İMAMOĞLU’NDAN ‘YARDIM KİOSKU’ YANITI
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, İSKİ tarafından tepeden tırnağa restore edilen ve yeni çehresine kavuşan tarihi Üçüncü Ahmet Çeşmesi’nde incelemelerde bulundu.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) köklü kurumu İSKİ, Üsküdar Meydanı’nın sembol yapılarından tarihi Üçüncü Ahmet Çeşmesi’ni tepeden tırnağa restore etti. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, yeni çehresine kavuşan çeşmeyi ziyaretinden önce Cuma namazını, Mimar Sinan’ın eseri Mihrimah Sultan Camii’nde kıldı. İmamoğlu, namaz sonrasında, yanında bulunan İSKİ Genel Müdürü Raif Mermutlu ve CHP İBB Meclis Grup Başkanvekili Doğan Subaşı ile birlikte tamamen yenilenen çeşmeyi ziyaret etti. Burada ilk olarak Mermutlu, yenilenen tarihi yapıyla ilgili, “Çeşmenin ilk devreye alınışı Üçüncü Ahmet tarafından, 1728. Annesi adına, Mihrimah Sultan adına yapıldı. Sonra çeşitli dönemlerde restore edilmiş. En son, İSKİ tarafından 2002 yılında bir restorasyonu yapıldı. Fakat detaylı bir restorasyon olmadığını, çatıyı açınca gördük. Şimdi hem çatı hem diğer kısımlar tümüyle elden geçirildi. Bu haliyle İstanbulların, Üsküdarlıların hizmetine sunmuş olduk” bilgilerini paylaştı.
İSTANBULLULARIN KANDİLİNİ KUTLADI
Tarihi çeşmenin restorasyonunu gerçekleştiren İSKİ’nin, İstanbul’un kadim ve hassas hizmetlerini yapan kurumların başında geldiğini vurgulayarak, “Çünkü insan, susuz yaşayamaz. İSKİ; 7/24, 365 gün çalışarak hem insanların su ihtiyacını karşılıyor hem de atık suyun çevreye zarar vermeden tekrardan doğaya kazandırılması için büyük bir mücadelenin içerisinde. Tabii bu mücadeleyi verirken, yanı sıra çok faydalı, çok görünmeyen aslında hassas işleri de başarıyor. Burada, Üçüncü Ahmet Çeşmesi'nin restorasyonunu yapıp, su akıtılan haliyle vatandaşlarımıza hizmet etmesini sağlıyor” dedi. İstanbul’a geldiği ilk yıllarda Üsküdar’da ikamet ettiğini ve tarihi semtte evlendiğini belirten İmamoğlu, “Şimdi burada, bereketli bir çeşmenin, yüzyıllarca var olmuş güzel bir çeşmenin, Mirmah Sultan Cami'nin önünde, Üçüncü Ahmet Çeşmesi'nin restorasyonuna, bir cuma günü eşlik ettik. Üç aylara girdik dün gece. Kandilimiz mübarek olsun diyelim. Hayırlara vesile olsun. O vesileyle de bugün o bereketi paylaşmak, o tadı paylaşmak adına, yine İSKİ kurulumuzun şerbet dağıtımı olacak. Ona da eşlik edip, şerbetimizi içip, Üsküdar'dan Beykoz'a doğru hizmetlerimizi yerinde ziyaret edip, Anadolu Hisarı’nın restorasyonunu ve birçok aşamasını ziyaret edip, günümüze devam edeceğiz” diye konuştu.
“PERSONEL MAAŞINI ÖDEYEMEYEN BİR VAKIF DEVRALDIK”
İmamoğlu, değerlendirme konuşmasının ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Gazetecilerin soruları ve İmamoğlu’nun yanıtları şöyle oldu:
- İstanbul Valiliği sabah bir açıklama yaptı. İstanbul Vakfı'nın, İSBAK’la birlikte bir alışveriş merkezine kurduğu ve yardım topladığı kiosklarla (büfe) ilgili yasal işlem başlatılmış. Kiokslar kaldırıldı. Konuyla ilgili bir açıklamanız olacak mı? Daha önce İstanbul Vakfı’nın başka yardım kampanyası bu şekilde engellenmişti….
“Arkadaşlarım süreci takip ediyorlar. İstanbul Vakfı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin yaklaşık 30 yılı aşkın, her belediye başkanının da hayır işleri için kullandığı bir vakıf. Bu vakfımız, şu an çok önemli güzel işlere imza atıyor. Uzun süre atıldı. Ne yazık ki, böyle aylardır maaşı ödenmemiş personelinin olduğu bir şekilde devraldığımız bir vakıftı. Şimdi yüz binlerce insanımıza kurban eti dağıtabilen, binlerce insanımıza burs imkanı sağlayabilen, çok faydalı işlere, eğitimle ilgili işlere imza atabilen bir vakfa dönüştü. Vakfımızın, bu öğrenci burslarıyla ilgili çabasına, açıkçası aldığım hukuki detaylarda, eksikliği bulmak için nereden baktığınıza bağlı. İstanbul Vakfı, İBB’nin vakfı olduğu gibi, valilikten temsilcisi bile var. Arayıp sormama nezaketsizliğini gösteren hangi mülki idareci varsa, onları hukuka, adalete ve kamuya hizmet etme çabasında olan kurumlara olan nezakete davet ediyorum.”
“SADECE ALLAH'A KULLUK EDERİZ”
“Bu vakıf, İBB’nin de İstanbul halkının da vakfı. İnceleyeceğim, bakacağım. Gerekli kişileri de aramaktan imtina etmem, ararım. Valiliğe bu sorumu soracağım, aynen bu biçimde. Tabii birçok noktada, farklı usullerle yardım toplayan vakıfları, dernekleri görürsünüz. Bunu bazen bir bakkal dükkanının tezgahında görürsünüz. Bir marketin kasasının yanında görürsünüz. Ben, bunlara bir operasyon düzenlendiğini, polisin baskın yapar gibi gidip, bu kutuları topladığını hiç yaşamadım. İBB’ye ait bu burs desteği verme mekanizmasını da biz şeffafça paylaştık zaten. Şeffafça paylaştığımız bir şeyle ilgili, bu şekilde müdahale etme densizliğini göstermek, sadece şov. Aklı başında olan bir insan; memleketini, memleketinin kurumlarını seven bir insan, ‘Alo. Saygıdeğer Başkanım, şöyle bir eksiğiniz var. Şöyle bir hatanız var’ diye uyarıda bulunur. Biz de uyarıya göre hareket ederiz; öyle değil mi? Baskın yapıyorsunuz. Bu insanların, bu yaptıkları hataları görmelerini diliyorum, istiyorum tabii ki. Ama göreceklerini de zannetmiyorum. Biz, bugün sadece ve sadece Cuma günü dua etmeye geldik. Niçin biliyor musunuz? Biz, sadece Allah'a kulluk ederiz; başka hiçbir mekanizmaya değil. Kendine çarpışma alanı oluşturmaya çalışanlara, Allah akıl versin. Biz, o alanda olmayacağız. Biz böyle milletimizin arasında, kendi hak ve hukukumuzu koruyarak, ama önce milletimizin hak ve hukukunu koruyarak hizmetlerimize devam edeceğiz. Bunun dışında hareket edenlere Allah akıl versin.”
SÜLEYMANİYE CAMİİ YANITI
- Süleymaniye Camii'yle ilgili de bir tartışma var gündemde. İlim Yayma Vakfı’nın hemen önünde yükseldiği bir inşaatı var…
“Arkadaşlarıma, bu konuda süreci analiz etmelerini, gerekiyorsa hukuki işlem yapmalarının talimatını verdim. Analiz ediyorlar. Belgelere bakılıyor. İki seçim arası bir işlem yapılmış. Bir izin alınmış bir yapı. Fatih Belediyesi'nin savunması var, yapının kendi kontruna göre tatil edildiğine dair. Ama tabi bir yandan kurul izni var orada. Kurul, bu konularda çok katı davranır. Özellikle siluete, özellikle böyle bir eserin önünde olması sebebiyle, gerekiyorsa -ki oradaki kontur dedikleri yapı da çok eski bir yapı değil- yapılacaksa bile, bazı eksiltmeler yapılarak yapılabilirdi. Şimdi arkadaşlarım, bu yönüyle analiz ediyorlar. Boşlukta bırakmayacağız. Mutlaka müdahale edilmesi gerekiyorsa, hangi hak, hukuk içerisindeyse, bu konuda girişimlerimizi yapacağız. ‘Vakıfla da irtibat kurun’ dedim arkadaşlara. Bu konuda süreci yürüten vakıftan bahsediyorum. ‘Eğer düzeltme imkanları var ise, tekrar bir proje düzenlesinler ve getirsinler’ talebinde bulunun dedim. Bu yönde çalışmalarımız, sorgularımız devam edecek. Ama tabii İstanbul'da ne yazık ki, bu tarz usulsüzlükler olabiliyor. Biraz gecikerek süreci görebildiğimizden ötürü de açıkçası uyarıyı yapan vatandaşımıza teşekkür edeyim. Bir ihmal olmuş. Ama dediğim gibi, tümden şu an yetki alanımızdan da bahsetmiyoruz. Elimizden gelen çabayı da göstereceğiz.”
“MOBESE İŞİ, CİDDİ BİR İŞTİR”
- İstanbul'da o kar fırtınasının yaşandığı günlerde, akşam yemeğinde büyükelçiyle buluşmanızla ilgili MOBESE kamerası görüntülerinin servis edilmesi yönünde bir şikayetiniz ve savcılığa suç duyurusunda bulunmuşluğumuz var. Bununla ilgili, İçişleri Bakan Yardımcısı’na da bir soru soruldu bugün. Kendisinin bir yanıtı oldu sizinle ilgili. “Liyakatsizliklerini, beceriksizliklerini cambaza bakmak…”
“Hangi liyakatsız söylüyor bunu. Adını da söylerseniz.”
- İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı, bugünkü basın bilgilendirme toplantısında, “Liyakatsizlik, beceriksizlik. ‘Cambaza bak’ denilerek kırk sekiz saat görev yapan askerimizi, polisimize bu iftirayı atmasınlar. İftira atmayı bırakıp, kendi işlerine baksınlar” şeklinde bir açıklaması oldu…
“İşte bu tür liyakatsizlere, ben diyorum ki; ‘Bakın ben burada dua ettim, Allah'a kulluk etmek için.’ O liyakatsiz şahsiyet, bakan yardımcılığını yapsın. Ahlaksızlığa doğru adımlar atmasın. Bakan yardımcısı. Bu da bize hakaret ediyor. Bakan yardımcılığını yaparsa, liyakatli olduğunu ispat eder. Ama burada, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne hem laf yetiştiriyor hem de hadsiz bir biçimde askerimize, polisimize laf etmekten bahsediyor. Kim askere, polise laf etmiş? Hangimiz ‘cambaza bak’ diyormuş? Kendi sözlerine dikkat etsin. Muhatabım değil. Onun bakanı da muhatabım değil. Ben, gerekli muhatap olunan bütün yargı mensuplarına çağrımı yaptım. Anlaşılıyor ki, bakanlık bu işin sorumlusu. Ben, valimize buradan çağrı yapmıştım, emniyet müdürüne, o masanın başında bulunan memura; 3-4 kişiye buradan çağrı yapmıştım. Bakan yardımcısı muhatap olduğuna göre, demek ki bu işin sorumlusu, bakanlık. Sayın Bakan, derhal bu densizle ilgili işleme başlasın. Bu hadsiz ve liyakatsiz bakan yardımcısıyla ilgili işleme başlasın. Ve bizim sorularımıza cevap versin. MOBESE işi, basit bir iş değildir.”
- Bir cevap geldi mi?
“Cevap gelmedi. İşte diyorum ya, ‘Ben Allah'a kulluk ediyorum.’ Kime kulluk eden var ise, henüz oradan herhalde bir onay almadılar ki, cevap veremiyorlar. Ancak böyle kahramanlık peşinde koşan zavallı cevaplar vermekle meşguller. Zavallılıklarına devam etsinler. MOBESE işi, ciddi bir iştir. MOBESE işinin kimin başına geleceği belli olmaz. Herhangi bir vatandaşın, herhangi bir kişinin, yetkilinin, görevlinin başına gelebilir. Bu önemli bir meseledir. İşine baksın, işini yapsın.”
BURS YANITI: “53 BİN İNSAN BAŞVURU YAPTI; HAK ETTİLER VE ALDILAR”
- Bir de burs meselesi var. Dün akşam Meclis’te de tartışıldı. CHP'li milletvekilleri gündeme getirdiler. AK Partili vekiller cevap verdi. Burs konusunda sizin aldığınız bir cevap, soruşturmada ilerleyen bir durum ya da yeni isimler var mı?
“Şimdi bakınız; biz, soruşturmamızı yaparız. Yeni bir mesele değil, biliyorsunuz. Daha önce de gündeme getirildi bununla ilgili başlattığımız soruşturma gereği. Şimdi de bunun geri tahsilatıyla ilgili işlem başlattı arkadaşlarımız. Biz, burs vermeyi şöyle anlarız: Burs, ilana çıkar. Bunu hak ettiğini düşünen insanlar, buna başvurur. Ve o başvurudan da insanlar seçilir. O insanlar da bu burstan faydalanır. Örnek mi? 53 bin insan, burs aldı İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden. Bir kişi bile, tek bir insan bile, insanların önünde diyebilse ki, ‘Benim ismimi Ekrem İmamoğlu verdi veya benim ismimi işte Doğan Subaşı verdi veya bir başkası’ o zaman biz de aynı haksızlığı yapmış oluruz. 53 bin insan, başvuru yaptılar. Hak ettiler ve aldılar. Geçmişe dair ben şuna bakarım: O gün de söyledim. O burs alan vatandaşlarımız ya da hangi görevdeyseler bakan, milletvekili; o dönemde o burs ilanı verilmiş midir? Burs ilanı verildiğinde, belki sizlerin yaşıtları da olabilir hanımefendiler ya da beyefendiler, siz bundan haberdar oldunuz mu? Böyle bir bursa başvurdunuz mu? O kişiler nasıl tercih edildi? Bu kadar yüklü miktarda burs verilmesinin altlığı nedir? Bunu yargı, hukuk sorgulayacaktır. Kamu vicdanı sorgulayacaktır.”
“AZ PARALAR DEĞİL”
“Az paralar değil. Yani 100 bin dolarlar, 150 bin dolarlar, 130 bin dolarlar gibi rakamlar. Bunlar az rakamlar değildir. Ve bunların kamuda da usulü vardır. Biz, usule uygun verilmediğini düşünüyoruz. Bunlarla ilgili hukuksal işlem yürütüyoruz. Bu hukuksal işlemimiz, başka hangi husus varsa da devam edecek. Yani biz bunları yutkunacak değiliz. Teftişi devam edenler var. Teftişimizin engellendiği dosyalar var. Yeni teftişlerimizle ulaşabildiğimiz hangi husus varsa, onlarla ilgili başlatacağımız yeni dosyalarımız var. Var. Nasıl ki biz teftiş ediliyoruz; geçmişe dair teftiş yönünde ihmal edilmiş bir dönem varsa, o dönemi de biz teftiş ediyoruz şu anda. Bizi de teftiş ediyorlar. Bir konuyla ilgili geliyor bir teftiş memuru, bakıyorsun o konunun dışında 10 tane daha konuyu teftiş etmek istiyor. Biz de haya ediyoruz. Buyurun edin yani. Kurumumuz, zaten kamu kurumu. Şeffaflık, bizim olmazsa olmazımız olmalı zaten. Bu yönüyle hareket ediyoruz. Geçmişe dair de teftişlerimiz devam edecek.”
- Peki sizin bu teftişlerinizde, burs konusunda kamuoyunun yakından tanıdığı başka yeni isimler var mı tespitleriniz arasında?
“Ben, kamuoyu ne kadar yakından, ne kadar uzaktan tanır; onu bilemem. Amacımız; birilerinin deşifre olması da değil. Hangi husus var ise, biz zaten bunu açıklıyoruz. Diğerinin takdiri, kamuoyuna kalmış.”
HABERE YORUM KAT