ANKARA KENT KONSEYİ’NDEN “SUYA SAYGI BULUŞMASI”
Ankara Kent Konseyi (AKK) küresel ölçekte su sorununun masaya yatırıldığı“Suya Saygı Buluşması” başlıklı düzenlediği panelde tüm paydaşları bir araya getirdi. Uzman akademisyenlerin...
Ankara Kent Konseyi (AKK) küresel ölçekte su sorununun masaya yatırıldığı“Suya Saygı Buluşması” başlıklı düzenlediği panelde tüm paydaşları bir araya getirdi. Uzman akademisyenlerin de katkıda bulunduğu panelde önemli açıklamalarda bulunan AKK Yürütme Kurulu Başkanı Halil İbrahim Yılmaz, “Tedbir almazsak 20 yıl sonra Eymir ve Mogan Gölleri için felaketi yaşayabiliriz” dedi.
Ankara Kent Konseyi, suyun verimli kullanılması için “Suya Saygı Buluşmaları” adıyla Başkent’te bir panel düzenledi.
Gençlik Parkı Kabul Salonu'nda düzenlenen panele, ASKİ Genel Müdür Yardımcısı Murat Tütüncübaşı, AKK Yürütme Kurulu Başkanı Halil İbrahim Yılmaz, Avrupa Birliği Komisyonu Çevre ve Enerji Akreditasyonu Baş Denetçisi Tekin Altuğ, CHP Çankaya İlçe Başkan Yardımcısı Sadık Can Köksal, çok sayıda bürokrat ve akademisyen katıldı.
“SU ZENGİNİ DEĞİLİZ”
Ankara Kent Konseyi (AKK) Başkanı Halil İbrahim Yılmaz, Türkiye’nin sanıldığının aksine su zengini bir ülke olmadığını belirterek, “Gelecekte yaşanacak susuzluğun tedbirini şimdiden almazsak büyük bir hayal kırıklığına uğrayacağımızı dağa, taşa, herkese duyurmak zorundayız” dedi.
Dünyanın 4. büyük gölü olan Aral Gölü’nün bugün yüzde 90’ının çölleştiğine dikkat çeken Yılmaz, Başkent’in nefes alma noktalarından Eymir ve Mogan Gölleri için de 20 yıl sonra benzer bir felaketin yaşanabileceği uyarısında bulunarak şöyle konuştu:
“Sovyetler Birliği döneminde Özbekistan’ı dünyanın en büyük pamuk üreticisi haline getirmeye çalışıyorlardı. Sonuçta tablo ne oldu? Dünyanın 4. büyük gölü olan Aral Gölü’nün yüzde 90’ı bugün kurudu. İşte bu doğal kaynak maliyetini hesaplamadığımız zaman Eymir ve Mogan Gölleri, Ankara’daki diğer alanlarımızda da benzer bir felaketi yaşayabiliriz. 20 yıl sonra, ‘Bunlar kurumuş’ deriz ve oturur hep beraber ağlamaya başlarız. Bugün Ankara, Afrika iklimi ile tanışmaya başladı. Üzerinde teknelerin gezdiği bu güzel göletleri kaybetmemek için bu gerçekleri bugünden konuşup tedbir almalıyız.”
ASKİ’NİN SU YÖNETİMİNDEKİ ROLÜ
Ankara Su ve Kanalizasyon İdaresi’nin (ASKİ) gelecek yüzyılın sorunu olacak su kaynaklarının doğru yönetimi konusunda bir irade ortaya koyduğunu, kuraklık tehlikesini tersine çevirmek için suyun mevcutken korunması gerektiğini ifade eden Yılmaz, şöyle konuştu:
“Su zengini bir ülkeyiz sanılıyor ama gerçeklerin öyle olmadığını görüyoruz. Gelecekte yaşayacağımız susuzluğun tedbirini bugünden alıp, doğru kişilerle konuşmamamız durumunda en iddialı olduğumuz bu alanda da büyük bir hayal kırıklığına uğrayacağımızı dağa, taşa, herkese duyurmak zorundayız. Su konusunun herkesin önceliği olmasını sağlamamız gerekiyor. Daha önce gündemimizde olmayan Covid-19’un alışkanlıklarımızı nasıl değiştirdiğini hepimiz görüyoruz. Maske ile yaşamak zorunda kaldık. Dolayısıyla büyük bir bedel ödemeden de su tüketimi konusunda alışkanlıklarımızı değiştirmeliyiz.”
ANKARA İÇİN CAPE TOWN ÖRNEĞİ
Kişi başına düşen yıllık su miktarının bin 700 metreküp olması gerekirken şu an bin 360 metreküp olduğunu söyleyen Yılmaz, “Nüfus arttıkça su tüketimi ile birlikte felaketimiz de büyüyecek. Su stresi yaşayan bir ülke olacağız Böyle giderse otellerde çarşafların yıkanmama kararının alındığı Cape Town örneğini yaşamak durumunda kalırız ” dedi.
Suriye’de yaşanan iç çatışmada suyun etkisini herkesin hatırlaması gerektiğinin altınıçizen AKK Yürütme Kurulu Başkanı Halil İbrahim Yılmaz, 2050 yılında 200 milyon insanın iklim mültecisi olacağını belirterek, “Suyun olmadığı yerde yurt olmuyor. Sudan işler diye mizahlaştırdığımız mevzu hayatın tam gerçeği” diye konuştu.
AKK Çevre ve Sıfır Atık Çalışma Grubu Sözcüsü Ömer Şan da “Bizler, bizi var eden bu sistemin diğer canlıları olan; ovadaki kekliğin, dağdaki boz ayının, balığın, serçenin hakkını koruyup yaşama hakkını savunmalıyız. Bütün canlıların suya erişim hakkı eşittir” sözleriyle suyun önemine vurgu yaptı.
“SÜRDÜRÜLEBİLİR POLİTİKALAR ÜRETECEĞİZ”
Toplantıda konuşan ASKİ Genel Müdür Yardımcısı Murat Tütüncübaşı ise Covid-19 ile mücadelede yaşam kaynağı suyun öneminin derinden hissedildiğini ifade ederek, “Su hayattır, hayatımıza sahip çıkmamızın ilk koşulu da sularımıza sahip çıkmaktır. Bunun için sularımızı koruyacağız, tasarruf edeceğiz, kirlettiklerimizi arıtacağız, tükettiklerimizi yerine koyacağız. Tüm bunlar için de sürdürülebilirliği sağlayacak yeni politikalar üretip, yeni yatırımlar yapacağız” dedi.
Yeterli miktar ve kalitede suya ekonomik olarak ulaşabilmenin insan hakkı olduğunu vurgulayan Tütüncübaşı, artan talebi karşılamak için abonelerin tüketim alışkanlıklarının değişmesi gerektiğine dikkat çekerek, “Yağışların hasat edilmesi, atık suların ileri düzeyde arıtılarak tekrar kazanılması, tarımda damla sulamaya geçilmesi, şebekede kayıp ve kaçaklarını azaltılması, endüstri ve sanayide tasarruflu su tüketen ürünlerin teşvik edilmesi gibi bir dizi önlemin geç kalınmadan alınmasışart” değerlendirmesinde bulundu. Tütüncübaşı ayrıca ASKİ’nin Ankara’nın 30 yıl boyunca içme suyu, atık su ve yağmur suyu yönetiminde yol haritası olacak master plan çalışmalarını başlattığını söyledi.
“DÜNYADA YÜZDE 1’LİK KISIM İÇİLEBİLİR DURUMDA”
Akademisyenler ile Gaziantep, Eskişehir ve İzmir Büyükşehir Belediyelerinden daire başkanlarının zoom üzerinden katıldığı panelde su konusu birçok açıdan masaya yatırıldı.
Toplantıda sunum yapan Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nilgül Karadeniz, “Dünyanın yüzde 70’ten fazlası su ancak bunun sadece yüzde 1’lik kısmı içilebilir durumda” sözleriyle çarpıcı bir tespitte bulundu.
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nilgün Görer Tamer de “Su Okuryazarlığı” üzerine bir sunum yaparak, 1993’ten bugüne kadar Birleşmiş Milletler’in 22 Mart’ı “Dünya Su Günü” ilan ettiğini hatırlattı ve konuşmasınışöyle sürdürdü:
“Bu yılın teması suya değer vermek. Raporlarda bu değer yanlış yönetilirse elimizden çıkıp gideceğine vurgu yapılıyor. Çevre okuryazarlığının alt odağı olan su okuryazarlığı hem bilgi hem de davranış ve tutumu kapsıyor. Ancak başka bir bakış açısı ile gelecek nesillerin varlığını ve geleceğini koruma altına alabiliriz.”
Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Harun Aydın ise su yönetimi yerine su kaynakları yönetiminin öncelenmesi ve çocuklara doğa ile yaşama eğitimi verilmesi gerektiğini söyledi.
Avrupa Birliği Komisyonu Çevre ve Enerji Akreditasyonu Baş Denetçisi Tekin Altuğ da, “Su Ayak İzi Farkındalığı” başlıklı sunumunda, “Dünyanın 4’te 3’ü su deniyor o halde suyu istediğimiz gibi tüketebiliriz ama kazın ayağıöyle değil. Günde bir insan ortalama 200 litre su tüketmektedir. Dünya üzerinde 7 milyar insan var. Sanal su kavramını da işin içine katarsak hesap değişiyor. Su ayak izi kavramı konusunda farkındalık oluşturmalıyız. Bu kavramla birlikte 200 litre değil, 5 bin 416 litre su tüketiyoruz” sözleriyle önemli bilgiler paylaştı.
“SU KITLIĞI BÜYÜK RİSK OLUŞTURUYOR”
ASKİ Baraj İşletme ve Makine İkmal Dairesi Başkanıİlker Arslan da panelde yaptığı konuşmada, Başkent özelinde yapılan çalışmalar hakkında şu bilgileri verdi:
“Ankara iline 11 baraj ile su sağlamaktayız. Yıllık buharlaşma dahil 500 milyon metreküp su barajlarımızdan sağlanıyor. Son yıllarda yaşanan kuraklıkla beraber düşen yağış miktarı azaldı. Son 15 yılda Ankara’nın şu anki su ihtiyacını sağlayacak kadar yağış miktarı sadece 2 yıl sağlanabildi. Yağmur suyu hatlarının kanalizasyon hatlarından ayrılması, Tatlar Atık Su Arıtma Tesisi’nden çıkan suyun sulamalarda kullanılması ile ilgili planlama çalışmalarımız devam ediyor. Kısa vadede ise en büyük kazanç israfın azaltılması ile sağlanacaktır. İklim değişikliği ile birlikte su kıtlığı büyük risk oluşturmuştur. ‘İhtiyacın olandan fazlasını tüketme’ sloganını hayatımıza mihenk taşı yapmalıyız. Ankara’nın en büyük su kaynağı doğaya uyumlu ve suya saygılı insanlardır.”
Panelde “Suya Saygı Buluşmaları” etkinliklerinin yaklaşık 8 aylık bir sürece yayılması benimsenirken, kaynak raporlar dizini oluşturacak etkinlikler kapsamında bir sonuç bildirgesinin de yazılması kararlaştırıldı.
HABERE YORUM KAT