CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE PARTİ SÖZCÜSÜ BÜLENT TEZCAN’IN BASIN AÇIKLAMASI (23 AĞUSTOS 2017)
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE PARTİ SÖZCÜSÜ BÜLENT TEZCAN’IN BASIN AÇIKLAMASI (23 AĞUSTOS 2017)
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan, MYK Toplantısı sonrasında Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında şöyle konuştu:
Değerli basın mensupları, Merkez Yönetim Kurulu toplantımızı tamamladık. Haftanın gündemi ve önümüzdeki süreçte yapılacaklarla ilgili görüşmelerimizi tamamladık.
ADALET KURULTAYI
Biliyorsunuz önümüzdeki hafta en önemli konu “Adalet Kurultayı”. “Adalet Kurultayı”yla ilgili çalışmalarımız son aşamaya geldi. Cumartesi günü 26 Ağustos tarihinde Gelibolu tarihi yarımadasında Kocadere kamp alanında kurultay çalışmamıza başlıyoruz. 26-27-28-29 Ağustos tarihleri arasında devam edecek. Çok yoğun bir ilgi var. Hem katılımcılar, hem vatandaşlar, hem de basın mensuplarının çok yoğun ilgisini görmek bizi memnun ediyor. Bir kere daha adaletle ilgili beklentinin ne kadar yüksek olduğunu bu çalışma sırasında da tespit etme olanağı bulduk. İçerden ve dışarıdan basın kuruluşlarının çok yüksek düzeyde akreditasyon talebi oldu ve akreditasyonları tamamlandı.
Yine bu çerçevede 8 ana konuda adaleti tartışacağız. 8 ana panelimiz olacak. Bu 8 ana panelde 44 panelistimiz konuyu tartışacak. Ayrıca bu panellerin dışında 54 ayrı çalıştayımız olacak. 54 grupta ayrı çalıştay yapılacak. Atölye çalışmaları bunlar masa etrafında. Bu 54 çalıştayda 540 konuşmacımız alt konulardaki adalet başlıklarını tartışacaklar. Bunların tamamından rapor çıkacak. Ayrıca binlerce vatandaşımızın izleyeceği, katılacağı ortak ürünler üreteceği bir “Adalet Kurultayı”nı başarıyla tamamlayacağımıza inanıyoruz. Kurultay çalışmasıyla ilgili broşürümüzün hazırlıkları da tamamlandı. Önümüzdeki günlerde son şekliyle “Adalet Kurultayı” broşürümüz sizlerle de paylaşılacak.
Değerli arkadaşlar, Türkiye artık bundan sonra adaletli günleri yakalama konusunda kararlı mücadelesine ve yolculuğuna devam edecek.
5 MİLYON KAMU EMEKÇİSİ MEMUR-SEN ELİYLE SADAKAYA MUHTAÇ EDİLMİŞTİR
Bu hafta yoğun bir gündem konusu memur maaş zamlarıydı. Memurlara ve kamu çalışanlarına yönelik toplu sözleşme görüşmeleriydi. Hatırlarsınız geçen görüşmeler yarıda kesilince sendika başkanı temsilcileri çıktılar dediler ki, milletin adamına çağrı yaptılar. Milletin adamı el koysun problemimizi çözsün diye saraya bir çağrıda bulundular. AK Parti Genel Başkanının müdahale etmesini istediler. Milletin adamının konuya katkısını gördük imzalanınca 0.5 puanmış. Çağrı yaptıkları milletin adamının toplu sözleşmeye katkısı herhalde bu olsa gerek. Bu toplu görüşmeler sırasında toplu sözleşme 4 + 3,5 birinci yıl, yüzde 4 + 5 ikinci yıl olmak üzere imzalandı. Bir sarı sendikacılık örneğiyle yine karşı karşıyayız. Ne yazık ki, 5 milyon kamu emekçisi Memur-sen eliyle sadakaya muhtaç edilmiştir. 5 milyon kamu emekçisi, onların aile fertleriyle beraber ele aldığımızda 20 milyon yaklaşık vatandaşımız sarı sendikacılık eliyle sadakaya muhtaç edilmiştir. Verilen zam, zam değil sadakadır. Büyüme hesapları ve enflasyon hesapları doğru yapıldığında bugün memurların alması gereken zam en az iki katıdır. Yüzde yüz almaları gerekir. Bunu bol keseden atmıyoruz. Arkadaşlarımız tek tek hesabını yaptılar. Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı birimimizdeki arkadaşlarımız 2003 yılından bu yana tek tek hesapladılar 15 yıllık AKP iktidarı döneminde
Türkiye’de büyüme ve enflasyon farkını çıkardılar 7.13 15 yıl içerisinde 7.13 kat artması gerekir 2003 yılındaki memur maaşlarının bugün bir kayba uğramamasını istiyorsak. Yani yuvarlarsak 7 kat artması gerekir 2003 yılındaki maaşların. Ne kadar artmış bugüne kadar? 2003’ü baz aldığınızda 2 kat artmış. Demek ki, memurun büyümeden gerçekten pay almasını istiyorsak en az 2 katına çıkarılması lazım bugün maaş alan bir kamu çalışanının. Memur ve emeklinin maaşının en az 2 katına çıkarılması gerekiyordu. Oysa yıllık verilen rakam ortalama yüzde 6 civarında birinci yıl, ikinci yıl kademeli gittiği zaman.
Buna belki bol keseden atıyorsunuz diyeceklerdir. Bu büyüme rakamları devletin büyüme rakamları. O büyüme rakamlarına göre hesapladı arkadaşlarımız. Vatandaşın alması gereken maaşı o büyüme rakamlarına göre hesapladılar. Ya büyüme rakamları yanlış, ya bölüşüm yanlış. Bunun başka bir izahı yok. Ya büyümeyi yanlış veriyorsunuz, büyüme doğruysa bölüşüm yanlış. Bölüşümü düzeltmek içinde maaş zammının iki katı olması lazım.
SAYIN ERDOĞAN, FANİLAYI BIRAK FİLEYE BAK!
Bakın, bu iktidar 15 yıl içerisinde Türkiye’yi faiz lobisine teslim etmiştir. Faiz lobisi, yine çalıştı arkadaşlarımız bunları görüştük. 15 yılda vatandaşın cebinden dışarıdaki faiz lobisine giden para 142 milyar dolar. 142 milyar dolar Ayşe teyzenin, Fatma teyzenin, Hasan amcanın cebinden alınmış Hans’ın, George’nin, Tom’un cebine girmiş. 142 milyar dolar 15 yıl içerisinde. 15 yıl içerisinde memura verilmeyen o 7 kat artması gereken maaş Hans’ın, George’nin, faizcinin cebine girmiş. 80 milyon kendi vatandaşından almış yabancı faiz lobisine aktarmış. 80 milyon vatandaşına gelince kürdanla, yabancı faiz lobisine gelince kazanla dağıtan bir iktidar. Türkiye’nin gerçek gündemi bu. 15 yıl içerisinde toplumsal bozulma, toplumsal tahribat kat kat artmış. Ekonomiyi söyledik. 15 yıl içerisinde fuhuş yüzde 790 artmış. 15 yıl içerisinde uyuşturucu kullanımı yüzde 678 artmış. Neredeyse ilkokul çocuklarına kadar uyuşturucu kullanımı girmiş. 15 yıl içerisinde tutuklu ve hükümlü sayısı suç oranı yüzde 231 artmış. Böyle bir Türkiye yaratmışlar. Şimdi böyle bir Türkiye, gerçek Türkiye’nin gündemi bu. Gerçek Türkiye’nin gündemi bu ama bu gündemi bırakmışlar fanilayla, raconla uğraşıyoruz.
Sayın Erdoğan, fanilayı bırak fileye bak fileye, vatandaşın filesine bak fanilayı bırak. Milletin filesiyle ilgilen, milletin filesi bu hale gelmiş. Toplum böyle bir tahribat yaşamış. Bütün bunlar gerçek tartışma gündemini kapatma planlarıdır ama kapattırmayacağız. Çünkü biz Türkiye’de zenginliğin paylaşıldığı bir ülke kurmak istiyoruz. Siyaseti bunun için yapmak istiyoruz. Zenginliği faiz lobisiyle paylaşan bir mutlu ve seçkin azınlık yaratan siyaset anlayışını reddediyoruz. AK Parti’nin 15 yıllık iktidar dönemi faiz lobileriyle iştirak halinde, gelir dağılımını bozan, gelir adaletini bozan bir Türkiye yarattı. Onun için “Adalet Yürüyüşü”ne bu kadar büyük ilgi var. Onun için “Adalet Kurultayı”na bu kadar büyük ilgi var. Onun için adalet deyince herkes sadece mahkemedeki adaleti değil, geçimdeki adaleti arıyor, seçimdeki adaleti arıyor, inançtaki adaleti arıyor. Toplumsal yaşamın her alanındaki adaleti arıyor. Bu adaletsizlikleri ortadan kaldırmaya kararlıyız.
BAŞKAN SERBEST, KADRİ GÜRSEL TUTUKLU!
Değerli arkadaşlar, bylock üzerinden soruşturmalar devam ediyor. Çok ilginç sonuçlarla karşılaşıyoruz. Her zaman söylediğimiz bir şey var. Darbenin siyasi ayağı ortaya çıkmak zorunda. Darbenin siyasi ayağı kapatılıyor. Bu soruşturmalar sulandırılarak özellikle FETÖ’yle mücadele sulandırılıyor. Gazeteciler haksız yere tutuklanıyor. Sözcü gazetesiyle ilgili sahte bilirkişiler tayin ediliyor, sahte bilirkişilere sahte raporlar düzenletiliyor ve bu raporlarla olmayan suç varmış gibi icat edilip hüküm verme kumpasları planlanıyor. Bu süreç bir yeni kumpas sürecidir ve bu yeni kumpas sürecine karşı dünkü kumpaslara karşı nasıl direndiysek bu yeni kumpas planlarına karşı da direneceğiz. Toplumla muhalif olan her kesime dönük bir özel kumpas planlaması var.
Bakın, Konya Spor Başkanı bylock kullanıyor diye gözaltına alındı serbest bırakıldı. Kadri Gürsel gazeteci bylockçularla telefon teması var, kendi kullanıyor değil. Bylockçularla telefon teması var diye hala tutuklu. Böyle bir adalet olur mu? Peki ben merak ediyorum Kadri Gürsel o telefonunda arama kaydı görünen bylockçulardan birisi Konya Spor Başkanı olsaydı nasıl olacaktı? Başkan serbest, Kadri Gürsel tutuklu. Ortadaki tablo budur. Rahmetli Aziz Nesin’e oldukça büyük malzeme var şuanda Türkiye’de yaşanan süreçte ne yazık ki. Onun için biran önce yargının bağımsız, siyasetin müdahalesinden uzak ve gerçekten adaletli bir yargılama düzenine dehşetle ihtiyaç duyuyoruz.
YAŞAMI SAVUNDU DİYE GENÇLER HAPİSHANEYE ATILIYOR
Değerli arkadaşlar, buna benzer bir başka garabeti yine geçtiğimiz günlerde yaşadık. Nuriye ve Semih’le ilgili maçta pankart açan gençler terör örgütü üyeliğinden tutuklandılar. Ne diye pankart açmışlardı? Nuriye ve Semih yaşasın diye. Pankart bu. 168. gününde açlık grevinin. 168. gün iki kişi ekmeğiyle ilgili, ekmeğimi, işimi geri istiyorum diye açlık grevine başlamış iki kişi yaşasın diye pankart astı diye gençler tutuklanıyor. Böyle bir Türkiye. Bu deli gömleğidir arkadaşlar, bu deli gömleğidir. Bu deli gömleğini yırtıp atmadığımız sürece bize rahat ve kurtuluş yok. Ne diye pankart assalardı muteber kişi olacaklardı bunlar devlet nezdinde? Nuriye ve Semih ölsün diye pankart assalar idi muteber mi olacaklardı? İktidarla muteber olmak için ölüm güzellemesi mi yapmak gerekiyor? Ölümün dehşetini mi dile getirmek gerekiyor? Yaşamı savundu diye gençler hapishaneye atılıyor. Böyle bir ülke olur mu?
Herkesin vicdanına sesleniyorum. Böyle bir Türkiye’yi istemediğimiz için adalet diyoruz adalet. Yaşamın her alanında adalet diyoruz ve inşallah inanıyorum, görüyorum ki önümüzdeki süreçte hep beraber adaletli bir Türkiye’yi yaratacağız.
ZEYBEK OYNANMASINDAN MI RAHATSIZSINIZ? HORON TEPİLMESİNDEN Mİ?
İktidar sahipleri her iki sözden bir akıllarına gelince milli manevi değerlerden bahsediyorlar, yerli ve milli olmaktan bahsediyorlar. Ama Halk Eğitim Müdürlükleri kanalıyla yerli ve milli oyunlarımızın öğretilmesini yasaklamışlar. Son dönemde başka bir garabet bu. Zeybek oynanmasından mı rahatsızsınız? Horon tepilmesinden mi rahatsızsınız? Halk Eğitim Merkezleri sadece hafız yetiştirme merkezi midir? Elhamdülillah hepimiz Müslümanız, kimsenin inançla, diyanetle ilgili bir problemi yok ama herkes hafız olmak zorunda mı? Biriside zeybek oynayacak, öteki de horon oynayacak. Niye toplumu bu çerçevede sadece bir pencereden dizayn etmek ve tek bir ihtiyacı varmış gibi görmek, göstermek istiyorsunuz? 15 yıllık AK Parti iktidarı Türkiye’yi yaşanmaz hale getirmiştir, yaşanacak bir Türkiye yaratma davamız, mücadelemiz devam ediyor ve inşallah önümüzdeki ilk seçimler bütün bu söylediğim olumsuzlukları çözeceğimiz, geliri adaletli paylaştıracağımız, yargıda, mahkemede adaleti sağlayacağımız, toplumsal eşitsizlikleri ortadan kaldıracağımız bir güzel Türkiye kurma için yolumuzu açacak.
Hepinize teşekkür ediyorum, sağ olun, sorular varsa alabilirim arkadaşlar.
Soru- Efendim Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ’ın açıklamaları oldu az önce sizde konuşmanızda dile getirmiştiniz kumpas iddialarını. Sayın Kılıçdaroğlu’nun tutuklanacağına ilişkin tartışmaları CHP’nin başlattığı ve gündemde kalmak için bu tartışmayı sizin açtığınızı söyledi. Bir diğer yandan da 2019 seçimleriyle ilgili adayı Kılıçdaroğlu olacağı ifadesini kullandı. Neler söylemek istersiniz?
Bülent TEZCAN- Sayın Bekir Bozdağ’ın kişisel siyasi tarihini incelediğinizde birbiriyle örtüşmeyen, birbirine zıt bir hayli sözü bulursunuz. Epeyce bir külliyat olur bunlar. Neresini düzeltiyim bu sözün, biz bunu kendimiz mi uydurduk? Antalya toplantısı diye bir toplantısı olmadı mı AK Partinin? AK Parti Genel Başkanı Sayın Erdoğan Antalya toplantısında o sözleri söylemedi mi? Biz “Adalet Yürüyüşü” yaparken AK Parti Genel Başkanı Erdoğan o sözleri söylemedi mi? Biz kendimiz mi uydurduk? Ha baktılar ki, altında kalıyorlar bu sözlerin, bu sözleri millet taşımıyor, taşımak çok zor. Ondan sonra döndüler böyle bir geri dönüş yolu arıyorlar.
Arkadaşlar herkes şunu bilsin ki, Kemal Kılıçdaroğlu’nu haksız yere tutuklamaya kimsenin gücü yetmez. Öyle kolay değil o işler. Lafı ortaya atıp milleti başka şeylerle tartıştırarak, korkutarak ülkeyi yönetemezsiniz. Buna müsaade etmeyeceğimizi söyledik, aynı noktadayız. Ha o noktaya geldilerse bu memnuniyet vericidir. Başka bir noktaya daha gelmelerini arzu ediyoruz. Yargıya talimat vermekten vazgeçsinler. Ne tutuklama, ne serbest bırakma siyasi iktidarın gündeminde olamaz. Yargının gündeminde olur, yargıda bağımsız olur. Olması gereken şey budur. Bizim arzu ettiğimiz Türkiye’de odur.
Soru- AK Parti Genel Başkanı Sayın Erdoğan, Sayın Genel Başkanın bir karavanda adalet yürüyüşü sırasında çekilmiş bir fotoğrafından örnek göstererek bunun hem vatandaşa, hem de Atatürk’ün makamına hakaret olduğunu addetti, iddia etti. Hem bu konudaki değerlendirmeniz, hem de yine Sayın Erdoğan’ın Ürdün dönüşü uçakta gazetecilere yaptığı Kılıçdaroğlu Deniz Baykal’dan aldığı koltukta oturuyor. Onun Atatürk’ün koltuğu ile ne alakası var? Atatürk’ün koltuğunu görmemiştir birde ama gördüm Çankaya’da gördüm ifadesini değerlendirmeniz mümkün mü?
Bülent TEZCAN- Cumhuriyet Halk Partisinin Kurucu Genel Başkanı Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’tür. Cumhuriyet Halk Partisinin koltuğunda oturan her Genel Başkan Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün koltuğunda oturmuştur. O koltuğun ağırlığı vardır, o ağırlığı o koltuğa oturanlar taşımakla yükümlüdür ve her zaman hakkıyla da, layıkıyla da taşımışlardır. Ancak Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığı koltuğundan başka birde Cumhurbaşkanlığı koltuğu vardır bir ikinci koltuk. O koltuğun ağırlığını taşımaktan korkanlar şeklen Cumhurbaşkanı seçilseler de o koltuğa hiç oturmamışlardır, oturamamışlardır. Zaten onun içinde Çankaya’ya hiç çıkmamışlardır. Bir saray inşa edip sarayda kendilerine mahsus bir koltuk tahsis etmişlerdir. Kendileri de zannediyorum ki, Atatürk’ün koltuğuna layık olmadıklarının farkında olduğundan ayrı bir koltuk tahsis etme ihtiyacı duymuşlardır. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün koltuğuna layık bir lideri milletimiz önümüzdeki günlerde seçip yine hak ettiği yere oturtacak, Mustafa Kemal Atatürk’ün koltuğunu hak eden kişiye emanet edecektir.
Fanila meselesine gelince, söyledim zaten fanilaya değil fileye bakın. Milletin filesi boşaldı. Yani ben merak ediyorum o fotoğraftan çok rahatsız olmuşlar. Demek ki, halkın içerisinden halkın bir parçası olan Kemal Kılıçdaroğlu’ndan ciddi biçimde ürkmüşler. Bu sevindirici bir şey, bu korkuları, bu ürküntüleri. Ben merak ediyorum yani o fotoğraf Hikmetyar’ın dizinin dibinde çekilmiş bir fotoğraf değil niye rahatsız oldular? Hikmetyar’ın dizinin dibinde çekilmiş bir fotoğraf olsaydı ilk önce biz rahatsız olurduk, herkes rahatsız olurdu. Ama herkes bilir ki, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı hayatının hiçbir döneminde meczupların dizinin dibine oturup fotoğraf çektirmemiştir ve çektirmezde.
Soru- Hem Sayın Kılıçdaroğlu’nun adaylığı, hem de bugün resmen açıkladı Koray Aydın, Meral Akşener’in adaylığı. Yani adayımız Meral Akşener olacak dedi.
Bülent TEZCAN- Arkadaşlar bizim açımızdan tabi yani o açıklama açıklamayı yapanları bağlar, saygıyla karşılarız. Bizim açımızdan bugünün meselesi Cumhurbaşkanı adayı tespiti meselesi değildir. Türkiye’yi bu cendereden çıkaracak, yüzde 51’i kucaklayacak bir kompozisyonu bulup çıkarma meselesidir. Biz meseleye böyle bakıyoruz. Koltuk hesabından değil, ülke hesabından bakıyoruz.
Soru- Sayın Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun Sayın Muharrem İnce’yle bir görüşme yaptığı ve Sayın İnce’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığına yönelik bir talebi olduğu yansıdı kamuoyuna. Doğru mudur bu görüşme ve böyle bir talep Sayın Genel Başkana iletildi mi?
Bülent TEZCAN- Bunlar şuandaki Türkiye’nin biraz önce anlattığım gündeminin dışında bizi başka çok acil ve güncel olmayan noktalara sürüklemek demektir. Bu özel görüşmenin ne olduğunu ben bilmiyorum. Konumuzda bu değil. Asıl mesele biraz önce anlattığım meseleler.
Soru- Dün bir televizyon programında CNNTÜRK’te kontrollü darbe tartışmaları ekseninde darbenin yapılacağını 39 gün önce bir iddianame, darbe tarihinden 39 gün önce bir iddianame yazıldığını ifade etmiştiniz. Bunu biraz daha açmanız mümkün mü? Kontrollü darbe tartışmaları ve iktidarın sorumluluğu bağlamında mı iddia ediyorsunuz?
Bülent TEZCAN- Arkadaşlar şu çok açık. 6 Haziran 2016 tarihinde bir iddianamede Sayın Savcı çok net biçimde FETÖ terör örgütünü tarif ediyor, devlet içerisindeki gücünü ve örgütlenmesini tarif ediyor, silahlı kuvvetler içerisindeki örgütlenmesini tarif ediyor, darbe yapmaya hazırlandığını söylüyor tespit etmiş ve en son çarpıcı olan ifade şudur: “darbe tehdidi açık ve yakın bir tehdittir” diyor. Açık ve yakın bir darbe tehdidi vardır diyor. Ne zaman? 15 Temmuz darbe girişiminden 39 gün önce. Savcının bunu 39 gün önce iddianameye kaydetmesi demek en az 5 ay önce savcının bunu tespit etmiş olması demektir. Savcı en az 5 ay önce, 4 ay önce bunu tespit etmişse istihbarat birimlerinin 1 – 2 yıl önceden bunu biliyor olması demektir. Savcılardan önce devletin istihbarat birimleri bunu bilmek durumundadırlar. Ama görüyoruz ki, bütün bunlar bilindiği halde alınması gereken önlemler alınmamıştır. Başka şeyler de var, çok veri var. Önümüzdeki günlerde de çıkacak bunlar. Adil Öksüz’ün kim olduğu biliniyor. Adil Öksüz’e Kaynak Holdingin ortaklarından ve FETÖ soruşturmasından aranan birisi 234 bin lira eski parayla 234 milyar lira para gönderiyor, bu paranın kayıtları MASAK raporlarında belli, MASAK’ın takibinde olan bir para. 2014 yılında gidiyor bu para. Ama her nedense bu paraya dayanarak Adil Öksüz takibe alınmıyor. Yine diğer FETÖ imamı Kemal Batmaz, ortaklıkları var bu şirketlerde. O şirketlerle ilgili FETÖ nedeniyle, daha doğrusu terörle mücadele savcılıkları tarafından soruşturma başlatılmış 2014 yılında ama Kemal Batmaz’la ilgili herhangi bir yurtdışı yasağı yok. Adil Öksüz’le Kemal Batmaz günlerce gidiyorlar, 15 sefer gitmişler gelmişler beraber Amerika’ya gidip gelmişler. Ciddi bir devlet bunları takip eder ve darbeyi önceden öğrenir, ondan sonrada buna göre derdest eder darbecileri. Bu insanlar Ankara’da toplantılar yapıyorlar sivil evlerde. Dinlersiniz o toplantıları ne zaman harekete geçeceklerini tespit eder geçmeden durdurursunuz. O zaman 250 şehidimiz olmaz, 2972 gazimiz olmaz. Bu kadar kan akmaz. Onun için biz diyoruz iki 15 Temmuz var. Birisi halkın 15 Temmuz’u, öbürü sarayın 15 Temmuz’u. Bu mesele çok açıktır, darbe öngörülmüştür, önlenmemiştir, sonuçlarından yararlanılmıştır 20 Temmuz darbesi yapılmıştır. 15 Temmuz darbesi milletin desteğiyle şehitler ve gaziler bedeli ödenerek engellenmiş ama arkasından 20 Temmuz darbesi yapılmış iktidar tarafından. Darbe fırsatçılığı yaratılmıştır.
Anlattığımız şey budur. Kontrollü darbeyle ifade ettiğimizde budur. Altını biz böyle dolduruyoruz. Kimse kendi arzusuna göre bu sözün altını doldurmasın. Ha bu adı yanlış koydunuz diyebilir insanlar o başka bir iş onu bilmeyiz. Biz bunu böyle dolduruyoruz. Anlatmak istediğimiz şey budur, meramımız budur. Ne yazık ki, bu konuda çok büyük bir ihmal vardır ya da başka bir şey vardır. Ama önceden bilinen bir darbe girişimi harekete geçmeden önce durdurulmamıştır problem buradadır.
Teşekkür ediyorum arkadaşlar.
Kaynak: chp.org.tr