Aylin Nazlıaka: “Kışlalı’nın İzinden Giderek Tam Bağımsız Bir Türkiye İçin Mücadeleye Son Nefesimize Kadar Devam Edeceğiz”

Aylin Nazlıaka: “Kışlalı’nın İzinden Giderek Tam Bağımsız Bir Türkiye İçin Mücadeleye Son Nefesimize Kadar Devam Edeceğiz”

CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka:

-“Bir hafta sonra Cumhuriyetimizin 100. yaşını kutlayacağız. Atatürk ilke ve devrimlerine topyekûn saldıranlara inat, bizler Ahmet Taner Kışlalı’nın izinden giderek, bize miras kalan mücadele ruhuyla ve sorumluluk duygusuyla, laik, demokratik, eşitlikçi, çağdaş, aydınlık ve tam bağımsız bir Türkiye için mücadeleye son nefesimize kadar devam edeceğiz. Onun ölümsüz fikirlerini gelecek kuşaklara aktararak umudu örgütlemeye devam edeceğiz”

Eski Kültür Bakanı, siyaset bilimci, akademisyen Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, evinin önünde park halindeki aracına konulan bombalı paketin patlaması sonucu katledilmesinin 24’üncü yılında anıldı. Kışlalı’nın Ankara’daki evinin önünde bugün düzenlenen törende konuşan Aylin Nazlıaka, şunları söyledi:

Bu dünyadan bir Ahmet Taner Kışlalı geçti. O, bir bilim insanı, bir siyasetçi, bir eğitimci, bir gazeteci, bir aydın, bir eş, bir baba, bir yurttaş olarak sahip olduğu tüm sıfatların hakkını veren örnek bir insandı. Atatürkçü düşüncenin, Cumhuriyet değerlerinin yılmaz savunucusuydu. Laik, demokratik ve aydınlık bir Türkiye mücadelesinin en ön saflarında yer aldığı için, 24 yıl önce hain bir saldırı sonucunda O’nu yitirdik. Kendisini saygıyla ve minnetle anıyorum.

O’nu öldürdüğünü düşünenler yanıldı. Ahmet Taner Kışlalı ölmedi, yaşıyor. Her birimiz birer Ahmet Taner Kışlalı’yız. Onun fikirlerini gelecek kuşaklara taşımakta da kararlıyız. O’nun hayattan koparılmasından sonra birçok aile çocuklarına, Ahmet ismini verdi.

O gerçek bir yurtseverdi. Yaşamını Türkiye’ye adamıştı. Demokrasi aşığı bir hak savunucusuydu. O, fikirleri ve örnek kişiliğiyle hepimize ışık tuttu ve tutmaya da devam ediyor.

Kışlalı, demokrasinin üç temel ögesini “özgürlük, seçim ve bağımsız yargı” şeklinde sıralamıştı. Bu üç öge için olmazsa olmaz demişti. Geldiğimiz noktada, bu üç temel öge de yıllardır büyük bir saldırı altında. İsminde adalet kelimesi olmasına rağmen adaleti mumla aradığımız AKP iktidarı, özgürlükleri, adil seçim koşullarını ve bağımsız yargıyı resmen rafa kaldırdı. Giderek daha da kutuplaştırılarak, ayrıştırılarak, muhalif olduğumuz için baskı altına alınmaya çalışılarak yönetiliyoruz. Oysaki Kışlalı’nın da çokça vurguladığı gibi; “Demokrasi farklılıkların birlikte yaşama biçimidir. Zıtlıkların birbirini yok etmesi değil, tamamlamasıdır demokrasi.”

Mayıs ayında, kazanacağımıza çok inandığımız ancak çok eşitsiz koşullarda yarıştığımız bir seçim geçirdik. Dublaj, montaj videolarla, devletin tüm imkanlarının tek adam iktidarını yeniden seçtirmek için seferber edildiği, kirli siyasi oyunların döndüğü bir seçim gerçekleşti. Umudumuz öylesine yüksekti ki, seçimi kaybetmek hepimizde büyük bir hayal kırıklığı, hatta travma yarattı. Peki, şimdi ne yapacağız? Ne yapmalıyız?

Ahmet Taner Kışlalı, 1995 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi’ndeki bir köşe yazısında umutsuzluğa kapılanların yolunu kesip “ne yapalım?” diye sorduğunu yazmış. Onlara şöyle sesleniyor köşesinden: Herkesin kendi koşulları içinde yapabileceği o kadar çok şey var ki… Kiminin parası, kiminin enerjisi, kiminin bilgisi, kiminin becerisi, kiminin zamanı var. Yeter ki bunlar bir araya gelebilsin! Örgütlenmenin gücüne değiniyor ve bir atasözünü hatırlatıp “karanlıktan yakınacağına bir mum yak!” diyor Kışlalı.

Ahmet Taner Kışlalı, Türkiye’nin içine sürükleneceği karanlığı önceden görmüştü. Cumhuriyet düşmanlarının laikliği hedef tahtasına koyacağını da çok iyi biliyordu. Tarih, Kışlalı’yı bir kez daha haklı çıkardı. Özellikle, son dönemde laikliğe yönelik saldırılar hızla arttı. Karma eğitim tartışmaya açıldı, 4+4+4 ucube sistemi ile kız çocuklarının okullaşma oranı düştü, ÇEDES projesiyle okullarda imamların derse girmesinin önünü açıldı, anaokullarına mescit zorunluluğu getiriliyor...Tarihin en cinsiyetçi Meclis’i oluştu. Kadınların fıtratına göre işlerde çalışması gerektiğini savunan Hüda-Par Meclis’te! Birden fazla kadınla nikahlı olan Milletvekili Meclis’te. Seçim otobüsünde kadın adayın fotoğrafına bile tahammül edemeyip silüet olarak gösteren Yeniden Refah Partisi Meclis’te! Medeni Kanun’a karşı olan milletvekilleri var bu Meclis’te. “Bizim Taliban ile ters düşen bir yanımız yok” diyen Erdoğan, yeniden Cumhurbaşkanı seçildi. Düşünce ve ifade özgürlüğünün yok sayıldığı, hukukun üstünlüğü yerine üstünlerin hukukunun kurulduğu, basının zapturapt altına alınmaya çalışıldığı, kadınların bir eşya gibi görüldüğü ve eve kapatılmaya çalışıldığı bir dönemden geçiyoruz. Ama yılgınlığa, umutsuzluğa kapılamayız. Yılgınlığın alternatifi daha da karanlığa sürüklenip Türkiye’nin İran gibi kadınların temel haklarının tartışma konusu olduğu bir ülkeye dönüşmesine izin vermek demektir. Bu ülkede fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesillerin yetişmemesi demektir. Cumhuriyetimizi kaybetmek demektir. Yılgınlığın, umutsuzluğun, moralsizliğin faturasını çok ağırdır.

Bir hafta sonra Cumhuriyetimizin 100. yaşını kutlayacağız. Atatürk ilke ve devrimlerine topyekûn saldıranlara inat, bizler Ahmet Taner Kışlalı’nın izinden giderek, bize miras kalan mücadele ruhuyla ve sorumluluk duygusuyla, laik, demokratik, eşitlikçi, çağdaş, aydınlık ve tam bağımsız bir Türkiye için mücadeleye son nefesimize kadar devam edeceğiz. O’nun ölümsüz fikirlerini gelecek kuşaklara aktararak umudu örgütlemeye devam edeceğiz. “Sönen her mumun ardından onlarcasını yakın. Mumlar değil, karanlık isteyenlerin nefesleri tükenecektir.” demişti Kışlalı.

İlelebet Cumhuriyet!

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.