BÖKE: EMEĞİMİZİ HİÇE SAYAN BU DÜZENİN KARŞISINA “HAYIR”LA DİKİLECEĞİZ

BÖKE: EMEĞİMİZİ HİÇE SAYAN BU DÜZENİN KARŞISINA “HAYIR”LA DİKİLECEĞİZ
BÖKE: EMEĞİMİZİ HİÇE SAYAN BU DÜZENİN KARŞISINA “HAYIR”LA DİKİLECEĞİZ Böke, “Hükümet 16 Ni..

BÖKE: EMEĞİMİZİ HİÇE SAYAN BU DÜZENİN KARŞISINA “HAYIR”LA DİKİLECEĞİZ

Böke, “Hükümet 16 Nisan sonrası için emekçiye bir kabus hazırlıyor. Bu rejim değişikliği gerçekleştiği takdirde 14 milyon ücretli çalışan, 3 milyon memur ve 720 bin taşeron işçisi için bir kabus hazırlanıyor. Yaklaşık 18 milyon emekçi için, ailesi için, emeğiyle, alın teriyle çalışan, kazanan tüm ülkeyi, milyonları bir karabasan bekliyor. Rejim değişikliği gerçekleştiği takdirde o gün itibariyle işçi ve memur için, emeğiyle geçinen milyonlar için Türkiye tarihinin en karanlık günleri başlayacak. Biz emeğimizi hiçe sayan bu düzenin karşısına “hayır”la dikileceğiz.” dedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Doç. Dr. Selin Sayek Böke, genel merkezde düzenlediği basın toplantısında CHP Merkez Yönetim Kurulu’nun gündemine dair değerlendirmelerde bulundu.

Böke’nin açıklamaları şöyle:

Çok değerli basın mensupları, bizleri ekranları başında izleyen sevgili vatandaşlarımız, her zamanki gibi hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Her hafta olduğu gibi bu hafta da sizlerle Cumhuriyet Halk Partisinin MYK’sında Türkiye’nin gündemine dair yaptığımız değerlendirmeleri paylaşmak üzere sizlerle bir aradayım. Öncelikle hepinize hayırlı günler diliyorum.

TÜRKİYE’NİN AYDINLIK YARINLARI MİLYONLARCA GENÇLE BİRLİKTE KURULACAK

Referanduma, Türkiye’nin yol ayrımında vereceği önemli karara 53 gün kaldı. Gittikçe bu dayatılmış olan karanlık rejim değişikliğine hayır deme iradesinin güçlendiğini her alanda ve kiminle konuşursak görüyoruz. Türkiye aydınlığa, umuda, yeniden birlikte yaşama kültürünü yeşerteceği daha güzel günlere doğru hızla yol alıyor. Çok hayırlı bir geleceğin kapısı aralanıyor. Tabi böyle olunca bunun karşısında panikleyen korku imparatorluğu baskıya, tehdide ve yıldırmaya, yani kendi iş yapma biçimini yeniden üretmeye devam ediyor ve sıkı sıkı buna sarılıyor.

Nitekim bu hafta da Gençlik Kollarımızdan Samet Burak Sarı Cumhurbaşkanına hakaret gerekçesiyle tutuklandı. Saray rejiminin Cumhuriyet Halk Partisini ve Cumhuriyet Halk Partisi gibi demokrasiye gönül vermiş olan milyonları yıldırmaya ve bu yıldırma için tutumunu geleneksel biçimde artık sertleştirmiş olduğu günler belli ki devam ediyor ve devam edecek. Biz yol arkadaşımızın, yoldaşımızın yanındayız, gerektiği zaman arkasındayız ve şu asla unutulmasın, biz o ne diyorsa zaten onu diyoruz.

Herkes şunu çok açıkça bilmeli. Cumhuriyet Halk Partisinin hiçbir gencini bu saray düzenine feda etmeyeceği gerçeği herkes tarafından bilinmeli. Hiçbir gencimizi, Türkiye’nin demokrasi diyen hiçbir gencini biz bu saray düzenine ezdirmeyeceğiz. Bu düzen gençlerden korkuyor, bu düzen değişimden korkuyor. Gencin kendi içinde barındırdığı umuttan korkuyor. Çünkü biliyor ki umut varsa, biliyor ki değişim isteniyorsa bu düzen devam edemez. Ve yine biliyor ki Türkiye’nin aydınlık yarınları işte bu milyonlarca gençle birlikte kurulacak.

DARBE REJİMLERİ EN ÇOK ÖZGÜRLÜKTEN KORKAR

Zaten darbe rejimleri tarihin her safhasında en çok gençlerden, en çok düşünenden, en çok değişimden korkmuştur. Çünkü darbe rejimleri en çok özgürlükten korkar ve en çok o özgürlüğü bizzat yaşayan ve yaşatan gençten korkar.

KİMSENİN MİLLETİN EVLADIYLA KAHRAMANLIK HİKAYESİ YAZMAYA HAKKI YOK

Yalnızca Samet Burak Sarı veya yalnızca Cumhuriyet Halk Partili gençler değil bu rejimin hayatını kararttıkları. Kendi çocukları ve torunlarına askerlikten muaf milletvekilliği yolunu hak görüyorlar. Ama milletin çocuğuna işsizliği, cezaevlerinde tutukluluğu ve Suriye topraklarında ölümü reva görüyorlar. Referandum öncesi bir kahramanlık hikayeleri anlatılma dönemine yeniden girdik. Ama işte o kahramanlık hikayelerinin içerisinde sizin, bizim, hepimizin çocuğumuza kıyıyorlar. Milletin evladıyla kimsenin kahramanlık hikayesi yazmaya hakkı yok. El Bab’da 68 evladımız şehit olmuşken şimdi de çocuklarımızı birilerinin jandarması yapıp Rakka’ya göndermeye kalkıyorlar. Suriye bataklığı üzerinden yapılan iç siyasetin Türkiye’de nasıl sonuçlar doğurduğunu görmüyor gibi Türkiye’yi bir kez daha iç siyasete malzeme etmek adına Suriye bataklığına gömmeye devam ediyorlar. Bu milletin evlatlarının canı bu kadar ucuz değil, olamaz. Bunlar bizim çocuklarımız.

HÜKÜMET İŞÇİNİN ALIN TERİNE GÖZ DİKİYOR

Değerli arkadaşlar, referandum yaklaşırken kahramanlık hikayeleriyle beraber vatandaşın da cebine el uzanmaya başladı. 14 milyon ücretli çalışan, 3 milyon memur, her bir emekçinin ailesi ve geleceği için tehlike çanları bugünden çalmaya başladı. İktidar, AKP, referandum öncesi bir yandan telaşla, hızla hayali müjdelerin parasını açıklıyor. Bir yandan emekçinin cebinden almaya kalkıyor. Bir yandan da referandum sonrasında raflardan indireceği kara dosyaların tozunu almaya başladı. Bu dosyalar Türkiye’de üreten, çalışan her kesimin bugüne kadar kazandıklarını da, geleceğini de yok edecek. Genel Kurulda TBMM’de şu anda bir torba yasa teklifi görüşülüyor. AKP’nin torbasından büyükanne maaşı çıktı ve birçok insan büyükanne maaşı beklemeye başladı. Ama torbadan esasında çıka çıka büyük bir skandal çıktı. Üstelik bu skandal binlerce çalışandan ve binlerce aileden gizlendi. Herkes bilmeli ki, büyükanne maaşından çalışanın bir cebinden alıp öbür cebine para koyulacak. Büyükanne maaşı diye verilmesi vaat edilen maaşın ödemesi, sendikaların işçinin ücretinden yaptığı kesintilerden alınacak. Yani bir ailede sendikalı çalışan işçi sendikaya ödediği parayı, şimdi o sendikadan gasp edilerek büyükanne maaşı diye yeniden dağıtılacağı bir düzen inşa ediliyor. Yani esasında işçiye, emekçiye, milyonlarca çalışana ve onun sendikasına destek çıkması gereken hükümet işçinin alın terine göz dikiyor. Göz dikmekle kalmıyor çeşitli yollarla da elini doğrudan işçinin cebine sokuyor. Ne yazık ki bununla bitmiyor. Hükümet 16 Nisan sonrası içinde emekçiye bir kabus hazırlıyor. Bu rejim değişikliği gerçekleştiği takdirde 14 milyon ücretli çalışan için, 3 milyon memur için ve 720 bin taşeron işçisi için bir kabus hazırlanıyor. Yani yaklaşık 18 milyon emekçi için, ailesi için, emeğiyle, alın teriyle çalışan, kazanan tüm ülkeyi, milyonları bir karabasan bekliyor. Artık çok açık. Rejim değişikliği gerçekleştiği takdirde o gün itibariyle işçi ve memur için, emeğiyle geçinen milyonlar için Türkiye tarihinin en karanlık günleri başlayacak.

14 milyon işçi ve onların kıymetli ailelerine sesleniyorum. Eğer bu rejim değişikliği gerçekleşirse kıdem tazminatınız, sizin kıdem tazminatınız bu hükümet tarafından gasp edilecek. Yani sizin, kıymetli işçilerin, emeğinizin birikimiyle ortaya çıkan kıdem tazminatınızın 3’te 1’ine yani ömrünüzün 3’te 1’ine el konulacak.

3 milyon memura ve onların kıymetli ailelerine sesleniyorum. Eğer bu rejim değişikliği gerçekleşirse devlet memurluğu sistemi tamamen ortadan kaldırılacak. Artık memurunda iş güvencesi kalmayacak.

Yıllardır bir küçük müjde bekleyen 720 bin taşeron işçisine ve onların kıymetli ailelerine sesleniyorum. Eğer bu rejim değişikliği gerçekleşirse size kadro falan olmayacak. Size kadro yerine özel sözleşme getirecekler.

Bu ülkenin milyonlarca insanına namusuyla, alın teriyle, emeğiyle, evine ekmek getirmeye çalışan, çocuklarını okutup onlara bir gelecek hazırlamaya çalışan, evini geçindirmeye çalışan, ekmeğinin derdinde olan, kimseye muhtaç olmadan bir onurla yaşam sürmeye çalışan ve çoluğuyla, çocuğuyla ayakta kalmaya çalışan tüm insanlarımıza sesleniyorum. AKP’nin bize dayatıyor olduğu bu rejim değişikliği, ben istediğimi yaparım düzeni, hak, hukuk bilmeyen bu hukuksuz düzen işçiye, emekçiye hayat hakkı tanımayan bu düzen bu kez ömrümüzce çalışarak türlü zorluklarla elde ettiğimiz tüm haklarımızı gasp etmeyi hedeflemiş gözüküyor. Peki biz bu gaspın, bu yağmanın, bu yok etmenin karşısında susup bekleyecek miyiz? Elbette hayır. Biz emeğimizi hiçe sayan bu düzenin karşısına hayırla dikileceğiz. Başka yolu yok hakkımızda hayırlısı olması için.

GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTER DEMOKRASİ İÇİN 5 AYRI KANUN TEKLİFİ SUNDUK

Değerli arkadaşlar, Türkiye bir yol ayrımında. Bir tarafta saray düzeninin bugünkü fiili durumu devam ettirmek için bizlere dayattığı bir rejim değişikliği teklifi var. Diğer tarafta ise tüm kurumları ve kurallarıyla parlamenter demokrasiyi güçlendirecek, demokrasimizi yeniden inşa edecek, cumhuriyetimizi yeniden ayağa kaldıracak bir aydınlık gelecek var. Dün Cumhuriyet Halk Partisi, Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun ve gruptaki tüm milletvekili arkadaşlarımızın imzalarıyla Meclis Başkanlığına 5 ayrı kanun teklifi sundu. Bu kanun tekliflerinin önerisi güçlendirilmiş parlamenter demokrasi için Türkiye’de ihtiyaç duyulan değişiklikleri barındırıyor.

Biz bu kanun teklifiyle şunu söylüyoruz:

Hemen %10 seçim barajını tümüyle kaldıralım. Herkes temsil edilebilsin. Milletin egemenliği meclise %100 yansıtılabilsin. Söz hakkı milletin olsun. Biz diyoruz ki, milletvekillerini önseçimle millet belirlesin. Sarayın iki dudağı arasında değil, Genel Başkanların tercihiyle değil, olası partili Cumhurbaşkanlarının isteğiyle değil, milletin isteğine göre milletvekili listesi yapılsın. Biz diyoruz ki, siyasetin finansmanı şeffaflaşsın. Herkes neye para harcadığını, paranın nereden geldiğini açıklasın. Biz diyoruz ki, siyasi ahlaksızlıkla mücadele ve siyasi etik kuralları yeniden belirlensin. Yani biz diyoruz ki, milletin iradesi saraya teslim olmasın, meclis yok edilmesin. Bilakis meclis de, demokrasi de, halkın sesi de güçlendirilsin ve Türkiye’nin aydınlık yarınları hep beraber 80 milyon tarafından inşa edilsin.

Eğer niyet kendi siyasi ikbaliniz değilse, eğer gerçekten niyet 80 milyonun geleceği ise o zaman gelin bugün Cumhuriyet Halk Partisinin meclise sunmuş olduğu bu teklifi hiç yarınları beklemeden geçirin. İşte size teklif; Türkiye’nin gitmesi gereken yol çok açık bir biçimde budur. Ve er ya da geç gideceği yol da budur.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum, hayırlı ve güzel günler diliyorum.

Soru- Efendim öncelikle geçmiş olsun. Dün akşam bir tehdit telefonu aldığınız, bu nedenle emniyet güçlerinin korumasıyla birlikte Ankara’ya geldiniz bilgisi ulaştı bizlere. Dün akşam neler yaşandı sizden dinleyebilir miyiz?

TEHDİTLER BİZİ YILDIRAMAZ

Selin SAYEK BÖKE- Tabi çok teşekkür ediyorum. Bu geçmiş olsun mesajını tehdit edilen herkes adına alıyorum. Zira bugün yaşatılıyor olan korku iklimi kendi sesini özgürce çıkarmak isteyen milyonlara uygulanıyor. Ancak şunun unutulmaması gerekiyor. Biz demirden korksak trene binmezdik. Biz çocuklarımızın geleceğine dair bir endişemiz olmasa siyasete girmezdik. Eğer çocuklarımızın korkmadığı bir Türkiye inşa etmek istiyorsak bugün hepimizin korkusuzca ortak bir mücadele vermesi gerekiyor. Bu tehditler bizi yıldıramaz. Biz aydınlık bir Türkiye’yi inşa etmek için arkamızda milyonların gücüyle ve bütün Türkiye’nin çocuklarının gözünün içindeki ışıltıyla bir mücadelenin parçasıyız.

Dün yaşanmış olanın kimse için tekrar etmeyeceği bir Türkiye için ben dimdik ayaktayım ve ben biliyorum ki, ben asla yalnız değilim.

Soru- Ben de geçmiş olsun dilerim ve Başbakan Binali Yıldırım’ın konuşması sırasında yaptığı bir bozkurt işareti vardı çok konuşuldu. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

TÜRKİYE ÇOK KUTUPLAŞTI, BU KUTUPLAŞMAYA HAYIR DEMELİYİZ

Selin SAYEK BÖKE- Kafalar çok karışmış. Siyaset dediğiniz şey eğer sürekli bir kitleye mesaj vermek üzerinden yapılırsa böyle kafa karışıklıklarının olması şaşırtıcı değil. Siyasetin bir derdi olmalı o da vatandaşlarının kimliğinden bağımsız olarak sorunlarını çözmek olmalı. Ancak bunun iktidarın siyasi anlayışı olmadığını biz zaten biliyoruz, Türkiye’de de değişmesi gereken siyasetin bu olduğu konusunda ısrarlı görüşümüzü de sunmaya devam ediyoruz.

Bakın, Türkiye çok kutuplaştı. Bu kutuplaşmaya hayır deme ihtiyacımız var. Bu kutuplaşmayı pekiştirecek her tür ayrıştırma, her tür kitleleri yok sayma veya belli kitlelere çok fazla ağırlık verme Türkiye’nin yarınlarını karartmaya devam eder. Bizim birlik olmamız, bir vatanımız olduğunu hatırlamamız ve bu vatanda ortak bir cumhuriyet hayali olduğumuzu yeniden anımsatmamız gerekiyor.

Bu arada tabi sevgili anneanneme de buradan mesaj vereyim. Şimdi bu geçmiş olsunları duyunca telaşlanmıştır. Telaşlanacak hiçbir şey yok anneanneciğim.

Soru- Kampanya toplantınız olacak mı efendim kamuoyuyla paylaşacağınız? Pazar günü Sayın Genel Başkanın eski vekillerle ve Parti Meclisi üyeleriyle bir araya geleceğini duyduk. Bunun ayrıntısını paylaşır mısınız?

Selin SAYEK BÖKE- Bu toplantının hazırlıkları sürüyor. Bir ülkede 12 milyon kişinin oyunu almış bir siyasi partinin ülkeyi yol ayrımına getirmiş bir referanduma dair kampanya yapmayacağı düşünülemez. Zamanı geldiğinde mutlaka Cumhuriyet Halk Partisinin kampanyasının toplantısında da sizlerle bir arada olacağız.

Ama şunu unutmayalım, demokratik cumhuriyet için kampanya 80 milyon tarafından zaten her gün yürütülmesi gereken ve birbirimizle konuşarak neden aydınlık için hayırları ısrarla söylememiz gerektiğini anımsatmamız gerekiyor.

Hepinize hayırlı günler.


Kaynak: chp.org.tr

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.