CHP LİDERİ KILIÇDAROĞLU, ESENLER İLÇESİ ÜYE KATILIM TÖRENİ'NDE KONUŞTU
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul’da Esenler İlçesi Üye Katılım Töreni’nde konuştu. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, son 3 ayda CHP’ye üye olan 450 kişiyi temsilen 15 kişiye de rozet taktı.CHP lideri Kılıçdaroğlu, törende yaptığı konuşmada şunları
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul’da Esenler İlçesi Üye Katılım Töreni’nde konuştu.
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, son 3 ayda CHP’ye üye olan 450 kişiyi temsilen 15 kişiye de rozet taktı.
CHP lideri Kılıçdaroğlu, törende yaptığı konuşmada şunları söyledi:
Teşekkür ederim.
Beni dikkatle dinlemenizi isterim. Bugün bizim açımızdan çok önemli bir gün. Neden önemli bir gün? Çünkü haksızlıklara karşı mücadele ediyoruz ve geçmişte AK Partiye veya başka bir partiye oy veren kardeşlerimiz bizim bu mücadelemizin yanında olacaklar. Dolayısıyla bu mücadelemiz kutsal bir mücadeledir, mübarek bir mücadeledir. Dünyanın temeli adalet üzerine kurulmuşsa ve adalet devletin temeliyse ve eğer adaletin terazisi bozulmuşsa o teraziyi düzeltmek için buradayız. Dolayısıyla bir arada olmamızın büyük önemi ve değeri var.
Üç arkadaşım konuştu, üçünü de dinledim, dikkatle dinledim. Cumhuriyet Halk Partisine geliyorlar, başımın üstünde yeri var. Cumhuriyet Halk Partisi, bir sefer şunu açık yüreklilikle ifade edeyim, CHP'nin gerçek anlamda halkın partisi olması için mücadele ettim. CHP halkın partisi olacak, fakirin partisi, fukaranın partisi, yoksulun partisi olacak. Hiç kimse CHP iktidarında; inancından ötürü, kimliğinden ötürü, yaşam tarzından ötürü ötekileştirilmeyecek. Herkesi kucaklayacağız, herkesle beraber yaşayacağız. Herkesin sorunu benim sorunummuş gibi üzerinde duracağız ve o sorunu çözmeye çalışacağız. Hiç kimseye tepeden bakmayacağız. Hiç kimse derdini anlatırken lafını ağzına tıkamayacağız ve herkesin yoldaşı olacağız.
Ülkenin içinde bulunduğu durum, arkadaşlarım söylediler, her birimizin sorumluluğu var, benim sorumluluğum size göre daha fazla, doğrudur ama bu ülkede yaşayan herkesin sorumluluğu var. Beraber olmak zorundayız, birlikte olmak zorundayız, sorunları birlikte aşmak zorundayız. Mücadeleyse mücadeleyi birlikte vermek zorundayız ve bunu demokratik ölçüler içinde yapmak zorundayız.
Benim saraylara ihtiyacım yok. Benim lüks hayata ihtiyacım yok. Benim bu ülkede her çocuğun karnını doyduğu güzel bir ülkeye ihtiyacım var, ben bunu istiyorum. AK Parti’den bize katılacak olan veya yeni katılacak olan kardeşlerime şunu söylemek isterim: Kim Kemal Kılıçdaroğlu, kim? Anadolu’nun kuş uçmaz, kervan geçmez bir köyünde doğan bir insanım. Yedi kardeşten üniversiteye giden sadece benim. Rahmetli annem okuma yazma bilmezdi, büyük ablam da okuma yazma bilmez. Yedi kardeşten üniversiteye giden sadece benim. Dolayısıyla Esenler’de sıradan bir yurttaşın yaşadığı hayat şartlarının belki daha kötüsünü yaşadım. Hayatın ne olduğunu bilirim, açlığın, yoksulluğun ne olduğunu bilirim. Rahmetli babam küçük bir memurdu. Ben hiçbir zaman hayatımda babamın yedi kardeşime bir seferde ayakkabı aldığını görmedim. Yoktu çünkü. Ama memurdu. Bizden daha fakir olanlar da vardı. Bu şartlarda geldim ve bu şartlarda ben ülkeme hizmet etmek istiyorum. Daha iyi, daha müreffeh, herkesin karnının doyduğu, herkesin huzur içinde yaşadığı, herkesin kimliğine saygı duyulan, herkesin inancına saygı duyulan bir Türkiye’de yaşamak istiyoruz. Kavgadan uzak durmalıyız. Kavganın bize getirdiği bir fayda yoktur. Ama demokratik yollarla bir kişi kibrinin esiri olduysa, ülkeyi felakete sürüklüyorsa, ülkeyi felaketten kurtarmak da bizim elimizdedir. Beraber yapacağız bunu, birlikte yapacağız bunu, bu mücadeleyi beraber vereceğiz.
Ülkemiz güzel bir ülke. İster doğuya, ister batıya, ister güneye, ister kuzeye gidin olağanüstü, olağanüstü güzel bir ülke. Her şeyimiz var aslında. Güneşimiz var, bereketli tarlalarımız var, ovalarımız var, sularımız var, güzel insanlarımız var. Ve taşı sıksa suyunu çıkaracak gençlerimiz var. Ve bu gençlerimiz; bugünümüz, geleceğimiz ve umudumuz olan gençlerimiz geleceği yurt dışında arıyorlar. Bu noktaya geldi Türkiye. Oysa onlar kendi ülkelerine hizmet etmek isterler. Onlar özgürlük isterler, onlar demokrasi isterler. Onlar, sabahın köründe polis kapılarını çalsın, alıp gözaltına götürsün, bunu istemezler. Gençlerden oy istedim her zaman, oy verin dedim. Niye oy verin dedim biliyor musunuz gençlere? İktidara geldiğimiz zaman beni rahatlıkla eleştirebilirsiniz, rahatlıkla Tweet atabilirsiniz, bundan ötürü kimsenin başı belaya girmeyecek dedim, demokrasiyi teneffüs edeceksiniz dedim.
Yine söyledim. Bir siyasetçinin alkıştan çok sağlıklı ve tutarlı eleştiriye ihtiyacı vardır. Bizim hatamızı, bizim eksiğimizi bize gösterecek olan medyadır; gazetelerdir, televizyonlardır, sosyal medyadır. Bir hatamız varsa bize söylerler ve siyasetçi ondan ders çıkarmak zorundadır. Benim hatamı bana söyleyen benim gerçek dostumdur. Benim eksiğimi bana söyleyen benim gerçek dostumdur. Benim hatamı söyledi diye, benim yanlışımı söyledi diye onu sabahın köründe evinden almak, hapse atmak, tutuklamak, gözaltına almak… Bu demokrasinin kabul edeceği bir şey değildir. Bu konuda mücadele edeceğiz, beraber mücadele edeceğiz.
Ha şunu da söyleyeyim; CHP’nin geçmişte hiç kabahati olmadı mı, kusuru olmadı mı? Oldu efendim, kabahati de oldu, kusuru da oldu. Biz getirdik başörtüsünü Türkiye’nin bir numaralı sorunu haline getirdik. Senin başka derdin yok mu kardeşim? Bak bakalım o başörtülü kadına. Ya işi var mı, gücü var mı, evinde yemeği var mı, yiyeceği var mı, karnı doyuyor mu? Siyasetin konusu bu; buraya siyaseti getireceğiz, buraya
Hatırlarım, “komşu komşunun külüne muhtaçdır” derlerdi, her birimiz komşularımızla iyi geçinirdik. Eğer biri iyi yemek yapıyorsa komşumuza da götürürdü. Dolayısıyla bayramlarda otururduk, kucaklaşırdık, dertlerimizi anlatırdık, sevinçlerimizi paylaşırdık; şimdi öyle bir noktaya geldik ki komşumuzun kimliğini soruyoruz, komşumuzun inancını soruyoruz, komşumuzun yaşam tarzını soruyoruz. Yani toplum ayrıştı, ayrıştırdılar toplumu, buradan çekip çıkarmamız lazım.
Bakın bu bölgeyi ben bilirim, 12 yıl İstanbul’da görev yaptım, üç evladımın da doğumu İstanbul’dur, üçü de İstanbulludur. Bu bölgede yeşil alan yoktu yeteri kadar. Bu bölgede anneler çocuklarını parka götürmesin mi? Yeşil bir ağaç görmesinler mi, bir yeşillik görmesinler mi, bir ağacı görmesinler mi, ağaca konan kuşları görmesinler mi? Bunlara hakkı yok mu burada yaşayan evlatlarımızın? Hakkı var. Çevre duyarlılığı hemen hemen her tarafta var ama burada çok daha fazla var. Dolayısıyla, Türkiye’yi bir cendereye aldılar bunu biliyorum ama hep birlikte bu cendereden Türkiye’yi çekip çıkartacağız. Beraber yapacağız, birlikte yapacağız, bu ülkenin güzel insanlarıyla birlikte yapacağız, bu bizim boynumuzun borcudur.
Sizden sadece bir şey istiyorum; güvenin ve asla umudunuzu kaybetmeyin. Güvenin, şunun için söylüyorum, her kuruşun hesabını vereceğiz, her kuruşun hesabını. Her biriniz vergi ödüyorsunuz, her biriniz ödüyorsunuz. Ekmek alırken vergi ödüyorsunuz, elektrik düğmesine bastığınız anda 4 çeşit vergi ödüyorsunuz, musluğu açtığınız zaman 5 çeşit vergi ödüyorsunuz. Şimdi elektrik faturalarını görüyorsunuz.
Dün Abdallarla beraberdim. Anadolu’nun en yoksul insanları onlar. Hiçbir siyasetçi onlara gitmemiş ama ben onların yanındaydım. “500 lira elektrik faturası geldi, ben bunu nasıl ödeyeceğim” diye onun telaşı içinde. Acaba lüks hayatlarını sürdürenler, saraylarda oturanlar 500 liranın o insan için ne kadar değerli ve ne kadar büyük bir para olduğunun farkındalar mı? Evine ekmek götüremeyen, pazar artıklarından bir şeyler bulabilir miyim diye bir şeyler arayan bir kadının, bir annenin dramının acaba onlar farkındalar mı? Emin olun farkında değiller. Emin olun toplumdan koptular. Emin olun halktan koptular.
Bir insan kibrinin esiri olmamalı. Kibir farklı bir şeydir ve şeytana özgü bir kavramdır. Yüce Yaradan, “Adem’e secde edeceksin” diyor şeytana. “Ben ateşten yaratıldım, topraktan yaratılana secde etmem” diyor kibir içinde; o nedenle kibir insana yakışan bir şey değildir. Herkesi kucaklamak zorundayız; kişinin yaşı, kişinin boyu, kişinin kimliği, kişinin inancı hiç önemli değil. Önemli olan beraber yaşamamızdır. Önemli olan birlikte yaşamamızdır. Önemli olan her birimizin tek tek huzur içinde yaşamasıdır. Eğer biz bunu yaparsak o zaman bu ülkeyi cennete çevirmiş oluruz. Bunu yapacağız; beraber yapacağız, birlikte yapacağız.
Şunu da ifade edeyim; elbette ki yeni kardeşlerimiz gelecekler CHP’ye, benim bu anlattıklarımı sakın unutmasınlar ve benim anlattıklarımı her yerde anlatsınlar. Bizi farklı anlatırlar, ben bunu biliyorum. Akif Bey söyledi, sanki AK Parti’den CHP’ye gelince “efendim dindar olan yerden dinsizlerin olduğu yere gittiniz” diye böyle bir suçlamaydı…
Herkesin inancına saygı göstermeliyiz. Allah ile kul arasındaki manevi ilişkiyi hiç kimse sorgulayamaz. Kimin daha inançlı kimin daha az inançsız olduğunu sadece yüce Yaradan verir. Peygambere verilmeyen bu yetkiyi dahi birileri üstlenip ‘Sen dindarsın, sen dinsizsin’ diye bir ayrım yapıyorlarsa bilin ki o insanlıktan çıkmıştır. Bizim manevi değerlerimiz önemlidir ve biz manevi değerlerimizi korumak zorundayız. İzim manevi değerlerimiz, bizi bir arada tutan çimentolardan birisidir, bu çerçevede bakmak lazım. Dolayısıyla bizler beraber, birlikte ortak kimliklerimizle, ortak yaşamlarımızla, ortak inançlarımızla beraber bu güzel ülkeyi yeniden inşa edeceğiz, yeniden demokrasiyi getireceğiz, yeniden güzellikleri getireceğiz. Bu ülkenin caddelerinde, bu ülkenin sokaklarında, bu ülkenin parklarında tanımadığımız insanlar olsa bile rahatlıkla selamlaşabileceğiz, rahatlıkla bir araya gelebileceğiz, rahatlıkla konuşabileceğiz. Evlerde dram var biliyorum, özellikle yoksul evlerde dram var biliyorum, yatağa aç yatan çocuklar var biliyorum, bu dramların da farkındayım, inşallah unu da çözeceğiz göreceksiniz. Aile Destekleri Sigortasını getireceğiz; geliri olmayan veya geliri asgari ücretin altında olan bütün ailelere sosyal devlet güvence verecek. Hiçbir aile benim sahibim kimdir diye bakmayacak, sosyal devletin o ailenin sahibi olduğunu görecek, o aileyi nasıl koruduğunu görecek. Dolayısıyla hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği güzel bir Türkiye’yi inşa edeceğiz; Allah’ın izniyle ve sizlerin desteğiyle bunu yapacağız, beraber yapacağız.
Efendim, politikacıya mikrofonu verirseniz uzun uzun konuşur ama izin verirseniz ben burada keseyim. Hoş geldiniz aramıza, yeni katılan kardeşlerimize hoş geldiniz diyorum. Benim anlattıklarımı lütfen anlatın. İstanbul dünyanın en güzel kentlerinden birisi ve bu güzel kentte hepimiz huzur içinde yaşamak isteriz, birlikte yaşamak isteriz, güzellikler içinde yaşamak isteriz. Büyükşehir Belediye Başkanımız elinden gelen bütün çabayı gösteriyor, mücadeleyi vermeye çalışıyor bütün engellemelere rağmen. Belediye Başkanlarımız, onlar da çalışıyorlar, onlar da mücadele ediyorlar. Onlara da bir sürü engel var ama diyorum ki, “şikayet etmeyin, engelleri aşın, vatandaşla kucaklaşın ve vatandaşın derdi varsa çözün, derdine derman olun.” Bizim görevimiz de bu.
Efendim hepinize tekrar en içten sevgiler, saygılar sunuyorum; sağ olun, var olun diyorum.
Tüm Fotoğraflar İçin Tıklayınız...
HABERE YORUM KAT