CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, KOCAELİ’DE STK TOPLANTISINDA KONUŞTU

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, KOCAELİ’DE STK TOPLANTISINDA KONUŞTU
CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, KOCAELİ’DE STK TOPLANTISINDA KONUŞTUCHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Bir dem..

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, KOCAELİ’DE STK TOPLANTISINDA KONUŞTU

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Bir demokrasi oylaması yapacağız. Ya demokrasiden yana tavrımızı alacağız veya tek adam rejiminden yana tavrımızı alacağız" dedi. 

Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun Kocaeli’de STK Toplantısında yaptığı konuşma şöyle:



Hepinize teşekkür ediyorum. Değerli arkadaşlarım, sevgili dostlarım, sevgili Gebzeliler, hepinize en içten selamlarımı, saygılarımı sunuyorum. Önümüzdeki süreçte bir anayasa değişikliği oylaması yapılacak. Baştan şunu ifade edeyim. Bir hükümet seçmiyoruz, bir parti seçmiyoruz, bir kişiyi seçmiyoruz, yani bir seçim yapmıyoruz. Sandığa gidiş nedenimiz, anayasada bir değişiklik yapıldı, anayasanın bazı maddeleri değiştirilmek isteniyor, parlamentoda yeterli çoğunluk sağlanamadığı için son kararı millet verecek, vatandaşlarımız verecek.

Dolayısıyla anayasa değişikliklerinin bir partiyle, bir kurumla, bir kişiyle ilgisi yok. Hangi partiden olursak olalım veya hiçbir partiden değil sade vatandaş olalım bu anayasa değişiklikleri hepimizi ilgilendiriyor. Milliyetçisini ilgilendirir, sosyal demokratını ilgilendirir, ülkücüsünü ilgilendirir, mütedeyyinini ilgilendirir, liberali ilgilendirir, hepimizi ilgilendiriyor. O zaman biz sandığa giderken nasıl oy kullanacağız? Niçin “Evet” diyeceğiz, niçin “Hayır” diyeceğiz. Bunu bütün vatandaşlarımın bilmesini istiyorum. Sandığa giderken, oy kullanırken bunu düşünerek, taşınarak, ölçerek, biçerek oy kullanmaları lazım.
  
TÜRKİYE’DE REJİM DEĞİŞTİRİLMEK İSTENİYOR
Önce bir soru. Bu anayasa değişikliği bizim hangi sorunumuzu çözecek? Bu anayasa değişikliği bu ülkenin, bu memleketin, bu ülkede yaşayan vatandaşlarımızın hangi sorununu çözecek? Önce ona bakmamız lazım. İşsizlik sorununu çözecek mi? İşsizlik sorunuyla hiçbir ilgisi yok bu anayasa değişikliğinin. Ekonomide istikrar için bu anayasa değişikliğini yapıyoruz. Ekonomide istikrarı sağlayacak mı? Hiç ilgisi yok arkadaşlar. En ufak bir madde bile yok. Efendim büyüme hızımız yavaşladı büyüme hızını artırmak için yıllık yüzde 6, 7, 8 büyümek için anayasa değişikliği yapıyoruz. Büyüme hızımızı artıracak mı? Böyle bir şey yok, böyle bir düzenleme de yok. Bütün komşularla kavgalıyız. Bütün komşularla barışı sağlamak için bir düzenleme geliyor mu? Hiçbir düzenleme yok. Taşeron işçilerimiz var, taşeron işçilerin sorununu çözecek, onlara kadrolu işçi statüsü verilecek diye, biz bu anayasa değişikliğini getiriyoruz diye düşünen vatandaşlarım olabilir. Bu anayasa değişikliği taşeron işçinin sorununu çözecek mi? Onu da çözemez, mümkün değil, yok öyle bir şey. Bu anayasa değişikliği ekonomide istikrarı sağlayacak öyle mi? Ekonomide istikrarı sağlayacak hiçbir düzenleme de yok. O zaman soru şu; bu anayasa değişikliği bu memleketin bu kadar derdi varken, sorunu varken niye milletin gündemine geldi? Milletin derdi ne? Çocuğu işsiz iş bulmak istiyor. Esnafın sorunu var, derdini çözmek istiyor. Taksi şoförü derdi var sorununu çözmek istiyor. Memlekete turist gelmiyor, oteller sinek avlıyor o sorun çözülmesi lazım. Bunların hiçbirisiyle bu anayasa değişikliğinin ilgisi yok. Peki, bu anayasa değişikliği neden Türkiye’nin gündemine geldi? Bu anayasa değişikliğiyle Türkiye’de rejim değiştirilmek isteniyor. Demokratik parlamenter sistemden vazgeçelim, otoriter, tek adam rejimine geçelim diyorlar.

Halk demokrasiyi oylayacak, vatandaş 16 Nisan’da sandığa gidince demokrasiyi oylayacak. Partiyle ilgisi yok, hiçbir partiyle ilgisi yok. Kişiyle ilgisi yok, hiçbir kişiyle ilgisi yok. Demokrasiyi oylayacağız. O nedenle sandığa giderken hepimizin düşünmesi lazım. Soru şu; niye rejim değiştiriyoruz? Hangi gerekçeyle rejimi değiştiriyoruz? Bir Allah’ın kulu çıksın bize anlatsın şu nedenle biz rejimi değiştiriyoruz desin. Hangi sebep? Parlamenter sistem içinde Milli Kurtuluş Savaşını verdik. Parlamenter sistem içinde Kıbrıs Barış Harekatını gerçekleştirdik. Parlamenter sistem içinde 15 Temmuz darbe girişimini püskürttük. Parlamenter sistem içinde büyüdük, üniversiteler kurduk, fabrikalar kurduk. Parlamenter sistem içinde düşünce özgürlüğünü getirdik. Parlamenter sistem içinde çok partili hayata geçtik. Bunlar bizim neyimize yetmiyor? Daha da geliştirelim, daha da büyüyelim, daha da kalkınalım. Parlamenter sistem içinde hükümet olanlardan yeri geldiği zaman muhalefet olarak hesap soruldu, sorulacak ve demokrasinin gereği olarak siyaset kurumu hesap verecek. Şimdi bundan vazgeçelim diyorlar. Bir kişi olsun, her türlü yetkiye sahip olsun kimse ondan hesap sormasın. Bunun sağı yok, bunun solu yok, bunun ortası yok, bunun milliyetçisi yok, bunun ülkücüsü yok, bunun liberali yok, bunun mütedeyyini yok. Bu hepimizi ilgilendiriyor. Demokrasi sadece benim için geçerli değil ki, her vatandaş için demokrasi geçerli olmak zorundadır. Demokrasiyi sadece ben mi savunacağım? Hepimizin savunması lazım. O zaman ne olması lazım? Efendim siz sadece çalışın biz de yerimizde oturalım. O da olmaz. Her birimizin tek tek sorumluluğu var her birimizin. Benim sorumluluğum var, sizin de sorumluluğunuz var. Ben de bayrağımı seviyorum, siz de bayrağınızı seviyorsunuz. Ben de vatanımı seviyorum, siz de vatanınızı seviyorsunuz. Ben de demokrasiyi savunuyorum siz de demokrasiyi savunmak zorundasınız. Beraber ortak mücadele etmek zorundayız. Bunu yapmak zorundayız.

KAVGA ETME ZAMANI DEĞİL; MEMLEKETİ, VATANI, BAYRAĞI DÜŞÜNME ZAMANIDIR
Teşekkür ederim gençler. Şimdi slogan atma zamanı değil, şimdi düşünme zamanı. Düşüneceğiz. Çünkü bu bir parti meselesi değil arkadaşlar. Bu bir memleket meselesi. Parti meselesi olsaydı mitingler yapardık, konuşurduk, başka partilere çatardık. Öyle bir tablo yok, öyle bir durum yok. Bir demokrasi meselesidir. Birileri doğru, vatandaş şimdi diyor ki, sana çatıyorlar. Birileri bana çatabilir canları sağ olsun hiç umurumda değil. Şimdi kavga etme zamanı değil. Şimdi memleketi, vatanı, bayrağı düşünme zamanıdır. Şimdi birlikte yaşama iradesini ortaya koyma zamanıdır. Benim gibi düşünmeyen insanında hakkını savunma zamanıdır şimdi. Onun için diyorum şimdi slogan atma zamanı değil. Şimdi birbirimizi karşılıklı eleştirelim o zamanda değil. Şimdi birlikte oturacağız demokrasimizin geleceği için birlikte karar vereceğiz. Bunu yapmak zorundayız.

Efendim diyorlar ki, referandum sonucunda “Hayır” çıkarsa memlekette kaos olur. Niye kaos olsun? Hayır çıktığı takdirde bir; Türkiye büyük bir nefes alacak. Niçin? Diyecekler ki, vatandaşlarımız biz demokrasiyi savunduk, demokrasiyi koruduk, parlamenter sistemi savunduk, düşünce özgürlüğünü savunduk ve kazandık. Herkes rahat bir nefes alacak. İki; Sayın Cumhurbaşkanı seçimle geldi 2019’a kadar zaten görevinin başında. Kimse bir şey söyleyebilir mi? Hayır. Kim seçti? Vatandaşlar seçti, vatandaşın tercihi başımızın üstüne. Binali Bey zaten yerinde, Başbakan. Biraz da ona çalışıyoruz Başbakanlık bitmesin diye, Başbakanlık görevini yapsın diye. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Başbakan var, Başbakanlık kurumu var niye kaldırıyoruz? Efendim Osmanlılar. Osmanlı’da padişah vardı orada da Başbakan vardı adı da Veziri Azamdı. Bir de vezirler vardı onlar da bakanlardı. Şimdi biz tarihimizi de reddediyoruz. 141 yıllık parlamento geleneğimiz var onu da reddediyoruz. Niye reddediyoruz? Tarihimize bağlıyız, örfümüze bağlıyız, adetimize bağlıyız, geleneklerimize bağlıyız, tarihimizle gurur duyuyoruz. Niye tarihimizi reddediyoruz, neden? Emin olun anlamakta zorluk çekiyorum. Başka ne olur? Parlamento görev yapıyor. “Hayır” çıkarsa parlamentoda görev yapacak. Efendim erken seçim olur mu? Erken seçime bir kişi karar almaz oturur 550 milletvekili kendi aralarında karar alırlarsa erken seçim olur, karar almazlarsa da olmaz bu kadar basit. Bakanlar? Her bakan görevinin başında. Hükümet? Görevinin başında niye kaos olsun?

80 MİLYONU FRENİ OLMAYAN BİR OTOBÜSE BİNDİRECEĞİZ
“Evet” çıkarsa ne olur? “Evet” çıkarsa Türkiye nereye gittiği belli olmayan bir yola koyulur. Aramızda kadın kardeşlerim var. Evlatların sizler için ne kadar değerli olduğunu biliyorum. Hiçbir anne freni olmayan bir otobüse çocuklarını bindirmez. Hiçbir anne nereye gittiği belli olmayan bir trene çocuklarını bildirmez. Şimdi biz 80 milyonu freni olmayan bir otobüse bindireceğiz, nereye gittiği belli değil. Üstelik freni de yok. 80 milyon, niye bunu yapıyoruz, hangi gerekçeyle yapıyoruz? Bir Allah’ın kulu çıkıp bize izah etsin bizde öğrenelim. Vatandaş niye “Evet” diyecek bunu anlatmıyorlar. Vatandaş niye “Evet” diyecek çıkın anlatın. Akıllarına bir şey geldi efendim kim “Hayır” derse teröristtir. Akıl var mantık var bir ülkenin nüfusu yüzbinlerce kişi, milyonlarca kişi terörist ilan edilir mi, böyle bir şey olur mu? Sonra plağı değiştirdiler başka bir şeyler söylemeye başladılar. Ne olursa olsun bu ülkenin demokrasiden yana tavır alacağını biliyorum. Demokrasiye hepimiz alıştık, seviyoruz demokrasiyi. Eksiğimiz var mı? Var. Hatamız var mı? Var. Yanlışımız var mı? Var. Bunlar olabilir ama demokratik bir düzeni büyütmek zorundayız, derinleştirmek zorundayız, geliştirmek zorundayız. Neden Fransa’daki gibi, Almanya’daki gibi, İtalya’daki gibi, Amerika’daki gibi, Danimarka’daki gibi bizde de irinci sınıf demokrasi olmasın. Ne eksiğimiz var? Yani bizim ülkemizin insanı üçüncü sınıf demokrasiye mi layık? Şimdi ondan da vazgeçelim diyorlar. Niye vazgeçiyoruz? Hangi gerekçeyle vazgeçiyoruz? Sizden isteğim, size anlatıyorum sizler de anlatacaksınız. Ev toplantılarında anlatacaksınız, kahvede anlatacaksınız, yolda anlatacaksınız, parkta anlatacaksınız doğrusu nedir, eğrisi nedir ona hep beraber oturup karar vereceğiz, birlikte karar vereceğiz. Bu memleket dünyanın en güzel memleketi, ne sorunumuz var Allah aşkına? Siyaset kurumunun gerginlik yaratması doğru mudur? Doğru değildir. Anayasayı oyluyoruz sanki bir partiyi seçiyoruz, sanki bir kişiyi seçiyoruz. Yok öyle bir şey. 60 yıl, 70 yıl belki 100 yıl yürürlükte kalacak.

Başkan seçiyoruz. Kaç Başkan yardımcısı olacak? Belli değil. 1 mi, 2 mi, 3 mü? Efendim en fazla 3 olur. Nerede yazıyor? 18 maddenin içinde Başkan yardımcısı 3 olacak diye bir şey yok. Böle bir kural da yok. Birisi gelir 3 tane yapar, 4 tane yardımcı. Başka bir gün birisi gelir 3 tane değil 3 bin tane yapacağım diyecek. Sınır var mı? Sınır yok. Kural var mı? Kuralı da yok, tamamen bir kişinin keyfine bağlı. Bakan kaç tane olacak? O da belli değil. Peki, mevcut sistemde kaç bakan olacağına kim karar veriyor? Mevcut sistemde kaç bakan olacağına TBMM karar verir. Her bakanlığın ayrı kanunu vardır. Yeni modelde bir kişi oturacak istediği kadar bakan, istediği kadar bakanlık, doğru mudur bu? Oturup düşünmemiz lazım, birlikte karar vermemiz lazım, ülkemizin geleceği için, çocuklarımız için, evlatlarımız için güzel kararlar vermemiz lazım, onlara borcumuz var bizim, daha güzel bir Türkiye, daha demokratik bir Türkiye, kardeşçe bir Türkiye, birlikte yaşanan bir Türkiye bunu biz yapacağız. Nasıl yapacağız? Demokrasi içinde. Demokrasinin olmadığı yerlerde kavga vardır, düşünce özgürlüğü yoktur, aykırı düşünceye yer yoktur bunların tamamını yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor.

SÖZLÜ SORU SORULAMAYACAK, GENSORU VERİLEMEYECEK, HÜKÜMET GÜVENOYU İSTEMEYECEK
Bir kişiye bir yetki daha veriyoruz, istediği zaman parlamentoyu feshedebilecek, yeniden seçime götürecek. Niçin, niye bu yetkiyi veriyoruz? Mevcut anayasaya göre parlamentoyu fesih yetkisi var ama 45 gün içinde seçimlerden sonra 45 gün içinde hükümet kurulmazsa Cumhurbaşkanı diyor ki, meclisi feshediyorum buyurun beyler hep beraber seçime gidelim, Türkiye hükümetsiz kalmasın, gerekçe bu. Yani model, hiçbir gerekçe yok. Hükümette görevinin başında olsa bir sabah kalkıp ben meclisi feshediyorum beyler, buyurun hep beraber seçime gidelim diyecek. Niçin, niye bu yetkiyi veriyoruz? 1924 anayasası mecliste görüşülürken bu yetki Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e verilmek istenmiştir. İki genç milletvekili çıkıyor kürsüye diyorlar ki, “Kusura bakmayın, Gazi Paşayı çok severiz ama bizi buraya millet getirdi, Gazi Paşa da olsa kimseye meclisin feshini vermeyiz” diyorlar. Şimdi? Geliyor önünüze ayın 16’sında meclisin fesih yetkisini bir kişiye verelim mi, vermeyelim mi tartışması var. Verecek misiniz? Bir kişiye Türkiye Büyük Millet Meclisini feshedip seçimlere gitme yetkisini verecek misiniz? Verilmemesi lazım, o zaman niye biz 550 milletvekilini seçiyoruz, niçin?
Hiçbir bakan, hiçbir Başkan Yardımcısı milletvekili olmayacak. Bir daha söylüyorum, yeni modelde hiçbir bakan, hiçbir Başkan yardımcısı milletvekili olmayacak. Eğer Cumhurbaşkanı milletvekilleri arasından birisini seçmişse milletvekilliğinden istifa etmek zorundadır. Yani meclisle Başkanlık arasında kocaman bir duvar çekiliyor. Sözlü soru bile sorulamayacak. Gensoru? Verilemeyecek. Hükümet meclisten güvenoyu istemeyecek. Niçin? Meclise ne gerek var diyecekler. Yapılan rejim değişikliğinin faturası ağırdır. Hiç kimsenin can ve mal güvenliği olmayacak. Bir kişi bir sabah kalkacak diyecek ki, ben Türkiye’de OHAL ilan ettim. Bir kişi, bir kararnameyle, peki mevcut modelde, mevcut modelde OHAL ilan etmek için önce Milli Güvenlik Kurulunun toplanması lazım Milli Güvenlik Kurulunun OHAL kararını alması lazım yani OHAL yapalım mı, yapmayalım mı, OHAL uygulansın mı uygulanmasın mı diye hükümete tavsiyede bulunur, hükümet alır bunu götürür TBMM’ye, TBMM karar verir. Şimdi meclisin böyle bir yetkisi yok, bir kişi karar verecek OHAL ilan edilecek. Sonra bir iş adamı var, onun mal varlığına el koydu bir kararnameyle, yabancı sermaye Türkiye’ye niye gelsin? Hukuk güvenliği yoksa niye gelsin? Hukukun üstünlüğü değil de, üstünlerin hukuku olursa vatandaş ne yapacak?

Bir şey söyleyeyim hukukun üstünlüğü ne demektir biliyor musunuz değerli arkadaşlarım? Hukukun üstünlüğü şu demektir, devletin gücüne karşı vatandaşın hakkını koruyan hukuka hukukun üstünlüğü denir. Devletin polisi vardır, askeri vardır, jandarması vardır, hakimi vardır, savcısı vardır, valisi vardır, kaymakamı vardır bütün bunlar devleti oluşturur. Vatandaş devletle gerektiğinde bağımsız mahkemede hakkını arayabilmelidir. Yargı bağımsızlığı bu açıdan önemlidir. Hukukun üstünlüğünün temel kuralı da budur.

“EVET” DEMENİN VEBALİ AĞIRDIR
Geldin Gebze’de bir mahalleyi kamulaştırdın. Dedin ki metrekare fiyatı da liradır. Hakkınızı nerede arayacaksınız? Mahkemede arayacaksınız. Kamulaştırdığını anladık da diyeceksiniz değeri niye 1 lira kardeşim? Bunun değeri 1 lira değil, değeri 500 liradır. Nerede arayacaksınız hakkınızı? Mahkemede. Hakim bağımsız olmazsa, hukukun üstünlüğüne göre karar vermezse, dönüp kendisini tayin eden adama bakıp bakayım ne diyecek, ne dedi 1 lira, bende 1 lira diye karar vereceğim. O zaman hukukun üstünlüğü olmaz. Güçlülerin hukuku olur, bütünlerin hukuku olur. Bu anayasa güçlülerin hukukunu oluşturan bir anayasa çünkü bu anayasaya göre bir partinin Genel Başkanı aynı zamanda hakim de tayin ediyor. Anayasa mahkemesinin 15 üyesinden 12’sini tayin ediyor. Hakimler Savcılar Kurulunun üyelerinin yarısını tayin edecek. Hani adalet, nerede hak, nerede hukuk, nerede olacak bu? Hepinizin düşünmesi lazım, hepinizin karar vermesi lazım, bu bir parti meselesi değildir, bir daha söylüyorum ısrarla ve ısrarla söylüyorum bu bir parti meselesi değil, bu bir kişi meselesi değildir, bu bir seçim değildir, bu hepimizi ilgilendiren bir kanun değişikliğine “Evet” veya “Hayır” oyu vermemizdir. Mesele budur. Bir demokrasi oylaması yapacağız. Ya demokrasiden yana tavrımızı alacağız veya tek adam rejiminden yana tavrımızı alacağız.

“Hayır” demenin söyledim, ne kaos yaratır, hayırlı bir iş olacağına ben inanıyorum, demokrasiye sahip çıkacağız, bütün dünya evet Türkler, Türkiye’de yaşayanlar, bütün vatandaşlar demokrasiye sahip çıktılar diye yazacaklar ama “Evet” demenin vebali ağırdır. Bir daha söylüyorum, “Evet” demenin vebali ağırdır.

Ben 1982 yılında genç bir bürokratken İstanbul Fikirtepe’de 1982 anayasasının oylamasına katıldım, o oylamaya katıldım ve o anayasaya “Hayır” oyunu kullandım. Bugün ben bunu çocuklarıma ve torunlarıma gururla anlatıyorum. Bu anayasa değişikliğine ben “Hayır” oyu kullanmıştım. Şimdi hepimizin böyle bir fırsatı var hepimizin. 16’sında gideceğiz “Hayır” oyunu kullandığımız zaman evlatlarımıza, çocuklarımıza, torunlarımıza gururla anlatabileceğimiz bir hikayemiz olacak. Böyle bir anayasa değişikliği geldi, parlamentonun yetkilerini büyük ölçüde elinden aldılar, bir adama vermek istediler ama ben bu ülkede demokrasiyi korumak için, çocuklarıma güzel bir Türkiye bırakmak için bende gittim şerefimle, onurumla, gururumla, namusumla, ahlakımla gittim “Hayır” oyumu kullandım diye bunu anlatabileceksiniz. Böyle bir düşünceyle hep birlikte sandığa gitmeliyiz. “Evet” oyunu kullanan vatandaşlarımızı asla suçlamamalıyız, ayırmamalıyız. İster “Evet” ister “Hayır” her vatandaşın tercihine saygı göstereceğiz. Bu bizim demokratik anlayışımızdır. Ama bu ülkenin geleceği açısından, bu ülkenin büyümesi açısından, bu ülkenin kalkınması açısından, bu ülkenin dünyanın sayılı ülkelerinden biri olması açısından demokrasiye ihtiyacımız var. Dünyanın en gelişmiş 10 ekonomisinden, 10 ülkesinden birisi başkanlık Amerika, diğerleri parlamenter sistem. Dünyanın en fakir 10 ülkesinin tamamında da başkanlık sistemi var. Başkan çok zengin, halk fakirlik içinde, niye biz yoksullara, fakir ülkelere öykünüyoruz da zengin ülkelere öykünmüyoruz? Niye biz onlar gibi demokrasimizi geliştirmiyoruz, niye onlar gibi düşünce özgürlüğünü geliştirmiyoruz? Bunu yapmak zorundayız.

Efendim hepiniz geldiniz, düşüncelerimi aktardım. Arada bir şunu söylüyorlar çıkıp televizyona, Kılıçdaroğlu doğruları söylemiyor diyorlar. Ben de kendilerine bir çağrı yapıyorum diyorum ki, siz de alın elinize 18 maddeyi, ben de elime alayım 18 maddeyi, bütün televizyon kanalları zaten sizin emrinizde, sizin de gazetecileriniz var. Gazetecileri de siz belirleyin, televizyon kanalını da siz belirleyin, isterseniz birer birer gelin, isterseniz takım halinde gelin, istiyorsanız danışmanlarınızla gelin vallahi ben tek başıma geleceğim. Hatta siz yarım saat konuşun bana 15 dakika verin. Kim doğruyu söylüyor, kim doğruyu söylemiyor vatandaş da öğrenmiş olsun. Gelirler mi? Ben de biliyorum gelmezler. Çünkü onlar da gayet iyi biliyorlar ki, ben doğruları anlatıyorum. Doğruları anlatmak benim görevimdir. Siyaset doğruları anlatma sanatı olmalıdır.

Bu düşünceyle hepinize en içten selamlar, saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun diyorum.



Kaynak: chp.org.tr

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.