor. İran’a iade edeceğiz. Suriyeli kardeşlerimizi dört aşamalı planla kendi ülkelerine göndereceğiz. Önce oturacağız Suriye yönetimi ile anlaşacağız. Arkasından bunların can ve mal güvenliği için gerekli önlemleri, teminatları alacağız. Onların yolları, okulları, kreşlerini yapacağız. Avrupa Birliği fonları ile yapacağız. Bizim müteahhitler yapacak. Arkasından onlara istihdam alanları yaratacağız… Irkçılık yapmadan, kimseyi kötülemeden, düşman ilan etmeden, kendi ülkelerinde ve huzur içinde yaşamaları için elimizden gelen her türlü çabayı göstereceğiz. Bundan emin olmanızı istiyorum.
“ÖZEL GÖRÜŞMEDE NE, ORADA SEN ÖZEL NEYİ GÖRÜŞÜYORSUN? ÖĞRENECEĞİM ONLARIN TAMAMINI”
Ayrıca onurlu bir dış politikaya ihtiyacımız var. Eğilmeyen, bükülmeyen bir dış politikaya ihtiyacımız, şahsileştirilmeyen bir dış politikaya ihtiyacımız var. Dış politika milli olmak zorundadır. İktidar, muhalefet ayrımı olmaz. Dış politikada iktidar ve muhalefet aynı duruşu sergilerler ama şahsileştirdiler. Yaptıkları bazı özel görüşmelerde Dışişleri Bakanlığı’ndan kimseyi almıyorlar. Ne için almıyorsun? Özel görüşmede ne, orada sen özel neyi görüşüyorsun? Öğreneceğim onların tamamını. Hiç meraklanmayın.
“SEN GİDİP ÖZEL GÖRÜŞMELER YAPAMAZSIN. YAKINLARINI ORAYA TAŞIYAMAZSIN. OĞLUNU ORAYA GÖTÜREMEZSİN”
Bay Kemal dediğim gibi sıradan bir Kemal değildir. Kemale ermek demektir Bay Kemal. Onu yapacağım ve öğreneceğim onları. Kimse memleketin şöyle veya böyle iradesine gölge düşüremez. Sen gidip özel görüşmeler yapamazsın. Yakınlarını oraya taşıyamazsın. Oğlunu oraya götüremezsin. Oğlunu devlet protokolünde tutamazsın. Burası sömürü ülkesi değildir. Burası Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu görkemli Türkiye Cumhuriyeti devletidir.
“YURT SORUNUNU 20 YILDIR ÇÖZMEDİLER. ALTI ÜSTÜ BİR BİNA”
Bir yıl içinde bu ülkede yurt sorunu kalmayacak. Bir yıl içinde bitireceğiz. 20 yılda yapamadılar. Diyorum ya Bay Kemal olmak kolay değil. Söz verdim mi yapacaksın. Tuttuğunu koparacaksın. Yurt sorununu 20 yıldır çözmediler. Altı üstü bir bina kardeşim ya. Anne, baba seviniyor. Oğlum, kızım üniversiteyi kazandı. Arkasından bir düşünce. Oğlum, kızım Ankara’ya, İstanbul’a gidince nerede kalacak? Nerede yurt bulacak? Bunları biliyorum, bir yıl içinde çözeceğim. Üniversite mezunu olan gençlerimiz geleceği yurt dışında arıyorlar, onlar da Türkiye’ye gelecek, demokrasinin ne olduğunu görecek, onlar da bizi özgürce eleştirecekler.
“BUGÜN AÇIKLAMA YAPMIŞLAR. AİLE DESTEKLERİ POZİSYONU MU DİYOR, NEYİ DİYOR. BİR ŞEY DİYOR”
Hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği Aile Destekleri Sigortasını uygulayacağız dedik. Hazırlıkları yaptık. Hep kopya ediyorlar ya. Bugün açıklama yapmışlar. ‘Aile destekleri pozisyonu’ mu diyor, neyi diyor. Bir şey diyor. Onu uygulamaya koyacağız diye. Kanun teklifini vermişiz. Al bari kanunu oku. Ne olduğunu bil bari. Sözüm söz. Yoksul hiçbir kadını erkeğe mahkum ettirmeyeceğim. Gidecek bankaya bankadan parasını çekecek, evlatlarına bakacak. Huzur içinde yaşayacak.
“BEŞLİ DEĞİL İSTERSE ON BEŞLİ ÇETE OLSUN ASLA VE ASLA DEVLETİN SOYULMASINA İZİN VERMEYECEĞİM”
Kadınlar, en geç 24 saat içinde İstanbul Sözleşmesi’ni yürürlüğe koyacağız…. Bay Kemal’in felsefesi iktidar olduğunda halka hesap vermeyi namuslu bir görev olarak kabul etmesidir. Paraların nerelere gittiğini biliyorsunuz, beşli çetelere gidiyor. Beşli çetelerle benim aramı düzeltmeye çalışıyorlar. Olur ya Kılıçdaroğlu iktidar olursa bize hesap sormasın. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını, hukukunu savunmak Bay Kemal’in görevidir. Beşli Çete değil isterse on beşli çete olsun asla ve asla devletin soyulmasına izin vermeyeceğim.
“İSTER İNGİLİZ MAHKEMELERİNE İSTER PAPUA YENİ GİNE’YE GÖTÜR O PARAYI SİZDEN SÖKE SÖKE ALACAĞIM”
Olur ya Bay Kemal iktidar olur. Sözleşme İngiliz mahkemelerinde dava görülür diyor. Sözleşmeyi ister İngiliz mahkemelerine ister Papua Yeni Gine’ye ister Japon mahkemelerine ister Amerika mahkemelerine götür. Ben o parayı söke söke alacağım. O paraların tamamı getireceğim bu fakir onurlu millete vereceğim. Sadece sizden sabır istiyorum biraz.
Uyuşturucu baronları, yer altı çeteleri var. Bütün bunların hepsi bu milletin önünde diz çökecek. Onlara asla izin vermeyeceğiz. Herkesin hakkı ve hukuku korunacak. Kimse avantadan zengin olmayacak. O defteri tamamen kapatacağım
“SÖZÜM SÖZ BAY KEMAL BİR HAFTA İÇİNDE SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİNİ KENDİ TOPRAKLARINA GÖTÜRECEK”
Ordumuz, diyorlar ya ‘Biz şöyleyiz, böyleyiz, kahramanız’. Dünyanın en korkak adamları ile biz muhatabız. Ya Süleyman Şah Türbesi’ni kaçırdılar. Kendi toprağımızı terk ettiler. Sözüm söz Bay Kemal bir hafta içinde Süleyman Şah Türbesini kendi topraklarına götürecek. Yapamadılar, korkuyorlar. Niye korkuyorsun? Verilmeyecek hesabın varsa korkmazsın. Verilecek hesabın varsa tehdit altındasın, şantajla muhatapsın. ‘Korkuyorlar ‘mal varlığını araştırırım ha, sakın bir şey söyleme…’ Hiçbir güç bize geri adım attıramaz çünkü biz Kuvayı Milliye’ciyiz, çünkü CHP avukat bürolarında değil savaş meydanlarında kurulan bir partidir.
“DEĞİŞİM ÇIĞLIĞI VAR. DEĞİŞİMİ YAPACAĞIZ”
Bir değişim çığlığı var; işçisinden, çiftçisinden, madencisinden, balıkçısından, besicisinden, sanayicisinden, esnafından, taksicisinden, TIR şoföründen, ev kadınından, çalışan kadınlardan, gençlerden. Herkes bir değişim istiyor. Değişimi yapacağız. Adaletli bir değişim. Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında güzel Cumhuriyetimizi demokrasi ile taçlandıracağız. Demokrasi ile taçlandırdığımızda şunu göreceksiniz. Bütün mazlum ülkelerin de demokrasiye geçtiğini göreceksiniz. Yine örnek olacağız. Birinci yüz yılında nasıl örnek olduysak, ikinci yüz yılında da örnek olacağız. Beraber olacağız, birlikte olacağız, kucaklaşacağız. Ayrımcılığı bitireceğiz. Herkesin farklı görüşü olabilir. Saygı duyacağız.
Bu ülkenin hapishanelerinde haksız, usulsüz yere yatan, baskı gören, işkence gören döneme son vereceğiz. Bu ülkeye gerçek anlamda adaleti getireceğiz." dedi
HABERE YORUM KAT