59. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde 5. Gün
Evlenmelerine bir saat kala, törenin yapılacağı otelde son hazırlıklarını yapan bir çiftin yakın arkadaşlarının geçmişteki sırları ortaya dökmeye başlamasıyla en mutlu günlerini sorgulamak zorunda kalmalarını konu alan LCV (Lütfen Cevap Veriniz) gösterimi filmin yönetmenleri İsmet Kurtuluş ve Kaan Arıcı, başrol oyuncuları Ushan Çakır, Melisa Şenolsun, Cem Yiğit Üzümoğlu, senarist Erdi Işık, yapımcı Feri Baycu Güler, sanat yönetmenleri Meral Efe Yurtseven, Yunus Emre Yurtseven’in katılımıyla gerçekleşti.
İsmet Kurtuluş: “Bu film aslında bir tiyatro oyunu olarak yazılmıştı ama senaristimiz Erdi ile konuşmaya başladık acaba sinema yapabilir miyiz diye. Ben Kaan’la paylaştım, sonra çalışmaya başladık, oyuncular dahil oldu, herkes Erdi’yi bir şeylerle beslemeye başladı, o da hiç kırmadı. Bizim söylediklerimizi değerlendirdi ve buraya geldik.”
Kaan Arıcı: “Bu tür filmleri çekmek zor, tek mekân olması, çok fazla şey oyunculara kalıyor. Oyuncularımız kendi zamanlarından feragat edip 10 gün boyunca gelip prova yaptılar tiyatro gibi. İsteyerek ve özveriyle yaptılar. Onlar senaryoyu alıp başka bir şeye çevirdikten sonra gerçekten kötü bir şey yapmak zordu bizim için.”
Erdi Işık: “Çok güzel bir motivasyon ve istekle bu yola girdik ama zorluklar sonra başladı aslında. Yazar ve yönetmenler olarak bu projeyi nasıl hayata geçirebiliriz dediğimizde Feri Baycu destekledi ve dört yapımcı olarak kalbimizi koyduk, sonrasında da oyuncularımız Ushan, Melisa ve Cem en başından beri büyük bir destekle projede yer aldılar, yaratıcı yapımcı olarak desteklediler. Gerçekten gördüğünüz ekip canla başla projeyi hayata geçirmeye karar verdik.”
Ushan Çakır: “Aslında bir oyuncu için avantajlı bir şey böyle işlerde olmak, bir oyun çalıştık biz. Bizim için rahatlatıcı ve elimizi kuvvetlendiren bir şey bu durum. Tekstin söylediği, konuştuğu şeyler hepimizin katıldığı, hepimizin yaşadığı sorunları anlatan meseleler olduğu için çalışırken hepimizin içi rahattı.”
Melisa Şenolsun: “Karakterim Ceren adına bir zihniyete sıkışıp kalmanın yaratmış olduğu o illüzyonu sorgulatabildiysem bu beni çok mutlu eder. Aslında her karakter kendinden çok emin, temiz olduğunu düşünüyor filmin başında ama olaylar öyle gelişiyor ki herkes eteğindeki taşları döküyor.”
Cem Yiğit Üzümoğlu: “Karşınıza gelen bu film yazarın, yönetmenin, oyuncuların beraber kolektif olarak ürettikleri eser oldu. Herkes birbirinin işine karıştı. Ama tabii bu birbirimizin işini baltalamak değil aksine birbirimize yol göstermek, yardımcı olmak, bir soru daha fazla sorabilmekti. Biz sadece bir yazarın yazdığı filmi oynamadık da biz aynı zamanda kendimizi de bu işin içerisinde hem yazar hem yönetmen hem oyuncu olarak görerek bu işi çıkartmış olduk.”
Festivalde Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması kapsamında gösterilen son film ise, Özcan Alper yönetmenliğindeki “Karanlık Gece” oldu. Yıllar sonra kasabasına geri dönen bir adamın nasıl toplu bir öfkenin parçası haline geldiğini, küçük bir köyde vicdanıyla nasıl başa çıktığını anlatan suç-gerilim türündeki “Karanlık Gece”nin gösterimi sonrasında yönetmen Özcan Alper, senarist Murat Uyurkulak, oyuncular Berkay Ateş, Pınar Deniz, Cem Yiğit Üzümoğlu, yapımcı Soner Alper, ortak yapımcı Basri Uluç izleyicilerle buluştu.
Özcan Alper: “Umut meselesi tartışmalı bir şey aslında ve herkes zor dönemlerde daha çok umut görmek istiyor. Ben filmlerimde kendine umut yaratmaktansa filmlerden sonra belki günlerce gecelerce bazı sorunları konuşarak tartışmayı istiyorum ya da hayatımızda da aslında bazı meselelerde yüzleşerek umut yaratabiliriz diye düşünüyorum. Umut ancak biz kendimiz değiştirmek istersek değişir.”
Berkay Ateş: “Özcan abinin sineması hayatımı çok etkilemiştir. Hayatta benzer şeyleri dert ediyoruz. Bence hakikati ortaya çıkartma derdiyle bir şeyleri var etmek mücadeleden geçiyor. O yüzden bu filmi her izlediğimde etkileniyorum. Bütün hikaye anlatanların, hayal kuranların, sinemacıların, tiyatrocuların, halkın, hepimizin ucundan tuttuğu umut ve mücadele çok kıymetli geliyor. Bu yüzden filmi izlediğim zaman hem kendimden bir şeyler hem de topluma dair birçok şey hissediyorum.”
Pınar Deniz: “Filmi biz üç yıl önce çektik, bu yüzden üç yıl önceki kendimi izledim. İlk izlediğimde neden böyle oynamışım dediğim çok yer var. Aslında tamamen o saf duygudan, Pınar’ın bilmediği yerden de oynayabildiğim için çok mutlu oldum. Karakterim Sultan filmin içinde dışa dönük bir karakter gibi görünse de o dünyanın içinde sıkışmış ve orada iyi kalmaya çalışan biri. Ben filmi ilk Özcan’ın ofisinde izlemiştim ve böyle içime yumru oturmuştu. Ben şu an o hissin aynısı yine taşıyorum ve bu hisle kendi başıma kalmak istiyorum.”
Cem Yiğit Üzümoğlu: “Bir oyuncu olarak Ali’nin benim için ne ifade ettiğini söyleyecek olursam özgürlüğü, inadı, mücadeleyi, yabanı diyebilirim. Ancak saflığı bilmiyorum. İnsan olarak biz hiçbir zaman saf değiliz, saf doğmuyoruz ve ölmüyoruz. Her birimizin iyi kötü hatası var. Bunlar önemli ama benim için film daha çok mücadeleyi temsil ediyordu. Ben de hayatımın o döneminde kendimce Ali’nin temsil ettiğine inandığım şeyi temsil ediyordum.”
Özel Gösterimler bölümü filmlerinden Biket İlhan’ın yönettiği Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçiş sürecinde Türk tıbbının modernleşmesine ve kadınların hayatına birçok şekilde katkıda bulunan kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Doktor Besim Ömer (Akalın) Paşa’nın hayatını ve çalışmalarını anlatan belgesel “Bir Hekimin Anıları”nın gösterimi sonrasında yönetmen Biket İlhan, senarist Aydan Gündüz, yönetmen yardımcısı Gökçe Sarıhan seyircilerle buluştu. Filmin gösteriminde Türk Kızılay Yönetim Kurulu Üyesi Esra Özkoç ve Kızılay Antalya şubesi de katılımcılar arasındaydı.
Biket İlhan: “Daha önce Hilal’i Ahmer Hanımlar Merkezi diye bir belgesel yapmıştım. 1912 yılında savaş süresince perişan olan çocukları ve kadınları korumak amacıyla bizim kadınlarımız Halide Edipler, Fatma Aliyeler’in bir araya gelip kurdukları bu cemiyetin kurulmasında öncülük eden Besim Ömer Paşa. Biz Besim Ömer Paşa ile o süreçte ilgilenmeye başladık. O nedenle de bu filmi yapmayı biraz da görev bildik. Arşivleri Türkiye’de maalesef çok kolay bulamıyorsunuz. Türk Kızılayı’nın destek vermesi şansım oldu. Onların arşivlerinden ve bakanlık arşivlerinden biraz yararlandık.”
Aydan Gürbüz: “Küçük küçük notlardan kocaman bir Besim Ömer Paşa dünyası yaratmaya çalıştık. Yani o kadar zorlu bir alandı ki ama çok şükür ki sonucu güzel oldu. Ve Besim Ömer öyle bir şey yapmış ki her şeyi kayıt altına almış. Yani kitaplarını hepsini kayıt altına almış. Bazıları günümüz Türkçesine aktarılmış çoğu aktarılmamış ama yine de herhâlde o bilinçle inanılmaz güzel bir şey yapmış. Yani nispeten işimizi bir parça kolaylaştıran yine Besim Ömer’in kendisi oldu.”
Festivalde bugünün programı için tıklayınız.
HABERE YORUM KAT