CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN AYDIN BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ MUHTARLAR TOPLANTISINDA YAPTIĞI KONUŞMA

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN AYDIN BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ MUHTARLAR TOPLANTISINDA YAPTIĞI KONUŞMA
CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN AYDIN BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ MUHTARLAR TOPLANTISINDA YAPTIĞI KONUŞMA (20 EKİM..

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN AYDIN BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ MUHTARLAR TOPLANTISINDA YAPTIĞI KONUŞMA

(20 EKİM 2017)

Efendim sizlerle umarım güzel bir sohbet gerçekleştireceğiz. Değerli milletvekillerimiz, Aydın’ın ve İzmir’in saygıdeğer Büyükşehir Belediye Başkanları, değerli protokol ve daha da önemlisi siz değerli muhtarlarım, neden bir sohbeti gerçekleştireceğiz dedim? Hem sizin sorununuz var, hem hepimizin ortak sorunları var.

MUHTARLIK SEÇİMLERİ DEMOKRASİNİN İLK BASAMAĞIDIR

Sizin sorunlarınızdan başlayalım. Eğer siyaset kurumu bir soruna kilitlenip sadece sorunu dile getiriyorsa, oradan bir şey olmaz. Ama bir siyaset kurumu soruna kilitlenip hem sorunu dile getiriyor, hem de çözüm öneriyorsa, orada umut ışığı vardır. O nedenle Türkiye’de hangi sorun varsa, o soruna eğilmek ve o sorunla ilgili akılcı politikalar üretmek bizim görevimizdir. Size rahatlıkla şunu söyleyebilirim. Türkiye’de çözülmeyecek sorun yoktur. Mademki akıl var, mademki istişare var, mademki hak, hukuk ve adalet var, mademki bir araya gelip rahatlıkla konuşabiliyoruz. O zaman biz sorunlarımızı niye çözemiyoruz? Neden gerilimden beslenen bir siyaset anlayışı var? Tam aksine bir araya gelmeliyiz, uygar insanlar gibi bir masanın etrafında oturmalıyız, konuşmalıyız. Sorun kimin sorunu? Hepimizin sorunu. Yani hiç tanımadığımız bir yerde, bir çocuk açsa biz hepimiz  rahat uyuyabilir miyiz? Vicdanı olan hiç kimse rahat uyuyamaz. Hiç tanımadığımız bir çocuk olsa, hiç tanımadığımız bir aile dahi olsa. O zaman biz kendi sorunlarımızı akılcı projelerle çözmek zorundayız.

Sizin sorunlarınız var dedim doğru. Bu topraklarda ilk seçim ne zaman yapılmış? 1833’de. Kastamonu Taşköprü’de bir muhtarlık seçimidir 1833. O nedenle muhtarlık seçimleri demokrasinin ilk basamağıdır. Muhtarlık seçimleri en temiz ve en saf seçimlerdir. Çünkü sizi bir Genel Başkan oturup alt alta listeye yazıp milletin önüne koymaz. Siz çıkarsınız mahallede veya köyde, “Ben muhtar olmak istiyorum” dersiniz. Kimliğinizle, kişiliğinizle çıkarsınız propagandanızı yaparsınız muhtar seçilirsiniz. Bir siyasi partinin gölgesini kabul etmezsiniz. “Ben bu mahallenin, bu köyün muhtarı olacağım” dersini. O nedenle, en saf ve en temiz seçimlerden birisi muhtarlık seçimleridir. Peki, bu kadar köklü bir geleneği bünyesinde barındıran muhtarlık kurumunun sorunları niçin çözülmüyor? Bir örnek vereceğim size. Kaç kanunda sizinle ilgili madde var? Emin olun siz de bilmiyorsunuz, ben de bilmiyorum. İçişleri Bakanlığı’nın kanunun da var, köy kanunun da var, belediye kanunun da var, büyükşehir de var, her yerde var. Ama sizin sorunlarınızı çözme konusunda siyaset kurumunun yapacağı ilk iş yeni bir muhtarlık kanunu çıkarmaktır. Mevzuat dağınıklığını bitirmektir. Yeni bir muhtarlık kanunu çıkar, muhtar eline alır kitabı der ki, benim görevim burada bunlar yazılı. Başka kanunu ben tanımam arkadaş. Benim kanunum budur der. Peki, bu yapıldı mı? Yapılmıyor.

BİZ MUHTARLIK KURUMUNUN SORUNLARININ ÇÖZÜLMESİNİ İSTİYORUZ

İki; elbette ki sizin sorunlarınız var. Nerede görüşülecek, çözüm yeri neresi? TBMM. Nasıl çözülecek? Örneğin bir milletvekilimiz kalkar bir araştırma önergesi verir. Muhtarlık kurumunun sorunları ve çözümleri nedir grubu olan 4 parti gelin bir araya oturalım biz bu işi konuşalım. Çözüm yeri madem ki TBMM, yasa mademki orada çıkacak orada bunun görüşülmesi lazım. Diyeceksiniz ki, Sayın Genel Başkan çok güzel konuşuyorsun da siz böyle bir önerge verdiniz mi? Evet verdik. Ama bu önergemiz kabul edilmedi. Önergeyi verdik, muhtarlık kurumunun sorunları vardır, bu sorunları oturalım çözelim, çözüm önerelim, gerekirse yasalaştıralım. Kim kabul etti, kim reddetti? Ben şimdi bir şey söylemek istemiyorum. Ama açarsınız TBMM’nin ilgili internet sayfalarından bunları bulursunuz ve görürsünüz. Biz muhtarlık kurumunun sorunlarının çözülmesini istiyoruz. Peki, sadece kanun mu? Hayır. Eğer muhtarlık kurumu varsa, bu muhtarlık kurumu aynı zamanda bir hizmet organıdır. Bir hizmet organı hizmetini nasıl yapacak? Aydın Büyükşehir Belediye Başkanımız kalktı bir sunuş yaptı değil mi? Hepimiz büyük bir gururla da izledik, yatırım yapmış. Neye göre yapıyor? Bütçesi var. Peki, sizin bütçeniz var mı, sizin geliriniz var mı? Hiç bu siyasilerin aklına gelmiyor mu, “ya muhtarlık var 1833 yılında ilk seçimi yapılmış niye bunların bir geliri yok?”  Söyleyeyim, çünkü sizi dikkate almıyorlar. Sadece sizi siyasette kullanmak istiyorlar. Olması gereken ne? Çok basit. Mahalleniz var değil mi, köyünüzde var, mahallede emlak vergisi var değil mi? Var. Nereye gidiyor? Belediyeye gidiyor. Sizin mahalledeki binaların emlak vergisinden size niye bir pay verilmez? Siz de seçimle gelmediniz mi? Seçimle geldiniz. Niye pay verilmez? Bir geliriniz olacak, yoksul bir hane.

Bakın, yoksul bir haneyi düşünün ve o akşam o evde tencere kaynamadığını düşünün. O yoksula ilk ulaşacak kişi mahallenin muhtarıdır. Bunu neye dayanarak söylüyorum? Şunun için söylüyorum, Ortadoğu Teknik Üniversitesinde iki akademisyen Türkiye’de yoksulluk araştırması yapmak isterler. Gayet güzel. Araştırmayı yapacaklar ama yoksulu nereden bulacaklar ve ona hangi soruyu soracaklar biliyorlar ama yoksulu nereden bulacaklar. Birisi diyor ki, siz yoksullara ulaşmak mı istiyorsunuz? Evet diyorlar. O zaman gideceksiniz gecekondu bölgelerinde mahallenin muhtarını bulacaksınız. Muhtar hangi ev yoksuldur, hangisi yoksul değildir en iyi bilen kişi muhtardır. Ve gidiyorlar muhtarları buluyorlar. Gerçekten de Türkiye’de en ciddi ve en tutarlı yoksulluk araştırmasını yapıyorlar. Şu söyleniyor; ya mahallenin muhtarına gideceksin veya mahallenin bakkalına gideceksin. Onlar gidiyorlar muhtar seçimle geldiği için, resmi bir kurum olduğu için muhtarla beraber bu araştırmayı yapıyorlar ve sonlandırıyorlar.

MUHTARLIK KURUMUNUN ÖNEMİNİ SİYASET KURUMU YANİ TBMM HENÜZ KAVRAMIŞ DEĞİL

Dolayısıyla muhtarlık kurumunun önemini siyaset kurumu yani TBMM yeteri kadar henüz kavramış değil. Eğer biz demokrasimizi güçlendireceksek ilk ayak muhtarlıktır ve muhtarlığı güçlendirmemiz lazım. Yetiyor mu sizin bir özel kanununuzun olması veya bir parça gelirinizin olması? Yetmez. Ne gerekiyor? Başka şeylerde gerekiyor değerli arkadaşlar. Şimdi siz mahallenizle ilgili bir konu diyelim belediyede görüşülüyor. İmar durumu olabilir, park olabilir, herhangi bir konu olabilir. Belediye meclisinde sizin mahalleyle ilgili bir konu görüşülürken sevgili muhtarım, siz seçimle geldiniz, bu mahalleden sorumlusunuz, bu mahallede vatandaşların oylarını aldınız gelin siz de belediye meclisinde konuşun, sizin de oy hakkınız olsun, sizin de söz hakkınız olsun diyen var mı? Yok. Kimse sormaz size. Siz nasıl öğrenirsiniz? Bir bakarsınız yeşil alana bina dikilmiş sizin de haberiniz yok. Demek ki, yapmamız gereken konulardan birisi kendi mahallesiyle ilgili bir karar alınırken o konuyla ilgili ilgili muhtar belediye meclisinde söz ve karar sahibi olmalı. Gelmeli, konuşmalı, oylamaya katılmalı. Reddini veya kabulünü desteklemeli veya reddetmeli. Şimdi buna benzer kurallar getirebilirsek, muhtarlık kurumunu yüceltmiş oluruz. Yetiyor mu? Hayır. Seçimle geliyorsunuz değil mi? Evet. Sizin doğru dürüst oturacak bir yeriniz var mı Allah aşkına? Yok. Niye yok? Milletvekilinin var, belediye başkanının var, seçimle gelen herkesin var ama muhtarın yok. Niye yok? Siz kamu görevlisi değil misiniz? Halktan oy almadınız mı? Bakın, bunların sağlanması lazım. Siz bunları sağlayın. Sizin önünüze milletvekilleri gelir, CHP’yi ayrı tutuyorum. Çünkü onun Genel Başkanı olarak ben buradan konuşuyorum. Diğer partilerle ilgili herhangi bir partiden milletvekili gelsin diyelim. A partisi, B partisi, C partisi, Z partisi hangisi gelirse. Ona deyin ki, biz emlak vergisinden pay istiyoruz. Biz belediye meclisinde mahallemizle ilgili bir şey olursa, söz ve karar sahibi olmak istiyoruz. Biz oturabileceğimiz doğru dürüst bir yer istiyoruz. Size diyecekler ki, efendim biz bunları yapacağız ama şu CHP var ya her şeye karşı vallahi buna da karşı. O nedenle yapamıyoruz diyecekler. Siz de onlara şunu söyleyin, Kılıçdaroğlu geldi, konuştu, söz verdi, bütün muhtarların önünde söz verdi getirsinler kanunu hep birlikte el kaldıracağız.

MUHTARLAR ÜZERİNDE BASKILAR VAR

Anlaştık mı? Anlaştık. Ben bu ülkede demokrasiyi sonuna kadar savunurum. Muhtar arkadaşlarımızın değişik siyasi görüşleri olabilir, başımın üstüne. Hiçbir şikayetimiz olamaz bizim. Neye itiraz edeceğiz? Demokrasinin gerekleri yerine gelmeli. A partisi olur, B partisi olur. Eğer muhtar mahallesinde, köyünde seçilmişse demokrasinin teminatıdır o muhtar hangi görüşten olursa olsun. Onun hakkını teslim etmek, ona halkına yani mahalleye veya köyüne hizmet etmesini sağlamak siyaset kurumunun görevidir arkadaşlar. Bu görev bugüne kadar yerine getirilmedi. Bu açıklıkla da kimse gelip size böyle konuşmuşta değil. Bakın onu da gayet rahat biliyorum. Dedim ya, sizin de sorununuz var, bizimde sorunumuz var. Oturup bu sorunları birlikte çözebiliriz. Bunun için öyle 10 yıla, 20 yıla, 30 yıla ihtiyaç yok arkadaşlar. Bu dediğim düzenlemenin yapılması en uzun süre 6 aydır. 6 ay bitti. 6 ay 1 gün bile değil. Bugüne kadar size söz verip sözünü tutmayanlar hep iktidar oldu. Birde deneyin ya söz verip de bir bakalım ya. Acaba sözünün arkasında duracak mı bir de onu deneyelim, bir de onu görelim. Bakalım nasıl oluyor. Muhtarlar üzerinde baskılar var onu da çok iyi biliyoruz. Valinin baskısı olur, kaymakamın baskısı olur. Kaymakamdan izin alacak. Kaymakam arkadaşlar seçimle mi geldi? Yok. Atamayla geldi. Seçimle gelen birisi atamayla gelen birisinden izin almamalı arkadaşlar. Gidersiniz nereye gidiyorsanız dilekçeyi verirsiniz ben şuradayım, yerinizi bilsin diye gidersiniz görevinizi yaparsınız. Her adım atmada izin isterseniz o zaman siz niye seçiliyorsunuz ki. Kaymakam atasın, desin ki şu mahallenin muhtarlarını ben atadım bitti o kadar.

MUHTARLAR OLARAK BİR ARAYA GELİRSENİZ TÜRKİYE’DE DEMOKRASİYİ KÖKLEŞTİRİRSİNİZ

Demokrasi ayrı şeydir değerli arkadaşlar. Devlet ayrı şeydir, hükümet ayrı şeydir. Ama hepsinin özünde demokrasi vardır. Halkımıza güvenmiyor muyuz? Güveniyoruz. Yeri geldiğinde mangalda kül bırakmıyoruz değil mi milli irade, milli irade, milli irade. Nasıl oluyor da bu milli iradeyle seçilen muhtar adım atarken izin isteyecek, yemek yerken izin isteyecek. Elini, kolunu bağlayacaksın yerine geldiğinde de öveceksin muhtarım sen ne kadar iyisin diye. Olmaz. Diyeceksiniz ki, benim iyi olmam benim bağımsız düşünmeme bağlıdır. Benim gelirime bağlıdır. Ben gidip kimseye dilenmemeliyim. Yasa hangi hakkı bana veriyorsa, ben o hakkı almalıyım ve bunun mücadelesini vermelisiniz. Siz muhtarlar olarak bir araya gelirseniz Türkiye’de demokrasiyi kökleştirirsiniz arkadaşlar. Ve bir süre sonra göreceksiniz ki, demokrasinin teminatı bu ülkede muhtarlar olur. Neden biliyor musunuz? Rakamı veriyim size. 50 bin 217 muhtarımız var. Her mahallede, her köyde muhtarımız var. Her köyde, her mahallede milletvekili yok. Her köyde, her mahallede belediye başkanı yok. Bakan yok, Cumhurbaşkanı yok ama bu ülkenin dokusunda, temelinde sizler varsınız. Bir binanın temeli doğru değilse, bina uzun süre ayakta kalamaz arkadaşlar. Siz yani demokrasinin temeli olan sizler güçlü olduğunuz ölçüde Türkiye’de demokrasi güçlüdür. Bunu hafızanızın bir köşesine kaydedin. Deyin ki, geldi Kılıçdaroğlu böyle bir konuşma yaptı. Sizden sadece isteğim bu.

Bir başka önemli konu, Belediye Başkanıyla muhtarlar arasında çok sıkı ve yakın bir ilişki olması lazım. Neden? Bakın Kaymakamla demiyorum, Belediye Başkanıyla. Çünkü Belediye Başkanı da seçimle geldi, siz de seçimle geldiniz. Belediye Başkanı diyelim ki, nüfusu belli bir oranın üstünde olduğu zaman, 50 bin nüfusu var, 100 bin nüfusu var mahallenin. Böyle mahallelerimiz var. Kanuna hüküm konma zorundadır arkadaşlar. Belli sayıyı aştığı zaman belediye bir sekreteri muhtara görevlendirmelidir. Muhtar hepsine yetişemez. Telefonlarına bakacak bir sekteri Belediye Başkanı görevlendirmelidir. Bu lütuf olarak değil, kanuna koyacaksınız. Çünkü yarın Belediye Başkanını kızdırırsınız derki, ben sekreteri geri çektim. Olmaz. Her şeyin devlette budur yasal güvencesi olacak. Herkesin yasal güvencesi olacak. Siz isteyeceksiniz, vermezse hesap soracaksınız. Ama bu işe lütuf olarak bakarsanız bu iş olmaz. Ben böyle gidip de sizi şuralara çağıralım, buralara çağıralım değil. Nerede muhtar varsa, ben ayağına giderim. Oturur muhtarla da konuşurum. Benim felsefem budur.

DEVLET BAKİDİR, HÜKÜMETLER GEÇİCİDİR

Şimdi değerli arkadaşlarım, gelelim sizin sorunlarınızın bir kısmı böyle. Çözümü de söyledim nasıl olacak diye. Bir de Türkiye’nin sorunları var. Madem bu ülkede yaşıyoruz, bu bayrağımızın altında yaşıyoruz ve bu ülkenin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e hep birlikte saygı gösteriyoruz. O zaman cumhuriyetimizin niteliklerini güçlendirmek zorundayız, demokrasiyi güçlendirmek zorundayız. Demokrasi nedir? Halkın oyuna başvurmaktır. Sadece bu mudur demokrasi? Hayır. Aynı zamanda devlette liyakattir. Yani işi ehline vermektir demokrasi. Ne demektir liyakat? Çok basit bir örnek vereceğim çok basit. Devlette bakan olmak için sadece bir ilkokul diplomasına ihtiyaç var. Dün alırsınız, seçimden sonra bakan olabilirsiniz hiçbir engel yok. Ama devlette şube müdürü olmak için en altta ya da şef olmak için en az 4 yıllık üniversiteyi bitirmek zorundasınız. Yetiyor mu? Hayır. Öyle 4 yıllık üniversiteyi bitirdim hemen şef olacağım yok. Belli bir süre geçmesi lazım. 1 yıl aday memursunuz, belli bir süre geçer imtihana girersiniz kazanırsanız şef olursunuz. Öyle üniversiteyi bitirdim hem de dünyanın en iyi üniversitesini bitirdim ertesi gün müsteşar olayım. Yok arkadaşlar. Devletin kuralları vardır. Ne zaman müsteşar olursunuz? 12 yıl devlette çalışırsınız, üst kademelerde görev yaparsınız ondan sonra ancak müsteşar olursunuz. Ama bakan olmanız için ne gerekiyor? İlkokul diploması. Bunu niye söyledim? Devletle hükümet ayrı şeydir. Devlet bakidir, hükümetler geçicidir. Devletin sembolü bayraktır. Hükümetlerin sembolü yoktur arkadaşlar.

CAMİYE, KIŞLAYA, MAHKEMEYE SİYASETİ SOKMAYIN

Devlet o nedenle liyakat üzerine inşa edilmiştir. İşi bilene teslim edilir, devlette kural var ve devlette işbölümü vardır. Ben üniversiteyi bitirdim, 12 yılda çalıştım çok iyi niteliklerim var ama kimse beni hakim yapmaz. Hakim olmanın kuralları vardır. Efendim üniversiteyi bitirdim çok iyi bir insanım, iyi de elbise kesiyorum gel ameliyathaneye gir. Olmaz. Liyakat dediğimiz budur. Liyakati çökertirseniz devleti çökertirsiniz. O nedenle ısrarla, ısrarla, ısrarla söylüyorum devlette liyakat sistemini bozmayın. Devlette şunu yapmayın, camiye siyaseti sokmayın, kışlaya siyaseti sokmayın, mahkemeye siyaseti sokmayın dedik. Camiye siyaseti sokarsanız vatandaşları bölersiniz. Adliyeye siyaseti sokarsanız adaleti yok edersiniz. Kışlaya siyaseti sokarsanız birisinin kafası eser gelir darbe yapar. Biz bunları boşuna mı söylüyoruz? Hayır. Sizin de bunları seslendirmeniz lazım. Hangi görüşten olursanız olun bakın sizin de seslendirmeniz lazım. Devlette liyakat var, bunun için var devlette liyakat. Devlet ayakta kalsın. Devlet işi ehline veren bir düzen içinde büyür ve saygınlık kazanır. O zaman devlette adalet olur, devletin bir vicdanı olur. Ama bütün bunları kaldırıp her şeyi tek adama teslim ederseniz, orada liyakat olmaz, hak, hukuk, adalet olmaz. Niye olmaz? Her şeye bir kişi karar verirde onun için. Kimin suçlu olup olmadığına kim karar verir? Sağlıklı işleyen demokrasilerde mahkeme karar verir. Tek adam rejiminde mahkeme değil bir adam karar verir.

DEMOKRASİ VARSA HEPİMİZ VARIZ, DEMOKRASİ YOKSA HİÇBİRİMİZE İHTİYAÇ YOK

O nedenle değerli muhtar arkadaşlarım, bunun üzerinde durmanız lazım. Demokrasi varsa hepimiz varız, demokrasi yoksa emin olun hiçbirimize ihtiyaç yok. Demokrasiyi birlikte savunmak zorundayız. Bugünlerde bir tartışma var. Efendim falan belediye başkanı istifa etsin, falan yerinde kalsın, şu olsun, bu olsun. Bu milli iradeye haksızlıktır arkadaşlar. Ben gelip herhangi bir muhtarımı bulup sevgili muhtarım ben seni beğenmiyorum sen istifa et deme hakkımda yoktur, yetkimde yoktur. Neden? Seni ben seçmedim ki seni seçen halk. Millet seçmedi mi? Millet seçti. Peki, ben niye sana diyorum istifa et? İstifa etmezsen bedeli ağır olur. Ne demek bedeli ağır olur? Ben seni hapse atarım mı demek istiyorsun? Senin dosyalarını mı çıkarırım diyorsun? Suçlu varsa, suçu varsa, suç gizleniyorsa suçu gizleyen adamda suçludur arkadaşlar. Yani siz bir cinayeti görüp sesinizi çıkarmazsanız o cinayete ortak olmaz mısınız? Bir adam hırsızlık yaptığında hırsızı görüp savcı çağırdığında sen gördün mü hırsızı? Yok derseniz sizde ona ortak olursunuz. Kişinin suçu varsa mahkemeler var verirsin mahkemeye. Beraatta eder. Nereden biliyorsunuz kişilerin suçlu veya suçsuz olduğunu? Tek kişiden oluşmaz rejimler arkadaşlar. Hepimizin bu konuda duyarlı olması lazım hepimizin.

SEÇİMLE GELEN, SEÇİMLE GİDER

Bakın, A partisinden olur, B partisinden olur hiç önemli değil. Bizim Belediye Başkanlarımız var, iki Büyükşehir Belediye Başkanımız da burada, diğer Belediye Başkanlarımız da burada. Başka partilerden de arkadaşlarımız var. Ben şahsen Belediye Başkanlarımızla yaptığımız toplantıda şunu söylerim. Bir; seçildiğiniz günden itibaren size oy versin, vermesin bütün vatandaşlara eşit davranacaksınız. İki; topladığınız her kuruşun hesabını size oy veren vatandaşa vereceksiniz veren veya vermeyen belde halkına vereceksiniz. Üç; kul hakkı yemeyeceksiniz. Eğer bir kenti namusunuzla yönetmek istiyorsanız kuralı budur. Bu işin sağı, solu da yoktur arkadaşlar. Bu toplumun ayrışmaya değil, bir arada olmaya ihtiyacı var. Kavgaya değil, huzura ihtiyacımız var. Beraber hangi partiden olursak olalım arkadaşlar biz bu ülkede yaşamıyor muyuz? Yani birbirimize selam veremez hale geldik. Niye selam vermiyoruz, niye bir arada oturup konuşmuyoruz? Akıl akıldan üstündür. Belki ben yanlış düşünüyorum o arkadaşım beni ikna edecek. Her şeyi ben biliyorum, her şey benim dediğim gibi olsun derseniz, o ülkede demokrasinin dibine kibriti çakmış olursunuz. O açıdan bunlar doğru değil değerli arkadaşlarım.

Bakın, az önce devletten söz ettim. Bir bürokratı görevden alabilirsiniz. Hükümet atadığı bir bürokratı, valiyi, kaymakamı görevden alabilir. Ama onun yargıya gidip hakkını arama hakkı vardır. Hükümet beni, bakan beni, vali beni haksız yere görevden aldı giderim hakkımı ararım. Bu neyi gösterir? Adalet arayışını gösterir. Ben adalet istiyorum diyor, bir haksız muameleyle karşı karşıya kaldım diyor. Şimdi siz hak dahi aramadan “İstifa edeceksin” diyorsunuz. Onun çoluk çocuğu yok mu? Yarın, sen niye istifa ettin, senin hırsızlığın mı vardı, senin yolsuzluğun mu vardı sen istifa ettin, istifa ettin de dosyaların kapandı mı?” diyecek. Çocuğuna nasıl hesap verecek. Bırakın çocuğunu, torununa nasıl hesap verecek. Bırakın torununu onun torunlarına, onun çocuklarına nasıl hesap verecek. Seçimle gelen birisinin bu kadar ağır bir yaptırımla karşı karşıya kalması doğru değildir arkadaşlar. Ne olur? Seçim zamanı gelir, gider aday gösterirseniz seçime girer, aday göstermezseniz seçime girmez meselede biter. Öbür türlü yanlıştır değerli arkadaşlarım. Kişiler açıkça suç tehdidi altında bırakılamazlar. Bırakıldığı zaman demokrasi aksamış olur.

ADALET TOPLUMUN VİCDANIDIR

Ben zaman zaman söylerim, bu ülkede kimsenin can ve mal güvenliği yoktur. Bana kızarlar “Vay efendim sen bunu niye söylüyorsun?” Evet kimsenin can ve mal güvenliği yoktur. Şu anda isteseler bizim bu toplantıyı, şu toplantıyı bir savcı yasadışı toplantı diye soruşturma açtırabilir. Dosyaya gizlilik kararı koyar, hepimizi tutuklar içeri atar. Biz derdimizi anlatacak avukat dahi bulamayız. Bunun adı demokrasi değildir. Yargının bağımsız olması lazım, hakimin bağımsız olması lazım. Kanun adalet dağıtmıyorsa o kanun kanun değildir. Hakim adalet dağıtmıyorsa o hakim hakim değildir. Adalet nedir? Toplumun vicdanıdır arkadaşlar adalet toplumun vicdanıdır. Biz bunun için yürüdük zaten adalet için yürüdük. Benim için mi? Hayır, benim bir derdim yok arkadaşlar bir derdim yok.

Bir muhtar arkadaşım nasıl yetiştiğini anlattı. Bizi eleştirirler bazen efendim CHP entellerin partisi derler. Entellerden birisi de benim arkadaşlar. Nasıl bir entelim anlatayım size, babam ilkokul mezunu tapu memuruydu. Annem okuma yazma bilmezdi Allah rahmet eğlesin ikisi de vefat etti. Büyük ablamda okuma yazma bilmez. 7 kardeşiz 7 kardeşten üniversiteye giden sadece benim. Sınavlara girdim, devletin önemli yerlerinde görev yaptım. Kime borçluyum bunu? İşte şu gördüğünüz adama, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e borçluyum. Eğitimde fırsat eşitliği getirdi bizde okuduk. Olay budur. Ben isterim ki bu ülkede herkes üniversiteyi bitirsin, herkes entelektüel olsun, herkesin imkanı olsun. Çocuklarımızı niye okula gönderiyoruz? Bunun için. Şimdi üç çocuğum var. İki kızım, bir oğlum var. Kızların eli ekmek tutuyor, çalışıyorlar. Oğlumda asker inşallah o da gelir, o da bir yere girer çalışır. Bakın torpil demiyorum, altını özenle çiziyorum. O da bir yere girer, imkanı var bir yere girer o da üç, beş kuruş para kazanır geçinir gider. Dünyada paraya tamah etmedik, etmeyeceğiz de. Neden biliyor musunuz? Lütfen muhtar kardeşlerim Sevgili Peygamberimizin hayatını okuyun, mütevazi yaşamını görün, nasıl yaşadığını okuyun öğrenin.

İnançlıysak biz kendi geçmişimizi çok iyi bilmek zorundayız. İsraf haramdır değil mi? Haramdır. İsraftan kaçınmak mı gerekir? Evet, kaçınmak gerekir. Ben kullandığım kağıdın arkası boşsa önünü de kullanırım. Bakın bu böyledir, arkası da böyledir. Yırtmam atmam arkası boşsa. Niçin? Yazıktır diyorum bu kağıdın önünü de kullanmalıyım, arkasını da kullanmalıyım. Böyle öğrettiler bize, devlette böyle öğrettiler bize. O nedenle israftan kaçındık, o nedenle hep halkı, hep toplumu düşündük.

BELEDİYE BAŞKANI HER VATANDAŞA ULAŞILACAK ,OY VERSİN VEYA VERMESİN

Bizim Aydın Büyükşehir Belediye Başkanımız az önce sunuşunu izlediniz. Buraya davet eden arkadaşımız da Sevgili Başkanımız için Aydınlılar topuklu efe diyor. Evet, bir efeler diyarında, efelerin çocukları muhtarlarla beraber olmaktan son derece gururluyum ve onurluyum. Bunu da ifade edeyim. Her türlü hizmeti veriyor. Ama diyor daha çok yapacaklarımız var. Evet, Sayın Başkan daha çok yapacaklarınız var ve önümüzdeki dönemde de o yapacaklarınız için size her türlü imkanı sağlayacağım. Demokrasilerde en büyük ölçü şudur, halkın desteği. Halk destek veriyorsa, başımızın üstünde yeri var. Aynı şeyi defalarca söyledim, her kuruşun hesabını millete vereceksin. Herkese hizmet götüreceksin. Efendim bunlar bize oy vermedi, bu Belediye Başkanı başka partili ben buraya hizmet götürmem. Bu anlayışta da olmayacak, her yere hizmet götürülecek, her vatandaşa ulaşılacak oy versin veya vermesin. Her vatandaşa hizmet götürülecek. Niçin? Adaletli olmak zorunda, adaletli olacak. Sadece kendi partilisine hizmet götürüp diğerini görmezse ayrışma çıkar, toplumu böleriz. En büyük sıkıntı ayrışmadan kaynaklanır. Oysa bizim birlik olma ihtiyacımız var, beraber olma ihtiyacımız var. Birlik olacağız, beraber olacağız ki güçlü olalım.

Efendim beni dinlediğiniz için hepinize şükran borçluyum. Size adaletten söz ettim, haktan hukuktan söz ettim, devletten söz ettim, hükümetten söz ettim ve muhtarlardan söz ettim. Birbiriyle ayrı konular gibi görünmekle beraber her şey iç içe geçmiş halkalardır aslında. Muhtarlar güçlü olduğu ölçüde Belediye Başkanları güçlü olur, Belediye Başkanları güçlü olduğu ölçüde parlamento güçlü olur, parlamento güçlü olduğu taktirde halkın iradesi parlamento da daha gür çıkmış olur. Bir kişi çıkıp parlamentoya egemen olursa, benim dediğimi yapacaksınız derse bu olmaz. O zaman bu millet niye oy verdi ki? Kapatalım meclisi her şeyi sen söylüyorsun meselede bitti. Demokrasi farklı bir şeydir. Demokrasi bir tahammül rejimidir. Neye tahammül? Benim gibi düşünmeyenlere de tahammül etmek lazım. Yani benim gibi düşünmeyenlerde onlarında söz hakkı olmalı, onlarda konuşmalı. Akıl akıldan üstündür diyorlar.

Size çok önemli bir hayat gerçeğini anlatarak sözlerimi bitireyim. Diyorlar ya akıl akıldan üstündür, bundan yıllarca önce Cumhuriyet Gazetesinde küçük bir haber okumuştum. Haberin konusu şu, Hollandalı bir ressam kartal resimleri yapmış. Çok güzel, değişik kartalların resimlerini yapmış ve sergiliyor galeride. O gün işte bütün ressamlar davet edilmiş, sanatseverler davet edilmiş herkes resimlere bakıyor, sanatçıyı kutluyor. Bakıyorlar orada bir tane gariban adam var, bir köylü. Bir resmin önünde uzun süre durmuş bakıyor. Dayanamamışlar, gitmiş ressam demiş ki, siz bu resmi çok beğendiniz. Evet, demiş bu resmi çok beğendim demiş. Siz ressam mısınız? Yok demiş ben ressam değilim. Niye bu resme o kadar bakıyorsun? Bu resimde bir hata var demiş. Ne hatası demiş, ressam değilsin hata var diyorsun. Evet demiş bir hata var. Bu kadar büyük bir kuş, bu kadar ince dala konamaz. Çünkü bu dal kırılır demiş.

DEMOKRASİ, BENİM GİBİ DÜŞÜNMEYEN İNSANLARIN DA DÜŞÜNCELERİNİ ÖZGÜRCE İFADE ETTİĞİ REJİMİN ADIDIR

Şimdi bakın, köylü hayatın içinden geliyor. O kartalı çok görmüş köylü, nereye konduğunu da çok iyi biliyor. Ama ressam hayatında hiç görmemiş. Belki bakmış resimlere orada yapmış ince bir dalın üzerine kocaman bir kartal. Köylü demiş ki, bunun üzerine bu kartal konamaz çünkü bu dal kırılır demiş. Onun için akıl akıldan üstündür diyoruz. Onun için demokrasi benim gibi düşünmeyen insanların da düşüncelerini özgürce ifade ettiği rejimin adıdır. Niye medya özgürlüğü diyoruz? Bunun için diyoruz zaten. Niye bağımsız mahkeme diyoruz? Bunun için diyoruz. Ben yanlış düşünebilirim, ben yanlışta yapabilirim. Hata insana mahsustur bakın canlılar içinde ister ağaç, ister başka canlılar sadece ve sadece insana mahsustur hata. Niçin? Çünkü Allah’ın verdiği en değerli akıl insana özgüdür ve insanoğlu hata yapabilir. Siz herhangi bir aslan gidip bir koyunu yediğinde veya bir zürafayı yediğinde aslan hata yaptı diyebilir misiniz? Yok, o içgüdüleriyle hareket eder. Biz aklımızla hareket ederiz. Dolayısıyla ben çok sık düşünün derim. Düşünün, düşünmeye ihtiyacımız var. Önyargılarımızdan kurtulmaya ihtiyacımız var. Düşüneceğiz doğrusu nedir? İster sandığa giderken, ister eve giderken. İster çocuğunuzu okula gönderirken, ister herhangi bir yere yolculuk yaparken hep beraber düşünmek zorundayız. Emin olun sağlıklı düşündüğümüz zaman demokrasiyi güçlendirmiş olacağız.

Demokrasinin teminatı olan siz değerli muhtar arkadaşlarıma şükranlarımı sunuyorum. Hepinizi muhabbetle kucaklıyorum. Sağ olun, var olun diyorum.



CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kuşadası’ndan karayolu ile İzmir’e dönerken Selçuk İlçesinde mola vererek vatandaşlarla bir kahvehanede oturup sohbet etti, çay içti.




Kaynak: chp.org.tr

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.