Aylin Nazlıaka: Erdoğan Bizi Kandıramaz
CHP Aile ve Sosyal Hizmetlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla yayınlanan “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele” ile ilgili yazılı açıklama yayımladı. Nazlıaka, “Erdoğan kadına bakış açısını gösteren zihniyetini bir kez daha açıkça ortaya koymuştur. Her gün en az iki kadın öldürülürken, şiddet mağduru kadınlar karakollardan ‘bugün git, yarın gel’ diye şiddet gördüğü eve geri gönderilirken ‘kanıt’ istedi. Kadını güçlendirmek için Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın bütçesinden binde 8.6 pay ayıran bir iktidar istemiyoruz” dedi.
Nazlıaka, yazılı açıklamada şu ifadeleri kaydetti:
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele” ile ilgili 2023/16 Sayılı bir Genelge yayımlandı.
Yine bir gece yarısı yayımlanan 17 maddelik genelgeyi incelediğimizde özellikle 6. maddede yer alan, “Kadına yönelik şiddetle mücadele alanında kanıta dayalı politikaların geliştirilmesine temel oluşturulacak” ifadesi dikkati çekiyor. Bu maddede iktidar “kadının beyanı esastır” ilkesini alenen yok sayıyor. Erdoğan sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un “zihinlerde gerçekleştirilen bir dönüşüm” olduğunu iddia ederken, 6284’ün yükümlülüğünü askıya alıyor. AKP, yıllardır uyguladığı politikalarla ve söylemleri ile “kadının beyanı esastır” ifadesini hep çarpıttı. Şimdi de hedefine ulaşmak için bu genelgeyi yayımlandı. İktidarın medya gücünü kullanarak karaladığı “kadının beyanı esastır” ifadesinin kapsamı nedir?
KADININ BEYANI KÖRÜ KÖRÜNE ESAS ALINMIYOR
Birlikte inceleyelim: “Tüm yasaların önceliği “suçu önlemek”tir. Önleyemiyorsa mağduru korumak ve faili cezalandırmak ve caydırıcı tedbirler almaktır. Bu yasa, cinsel şiddete maruz kalan ya da tehdit altında olan mağdurun beyanı üzerine uzaklaştırma kararı verilmesine olanak sağlıyor. Böylece, suçun önlenmesi ve mağdurun korunması amaçlanıyor. Mağdur bir erkek de olabilir. Önemli olan şiddeti önlemektir. Cinayet işlenmeden durdurmak gereklidir. Bazıları “ya beyan yalansa” diyerek yasayı tartıştırıyor. Oysaki bir çocuğun ya da kadının ifşa aşamasına gelmesi ancak çok ağır bir şey yaşadığında mümkün oluyor. Bu yasada mağdurun, yaşadıklarını dile getirmesi konusunda cesaretlendirilmesi amaçlanıyor. Bu düzenleme, özellikle ensest vakalarında hayat kurtarıyor. Kaldı ki mağdurun beyanı körü körüne esas alınmıyor; yargılama sırasında hayatın olağan akışına uygun, samimi, tutarlı ve istikrarlı bir tutum sergilemesi gerekiyor. Fail ile mağdur arasında menfaate dayalı bir husumet olmaması gözetiliyor. Diyelim ki sanık, tanıklar ve doktor raporları ile desteklenen belgelere rağmen iddiaları çürüttü. O zaman kadının beyanı esas alınmıyor. Kısacası yasada “masumiyet karinesine” aykırı bir durum yok.”
LAİKLİK İLKESİ YOK SAYILAMAZ
Genelge’de yer alan bir başka husus ise “Kadına Yönelik Şiddet İzleme Komitesi”nin adının “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Koordinasyon Kurulu”na dönüştürülmesi ve üyeleri arasına Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın da eklenmesidir. Türkiye Cumhuriyeti laik bir ülkedir ve Diyanet’in yetki ve sorumlulukları bellidir. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın görev ve yetki alanına Diyanet İşleri’nin de eklenmesi yetki gaspıdır. Laikliğe savaş açmaktır.
ERDOĞAN’A ÇAĞRI
Erdoğan, kadına yönelik şiddetle etkin mücadele etmek istiyorsa bunun yolu bellidir. İstanbul Sözleşmesi vakit kaybetmeksizin yeniden yürürlüğe konulmalıdır. 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un yükümlülükleri budanmaya çalışılmaksızın uygulanmalıdır. Genelgeye göstermelik üç-beş iyi madde eklenerek bizim gözümüzü boyayamaz. Kendisi kandırılmış olabilir ama biz kandırılmayız. 2002 yılından bu yana yapılmayanlar, şimdi bize müjde diye sunulamaz.
HABERE YORUM KAT