ALEVİ KURUMLARINDAN ORTAK AÇIKLAMA
23 Nisan’ın 100. Yıl dönümü dolayısıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından bastırılan “Cumhuriyet ve Demokrasi” broşüründe Alevilerin de temsil edilmesi sosyal medyada büyük bir tartışma başlattı.
23 Nisan’ın 100. Yıl dönümü dolayısıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından bastırılan “Cumhuriyet ve Demokrasi” broşüründe Alevilerin de temsil edilmesi sosyal medyada büyük bir tartışma başlattı. Bu durum Alevi örgütleri ile Alevi toplumunun tepkisine neden oldu.
Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK), Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF), Alevi Dernekleri Federasyonu (ADFE), Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı (HBVAKV), Pir Sultan Abdal Kültür Deneği (PSAKD) ve Alevi Kültür Dernekleri (AKD) yaptıkları ortak açıklamayla tepki gösterdi.
“ALEVİLER DEMOKRATİK BİR TÜRKİYE İSTİYOR”
Açıklamanın tamamı şöyle:
Bu güzel topraklarda yaşayan tüm halkların, inançların, renklerin demokratik bir ortamda, eşit haklara ve ortak hukuka dayalı yaşamalarının tek çözümü devletin eşit ve adil olmasına bağlıdır. Bu sözler Türkiye’de yola çıkan her siyasi kişi ve kurumun ilk sözlerdir çünkü Türkiye’nin çözülmeyen, kangrene dönmüş en önemli meselesi eşit yurttaşlık ve adil devlet yönetimdir. Tüm Türkiye siyasi tarihi bu sözlerin bitmeden, tükenmeden, tekrar tekrar defalarca yankılandığı ve bir sahnedir.
“ALEVİLERİN PARAVAN OLARAK KULLANILMASI KABUL EDİLEMEZ”
Cumhuriyet ve demokrasinin en önemli ilkelerinin anlatıldığı küçük bir kitapçık üzerine koparılmaya çalışılan fırtına üzerine biz Aleviler, çağdaş Türkiye’nin eşit yurttaşlık konusunda konuşmak zorunda kalmasını zul kabul ederek; yine kardeşliğin, bir arada yaşamanın güvencesi demokrasi üzerine sözümüzü söylemeyi zorunlu buluyoruz. Demokratik değerler Alevilerin temel yaşam değerlerinin en önünde yer alan değerleridir. Herhangi bir nedenle bunun Aleviler üzerinden tartışılmasını, Alevilerin kabul etmesi mümkün değildir.
“ALEVİLERİN GÖRÜNÜR OLMASINDAN RAHATSIZLIK DUYMAK ÇAĞ DIŞI YAKLAŞIMDIR”
Yıllardır Aleviliği, birlikte yaşamaktan onur duyduğumuz Sünni ya da Şii kardeşlerimizin yaşam ve inanç biçimleri üzerinden şekillendirmeye çalışan inkârcı politikacılar ve partiler her seçim döneminde demokratikmiş gibi görünerek, inancımızı kendi siyasi partilerinin iktidar programına oy devşirme parçası olarak ekliyor, seçim bittikten sonra yine aynı siyasetçiler verdikleri sözleri unutup gerçek yüzlerini gösteriyorlardı. Hatta kimi araştırmacı, gazeteci, sözde tarihçi, akademisyen bilim etiğini hiçe sayarak bir toplumun kendini ifade etmesinin yerine kendi otoriter, buyurgan dilini dayatan, iktidarın tüm olanakları ve araçlarını Alevileri asimile etme hırsı ile bu çağ dışı politika hizmet etmeye harcıyorlardı. Bitmeyen bir arzu ile siyasetçiler kendi aralarında pay ettikleri inancımızı, kutsal değerlerimizi “tanınmayan, tanımlanmayan” bir dilsizliğe hapsederek kendi siyasal ihtiyaçları ve kendi gönüllerinin uygun gördüğü şekle sokmaya çalışıyorlardı.
“YANDAŞ MEDYANIN SAHTE GÖZYAŞLARINA KANMAYIZ”
Tüm bu tartışmalar her yönüyle Alevilerin gözlerinin önünde yaşanmaktadır. Özellikle medyanın tavrı; sağduyudan uzak, kutuplaştırıcı, toplumu kışkırtıcıdır. Bugüne kadar her fırsatta Alevilere saldıranlar, bugün sanki Alevileri korumaya çalışıyormuş gibi bir izlenim verseler de aslında Aleviliğin sembollerini görmeye tahammül edemediklerini bir kez daha ortaya koyuyorlar. Özellikle Aleviliği içeren bir resim üzerinden bunu araçsallaştırdıklarını, kendi politik ajandalarına hizmet etmek için kullandıklarını görüyoruz. Öte yandan, bir kez daha medyanın aslında kendi dinamikleri ile hareket etmediğinin en büyük kanıtı olarak hepsinin tek bir ağızdan saldırıya geçmeleri ve aynı üslubu, aynı dili, aynı hazır materyali kullanmalarından anlayabiliyoruz. Yüzlerce yıldır yaşadıklarımızın biriktiği bir hafızamız var ve “Biz dostu da, düşmanı da iyi biliriz.” Timsah gözyaşları ile ne Alevileri kandırabilir ne de galeyana getirebilirsiniz. Bu kapıdan size iş çıkmaz! Başka kapıya!
“EŞİT YURTTAŞLIK TALEBİMİZ GÖRMEZDEN GELİNEMEZ”
Kurumlarımızın hafızası sürekli türetilmiş gerekçelerle Alevi toplumunu kendi içinde parçalı bir yapıya dönüştürme çabaları ile doludur. Aleviler devletten ve hükümetten temel talepleri konusunda uzlaşamıyorlar algısı ile tüm sağır kulakların duyup, kör gönüllerin açılmadığı ‘eşit yurttaşlık talebi’mizi ortada bırakma amacını taşıyordu, bunu defalarca öğrendik, gördük, yaşadık. Sözde Alevi okulları açıyor, kurduğu paravan Alevi dernek ya da vakıflarla bu algıyı yürütüyorlardı hatta Alevilerin hiçbir inançsal ritüelinde kimlik, inanç, cinsiyet, siyasi görüş beyanı ve iması yokken sözde birkaç Alevi dedesi aracığıyla cemlerimizi seyir alanına çeviriyorlar, Cem ibadetimizdeki tutarlılığı yok etmeye çalışıyorlardı.
“72 MİLLETE BİR NAZARDAN BAKMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
72 millete aynı nazardan bakmayı yolun özü sayan; hangi kültür, inanç, kimlik ve cinsiyetten/cinsel yönelimden olursa olsun insana hürmet etme ilkesini küntü kenz sırrının nişanı olarak baştacı eden biz Aleviler toplumsal ötekileştirme, nefret, kin ve hınç söylemine dayalı politikaların nesnesi olarak konumlandırıldık. Ancak biz Aleviler dünyanın neresinde yaşarsak yaşayalım özgür ve samimice yaşamanın insan olmanın birincil şartı şart olduğu konusunda ısrarlıydık. Kardeşçe, hep birlikte sevinçte ve kederde ortak olacağımız, demokratik çoğulculuğun hâkim olacağı, birbirimizin acısına ve kutsalına hürmet edeceğimiz, barış, sevgi, hak ve hukuk gibi evrensel kavramların artık herkese lazım olduğu bizim gibi tüm toplumun da gönlünde ortaya çıkmıştır. Aleviler kurumsallaşan örgütlülük yapılarıyla siyasete büyük yön vermeyi başarmış ‘Adalet ve Hukuk’ herkese lazım vurgusuyla bireysel özgürlüğe çığlık olmuştur ve İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığına aday olan sayın Ekrem İmamoğlu’na bu açıdan destek vermiştir.
“ALEVİLER VARDIR; EŞİT YURTTAŞLIK TALEPLERİNİN GÖRÜLMESİ KIYMETLİDİR”
Bu seçimde tercihini nereden yana kullanırsa kullansın her bir Alevi vatandaşın siyasi tercihi, demokratik, adil ve eşit yurttaşlığı inşa etmiş bir Türkiye arzusuydu. İnancımız yaşayan Aleviliğin, bizzat Alevi toplumu tarafından oluşturulmuş ve başka hiçbir teolojik tartışmaya konu edilemeyecek evrensel inanç ve değerleri, tıpkı tüm inanç ve mezhepler gibi saygınlıkla konumlandırılması, gerekli özen ile zikredilmesi ve eşit yurttaşlığın bir turnusolü olarak eşit hizmet ilkesi içerisinde yer almasıydı. İşte, Türkiye’de demokrasinin ve eşitliğin ne olması gerektiğinin toplumun tüm kesimleri tarafından tekrar düşünülüp hatırlanması konusunda derin bir ihtiyacın olduğu böyle bir ortamda, İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkanı Sayın İmamoğlu Cumhuriyetimizim en önemli değerleri ile birlikte ‘devlet laik karakterde olmalı’ ifadesini de içeren bir kitapçığı, demokrasinin nişanı olan 23 Nisan Bayramımız dolayısıyla yayınladığını gördük.
“CUMHURİYET VE DEMOKRASİ DEĞERLERİ ALEVİ KURUMLARININ EŞİTLİK MÜCADELESİNDE YER ALIR”
Baştan sona hem inancımız hem de eşit vatandaşlık arzumuz konusunda oldukça önemli Cumhuriyet değerlerini hatırlatan bir kitapçığın akıl almaz itham ve saldırılara konu olduğunu gördük. ‘Eşit Yurttaşların Onurlu Birliği’, ‘Din ile Devlet İşlerinin Birbirinden Ayrılması’, ‘Çoğunluğun Yönetme Azınlığın Var Olma Hakkı’, ‘Demokrasi İçin Sandık Şarttır Ama Yeterli Değildir’, ‘Çoğulculuk ve Katılımla Nefes Alan Bir Toplum’, ‘Kuvvetler Ayrılığı ve Hukuk Devleti’, ‘Hak ve Özgürlüklerin Güvencesi’, ‘Kişi Özgürlüğü ve Güvenlik Hakkı’, ‘Din ve Vicdan Özgürlüğü’, ‘Hak Arama Özgürlüğü’, ‘Ekonomik, Sosyal, Kültürel Hak ve Özgürlükler’ başlıkları ile oluşturulmuş ve son sözünü Yunus Emre Sultanın “Sen sana ne sanırsan başkasına da onu san” sözünün rehberliği ile bitirmiş bir kitapçığın hem demokrasi değerlerine hem de eşit yurttaşlık taleplerimize verilmiş değerli bir metin olarak sahiplendiğimizi ifade etmek isteriz. Sıralanan tüm başlıklar Alevi kurumlarının kendi eşitlik mücadelesinde de yıllardır dillendirdikleri ve ülkenin ulaşmasını istedikleri cumhuriyet ve demokrasi değerleridir.
“ALEVİLER SÖZÜNÜ KENDİ KURUMLARI VE TEMSİLCİLERİ ÜZERİNDEN SÖYLER”
Öncelikle böylesine ortak cumhuriyet değerlerinin anlatıldığı bir kitapçığı üzerine yazılar yazarak montaj usulleri ile toplumsal çatışmanın konusu olması için servis eden odakların kim ve ne amaçta olduklarını sormak istiyoruz. Yukarıda belirttiğimiz gibi Alevileri böylesi toplumsal çatışma ve çekişmelerin yemi haline getirmek isteyen karanlık trol odakların toplumsal huzurumuz için öncelikle sorgulanması gerekir. Yine aynı akıl tarafından Alevi din adamı temsilinin, tam da arzu ettiğimiz şekilde eşit vatandaşlık ve toplumsal saygınlık açısından olması gerektiği gibi toplumun tüm inanç önderleri ile birlikte resmedilmesi neden akıl almaz bir hınç ve öfkenin konusu edilmiştir. Aleviler varlığı ve kendileri olarak, eşit bir vatandaş gibi bir temsil sahnesinde yer alması kimi neden bu kadar rahatsız etmektedir. Bu vakıada dehşetle tekrar gördük ki Alevilerin varlığının zikredilmesi bile hala derin bir öfke ve hınç duygusu ile bir suçmuşçasına toplumsal çatışmaya malzeme konusu yapılabiliyor. Aleviliğin temsil edilmesinin bir ayrımcılık olduğu düşüncelerini bu vesile ile tekrar ortaya koyan gerçek ayrımcı ve ötekileştirici, Alevileri zaten yok sayan anlayışa karşı tekrar söylemek gereği duyuyoruz; Aleviler vardır ve bu toprakların kardeş diğer halkları ile birlikte bin yıllarca daha bu topraklarda kültürü ve inançları ile var olacaktır.
“ALEVİLERİN GÖRÜNÜR OLMASINDAN RAHATSIZ OLANLAR VAR”
Alevilerin görünür olduğu ve eşit bir şekilde gösterildiği bu resim için, ‘bu vurgu bir ötekileştirme projesidir’ diyenler, devletin yıllardır uyguladığı asimilasyon politikaları karşısında sesini çıkarmayan hatta devletin isteği doğrultusunda bir takım çıkarlar uğruna hareket eden kişilerdir. Sizler tam olarak şöyle diyorsunuz ‘sanki Alevilik başka bir inançmış’ zaten bu tahammülsüzlüğünüzün ve yok saymanızın yıllardır Alevilerin eşit vatandaşlık mücadelesinin karşısına sürekli çıkarılan bir aldatmaca değil mi bu? Bu resmin ne fitne, ne fesat ne de projelendirilmiş bir hayaldir. Bu resim bir alevi dedesinin temsili ile Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasası ile ortaya koyduğu laiklik, eşitlik yurttaşlık, din ve vicdan özgürlüğü ilkeleri gereği zaten olması gereken, yıllardır varlıkları inkâr edilen Alevilerin hak ettikleri gibi temsil edilmesidir.
“DEMOKRASİ ALEVİLER İÇİN VAZGEÇİLMEZ BİR YAŞAMA BİÇİMİDİR”
Yöneticilerin seçimle belirlenmesi demokrasinin olmazsa olmaz koşuludur ancak demokrasi sadece sandıktan ibaret değildir. Hangi yönetici olursa olsun bir rejimin demokratik olabilmesi için, özgür ve dürüst seçimlerin yanı sıra kuvvetler ayrılığı, hukuk devleti, çoğulcu ve katılımcı bir siyasi ve sosyal yapı, temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması, yöneticilerin hesap verilebilir olmaları gibi ilkelerin de hayata geçirilme gerekir. Adil bir yönetici eşitlik ve adaletle kendisini ispat eder. Biz Alevi kurumları Aleviliğin temsilleri ile görünür kılınmasına gösterilen tepkileri kınıyor, eşitlik ilkesi ile hareket ederek toplumun her renginin temsil edildiği bir demokrasi kitapçığında Alevileri resmedilerek dağıtılmasına destek veriyor ve Sayın Ekrem İmamoğlu’na bu çalışmasından dolayı teşekkür ediyoruz.
HABERE YORUM KAT