BUĞDAY MASUM ÇIKTI
Uluslararası Operasyonel Değirmenciler Birliği (IAOM) Avrasya Bölge Başkanı Eren Günhan Ulusoy, buğday hakkında en çok yanılgının GDO (genetiği değiştirilmiş...
Uluslararası Operasyonel Değirmenciler Birliği (IAOM) Avrasya Bölge Başkanı Eren Günhan Ulusoy, buğday hakkında en çok yanılgının GDO (genetiği değiştirilmiş gıdalar) konusu olduğu söyledi ve buğdayın on bin yıldan fazladır doğal ortamda melezlenmiş durumda olduğu için veriminin oldukça yüksek olduğunu ve dolayısıyla GDO'ya ihtiyaç duymadığını ekledi.
Ulusoy, Türkiye'de buğdayın on binlerce yıllık bir tarihi olduğunu ve ilk kez Türkiye'de yetişmiş bir ürün olduğuna işaret ederek, "Türkiye'deki buğday kalitesi protein değerleri olarak maalesef dünya ortalamasının altında ama çeşitlilik olarak çok büyük bir biyo-çeşitlilik barındırıyoruz. Dolayısıyla Türkiye'deki buğday bizim için, bizim ekmeğimiz, bizim unlu mamuller çeşitlerimiz için gayet kaliteli ama tabii protein seviyesi olarak gelişebileceği alanlar mevcut" dedi.
Buğday hakkındaki en çok doğru bilinen yanlışın GDO (genetiği değiştirilmiş gıdalar) konusu olduğuna dikkat çeken Ulusoy, "Genetiği değiştirilmiş buğday dünya üzerinde yok. Ticari olarak böyle bir buğdayın üretimi söz konusu değil ama maalesef buğdaydan bahsedilirken genetiği değiştirilmiş diye anlatılıyor. Mısır gibi, soya gibi ürünler buğdaya göre çok daha yeni tarla bitkileri, bunlarda ürünü geliştirebilmek için, yani laboratuvar ortamında geliştirebilmek için çok daha büyük potansiyel var ama buğday on bin yıldan fazladır doğal ortamda melezlenmiş durumda ve verimi oldukça yüksek, dolayısıyla GDO'ya ihtiyaç duymuyor. Yani bu nesilden nesle bilginin aktarılması gibi bir konu diye düşünün, buğday da bir nesil, her sen tekrar kendini dölleyerek yenilediği için her sene daha iyiye gidiyor. En eski tarla bitkisi olduğundan da GDO'ya ihtiyacı yok" açıklamasını yaptı.
Ulusoy, yerli buğdayın, matematiksel olarak tamamının iç pazarda kullanıldığını belirtti ve "Türkiye'de şöyle bir sistem var, dahilde işleme belgesi kapsamında biz buğday ithal edip un ihraç ediyoruz. Bunu ihraç ederken de eşdeğer eşya diye bir kavram var, yani ithal edilen buğdayla yerli buğdayı birbiriyle ikame etme hakkı tanınıyor ihracat yapanlara. Bunun Türkiye içindeki toplamına bakarsak yaklaşık yüzde 10'u ihraç ediliyor, yüzde 90'ı Türkiye'de kullanılıyor diyebiliriz" dedi.
Un ihracatında ilk üç ülkenin, Irak, Yemen ve Suriye olduğunu söyleyen Ulusoy, "Daha sonra Angola, Filipinler, Benin olarak devam ediyor. Tabii un talep eden ülkeler genellikle daha az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkeler, çünkü gelişmiş ülkelerin tamamında un sanayisi zaten ilerlemiş vaziyette ve bir takım gümrük vergileriyle korunuyor. Dolayısıyla un sanayicisi için Avrupa ve ABD'nin bir Pazar olma şansı yok veya çok düşük ama dünyanın geri kalan her yeri bir pazar" dedi.
Türkiye'de bu yıl 19 milyon tonluk bir buğday üretimi gerçekleştiğini ve bunun Türkiye'nin buğday tüketimine eşit olduğuna işaret eden Ulusoy, "İhracattan gelen talebi bu sene tamamen ithalattan karşılamak durumundayız. Üretimi artırmanın en önemli yolu üretim alanlarını arttırılması. Bununla ilgili zaten birincil öncelik de devletimiz çok önemli çalışmalar yapıyor, buğdayın satın alının müdahil alım fiyatı ve uygulanan desteklerle ilgili çalışmalar yapılıyor" dedi.
Ulusoy, tohumlarla ilgili, buğdayın daha verimli tohumlarının ekilmesi için çiftçilerle bilgilendirme çalışmaları, tohum yetiştiren firmalarla ortaklaşa geliştirme çalışmaları yaptıklarını ve Türkiye'nin ikliminin büyük bir kuraklık gelse bile buğday da bu anlamda Türkiye'de her zaman verim yaratacak, çiftçi için kar yaratacak bir ürün olduğuna işaret etti ve "Bu yüzden çiftçilerimizin buğday ekimini teşvik etmeye çalışıyoruz. En önemli teşvikimiz de, siz yeter ki üretin biz ithal etmeyiz yurtiçinden satın alırız" dedi.
FOTOĞRAFLI
Kaynak: DHA
HABERE YORUM KAT