FİKRÎ DÖVÜŞ KLUBÜ
18.,19. ve 20. Yüzyılın fikir zenginliğini kaçırıp, batıda bulunan bir çok yeniliğe ve hatta modern tıbbın yeniliklerine karşı çıkmış bir fikirsizlik çukuru; TOGG, SİHA ve Uçak üretince koca bir kültür ve medeniyet coğrafyasıyla yarışabileceğini sanıyor.
Spinoza, Kant, Weber, Hegel ve birçok düşünce adamının çıktığı dönemlerde, tıbbi aşılardan dahi toplumuna yaptırmamak için büyük çaba harcayarak insanını hastalığa kurban veren cahil ulema; bugün, ramazan programlarında en az kırk yıldır aynı sorulara cevap veriyor. Aynı insanlar hâlâ aynı karşıtlıkları yapabiliyor.
21. YY’a da aynı fikirsel boşluk ve cehaletle giren İslam Dünyası, 300 yıldır aynı fikrî karşıtlıklarla ve ithal teknolojilerle ürettiği bir kaç makineyle rakipleriyle yarıştığı inancına kolaylıkla kapılıyor.
Hukuk, felsefe, sanat ve daha bir çok alanda giderek gerilemiş bir toplumun,siyasilerin akrabaları tarafından üretilen teknolojilerle avunması içler acısı.
Takım tutar gibi şeyh tutan bir toplumun ürettiği kanaatlerle, medeniyetler arası rekabette yine bir dehlizin dibine düşeceğimiz kesin.
Kendi kendini köleleştirmiş, aptallaştırmış, cufcufcuların ve unvanını nereden aldığı belli olmayan şeyhlerin sınırlarını çizdiği bir düşünce dünyasında gezip, TOGG’la işin içinden çıkabileceğini düşünen bu zillet halinden kurtuluş pek güzel sözle olacak gibi durmuyor. Müslümanların cehaleti bir çoğunun haberdar dahi olamadıkları İslam’a mâl oluyor.
Kendi dünyasından güçlü bir siyasi lideri olunca her şeyinin olacağına inanan bu topluluk, siyasi liderini de buna inandırınca, halimiz perişan oluyor.
Türkiye’de sayıları az da olsa her kesimden çok değerli mütefekkir mevcut. Muhafazakar kesimde de çok değerli mütefekkirler ve filozoflar var. Fakat hurilerle yaşayacakları hayatı anlatan şarlatanların yanında bunların söyledikleri kimsenin umrunda değil.
Her kesimden mütefekkir ve filozofu bir arada tutup, hatta kavga ettirip, bu kavgadan fikri dinamizm yaratacak bir yapıya ihtiyacımız var. Bu yapının egemen olacağı yeni bir kurumsal düzen gerek!
Evet, Fikrî Dövüş Kulübü teklif ediyorum. Türkiye’de en çok rağbet gören kavga-dövüş, mafya dizileri yerine, fikirlerin birbirlerini döverek beslediği bir dövüş kulübü!
Bu kulüple, her kesimden mütefekkirin fikri savaşlarıyla düşünce dünyamızı ortaklaştırıp, tahkim edebilen bir yapı oluşturup, toplum ve bir siyasi mekanizmayla inkılabî bir faaliyet içine girmeliyiz.
Hastalıklara, psikolojik rahatsızlıklara ve depresyona cufcuf ve dua ile müdahale edebilen, İsrail’e ve kendi düşmanlarına karşı beddua okumanın ötesine gidemeyen müslümanların düştüğü vaziyeti öven değil tiksinen; popülist değil halkçı, duygusal değil ama akılcı ve merhametli bir anlayışla hareket ederek çukuru, zemine denk hale getirebiliriz.